Cuma Mayıs 10, 2024

Emperyalist Avrupa birliği göbekten çatırdıyor

Kimler umut bağlamadı, büyük hayaller beslemedi ki? Nice eski tüfek “sosyalist”, “komünist”ler Marksist-Leninist ideolojiyi Avrupa birliğine feda etmedi ki? Kimler büyük umutlarla tekelci sermayenin yaverliğine soyunmadı ki? “Marksizm Leninizm’in eskidiğini, vadesini doldurduğunu, tarihin çöplüğüne atılması gerektiğini” hangi dönme liberal, demokrat revizyonist burjuvalar savunmadı ki? Ve emperyalist çıkar gruplarıyla oynaşmayı, cilveleşmeyi esas aldılar.

Kimlerin uzun yıllar umutlarını Avrupa Birliği’ne bağladığını gördük? “Demokrasinin, refahın, özgürlüğün ancak ve ancak Avrupa Birliği’ne katılımla gerçekleşeceğini söyleyenleri çok gördük. Avrupa birliğinin özünde emperyalist sermaye birliğini ifade ettiğini söylediğimizde, “siz daha orada mı kaldınız, bu tezler eskidi” diyenleri çok dinledik. Bizi, “nesli tükenmiş bir avuç takıntılı, ileriyi görmeyen, iflas etmiş bir ideolojinin savunucusu” diye tanımlayarak, dikkate değer bulmayanları çok gördük. Bize karşı kapitalist sermayeyle ilan-ı aşk ettiniz. O kadar ki, kara sevda misali, vazgeçilmez bir aşkı ömür boyu sürdürdünüz. Neredeyse Avrupa Birliği’ne karşı çıkan, bunun bir emperyal sermaye birliği olduğunu savunanları yerlerinden, yurtlarından kovar oldunuz. Faşist diktatörlükleri ehlileştirmek iddiasıyla, Avrupa Birliği’nin oluşumunu demokrasiyi geliştirmenin olmazsa olmazı olarak kabul ettiniz.

Kanlı global sermayenin halkları modern köleler yapmak için ne entrikalar çevirdiğini bilmenize rağmen, suç ortaklığı yaptınız. Avrupa Birliği’nin asıl amacı uluslararası sermayenin aslan payına sahip olmak, bunu gerçekleştirmek için tekellerin sermaye ağırlıklı birleşmesine benzer devletleri birleştirmeyi hedeflemektedir. Devlete ait mülklerin tekelci sermayeye pazarlanmasıyla, sermayenin daha güçlü olması sağlanmaktadır. Aynı zamanda devleti de bir şekilde tekelci sermaye yönetir hale getirmektedir. Yalnızca devletin hukuksal normlarına sadık kalmayı, sömürü çarkını çizilen kurala göre devam ettirmeyi esas almaktadır. Avrupa Birliği’nin, Avrupa Parlamentosu’nun, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun bütün işlevi sermaye çarkının daha iyi işletilmesi, işçi sınıfının, emekçi halkların yürüttüğü örgütlü mücadeleyi etkisiz kılmak, tasfiye etmektir.

Geçmişte Avrupa Birliği’nin gericilik olduğunu söylemiştik. Yalnızca gericilik olmadığını ırkçılığın, ayrımcılığın, halkları birbirine düşman edecek planlı bir sermaye örgütlenmesi olduğunu da anlattık. Gelecekte faşizmin, faşist diktatörlüklerinde postal seslerini beraberinde getirecektir demiştik. Ve, Avrupa’da emperyalist bir birliğin mümkün olmadığını; nihayetinde tekelci sermaye gruplarının birbirine gireceğini; aralarında ki uzlaşmanın geçici, göreceli ve izafi olduğunu; rekabetin, çatışmanın kâr hırsının esas olduğunu ve her ne yaparsa yapsınlar uzlaşmaz çelişkilere sahip olduklarını; pazara hakim olma rekabetinin kaçınılmaz gerici emperyalist savaşları da beraberinde getirdiğini söyledik ve haklıydık. Bugün yaşananlar bizi haklı çıkardı. Avrupa Birliği göbeğinden çatırdadı. Gelecekte bu gerici birliğin mümkün olmayacağı daha net ortaya çıkacaktır. Bırakın bölünsünler. Ortaya çıkan gerici kriz sınıf mücadelesini belirginleştirecek, keskinleştirecek, safları belirleyecek. O nedenle Avrupa birliğinin dağılması, kırılması, işçi sınıfı ve ezilenler için kötü değil iyidir. Özünde savaşları çıkaran bunlar değil mi? Gerici faşist devletleri ekonomik, siyasi, askeri olarak koruyan, destekleyen bu çürümüş emperyalist sermaye devletleri değil mi? Biz neden bunlara hayran olalım, neden sömürü çarklarının yürütülmesine destek verelim. Aksine, Avrupa Birliği’nin dağılması, yıkılması halkların yararınadır. Bugüne kadar o güya “demokrasi, özgürlük ve barış yanlısı” Avrupa Birliği, ülkemizde hüküm süren faşist katliam ve soykırımlara karşı hangi karşı tavrı takındı? Birkaç diplomatik girişim dışında faşizmin kanlı zulmüne karşı takındığı olumlu bir gerçek tavır varsa biri bunu açıklasın. Göz boyamadan başka hangi zulmü engelledi, Kürdistanı, Kürt ulusunu katlediyorlar: Avrupa Birliği’nde sesini çıkaran var mı? Kendimizi kandırmayalım. İt itin kuyruğunu ısırmaz. Alman emperyalizmi, bugüne kadar faşist Türk devletini her yönlü desteklemedi mi? En çok askeri araç ve silahı onlar satmadı mı?

Hâlâ Avrupa Birliği’ni savunmak, dağılmayla karşı karşıya kaldığından dolayı gözyaşı dökmek, Avrupa Birliği yıkılırsa demokrasinin, barışın yok olacağını söylemek liberalizm değil midir. Dün “Erdoğan’ın demokrasi getireceğini” söyleyip, destekleyenlerin durumu bugün ortada. Bunlar aynı zamanda Avrupa Birliği’ne de aynı mantıkla bakıyor ve destekliyorlar. Aslında, bunlar tekelci sermayenin koltuk değnekliğini yapmaktadırlar. Yerine göre hem nalına hem mıhına vuruyorlar. Sıkışınca “yanıldık, kandırıldık” deyip, işi özürle geçiştirmeye çalışıyorlar.

Avrupa emperyalist sermayesinin devletleri, yabancıları, ilticacıları, savaş mağdurlarını işsizliğin, krizin, bunalımın sorumlusu göstermektedir. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, dinsel ayrılık üzerinden siyaset yaparak, kendi toplumunu faşizan bir kültürle, ideolojiyle yoğurmakta; bunun üzerinden sermaye devletinin yaşamasını sağlamaktadır.

Gelinen aşamada, bu gerici faşizan uydurma gerekçeleri de giderek geri tepiyor. Artık bütün Avrupa can çekişen kapitalizmin paniğini yaşamaktadır. Çünkü kendi işçi sınıfıyla, emekçi halkıyla karşı karşıya kalacaklar. Kendi iç çelişkileri giderek şiddetlenecek, çatışmalara devinimlere yol açacaktır. Gelişmeler gösteriyor ki, bugüne kadar gasp ettikleri hakların hesabını, yağmaladıkları soyup soğana çevirdikleri halklara vereceklerdir. Kısacası, Avrupa’da emek sermaye çelişkisi gelişecek, şiddetlenecektir. Gelişmeler bunu bize gösteriyor. Bu çelişkiler bir üst aşama yaparak, komünizm heyulasını yeniden Avrupa’nın göbeğinde yankılandıracaktır. Emperyalist tekelci sermayenin korkusu, uykularının kaçması bundandır. 

43527

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sayfalar