Pazar Nisan 28, 2024

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

Hatırlanacağı üzere bundan bir süre önce eski ABD Başkanı Trump da dünyanın top yekün bir nükleer savaş tehdidi altında olduğu uyarısında bulunarak şu sözleri sarf etmişti:

“Bu, Biden yönetiminin liderliğinde top yekün bir nükleer Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açabilir. İster inanın ister inanmayın, ondan çok uzakta değiliz.” (2)

Yapılan haber de konu şu sözlerle aktarılıyordu: “Eski ABD Başkanı Donald Trump, Washington’da ‘savaş yanlısı’ bir düzen olduğunu öne sürerek, ‘3. Dünya Savaşı hiç bu kadar yakın olmamıştı’ dedi.”

Gayet tabii ki dünyada bir 3. Emperyalist Paylaşım Savaşı rüzgarının şiddetlenerek artmakta olduğu ve maalesef ki bugün dünyada savaş etmelerinin esas hale geçtiği yönündeki tespitleri çok daha önceden yapanlar da oldu. (3)

Bir bütün olarak insanlığa ve doğaya ölümcül/yıkıcı etkileri olacak yeni bir dünya savaşı kabusunu yaşatacak olan emperyalist/kapitalist barbarlığın karşıt kutuplarda yer alan bu iki önemli temsilcisinden artarda gelen, ‘tehdit’boyutu da taşıyan bu uyarılar, aslında yeni bir dünya savaşı (ve hem de bu kez nükleer bir savaş olacaktır kaçınılmaz bir sürüklenişle.) olasılığının artık ne kadar olgunlaşmış yakın bir tehlike olduğunun da yalın birer ifadesidir aslında.

Bazı sol-sosyalist ve komünist çevreler ise; artık iyice ayyuka çıkmış olan bu gerçekliği, adeta büyük bir miyopluk ve aymazlık örneği sergilercesine, es geçmeye devam ediyor. Bunlara göre savaş etmenleri biraz artmış olsa da ama dünyada hali hazırda esas akımhala devrim etmeniymiş. Dolayısıyla da gerçekleşecek devrimler yeni bir emperyalist dünya savaşının çıkmasını engelleyeceğinden, kaygılanmaya da gerek yokmuş.

Yani özcesi, saflarımızda “sol-komünizm bir çocukluk hastalığı” yaygın bir virüs olarak maalesef ki hala devam ediyor.

Hiç, ama hiç mi hiç şakası yok; emperyalist/kapitalist barbarlığın zorba baş aktörleri arasında artan oranlarla tırmanışa geçen ölümcül rekabet, bir türlü atlatılamayan süreğen karakterli iktisadi krizler, dünya pazarlarını yeni baştan yağmalamayı ‘tek seçenek’ haline getirmiş olduğundan; artık kontrol edilmesi zor bir hızla, ‘dönülmez yol’ virajına doğru bodoslama sürüklemekte onları.

‘Dünya barışı’, her geçen gün katlanarak arttan oranda, artık çok daha büyük bir tehdit altına girmiş bulunuyor. Öncelikli olarak bunun kabul edilerek, dünya halklarına ilan edilmesi bir zaruriyethaline gelmiştir.

Ve de “3. Dünya Savaşına geçit yok. Emperyalist paylaşım savaşına hayır.” Vb. şiarlar etrafında acilen örgütlü bir güç oluşturmak, ertelenemez tarihi bir görev ve sorumluluk olmuştur.

Hiç zaman yitirmeden sokakları, meydanları, üretimden gelen gücümüzle savaş gereçleri üreten fabrikaları, okulları ve de parlamento meclislerini savaş karşıtı cephenin sesini yükselteceği platformlara çevirmek, anın görevleri arasına girmiştir.

Tarihitecrübelerle sabittir ki bu türden tarihi görev ve sorumlulukların yerine getirilmesin de öncelikli görev elbette ki sol-sosyalist ve komünist güçler başta olmak üzere tüm ilerici-demokrat çevrelere, kadın örgütlerine, doğayı koruma görevi edinmiş örgütlü kurum ve kuruluşlara, burjuva aydınlara ve savaş istemeyen tüm toplumsal kesimlere düşüyor.

Yine tarihi tecrübelerle sabittir ki bu tür durumlarda etkin ve caydırıcı büyük toplumsal tepkiler örgütlenmedikçe (veya bunda geç kalındığında); cehennemin kapıları ardına dek açılmış olacaktır.

 Bir süreden beridir, artık çok daha keskinleşmiş olarak, emperyalizm ile dünya halkları arasındaki çelişme, sürecin baş çelişmesi haline gelmiştir. Haliyle de bu tür durumlarda öncelikli temel görev, saldırgan emperyalist devletlerin teşhir ve tecriti propagandasıyla birlikte, onların ‘iç cephe’ tahkimlerini ve diğer stratejik savaş hazırlıklarını sabote edip, boşa çıkarmak olacaktır. Bu, elbette ki bu ülkelerde sınıf savaşımında okun sivri ucunun savaş kışkırtıcısı ve istemcisi tekelci burjuvaziye ve bizzat emperyalist devletin kendisine ve doğrudan temsilcilerine yöneltilmesini gerektirecektir.

