Cumartesi Mayıs 25, 2024

TC Devletinin Avrupa’daki Mit Örgütlenmesi

7 Temmuz 2021 tarihinde Almanya’nın Berlin şehrinde evinin avlusunda üç kişi tarafından saldırıya uğrayan Erk Acarer’in yaşadıkları bir kez daha Almanya’daki MİT örgütlenmesini gündeme getirdi.

Almanya’da MİT faaliyetleri neredeyse yasal. Alman devleti, bu faaliyetleri bilmesine rağmen engel olmuyor, dokunmuyor. Yakalananlar ya para karşılığı serbest bırakılıyor ya da “yeterli delil olmadığı” gerekçesiyle haklarında takipsizlik kararı veriliyor.

AKP-MHP iktidarının Avrupa’daki devrimcileri ve Kürt ulusal hareketini, örgütlerini ve şahsiyetleri takip etmek için oluşturduğu geniş bir MİT ve ihbarcı ağı bulunuyor. TC devleti, gelişmeleri bu örgütlenme ağıyla takip ediyor. Örneğin Almanya başta olmak üzere Avrupa’da bu örgütlenme ağıyla tespit edilen devrimci ve yurtseverler ülkeye herhangi bir amaç için gittiklerinde tutuklanıp yıllarca hapiste tutuluyorlar.

AKP-MHP iktidarı, bu yöntemle tutuklanan onlarca insan şahsında yarattığı baskıyla bir yandan da insanların Avrupa’da yürüyüşlere, protestolara gitmesini engellemeye çalışarak dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istiyor.

Türk devletinin en büyük ihbarcı ağı camiler üzerinden örgütlenmiş, yüzlerce imam bu ihbarcı ağının elemanları olarak görevlendirilmiştir. Bu ağ, Avrupa’nın tüm ülkelerinde bulunmaktadır ve gönderilen raporlarla MİT düzenli bilgilendirilmiş, bu bilgiler üzerine devrimci takip edilmiş ve Türkiye’ye gittiklerinde gözaltına alınmış, tutuklanmışlardır.

İmamlarının deşifre olması sonucu iktidar bu örgütlenme biçimini değiştirerek, yerine doğrudan MİT, paramiliter ve ihbarcı ağı örgütlemektedir. Günümüzde 10 bine yakın kişinin bu örgütlemede yer aldığı tahmin edilmektedir.

Faşist AKP-MHP iktidarının bu yasa dışı örgütlenmesi ve faaliyetleri, Avrupa ülkeleri ve hükümetlerince bilinmesine rağmen ses çıkartılmamaktadır. TC ile gizli bir anlaşmaları varmış gibi hareket eden Avrupa devletleri, deşifre olan ve suç üstü yakalanan MİT elemanlarına ve ihbarcılara dokunmamaktadır.

Almanya’daki iki MİT davası bunun en somut örnekleri olarak yaşandı.

R.T.Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde ”strateji” danışmanı olan Muhammed Taha Gergerlioğlu ve ona bağlı olarak çalışan Ahmet Duran ve Göksel Güler, MİT faaliyetlerini organize etmek için görevlendirdikleri Almanya’da suçüstü yakalandılar. Bu kişiler yargılandıkları Koblenz Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde 10 ay tutuklu kaldıktan sonra 70 bin Euro karşılığında serbest bırakıldılar ve dosya kapatıldı.

Keza, 17 Aralık 20216 tarihinde Alman özel timlerince Hamburg şehrinde yakalanan MİT ajanı Mehmet Fatih Sayan’ın itirafları sonucu Kasım 2016’da Türkiye’den gelen özel bir timin Kürt siyasetçilere suikast yapmakla görevlendirildiği ortaya çıktı. Mehmet Fatih Sayan’ın dönemin NAV-DEM Eşbaşkanı Yüksel Koç ve Brüksel’de Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal’a suikast için bilgi topladığı, 2013 yılından beri MİT’e çalıştığı ve MİT içinde ”Kemal” ve ”Ahmet” isimli iki MİT elemanıyla sürekli görüştüğünü itiraf etmesine rağmen Alman devleti, hakkında dava açtığı Sayan’ı bir süre sonra serbest bıraktı.

