Cumartesi Temmuz 27, 2024

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

Bu güce yaslanarak emperyalizmin, dünya gericiliğinin saldırılarına karşı kararlı bir mücadele yürüterek ve geniş yığınları sistemin kurmuş olduğu karanlık dünyadan kurtarmak için aydınlatma görevlerine odaklanmamız gerekir. Bu da bilgiyle, diyalektik-materyalist felsefeyi kavramakla olur. Çünkü yeni ancak bu bilinçle inşa edilebilir. Yeni ancak eskiyene, çürüyene karşı mücadele edilerek inşa edilebilir. Burada anahtar sözcük “yıkım” ve “inşa”dır. Bu görevlerin asgari düzeyde yerine getirilmesi ideolojik, siyasal, örgütsel tecrübe, teorik donanıma sahip insan gücüyle mümkündür.

Daha sade bir dille ifade edecek olursak, kitleler içinde yetkin olmak, beyinlerde ve yüreklerde yer bulmak dayatmalarla olmaz. Bilgiyle, birikimle olur. Ezilenlerin kurtuluşuna dair ortaya konulan her doğru düşüncenin arkasında durmakla, söylemle eylemin uyumlu tarihini yazmakla olur. İşçi grevlerinde, öğrenci eylemlerinde, radikal devrimci her türlü eylemin örgütlenmesinde bu duruşu sergileyen kadro ve militanlar, çevrelerine güven verir.

Onların bu duruşu sayesinde yeni kuvvetler kazanılır. Kolektifle bütünleşmenin, devrimciliği bir yaşam tarzına dönüştürmenin anlamı da budur. Bu duruşta bireyler bütünün bir parçasıdır; dişlinin birer çarkıdır. Kolektife akacak yeni kuvvetlerin yol açıcısıdır. Proleter hareket bu kararlı ve özgüvenli militanların duruşuyla kitleler içinde saygınlık kazanır. Bu pratiklerle yüzleşen kitleler de esas olarak devrimci çağrılara yanıtsız kalmaz.

Proleter hareketin özneleri somut durumu kavradıkça, görevleri konusunda netleştikçe daha özgüvenli hareket ederek, zorluklar karşısında cüretli pratikler sergilerler. Bütünün bir parçası olma duygusu, onları yerine getirilmeyen her görevin bütüne vereceği zararın bilincine vardırır.

Bu bilinç, bu yüksek sorumluluk duygusu her durumda özne güçleri özverili bir çalışmaya sevkeder. Dikkat edilirse içinden geçmekte olduğumuz süreçte belirlenen her görevin yerine getirilmesi bilgi birikimini ve kararlı duruşu zorunlu kılıyor. Keza güçlü bir devrimci dinamizm, bilgiyle, planlı ve istikrarlı bir çalışmayla bütünleşince her çalışma alanında sonuç üretir. Sessizliği bozar, direniş mevzileri yaratarak kalabalıklara ulaşmanın temel taşlarını örer. An itibariyle bu tespitlerimizin üzerinde yükseldiği zemin ezenlerle ezilenler arasındaki çelişkilerin varlığıdır. Sınıfsal, ulusal, dinsel-mezhepsel olarak baskı altında olan emekçilerin, halkların biriken öfkelerinin kaçınılmaz olarak patlamalara yol açacağı gerçeğinin öngörülmesidir.

Bunu öngörmek, mevcut çelişkilerin derinleşerek devrimci mücadele biçimlerine evrileceğine inanmak, yalnız geleceğe umutla bakmak, yığınların gücüne güvenmek anlamına gelmez. Aynı zamanda bu umudun devrim yürüyüşünde somut kazanımlarla sonuçlanması, işçi ve emekçilerin mücadele içinde bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi için de proleter hareketin tüm bu gelişmelere karşı hazırlıklı olması gerekmektedir. Hazırlıksız hali, öngörüsüzlük, ezilenlerin bu yönlü mücadele hamleleri karşısında çaresiz kalır. Böylesi durumlarda bu süreçler devrimci tarzda yönlendirilemez.

Genel manada sınıf savaşımının tarihi tecrübeleri bize şu gerçekleri gösteriyor: Devrimci bir mücadele için objektif koşulların var olması yetmez. Bunun yanısıra bu fırsatlardan doğru bir tarzda yararlanmak için subjektif devrimci güçlerin hazırlığı ve bu hazırlıklar doğrultusunda ortaya koyacakları iradi çaba, sonucun belirlenmesi açısından tayin edici bir rol oynar.

Devrim kitlelerin eseridir. Ve her devrim deneyi, bu gerçekliğin tanığıdır. Devrimci çalışmada tek tek bireylerin rolü önemlidir. Ama asıl olması gereken kolektif çabadır-kolektif emektir. Elbette ki bu emek sürecine her birey sahip olduğu bilgiyle, çözüm gücüyle katılır. Dolayısıyla katkı anlamında mutlak bir eşitlikten söz edilemez. Burada önemli olan, ortaya konulan samimi çabadır. Dinleme, anlama ve uygulama pratiklerinde her türlü kişisel kaygıdan uzak durmadır. Bu duruş, bu yönelim süreç içinde her kadro ve militanda var olan eksikliklerin giderilmesini, hataları karşısında özeleştirel tutum geliştirmesini sağlar.

3227

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)

Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi

İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç

Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi   yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.

Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)

Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.

Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler

Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

Diktatör 'Reis' çıkış arıyor ..

Malum olduğu üzere T.C.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!

Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)

Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet

İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.

Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.

Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?

Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?

Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?

Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

Sayfalar