Pazartesi Haziran 17, 2024

Sahi Ergenekon gitmiş miydi? Yeşil Ergenekon geldi - Dursun Ali Küçük

*Derin devlet ve Yeşil Ergenekon işbaşında!

AKP hep Ergenekon’un tasfiye edildiğini söyledi. Ama bu koskocaman bir yalandı. Kemalist Ergenekon gitti, yerine Yeşil Ergenekon geldi.Sadece değişen kişilerin yer değiştirmesidir. Anlayış-zihniyet ve politika olduğu gibi duruyor.

Biri kızıl Elma’yı öne çıkarırken diğeri Neo-Osmanlıcılığı öne çıkarıyor.RTE cumhurbaşkanı oldu, artık başbakanın söyleyecekleri şeyleri o söylüyor. Davutoğlu emanetçi gibi. Yeşil diktatörlük kuruldu.

*AKP nin bir özelliği çoğu kesimleri ve Kürtleri kandırması ve yalanlarla oyalamasıdır.

-AB hikayeleri güme gitti. Demokrasi ve insan hakları güme gitti. Askeri vesayet yerine Yeşil diktatörlük ve asker oraya bağlandı.Liberalleri, demokratları, Kürtleri aldattılar.“Çözüm süreci” yalanlarını hala sürdürüyorlar.Sözünü ettiklerim vb kesimlerin desteğini aldılar, yerini sağlamlaştırdılar, hepsini karşısına aldılar.Deyim yerindeyse bunlar kadar takkiyeci yoktur

*Tek devlet, tek din, tek ulus, tek kültür politikalarına devam ediyorlar. Kemalizmin de yeşili oldular.

Kürdistan üzerindeki politikaları Kemalistlerle aynı. Azıcık rötuş yaptıkları; Şahlık ve İran islam cumhuriyeti, yine Irak krallığı ve Saddam döneminde olan Kürde radyo, tv, seçmeli ders vb. getirdiler. Saddam bunları yaparken diktatördü. Hatta “özerklik” bile konuşuyordu. İran İslam cumhuriyetinde yeşil ergenekon un yaptıklarının çoğu var. Hatta üniversitede Kürdçe bölüm var. Kimisi bunlardan hareketle AKP’yi övdü. Oysa bunlar hak falan değildir. “Çözüm süreci” nin gerekçeleri bunlara dayanıyordu.

Kürdistan’da ateşkes ve sözde barışa rağmen Yeşil Ergenekon silahlanmayı ve Kürdistan’daki özel savaş halini güçlendirmenin yolunu seçti. Paris’te Sakine Cansız gilleri MİT vurdu, Devlet ve “bizimkiler” hep beraber “barış sürecine karşı yapılmıştır" nakaratını yinelediler.

KCK konseyinin yerine güya “barış” adına gönderilenlerden hemen sonra TC uçağı nokta vuruşu yaptı. Katliam ve ulusal, kültürel soykırım sürüyor. Tıpkı 1. dünya savaşı ve TC kuruluşundaki gibi “din kardeşiyiz”, “kardeşiz” edebiyatı kullanılıyor.

****

KURDİSTANİ KAZANIMLARI YIKMAK İSTİYORLAR

*Kürdistan federasyonunu yıkmak için besleyip büyüttükleri İŞİD ve Arap milliyetçilerini vb. Kürdistan’ın üzerine sürdüler. TC’nin buradaki rolü belirleyicidir. Bu yolla Musul ve Kerkük’ü denetim altına alacaklardı. Yani Misak-i millicilik oynadılar. Batı Kürdistan’da  El Nusra ve İŞİD’i Kürtler üzerine saldılar ve kendileri de her tür silah vb. desteği yaptılar. Kapıları onlara açtılar.

Şimdi Kobanê kuşatmaya alınmış ve direniyor. Umarım başarır.Hemen peşine tezkereyi çıkardılar. Bu tezkere eskiden Kürdistan federasyonuna karşı vardı, Ergenekoncular kararlaştırmıştı. Şimdi yeşil Ergenekon da hem Kurdistan Federasyonu hem de Batı Kürdistan için tezkere çıkardı. Batı Kürdistan kazanımlarını yok etmek istiyor.

Hem Kürdistan federasyonuna hem de Batı Kürdistan’a karşı çıkarılan bir tezkeredir. Üstelik gençleri vb. askere çağırmaya başladılar. Ergenekon ve Yeşil Ergenekon’un Kürdistan politikası aynıdır. Üslup ve ayrıntılarda biraz değişiklikler var. Hepsi o kadar.

****

Sınır güvenliğini koruyacaklarmış veya sağlayacaklarmış… yalana bak yalana.

El Nusra ve İŞİD vb. sınırdan gelip gidiyorlardı, TC de belli yerlerde eğitiliyorlar, kampları var.  lojistik destek ve silah aktarımlarını Türkmenleri bahane ederek gönderiyordunuz. Kabonê kuşatmasını sağlamak için İŞİD e her tür destek yapıyorsunuz. Sınır güvenliğini bir Kürtlere karşı “güvenlik” altına almak istiyorsunuz.Tampon bölge” kurmak için yollara düştünüz, istenilen desteği bulmadınız. RTE, sıkışınsa “İŞİD ile PYD yi birlikte vuralım” demeye başladı. Onun derdi Kürdistan ve Kürtler.

Selahattin Demirtaş iki gün önce Türkiye başbakanı Davutoğlu ile görüşmüş. Olumlu bulduğunu söylemiş. “başbakan işgal yapmayacağız” demiş…Demirtaş, sen demiri taş ile dövüyorsun, oysa taşı demir ile dövmeye baksan iyi olur.Ma zaten TC diyecek ki;  “biz Kürt kardeşlerimizi kurtarmaya gittik, işgale gitmedik”. Hani Ecevit’in “Kıbrıs’a barış getiriyoruz” demesi gibi. İşgalin adının da “Kıbrıs barış harekatı” olduğunu unuttun mu?

Ha bir “Çözüm yüksek kurulu” oluşturacaklarmış.“Söz verdiler” hikâyedir. Atalarımızın bir sözü var: “Türklerin en güvenilmeyecek şeyi sözleridir”.Gültan Kışanak’ta sınırda bir TC komutanına demiş “devletin söz verdi”. Neyse komutanda “bura devletimin toprağı" dediği için Genelkurmay çağırıp ödüllendirdi.

Devlet ne sözü vermiş. Hâlâ söz vermelere göre gidiyorsanız siz siyasetten bir şey anlamıyorsunuz demektir. Çözüm sürecide sadece “söz vermeler” den ibaret değil midir? Son tezkere asıl Batı Kürdistan’ı işgale yöneliktir. Buna güçleri yetmeyecektir. Karşılarında Koalisyon güçleri vardır. Koalisyon güçleri buna onay vermez. Tek başına yapmaları zordur.Ama TC Kobanê direnişini bastırmak ve kuşatma ile düşürmek için Kürdistan üzerinde oyunlar oynuyor.Ortadoğu’nun tek hâkimi olmak isteyen TC’ye Koalisyon güçleri devreye girerek “burayı size yedirmeyiz” dediler.

Hala anlamadınız mı?

Neçirvan Barzani’de “İŞİD’in arkasında Türkiye’nin olduğunu sanmıyoruz” demiş. Nasıl Başbakansın, dün senin evine gireceklerdi. Politika böyle mi yapılır? TC’nin İŞİD ve Araplar eliyle Kürdistan federasyonunu yıkma çabalarını unutursanız namertsiniz. Birde ikide bir TC’den askeri vb. yardım istiyorsunuz. Bu, seni vurana sığınma değil mi? Halk da sanacak ki galiba TC’de “iyi birşey var”.

Ey siyasiler, direnişlerin kazançlarını masalarda ve ucuz sözlerle, açıklamalarla heba etmeyiniz. Halkımız, insanlarımız direnirken ve kazanım elde ederken buna göre siyaset yapınız. Kürdistan ve Kürtler için en tehlikeli iki sömürgeci devlet var: TC ve İran. Bu ikisi de Kürtlerle ve Kürdistan’la ilgili önemli şeyler ortaya çıktımı hemen feryat ediyorlar. Engellemek için bin bir hile yapıyorlar.

Hala bunları tanıyamadınız mı?

Beyninizi dağıttıktan sonra zaten hiç tanımazsınız. Bu kadar katliam hala gözlerinizi açmıyor mu? Kobanê için doğru siyaset yap, bırakın halkın direnişi arkasına sığınıp bir kaç güzel laf söylemeyi. Onu halk yapıyor ve söylüyor.

