Perşembe Mart 28, 2024

Emperyalist Avrupa birliği göbekten çatırdıyor

Kimler umut bağlamadı, büyük hayaller beslemedi ki? Nice eski tüfek “sosyalist”, “komünist”ler Marksist-Leninist ideolojiyi Avrupa birliğine feda etmedi ki? Kimler büyük umutlarla tekelci sermayenin yaverliğine soyunmadı ki? “Marksizm Leninizm’in eskidiğini, vadesini doldurduğunu, tarihin çöplüğüne atılması gerektiğini” hangi dönme liberal, demokrat revizyonist burjuvalar savunmadı ki? Ve emperyalist çıkar gruplarıyla oynaşmayı, cilveleşmeyi esas aldılar.

Kimlerin uzun yıllar umutlarını Avrupa Birliği’ne bağladığını gördük? “Demokrasinin, refahın, özgürlüğün ancak ve ancak Avrupa Birliği’ne katılımla gerçekleşeceğini söyleyenleri çok gördük. Avrupa birliğinin özünde emperyalist sermaye birliğini ifade ettiğini söylediğimizde, “siz daha orada mı kaldınız, bu tezler eskidi” diyenleri çok dinledik. Bizi, “nesli tükenmiş bir avuç takıntılı, ileriyi görmeyen, iflas etmiş bir ideolojinin savunucusu” diye tanımlayarak, dikkate değer bulmayanları çok gördük. Bize karşı kapitalist sermayeyle ilan-ı aşk ettiniz. O kadar ki, kara sevda misali, vazgeçilmez bir aşkı ömür boyu sürdürdünüz. Neredeyse Avrupa Birliği’ne karşı çıkan, bunun bir emperyal sermaye birliği olduğunu savunanları yerlerinden, yurtlarından kovar oldunuz. Faşist diktatörlükleri ehlileştirmek iddiasıyla, Avrupa Birliği’nin oluşumunu demokrasiyi geliştirmenin olmazsa olmazı olarak kabul ettiniz.

Kanlı global sermayenin halkları modern köleler yapmak için ne entrikalar çevirdiğini bilmenize rağmen, suç ortaklığı yaptınız. Avrupa Birliği’nin asıl amacı uluslararası sermayenin aslan payına sahip olmak, bunu gerçekleştirmek için tekellerin sermaye ağırlıklı birleşmesine benzer devletleri birleştirmeyi hedeflemektedir. Devlete ait mülklerin tekelci sermayeye pazarlanmasıyla, sermayenin daha güçlü olması sağlanmaktadır. Aynı zamanda devleti de bir şekilde tekelci sermaye yönetir hale getirmektedir. Yalnızca devletin hukuksal normlarına sadık kalmayı, sömürü çarkını çizilen kurala göre devam ettirmeyi esas almaktadır. Avrupa Birliği’nin, Avrupa Parlamentosu’nun, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun bütün işlevi sermaye çarkının daha iyi işletilmesi, işçi sınıfının, emekçi halkların yürüttüğü örgütlü mücadeleyi etkisiz kılmak, tasfiye etmektir.

Geçmişte Avrupa Birliği’nin gericilik olduğunu söylemiştik. Yalnızca gericilik olmadığını ırkçılığın, ayrımcılığın, halkları birbirine düşman edecek planlı bir sermaye örgütlenmesi olduğunu da anlattık. Gelecekte faşizmin, faşist diktatörlüklerinde postal seslerini beraberinde getirecektir demiştik. Ve, Avrupa’da emperyalist bir birliğin mümkün olmadığını; nihayetinde tekelci sermaye gruplarının birbirine gireceğini; aralarında ki uzlaşmanın geçici, göreceli ve izafi olduğunu; rekabetin, çatışmanın kâr hırsının esas olduğunu ve her ne yaparsa yapsınlar uzlaşmaz çelişkilere sahip olduklarını; pazara hakim olma rekabetinin kaçınılmaz gerici emperyalist savaşları da beraberinde getirdiğini söyledik ve haklıydık. Bugün yaşananlar bizi haklı çıkardı. Avrupa Birliği göbeğinden çatırdadı. Gelecekte bu gerici birliğin mümkün olmayacağı daha net ortaya çıkacaktır. Bırakın bölünsünler. Ortaya çıkan gerici kriz sınıf mücadelesini belirginleştirecek, keskinleştirecek, safları belirleyecek. O nedenle Avrupa birliğinin dağılması, kırılması, işçi sınıfı ve ezilenler için kötü değil iyidir. Özünde savaşları çıkaran bunlar değil mi? Gerici faşist devletleri ekonomik, siyasi, askeri olarak koruyan, destekleyen bu çürümüş emperyalist sermaye devletleri değil mi? Biz neden bunlara hayran olalım, neden sömürü çarklarının yürütülmesine destek verelim. Aksine, Avrupa Birliği’nin dağılması, yıkılması halkların yararınadır. Bugüne kadar o güya “demokrasi, özgürlük ve barış yanlısı” Avrupa Birliği, ülkemizde hüküm süren faşist katliam ve soykırımlara karşı hangi karşı tavrı takındı? Birkaç diplomatik girişim dışında faşizmin kanlı zulmüne karşı takındığı olumlu bir gerçek tavır varsa biri bunu açıklasın. Göz boyamadan başka hangi zulmü engelledi, Kürdistanı, Kürt ulusunu katlediyorlar: Avrupa Birliği’nde sesini çıkaran var mı? Kendimizi kandırmayalım. İt itin kuyruğunu ısırmaz. Alman emperyalizmi, bugüne kadar faşist Türk devletini her yönlü desteklemedi mi? En çok askeri araç ve silahı onlar satmadı mı?

Hâlâ Avrupa Birliği’ni savunmak, dağılmayla karşı karşıya kaldığından dolayı gözyaşı dökmek, Avrupa Birliği yıkılırsa demokrasinin, barışın yok olacağını söylemek liberalizm değil midir. Dün “Erdoğan’ın demokrasi getireceğini” söyleyip, destekleyenlerin durumu bugün ortada. Bunlar aynı zamanda Avrupa Birliği’ne de aynı mantıkla bakıyor ve destekliyorlar. Aslında, bunlar tekelci sermayenin koltuk değnekliğini yapmaktadırlar. Yerine göre hem nalına hem mıhına vuruyorlar. Sıkışınca “yanıldık, kandırıldık” deyip, işi özürle geçiştirmeye çalışıyorlar.

Avrupa emperyalist sermayesinin devletleri, yabancıları, ilticacıları, savaş mağdurlarını işsizliğin, krizin, bunalımın sorumlusu göstermektedir. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, dinsel ayrılık üzerinden siyaset yaparak, kendi toplumunu faşizan bir kültürle, ideolojiyle yoğurmakta; bunun üzerinden sermaye devletinin yaşamasını sağlamaktadır.

Gelinen aşamada, bu gerici faşizan uydurma gerekçeleri de giderek geri tepiyor. Artık bütün Avrupa can çekişen kapitalizmin paniğini yaşamaktadır. Çünkü kendi işçi sınıfıyla, emekçi halkıyla karşı karşıya kalacaklar. Kendi iç çelişkileri giderek şiddetlenecek, çatışmalara devinimlere yol açacaktır. Gelişmeler gösteriyor ki, bugüne kadar gasp ettikleri hakların hesabını, yağmaladıkları soyup soğana çevirdikleri halklara vereceklerdir. Kısacası, Avrupa’da emek sermaye çelişkisi gelişecek, şiddetlenecektir. Gelişmeler bunu bize gösteriyor. Bu çelişkiler bir üst aşama yaparak, komünizm heyulasını yeniden Avrupa’nın göbeğinde yankılandıracaktır. Emperyalist tekelci sermayenin korkusu, uykularının kaçması bundandır. 

43483

Son Haberler

Emperyalist Avrupa birliği göbekten çatırdıyor

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar