Perşembe Mayıs 9, 2024

Emperyalist Avrupa birliği göbekten çatırdıyor

Kimler umut bağlamadı, büyük hayaller beslemedi ki? Nice eski tüfek “sosyalist”, “komünist”ler Marksist-Leninist ideolojiyi Avrupa birliğine feda etmedi ki? Kimler büyük umutlarla tekelci sermayenin yaverliğine soyunmadı ki? “Marksizm Leninizm’in eskidiğini, vadesini doldurduğunu, tarihin çöplüğüne atılması gerektiğini” hangi dönme liberal, demokrat revizyonist burjuvalar savunmadı ki? Ve emperyalist çıkar gruplarıyla oynaşmayı, cilveleşmeyi esas aldılar.

Kimlerin uzun yıllar umutlarını Avrupa Birliği’ne bağladığını gördük? “Demokrasinin, refahın, özgürlüğün ancak ve ancak Avrupa Birliği’ne katılımla gerçekleşeceğini söyleyenleri çok gördük. Avrupa birliğinin özünde emperyalist sermaye birliğini ifade ettiğini söylediğimizde, “siz daha orada mı kaldınız, bu tezler eskidi” diyenleri çok dinledik. Bizi, “nesli tükenmiş bir avuç takıntılı, ileriyi görmeyen, iflas etmiş bir ideolojinin savunucusu” diye tanımlayarak, dikkate değer bulmayanları çok gördük. Bize karşı kapitalist sermayeyle ilan-ı aşk ettiniz. O kadar ki, kara sevda misali, vazgeçilmez bir aşkı ömür boyu sürdürdünüz. Neredeyse Avrupa Birliği’ne karşı çıkan, bunun bir emperyal sermaye birliği olduğunu savunanları yerlerinden, yurtlarından kovar oldunuz. Faşist diktatörlükleri ehlileştirmek iddiasıyla, Avrupa Birliği’nin oluşumunu demokrasiyi geliştirmenin olmazsa olmazı olarak kabul ettiniz.

Kanlı global sermayenin halkları modern köleler yapmak için ne entrikalar çevirdiğini bilmenize rağmen, suç ortaklığı yaptınız. Avrupa Birliği’nin asıl amacı uluslararası sermayenin aslan payına sahip olmak, bunu gerçekleştirmek için tekellerin sermaye ağırlıklı birleşmesine benzer devletleri birleştirmeyi hedeflemektedir. Devlete ait mülklerin tekelci sermayeye pazarlanmasıyla, sermayenin daha güçlü olması sağlanmaktadır. Aynı zamanda devleti de bir şekilde tekelci sermaye yönetir hale getirmektedir. Yalnızca devletin hukuksal normlarına sadık kalmayı, sömürü çarkını çizilen kurala göre devam ettirmeyi esas almaktadır. Avrupa Birliği’nin, Avrupa Parlamentosu’nun, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun bütün işlevi sermaye çarkının daha iyi işletilmesi, işçi sınıfının, emekçi halkların yürüttüğü örgütlü mücadeleyi etkisiz kılmak, tasfiye etmektir.

Geçmişte Avrupa Birliği’nin gericilik olduğunu söylemiştik. Yalnızca gericilik olmadığını ırkçılığın, ayrımcılığın, halkları birbirine düşman edecek planlı bir sermaye örgütlenmesi olduğunu da anlattık. Gelecekte faşizmin, faşist diktatörlüklerinde postal seslerini beraberinde getirecektir demiştik. Ve, Avrupa’da emperyalist bir birliğin mümkün olmadığını; nihayetinde tekelci sermaye gruplarının birbirine gireceğini; aralarında ki uzlaşmanın geçici, göreceli ve izafi olduğunu; rekabetin, çatışmanın kâr hırsının esas olduğunu ve her ne yaparsa yapsınlar uzlaşmaz çelişkilere sahip olduklarını; pazara hakim olma rekabetinin kaçınılmaz gerici emperyalist savaşları da beraberinde getirdiğini söyledik ve haklıydık. Bugün yaşananlar bizi haklı çıkardı. Avrupa Birliği göbeğinden çatırdadı. Gelecekte bu gerici birliğin mümkün olmayacağı daha net ortaya çıkacaktır. Bırakın bölünsünler. Ortaya çıkan gerici kriz sınıf mücadelesini belirginleştirecek, keskinleştirecek, safları belirleyecek. O nedenle Avrupa birliğinin dağılması, kırılması, işçi sınıfı ve ezilenler için kötü değil iyidir. Özünde savaşları çıkaran bunlar değil mi? Gerici faşist devletleri ekonomik, siyasi, askeri olarak koruyan, destekleyen bu çürümüş emperyalist sermaye devletleri değil mi? Biz neden bunlara hayran olalım, neden sömürü çarklarının yürütülmesine destek verelim. Aksine, Avrupa Birliği’nin dağılması, yıkılması halkların yararınadır. Bugüne kadar o güya “demokrasi, özgürlük ve barış yanlısı” Avrupa Birliği, ülkemizde hüküm süren faşist katliam ve soykırımlara karşı hangi karşı tavrı takındı? Birkaç diplomatik girişim dışında faşizmin kanlı zulmüne karşı takındığı olumlu bir gerçek tavır varsa biri bunu açıklasın. Göz boyamadan başka hangi zulmü engelledi, Kürdistanı, Kürt ulusunu katlediyorlar: Avrupa Birliği’nde sesini çıkaran var mı? Kendimizi kandırmayalım. İt itin kuyruğunu ısırmaz. Alman emperyalizmi, bugüne kadar faşist Türk devletini her yönlü desteklemedi mi? En çok askeri araç ve silahı onlar satmadı mı?

Hâlâ Avrupa Birliği’ni savunmak, dağılmayla karşı karşıya kaldığından dolayı gözyaşı dökmek, Avrupa Birliği yıkılırsa demokrasinin, barışın yok olacağını söylemek liberalizm değil midir. Dün “Erdoğan’ın demokrasi getireceğini” söyleyip, destekleyenlerin durumu bugün ortada. Bunlar aynı zamanda Avrupa Birliği’ne de aynı mantıkla bakıyor ve destekliyorlar. Aslında, bunlar tekelci sermayenin koltuk değnekliğini yapmaktadırlar. Yerine göre hem nalına hem mıhına vuruyorlar. Sıkışınca “yanıldık, kandırıldık” deyip, işi özürle geçiştirmeye çalışıyorlar.

Avrupa emperyalist sermayesinin devletleri, yabancıları, ilticacıları, savaş mağdurlarını işsizliğin, krizin, bunalımın sorumlusu göstermektedir. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, dinsel ayrılık üzerinden siyaset yaparak, kendi toplumunu faşizan bir kültürle, ideolojiyle yoğurmakta; bunun üzerinden sermaye devletinin yaşamasını sağlamaktadır.

Gelinen aşamada, bu gerici faşizan uydurma gerekçeleri de giderek geri tepiyor. Artık bütün Avrupa can çekişen kapitalizmin paniğini yaşamaktadır. Çünkü kendi işçi sınıfıyla, emekçi halkıyla karşı karşıya kalacaklar. Kendi iç çelişkileri giderek şiddetlenecek, çatışmalara devinimlere yol açacaktır. Gelişmeler gösteriyor ki, bugüne kadar gasp ettikleri hakların hesabını, yağmaladıkları soyup soğana çevirdikleri halklara vereceklerdir. Kısacası, Avrupa’da emek sermaye çelişkisi gelişecek, şiddetlenecektir. Gelişmeler bunu bize gösteriyor. Bu çelişkiler bir üst aşama yaparak, komünizm heyulasını yeniden Avrupa’nın göbeğinde yankılandıracaktır. Emperyalist tekelci sermayenin korkusu, uykularının kaçması bundandır. 

43522

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Sayfalar