Bu süreçte, ‘dünya barışının’ baş düşmanı anlamında, dünya halklarının baş düşmanı elbette ki ABD emperyalizmi ve onun askeri otoritesi altında daha şimdiden tereddütsüzce saf tutmuş emperyalist devletlerdir. Dahaspesifik olarak ifade edilecek olursa; ABD ve NATO’ dur.

Yüksek sesle ve güçlü kitlesel eylemliliklerle bu iki güç odağı teşhir edilmeli ve NATO’nun derhal dağıtılması istenmelidir.

Keza teşhir edilmeli ve dünya halkları ikna edilmelidir ki bugün Ukrayna cephesinde tırmandırılarak sürdürülmekte olan savaş, aslında asla Rusya-Ukrayna savaşı değildir. Bu savaş doğrudan ABD ve NATO’nun Rusya ile savaşıdır. Ukrayna devleti bu savaşta bir ‘taşeron’ olarak kullanılmaktadır. Tüm olgularla sabittir ki kendisine ihale edilmiş olan bir ‘vekalet savaşı’nı sürdürüyor kendi halkının kanı canı pahasına.

Görünür boyutuyla Rusya ile ABD ve NATO güçleri arasında süren bu savaş, aslında ABD ile Çin arasında, çok da uzak olmayan bir gelecekte, yaşanacağı kuvvetle muhtemel olan ‘zorunlu’ kapışmanın ön evre savaşları kapsamındadır.

Yani o büyük kapışmaya hazırlık kapsamında geliştirilen bir stratejinin; alan tutma-saha kaybettirme, cephe genişletme-güç kaybettirme ve yıpratarak zayıflatma, karşılıklı reaksiyon ölçme ve karşılıklı olarak rakibin savaş kabiliyetlerini ve kapasitesini sınama tarzında, bir nevi, sahada fiili ‘savaş tatbikatları’/’provaları’ yaparak, savaş hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorlar.

Görmek isteyenlerce aleni olan bu durumu, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in söz konusu NATO Liderler Zirvesi’nin akabinde, bir soru üzerine yaptığı itiraf vari şu açıklamasında da esas karın ağrılarının Çin ve pohpohladıkları ‘Çin korkusu’ ile hem Batılı diğer emperyalist güçleri ve hem de “NATO’nun Hint-Pasifik bölgesi ortakları olan Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Kore ve Japonya” yı, ABD’nin başını çektiği NATO şemsiyesi altında daha sıkı kenetlenmeye motive etmek olduğu ve keza hem de yeni bir paylaşım savaşında NATO’ya tam olarak nasıl bir rol biçtiklerini de  görmek pekala mümkün. Şöyle diyor ‘ekselansları’:

“Çin’in 2035 yılına kadar Kuzey Amerika ve Avrupa’nın tamamına, yani NATO topraklarına ulaşabilecek füzelerde 1500 nükleer savaş başlığına sahip olmasını bekliyoruz. Çin’in ne kadar yakınımıza geldiğini görüyoruz.” (4)

ABD ve NATO, gerek Avrupa ve Asya kıtasındaki stratejik jeopolitik konumu ve gerekse sahip olduğu büyük askeri kapasitesiyle Çin’in en güçlü müttefiki Rusya’yı, uzunca bir süreçte kurguladığı ‘kuşatarak sınırlayıp daraltma’ ve tali sahalarda ‘yıpratarak güçten düşürme’ savaş senaryosu gereğince nihayet Ukrayna’da bu tezgaha çekmeyi başardı. Öyle ki Avrupa’nın göbeğinde oluşturulan ‘Rus saldırganlığı’ algısıyla, daha kısa bir süre öncesine kadar işlevsizleştiği gerekçesiyle kimi çevrelerde dağıtılması bile tartışma konusu yapılan NATO, oluşan bu algı ve pompalanan korku senaryolarıyla, birden kıymete binmekle kalmayıp, ABD ve Batı Avrupalı emperyalist güçlerin kıymetlisi oluverdi. Böylece ABD emperyalizmi bir taşla birkaç kuşu birden vurarak hem Avrupalı başlıca emperyalist güçleri ‘soğuk savaş’ döneminde olduğu gibi yeniden NATO şemsiyesi altında toplayarak ve hemde yeni üye devletler ile etki ve nüfuz alanlarını Baltık kıyılarına dek genişleterek, kelimenin gerçek anlamıyla, Rusya’nın ta burnunun dibine kadar sokulmuş oldu.

İşte bütün bunlar ABD’nin kendisine ‘ölümcül rakip’ olarak ilan ettiği Çin ile kurguladığı olası o nihai top yekün savaşın ön hazırlıkları olarak okunmalı ve bu işin hafife alınır bir yanının kalmadığının bilinciyle, bu gidişe dur diyebilecek dinamikleri derhal harekete geçirmeye odaklanılmalı. Aksi takdirde her şey için çok geç kalınabilir.

---------------------------------

  1. Cumhuriyet Gazetesi
  2. Haber Türk
  3. Örneğin benim “Dünyada artan savaş etmenleri ve bu eksende sürecin ana taktiği” başlıklı yazım ve keza MLDP‘nin ve İCOR bileşeni başka parti ve grupların ilgili bildirileri.
  4. mynet
1448

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Halil Gündoğan

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar