Perşembe Nisan 25, 2024

Çok yönlü bir sanatçı: Sait Oral Uyan

kaypakkaya-partizan
İsviçre’nin Zürih şehrinde yaşayan eski müebbet hükümlüsü, Korsakoff’lu ressam Sait Oral Uyan yaptığı resimler ve açtığı sergilerle; resmi sevdirmeye , herkes tarafından yapılabilir olduğunu kavratmaya çalıştığını söylüyor.

 

Sait Oral Uyan, 1996-2002 yıllarında Türkiye’de siyasi nedenlerle müebbet hükümlüsü olarak cezaevinde kaldı. Cezaevi nde kaldığı, 2000 yılındaki açlık grevlerine ölüm orucu eylemcisi olarak katıldı. Eylemlerin 205’ci gününde bilinci kapanarak, zorla müdahale sonucu Wernicke-Korsakoff hastalığına yakalanan Uyan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla serbest bırakıldı ve sonrasında İsviçre’nin Zürih şehrine yerleşerek gençliğinden bu yana sürdürdüğü resme ve yazmaya olan tutkusunu açtığı sergiler, yazdığı kitaplarla sürdürdü. Sanatçı Sait Oral Uyan 1982 yılından 1998 yılına kadar yapmış olduğu tabloları “Su damlasına sığdırılan yaşam“ adıyla 15 kez sergilendi. “Su damlasına sığdırılan yaşam“ adıyla şiir kitabı çıkan Uyan’ın, aynı isimle tablolarının yer aldığı albüm kitabı da yayınlandı. 2009 yılından bu yana İsviçre’nin Zürih şehrinde yaşayan Sait Oral Uyan’ın, insan kaçakçılığı boyutuyla göçleri anlattığı ‘’Rahmanın Kavalı’’ adlı yeni kitabı ise, yayımlanmayı bekliyor.

Politika ve sanatla birliktelik
1965 yılında Arap Alevi (Nusayri) yoksul bir işçi ailesinin çocuğu olarak Mersin’in Tarsus ilçesinde dünyaya gelen Uyan, kendi ülkesinde ‘ana dili’ne yabancı olarak büyür. Liseyi bitirip Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Arkeoloji Bölümünü kazandıktan sonra özellikle Üniversite yıllarında sayısız kez baskılar ve gözaltılarla karşı karşıya kalır. Bir yandan politikayla öte yandan sanatla uğraşır. Bu uğraşları sonucu Lise ve Üniversite yıllarında Logo Tasarım – Grafik – Resim ve Tiyatro alanlarında bir çok festival ve yarışmalarda dereceler elde eder. Sanatın farklı alanlarına olan ilgisine Bezeme-Hat ve Serigrafi eğitimi alarak yenilerini ekler. 1992 yılında Tarsus’ta ilk devrimci radyo Özgür Radyoyu kurarak yönetir. Daha sonra bir yıl kadar Mersin’de yayımlanan yerel bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini ve köşe yazarlığını, Sosyalist bir gazetenin Çukurova temsilciliğini yapar. 1996 yılında tutuklanarak müebbet hapis cezasına çarptırılır. 2000 yılında devlet güçlerinin tüm hapishanelere eş zamanlı düzenlediği ve onlarca ölüm, yüzlerce sakatlığın yaşanması sonrasında yaralı olarak “F” Tipi zindanlara götürülür. Bu insanlık dışı saldırıları ve izolasyon-tecrit dayatmasını protesto etmek için arkadaşlarıyla Ölüm Orucu’na başlar. 205 gün süren direnişi sonucu zorla müdahale edilerek sakat bırakılır. Ancak daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla serbest bırakıldı.

Mersin’e dönüp yeniden üretim içinde olmak için grafik ve tasarım atölyesi kuran Uyan’ın, kısa süre sonra devlet güçleri tarafından atölyesi kundaklanılarak yakılır. Bu olaydan 2-3 ay sonra evinde eşiyle birlikte saldırıya uğrar ve eşi tarafından koma durumda hastaneye kaldırılarak kurtarılır. Daha sonra İsviçre’ye yerleşen Uyan, 2009 yılından bu yana Zürih’te bedensel engelli olarak yazıyor, ve gençliğinden bu yana hiç terk etmediği resim uğraşını sürdürerek yaşıyor.

Su damlasına sığdırılan yaşam
Sait Oral Uyan’ın dönemin politik yoğunluğunda resme başlaması da doğal olarak aynı toplumsal eksende olmuş. Bu dönemi, resme başlamasını anlatırken ‘’1979 yılında, Tarsus’ta polis tarafından katledilen bir devrimcinin resmini duvara çizmemi istemeleriyle başladım resim sanatına. Çok kötü ve hiç benzememişti yaptığım resim. Ama o zamanlar-gerçi şimdi de- bu sanat dalıyla ilgilenen çok azdı. Sorumluluk ve istekle birlikte geliştirdim kendimi’’ diyor. Sonra güzel sanatların Hat, logo, grafik dallarıyla ilgilenir, çeşitli kurslar alarak kendini geliştirir. Bir yandan güzel sanatların farklı dallarıyla kendi yeteneklerini açığa çıkartırken, öte yandan kendi sanat poetikasını da oluşturur. Uyan sanatını açıklarken, ‘’Resim sanatını sınıf perspektifinin dışında değerlendirmedim. Aynı zamanda kuru, slogansı, estetik yoksunu yaklaşımlardan da zamanla uzaklaştım ve kendimi sürekli eleştirerek geliştirmeye çalıştım; geliştiriyorum da. Bir manzara, bir karikatür, bir enstalasyon, bir portre...ne işlersem işleyim, “öz-biçim-hedef kitle” formülasyonuyla sanatımı işlerim. Estetik kaygıyla yaklaşarak, hedef kitlemin düşünmesini sağlayarak doğru sonuca ulaşmasını yeğlerim. “Kolektif” isimli tablom buna en iyi örneklerden biridir diye düşünüyorum’’ diyor.

Proleter sanatçı için, ‘’Bence ‘Proleter Sanatçı’, düzene baş kaldıran, kötüden yana ne varsa reddeden, sürekli bilimsel kuşkuculukla olayları irdeleyen ve dünyayı değiştirmeyi hedefleyendir’’ değerlendirmesinde bulunuyor. İnsanın her koşulda sanatsal üretim içerisinde olabileceğini, kendi cezaevi açlık grevleri-ölüm orucu- pratiğiyle aktarırken de, ‘’205 gün süren Ölüm Orucu boyunca sürekli üretim içerisinde oldum. Sabundan minyatür heykeller yaptım, öyküler, şiirler yazdım, kara kalem eskizler çalıştım. Tüm tutsaklığım boyunca hapishaneyi ve “F Tipi” zindanını üniversite haline getirmeye çalıştım’’ diyor.
Tablolarıyla arasında oluşturduğu etkileşimi ise ‘’Yaptığım her tablo yalnızca bir tablo değildir. Her tablonun ayrı bir öyküsü..şiiri ve anısı vardır. O yüzden her tablo zor doğan bir bebeğin ana rahmini parçalarcasına bıraktığı acıyı barındırır içerisinde. Bir proleter sanatçı yarattığı eserle bu etkileşimde bulunuyorsa, onu örgütleyebiliyorsa hedefine bir adım daha yaklaşmış demektir’’ sözleriyle açıklıyor. Uyan resim sanatını sevdirmek için çalıştığını, resmin herkes tarafından yapılabilir olduğunu kavratmaya çalıştığını söyleyerek, ‘’Resim farklı bir yetenek ister, yetenek doğuştan kazanılmaz. Öncelikle ilgiyle, eğitimle, pratikle ve birikimle kazanılan bir yetenektir’’ diyor.

Sergiler
Sanatçı Sait Oral Uyan, Türkiye’de 15 kez açılan sergisine ya hapishane, ya hastane yada aranır konumundan dolayı katılamadığını, Avrupa’da 3 karma sergiye katıldığını belirtti. Bazı etkinliklerde canlı performans yaptığını Hamburg, Zürih ve Basel’de kişisel sergi açtığını belirten Uyan, yine Zürih’te Ararat Groupe’nin organizasyonunda yer aldığını söyledi.
Sait Oral Uyan hedefinin, düşüncelerini ve çalışmalarını atölye-kurs formatında uygulamak olduğunu, bunu başarabilecek enerjiye sahip olduğunu, uygun atölye, kaynak bulduğunda bunu gerçekleştireceğini söylüyor. Bir başka hedefini ise, yetişecek kursiyerlerle uluslararası bir sergi açmak olarak açıkladı. Bu hedefini şöyle açıklıyor:‘’Bu ‘Gökkuşağı‘ sergisi olacak. Dili..dini..ırkı..rengi ne olursa olsun kursiyerlerle ‘Halkların Kardeşliği’nin büyük bir tablosu olacak. Kimbilir belki de kolektif emekle yapacağımız bu büyük tablo örnek bir çalışma olur. Ne demişler: “Hayal ediniz ki gerçekleşsin!”

ÖZCAN BOZOĞLU/LUDWIGSBURG

1830

Son Haberler