Pazartesi Haziran 17, 2024

Adım Karabağ:Nubar OZANYAN

Binlerce yıldır yaşadığım bu toprakları ilim, bal ve gül diyarı yapmışım; kadınlar olmuş yaşamın ve mutluluğun isimleri. Müzik ve şarap, ekmek kadar kutsal olmuş soframızda. İnanana da inanmayana da açmışız kapımızı, ekmek ve şarabımızı bölüşmüşüz. Burada yaşamak mucizedir. Her ağaç Ermeni kokar. Her hercai menekşe, özgürlük solur. Medeniyetlerin beşiği topraklarımızda, kaç kavmin geçtiğini saymadan yaşamışız. Şimdi üç kıtada, yedi düvelde at oynattığını iddia eden, barbarlığıyla övünen ve ne yapacağını bilmeyen işgalci Türk ve Azerbaycan devletleri, buğdayımızı çalıp ekmeğimizi ve toprağımızı kirletmeye çalışıyor.

Dün nasıl ki; Kobanê’de direnerek destanlar yaratan Kürtler vardıysa bugün adına “Biz azız ancak bize Ermeni derler” diyen, kahramanlıklar yaratan bir halk var. Dün nasıl ki “Burası Kobanê’dir, burası Heftanîn’dir” diyen Kürtler vardıysa bugün de “Burası Karabağ’dır. Ve son” diyen Ermeniler vardır. Düşman ne ormanlarımızda ne de vadilerimizde asla rahat yüzü görmeyecektir. Ceviz ağaçlarımızın altında bizleri imha planları yapamayacaktır. Cennetimizi cehenneme çevirmek isteyenlere, ölülerini almak için sadece zaman tanıyacağız.
Azerbaycan ve Türk ordusunun, müttefiklerinin ve çetelerin askeri operasyon gerçekleştirip işgal etmeye çalıştığı her karış mazlum toprağını, kendi toprağı olarak düşünenlerin kabusu olacağız. Efrîn’i, Serêkaniye’yi, Girê Sipî, Heftanîn ve Gare’yi “vatan toprakları” yapmaya çalışanlar şimdi, Karabağ’ı Türk toprağı yapmaya çalışıyorlar. Ancak halkın isyan haykırışları işgalcileri karanlık gecelerinde boğacaktır.

Kürt çocuklarının “Berxwedan jiyane” haykırışına Ermeni çocuklarının “Xaxteluyenk” (Kazanacağız) haykırışları karışıyor. Çocuklarını bu dünyada arayıp bulamayan annelerin-babaların sayısı, yağmur damlarından daha fazla oldu. Onlar, o kadar çok çoğaldılar ki; ne sultanlar ne paşalar kurtaramaz sel gibi akan öfkeli kalabalıkların yürüyüşünü. Bilinir ki, yaşanılan topraklar ancak özgürse güzeldir. İşgal altındaki topraklarda doğan her çocuk, ağlamayı unutarak başlar haykırmaya:

“Ben Yerevan’da doğdum. Adım Artsakh. Adım Spartak. Cepheye giden babam alnımdan öperek ön safa gitti. Kazanana kadar dönmeyeceğinin sözünü verdi. Ağladığımı sanmayın. Sahip olduğum tüm gücümle bağırıyorum; dünyanın dört bir yanında da olsak mutlaka kazanacağız!

Bana ve Kürt çocuğuna sessiz kalanlar bilsinler ki, sizler de hiçbir yerde güvencede olamayacaksınız. Gökkubbenin altındaki her yeri ağlamayı unutmuş, özgürlüğü haykıran çocukların sesleriyle dolduracağız. Ve haykırışlar, siz işgalcilerin bitmeyen kabusu ve korkusu olacaktır. Ve dünya, eşleri ve çocukları katledilenlerin gözyaşları altında tahammülsüz kalıncaya kadar da özgürlük diye haykırmaya devam edeceğiz.

Dün Kasım’da Kobanê’ydim. Ekim’de Karabağ olacağım. Yarın özgür bir ülke olacağım. Teslim olmayanların isimleri, okullarımızın duvarlarına ve okul tahtalarımıza yazılacak. Çocuk derimi fosforla yakıp, misket bombalarıyla parçalasanız da bedenimi, utanç verici yenilginizden kurtulamayacaksınız. Ve dua edeceğim, ellerimi ve parmaklarımı direniş için eğitenlere! Kaybımız çok olsa da onurumun kaybım kadar büyük olduğunu biliyorum!

Ne İdlibli, Afgan ve Pakistanlı çeteler, ne Türk ve İsrail yapımı İHA ve SİHAlar, ne cesurların yanında koyun olan Türk generallerinin savaş stratejileri ve korkak komutları işgalcileri yenilgiden kurtaracaktır. Türkiye ve Azerbaycan üst düzey yetkililerinin karşılıklı ziyaretlerinin, ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Ancak akıllarına gelmeyecek sürprizlerle onları ziyaret edecektir bizim özgürlük savaşçılarımız.

Ve biz işgal altında, misket bombaları altında soluksuz bıraktırılarak büyümek zorunda kalan Kürt, Ermeni, Filistinli çocuklar ne anne ve babaların ne de çocukların gözyaşlarının olmadığı bir dünya yaratacağız. Hayallerimize kirli ruhlarınızın bedenlerini giydiremeyeceksiniz. Ve kuracağımız o çocuk dünyamıza siz işgalcilerin o lanetli pis elleri asla değemeyecektir!”

4709

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

Sayfalar