Cuma Mayıs 3, 2024

Gezi Sosyalizmin yoludur!

Bütün dünyada kapitalizmin tahribatları katlanarak her geçen gün artmaktadır. Kapitalist sermaye birikimi, kitlelere; savaş, göç, ırkçılık, dinsel ve etniksel kutuplaştırma, cinsiyetçi ayrımcılık, işsizlik, yoksuluk, demokratik hak ve özgürlüklerin artan ölçüde gaspı ve doğanın yıkımı olarak geri dönmektedir. Buna karşı ise, kitlelerde biriken bir öfke seli, zaman zaman önlerine dikilen setleri yıkarak kendi yataklarını bulmaya çalışan bir eylemlilik içindedir.

Haziran Ayaklanması (GEZİ), Türkiye ve Kürdistan’da neo liberal kapitalizmin özgürlükleri ortadan kaldırmasına karşı politik bir isyandı.

Bu isyan şimdilik geri çekildi, ancak onu yaratan koşullar daha da arttı. Faşist Erdoğan’ın siyasal temsilciliği altında birleşmiş olan burjuvazi, şimdi daha da pervasızca saldırmaktadır.

Ülkede kitlelerin kan ve can pahasına kazandığı demokratik olan ne varsa ortadan kaldırılmıştır. Bunun da ötesinde muhalif olan, aydın olan ve sisteme şu veya bu nedenle karşı çıkan ve sesini çıkaran herkese karşı burjuvazi azgınca saldırmaktadır. GEZİ’nin ortaya çıkmasına neden olan poltik özgürlükler daha ağır ve kitlesel kıyımlarla yok edilmiştir.

Faşist dinci diktatörlüğün esas hedefllerinden biri, işçi sınıfının tüm kazanımlarını yok edip, sınırsız bir sömürü ağı yaratmaktır. Bu nedenle de, kıdem tazminatı hakkının ortadan kaldırılması, emeklilik yaşının uzatılması, grevlerin çeşitli bahanelerle yasaklanması ve OHAL ile tüm kazanılmış hakların budanması, burjuvaziye dikensiz bir gül bahçesi yaratmak içindir. Ne var ki, politik özgürlüklerin gaspına koşut olarak ekonomik hak gasplarının daha da artması, sınıfı, burjuvaziye karşı daha güçlü bir direnişe hazırlamaktadır. İşçi sınıfı içindeki huzursuzlukların artması bu belirtinin en önemli verisi olarak gözükmektedir.

TÜSİAD, MÜSİAD ve daha bir çok irili ufaklı sermaye kuruluşları, yani bu devlete egemen olanlar, faşist dinci tek adam diktatörlüğüne olanca desteklerini sunmaktadır. Çünkü, onlar için “demokrasi” daha fazla sömürü ve sermaye birikimidir. Daha fazla palazlanma ve büyümedir. İşçi ve emekçilerin ise tüm haklarının yok edilmesidir. Sermayenin vahşi bir şekilde büyümesi bu koşullar içinde olabilmektedir.

Kitleler üzerinde estirilen devlet terörü, toplu tutuklamalar ve işten atmalarla kitleleri zapt-ı rapt altına almak istesede, gelinen aşamada burjuvazinin bunu tam olarak başardığı söyelenemez.

Egemen sınıfların ağır baskı koşullarına karşın, kitleler bütünüyle susturulamamıştır. Bu en azından “16 Nisan Referandumu”nda bir kere daha görüldü. Ve yine ülkenin bir çok yerinde tek tek direnişler ve bunlara verilen destekler, grevlerin yasaklanması ya da ertelenmesi, yığınsal işsizlik ve artan yoksulluk ve bunlara bağlı olarak politik özgürlüklerin bütünüyle ortadan kaldırılması yeni bir direniş sürecinin olgunlaşmaya doğru gittiğinin işaretlerini vermektedir. Egemenler ile onlara karşı duranlar arasındaki çelişme keskinleşme eğilimi içindedir. Bu keskinleşmeyi yumuşatma görevinin CHP üstlenmiş olsa da, o da yeni GEZİ’lerin gelmesi önünde engel olamayacaktır.

Bunların yanında, Kürtler üzerindeki yok etmek politikası ve Kürt Ulusal Hareket’in her alanda yoğun direnişi ve savaşı, egemenlerin ciddi bir şekilde huzurlarını kaçırmaktadır. Kürtlere karşı kışkırtılan miliyetçilik, dinsel ve etniksel kutuplaştırma politikaları, eknomik ve politik hak gasplarının üstünü fazlaca külleyememektedir. İşçi ve emekçiler, gerçek çıkarlarının nerede olduğunu yaşayarak öğreniyorlar. İçi boş dincilik ve milliyetçilik, açlığın, yoksulluğun, işsizliğin ve yukarıda sıraladığımız politik özgürlüklerin üzerini örtmeye yetmiyor.

GEZİ’ler yine gelecek. Çünkü baskı altına alınmış olan kitleler bir çıkış yolu aramaktadır. Bu önemli bir olgudur.

Gezileri yaratan kapitalist sistem ve politikası hala yürürlüktedir. Geziler kapitalist sistem yıkılana kadar var olacak ve kapitalist sistemi yıkacak olanda örgütlü Haziran Ayaklanmaları (GEZİ’ler) olacaktır. Bu nendenle, komünistlerin işçi sınıfı içinde daha ısrarlı ve güçlü bir çalışma perspektifiyle hareket etmesi bir elzemdir. Sınıfların son tarihsel kavgası işçi sınıfıyla burjuvazi arasındadır. Ve kavga işçi ve emekçilerin güçlü olduğu şehirlerde, sokaklarda ve fabrikalarda yürütülecektir. Bu perspektifle hareket etmeyenler kaybedenler olacaktır.

GEZİ’nin yolu, işçi sınıfının kurtuluş yoludur. Kapitalizm burada yıkılacak ve sosyalizm burada kurulacaktır. Burjuvazinin GEZİ heyulası korkusu bundandır.

 

39303

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Yeni Hınzır Paşalara Geçit Yok!

Bir kez daha asimilasyon ve Hınzır paşalar konusunda hem Alevi toplumuna, hem de Alevi örgüt yöneticilerine seslenmeyi, Aleviliğe yönelik asimilasyon operasyonunun bizzat devlet eliyle güçlü bir şekilde devam ettirilmesinden ötürü bir gereklilik olarak hissediyorum.   

Soru(n)dan Çözüme Kadın(lar)

“Selam olsun bizden önce geçene / Selam olsun dosta, hasa, çile çekene / Selam olsun dayanana, düşene / Yüreğim yürektir, bakma gözüm yaşına.”[1]

“Kadınlığın tarihi, dünyanın gördüğü en büyük zorbalığın tarihidir,”[2] der Oscar Wilde. Haklı.

Üniversiteyi Öldürmenin Sekiz Yolu (Ya da Üniversite Piyasaya Nasıl Entegre Olur?)[1]

 “Bilimin sürdürülmesi, / bana özel bir yürekliliği / gerektirir gibi gözüküyor.”[2]

 Sevgili dostlar, sıcak bir Haziran’ın ardından, meydanların ardından yeniden burada, birlikteyiz.

Buraya gelirken arkadaşlar bana Melih Gökçek’in “teröristler kamplara çekildiler, sonbaharda daha büyük bir ayaklanma çıkartacaklar,” mealinde bir şeyler söylediğini aktardılar.

İlk defa Melih Gökçek’le aynı fikirdeyim.

Evet, Haziran 2013 sıcak geçti. Ama emin olun önümüzdeki güz ayları daha da sıcak geçecek.

Neo-Liberal AKP, Kautsky'nin 'Ultra Emperyalizmi' , 'Bariscil Kapitalizm' Ve Bir Ruyanin Sonu

Esas savas ,maddi-maddelesmis enerji evreninin zihnimize yansimasinda yuruyor...Dusunce -felsefe enerjisi biri ikiye boluyor...Tek bir soru tum bir evreni boluyor...
Dusmani yakindan izleyin. Onun akli bizden daha geliskin; yuzyillara dayanan sinifli toplumlar yonetme tecrubesine sahip. Akimlari yok edemeyecegini biliyor. Enerji evreninin sabit bir yuk uzerinde hareket eden bir enerji alanlari catismasi oldugunu biliyor...

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda/ Hasan Aksu

Kadın sorunu yalnızca sınıf sorunu olarak ele alınamaz, görülemez. Kadın sorununda asıl çelişki cinsiyet sorunu olarak görülmelidir.

Kadın ve özgürlük

“Tarihsel değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır. İnsanlığın zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın güçlü olanla karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. Kadının özgürlük derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür.“ Marx-Engels

İnsanlık, özgürlüğünü kadınların köleleştirilmesiyle yitirdi ve kazanmak istiyorsa yitirdiğini yeniden, onu, ancak ve ancak yitirdiği yerde kazanabilir. 

Maocular ve Bir Maoizm Karikatürü Perinçekgiller

  

TV’ye çıkartmışlar benim gibi kel kafalı bir gazeteci, sözde araştırma yapmış ülkedeki Maocular üzerine ve 'Maocular' diye bir kitap yazmış.

Bak simdi cehaletin papyon giymiş haline, entelektüellik adına aydınlığın ırızına geçirilmiş haline!

Güya aydınsın, öyle mi?!

Maocular diye kitap yazmadan önce hiç Maoculuğu araştırdın mı?...TV izleyiciliği dışında Maoizm nedir en ufak bilgin var mı?

Yok, belli!...Neden mi?...Maocular sorusuna cevabı Perincek ve onun artıklarında aradığına göre, Mao hakkında tam bir cehalet içinde olduğun belli!

'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir


'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir

Toplumun, uretimin ve siyasal yasamin kurallarini Isci-Koylu yiginlarinin degil; tam tersine uretim araclarinin ozel mulkiyetini elinde bulunduran sermayenin ve onun siyasal iktidarinin koydugu Kapitalizm catisi altinda 'bireysel ozgurluk' ya ahmaklar icin bir aspirin ya da burjuvazinin dostu ahlaksiz bir sahtekarliktan baska bir sey degildir.

Tarihin inatçi aynasi

Kürt medyası ile düzen yanlısı medyanın bir utanç duvarına dönüşen bezdirici ambargosu karşısında bir süre yazmamaya karar vermiştim. Ancak İran Molla rejimi, Şerko Maarifi' nin de içinde olduğu onlarca insanı idam edince, birkaç yıl önce yazdığım bir makaleyi ve bir mektubu aşağıda halkın bilgisine sunmayı zorunlu gördüm. 
İşte 2009 ve 2011 yılında yazdığım o ibretlik makale ve mektup:
HÜSEYİN XİZRİ DE İDAM EDİLDİ
KÜRT VE TÜRK SİYASETÇİLERE KINAMA
UTANIN!

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Sayfalar