****

*Rabia düşürüldü. Zummar hepsi alınacak ve Şengal üzerine yürünecek. Buralar büyük ihtimalle ele geçirilecek. Kürd askeri güçleri; pêşmerge ve YPG arasında bu tür anlaşmaların yapıldığı belirtiliyor. Yeni cepheler açılıyor, bu olumludur. Kerkük çevresinde yeni Kürd toprakları geri alındı. Koalisyon güçleri Kobanê’nin doğusu ve güneyini vurdular.

KCK ve KDP birbirinizle atışacağınıza, ikinizde biz ulaşamayız diyeceğinize, Cizre-Kamuşlo üzerinden Tıl Ebeyt’a yönelik bir cephe açabilirdiniz. Ne Efrîn ve ne de Cizre kantonu yardıma gidebiliyor. Beceriksizliklerinizi  “yardım etmiyor, Kobanê’nin yenilmesini istiyorlar, Kobanê’ye gitmek istiyoruz yol yok vb” ucuz laflar üzerinde kurmayınız.

Kardeşim, niye hala dar siyaset yürütüyorsunuz. Birbirinizden ne istiyorsunuz? Bölge devletleri size karşı birleşiyor, siz hala ne yapıyorsunuz? TC ile ilişkiler sürdürülebilir tek şartla; Kürtlerin ve başka parçanın aleyhine olmayacak. Ne birbirinizi Tc işbirlikçiliği ile suçluyorsunuz? KCK, KDP nin Türkiye ile ilişkilerine “işbirlikçilik” diyor. İlişkilerde olumsuz boyutlar vardır. Oraya çok bağlanmak Kürdistan federasyonun yararına değildir.

KCK de “çözüm süreci ile türkiyelileşme, “ortak vatan”, “demokratik cumhuriyet” vb. gibi Türkiye sevdasına katılmadı mı? Ya bunun adı nedir? Değişik biçimlerde ikinizin de – KDP’nin ki kesinlikle sizin kadar değil, bir de orası TC nin sömürgesi değil, KCK ise kuzeyde mücadele ettiğini söylüyor, bu ikisini birbirine karıştırmayacağız – TC ilişkisi var. TC hükümetine karşılıksız bir sürü taviz verdiniz. Sahi çözüm sürecinde son iki yılda ne kazandınız? Bakıyorum, bir şey bulamıyorum. Üstelik en kötüsü insanlarımızın ruhunu ve düşüncesini Türkiye yi sevdirmeyi ve oraya yönlendirmeyi yapıyorsunuz.

Tencere dibin kara demiş, diğer tencere de seninki benden kara demiş.

Birlik yönünde adımlar atınız. Askeri güçlerin sağladığı pratik birliği siyasette becermeye çalışınız. Ucuz karalamaları ve siyaseti yutmayız. Kürdistani ortak noktalarda birleşiniz.

Ha birde bu “çözüm süreci”ne baştan beri inanmamıştım. Hepsi birer oyalamadan ibarettir. Halka ne diyeceksiniz? Pratikte ve insanlarımızın emeği, çabası ve direnişiyle kazanılanları tarafı olmayan masalarda harcamayalım.

Direnenlere yazık değil mi? Katliama, sürgüne uğrayan ve her keresinde fırsat bulduğunda başkaldıran bu halka karşı siyasetçiler sorumluluklarını bilmelidir. Ucuz konuşanlara gülüyorum. Halkı aptal yerine koymak isterken bence TC’de “nasıl oynatıyoruz” diye size gülüyordur. Hal değil, dilim varmıyor, sizi siyasi “aptallar” yerine koyuyorlar. Kürdistan federasyonuna da aynı numarayı çekmek istiyorlar.

Kobanê direnişine saygılı olalım. Görüşümüz ne olursa olsun. Hepimize Kürdistan’da yer vardır. Pratikte sağlanan ve üzerimizde sürdürülen bölge devletlerinin savaşını hep birlikte karşılayalım.

Bu gün itibariyle hala siyasetçilerimizden birlik yönünde umutlu değilim.

Neden mi?

Konuşmaları ve siyasetleri hala buna göre değildir.

Kürdistani asgari koşullarda birlik oluşturmak en iyisidir.

Hele önce asgarisini becerelim. Sırayla basamakları çıkarız.

Yeşil Ergenekon’a dur demeliyiz.

 Bu önümüzdeki seçimleri de alırlarsa her şeyinize kadar müdahale edeceklerdir.

Dursun Ali Küçük-2.10.2014


82281

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

Sayfalar