Gerek Federal Alman Parlamentosu’nda soru önergelerine verilen cevaplarda olsun gerekse de Alman istihbaratının dönem dönem yaptığı açıklamalarda Alman gizli servisine göre Almanya’da uzun yıllardır MİT adına çalışan aktif kişilerin bulunduğu bilinmektedir.

Yapılan açıklamalarda bu sayının en az 6 bin civarında olduğu belirtilmektedir. Bu gerçek ifade edilmesine rağmen Almanya’da MİT’in faaliyetlerine karşı hiçbir işlemin yapılmaması ayrı bir tartışma konusudur. Alman gizli servisi, Diyanet işleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’nin bu faaliyetin içinde olduğu ve MİT elemanlarının DİTİB içinde barındıkları bilmesine rağmen DİTİB’le ilgili hiçbir işlem yapmış değil. Tüm bu somut olay ve gelişmeler Alman devletinin MİT’in faaliyetlerine göz yumduğunu gözler önüne seriyor.

Bir Kontrgerilla Örgütlenmesi: Osmanen Germania

AKP-MHP iktidarı, Almanya’daki MİT örgütlenmesine insan kaynağı sağlamak için Nisan 2015 tarihinde Osmanlı Ocakları’nı kurdurttu. Bir Boks Kulübü görüntüsü verilerek kurulan Osmanen Germania (Almanyalı Osmanlılar) oluşumunun başına da dönemin AKP Milletvekili Metin Külünk ve Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından İlnur Çevik getirildi.

Bu örgütlenmenin kuruluş amacı ve faaliyetleri Alman devleti tarafından bilinmektedir. Nitekim dönemin Kuzey Ren Vestfalya Anayasayı Koruma Örgütü Başkanı Burkhardt Freier, grubun öncelikli hedefinin “Türkiyeli muhalifler” olduğunu ifade etmişti. Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Örgütü Başkanı Sabine Thurau ise grubun “Türk milliyetçisi” olduğunu bildiklerini söylemişti.

Değişik kaynaklara göre ilk olarak Frankfurt’ta bir boks kulübü olarak kurulan “Almanyalı Osmanlılar”, kısa sürede Almanya’nın dışında diğer Avrupa ülkelerinde de örgütlenmeye başladı. Almanya genelinde 2 bin 500, dünya genelinde ise 3 bin 500 üyesinin olduğu tahmin edilen bu oluşum Almanya’daki uyuşturucu, fuhuş ve kara para aklama, AKP’ye mali imkan sağlamak için bir mafya çetesi olarak çalıştı.

Girdiği silahlı çatışmalar, insanları kaçırıp zorla paralarına el koyma, silah kaçakçılığı, insan ticareti gibi kriminal suçların merkezi haline gelen Osmanlı Ocakları’na karşı Alman kamuoyundan gelen tepki üzerine dönemin Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, Temmuz 2018’de “Almanyalı Osmanlılar” adlı derneği ve ona bağlı bütün grupları yasakladıklarını açıkladı. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Almanyalı Osmanlılar” derneğinin insanların canı, malı, özgürlüğü ile genel olarak kamu güvenliği için “ağır tehdit” oluşturduğu ifade edildi.

Dönemin AKP milletvekili günümüzde ise AKP Merkez Yürütme Kurulu üyesi olan Metin Külünk, sadece Osmanlı Ocakları’ndan sorumlu olmamış, AKP’nin “diplomatik işlerini” yürüten Avrupalı Türk Demokratları Birliği’ni (UETD)’nin de sorumlarından biri olarak çalışmıştı. Şimdilerde mafya elebaşısı Sedat Peker’in ifşa ve itiraflarında da adı geçen M. Külünk, Türkiye’ye kaçmadan önce Almanya’da Kürtlere, Ermenilere ve devrimcilere karşı düzenlenen birçok yürüyüşü organize edenlerden de biri olarak öne çıkıyordu.

MİT Faaliyetlerinden Örnekler

AKP-MHP iktidarı sadece Almanya’da değil, Avrupa’nın her yerinde oluşturduğu MİT örgütlenmesiyle kendisine muhalif olanlara karşı bulduğu her fırsatta suikastlar düzenlemekten de geri kalmadı. Nisan 2021’de kendiliğinden gidip Avusturya polisine teslim olan Feyyaz Ö. verdiği ifadede Yeşiller Partisi’nden Berivan Aslan’a suikast için görevlendirildiğini itiraf etmiş ve MİT’in Avrupa’daki örgütlenmesi hakkında önemli bilgiler vermişti.

Feyyaz Ö’nün ayrıca, Avusturyalı istihbarat birimlerine, ABD İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz hakkında da yalan ifade vererek tutuklanmasına neden olduğunu da söylediği belirtiliyor. Feyyaz Ö. ifadesinde başka iddialarda bulundu. İddiaya göre, MİT Avusturya’da başka suikastlar da planladı. Avusturyalı yazar ve siyasetçi Peter Pilz ile Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Andreas Schieder suikast listesinde bulunuyordu. Açığa çıkan bu itiraflara rağmen Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye karşı hiçbir yaptırım kararı çıkmaması ancak karşılıklı çıkarlarla izah edilebilir.

AKP’nin Avrupa’daki MİT örgütlenmesi bir devlet politikasıdır. Bu, sadece AKP ile sınırlı olan ya da AKP iktidarı döneminde gündeme getirilen bir durum olmayıp, 1980’lerden bu yana planlı ve hedefli olarak, bir devlet politikası olarak uygulanmıştır.  Devletin bu oluşumu ile birçok suikast ve cinayet işlenmiştir. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

Faşist Mehmet Ali Ağca ve yardımcısı Oral Çelik, 13 Mart 1981 yılında İtalya’da Sen Pietro meydanında Papa 2. Jean Paul’e suikast düzenledi.

Ekim 1983’te MİT tarafından ilişki kurulan Abdullah Çatlı, Ermenilere karşı yapılan 5 ayrı eylemde kullanıldı.

MİT eliyle işlenen diğer politik cinayetlerin bazıları ise şunlardır:

– 1982 yılında TKP-ML militanı Ermeni milliyetine mensup Nubar Yalımyan Hollanda’da katledildi.

– Fransa’da Asala militanı Ermeni Ara Toranian’ı öldürmeye teşebbüs.

– 19 Ağustos 1980 tarihinde Almanya’nın Aahen şehrinde TKP-ML militanı Katip Saltan katledildi.

– 9 Ocak 2013 tarihinde Fransa’nın Başkenti Paris’te; Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylamez, MHP’li MİT ajanı Ömer Güney’in hazırladığı bir suikastla katledildiler.

AKP-MHP iktidarının tüm bu örgütlemelerine eklediği bir diğer yapılanma ise SETA’dır. Avrupa’da AKP için raporlar hazırlayan, AKP’ye yol planları sunan SETA, sadece rapor hazırlamakla yetinmiyor, kendisine bağlı çalışan ihbarcı ve ajanlar vasıtasıyla tespit ettiği devrimci, ilerici ve Kürt yurtseverleri isimleriyle deşifre etmekte, yayınladığı belgelerde bu isimler hedef gösterilmektedir.

Tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı örgüt ve demokratik kurumların önünde oldukça kapsamlı bir diğer görev de AKP’nin MİT, ihbarcı ve ajan yapılanmasını açığa çıkartmak, teşhir etmek olmalı.

3767

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sayfalar