Cumartesi Mayıs 18, 2024

TC Devletinin Avrupa’daki Mit Örgütlenmesi

7 Temmuz 2021 tarihinde Almanya’nın Berlin şehrinde evinin avlusunda üç kişi tarafından saldırıya uğrayan Erk Acarer’in yaşadıkları bir kez daha Almanya’daki MİT örgütlenmesini gündeme getirdi.

Almanya’da MİT faaliyetleri neredeyse yasal. Alman devleti, bu faaliyetleri bilmesine rağmen engel olmuyor, dokunmuyor. Yakalananlar ya para karşılığı serbest bırakılıyor ya da “yeterli delil olmadığı” gerekçesiyle haklarında takipsizlik kararı veriliyor.

AKP-MHP iktidarının Avrupa’daki devrimcileri ve Kürt ulusal hareketini, örgütlerini ve şahsiyetleri takip etmek için oluşturduğu geniş bir MİT ve ihbarcı ağı bulunuyor. TC devleti, gelişmeleri bu örgütlenme ağıyla takip ediyor. Örneğin Almanya başta olmak üzere Avrupa’da bu örgütlenme ağıyla tespit edilen devrimci ve yurtseverler ülkeye herhangi bir amaç için gittiklerinde tutuklanıp yıllarca hapiste tutuluyorlar.

AKP-MHP iktidarı, bu yöntemle tutuklanan onlarca insan şahsında yarattığı baskıyla bir yandan da insanların Avrupa’da yürüyüşlere, protestolara gitmesini engellemeye çalışarak dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istiyor.

Türk devletinin en büyük ihbarcı ağı camiler üzerinden örgütlenmiş, yüzlerce imam bu ihbarcı ağının elemanları olarak görevlendirilmiştir. Bu ağ, Avrupa’nın tüm ülkelerinde bulunmaktadır ve gönderilen raporlarla MİT düzenli bilgilendirilmiş, bu bilgiler üzerine devrimci takip edilmiş ve Türkiye’ye gittiklerinde gözaltına alınmış, tutuklanmışlardır.

İmamlarının deşifre olması sonucu iktidar bu örgütlenme biçimini değiştirerek, yerine doğrudan MİT, paramiliter ve ihbarcı ağı örgütlemektedir. Günümüzde 10 bine yakın kişinin bu örgütlemede yer aldığı tahmin edilmektedir.

Faşist AKP-MHP iktidarının bu yasa dışı örgütlenmesi ve faaliyetleri, Avrupa ülkeleri ve hükümetlerince bilinmesine rağmen ses çıkartılmamaktadır. TC ile gizli bir anlaşmaları varmış gibi hareket eden Avrupa devletleri, deşifre olan ve suç üstü yakalanan MİT elemanlarına ve ihbarcılara dokunmamaktadır.

Almanya’daki iki MİT davası bunun en somut örnekleri olarak yaşandı.

R.T.Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde ”strateji” danışmanı olan Muhammed Taha Gergerlioğlu ve ona bağlı olarak çalışan Ahmet Duran ve Göksel Güler, MİT faaliyetlerini organize etmek için görevlendirdikleri Almanya’da suçüstü yakalandılar. Bu kişiler yargılandıkları Koblenz Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde 10 ay tutuklu kaldıktan sonra 70 bin Euro karşılığında serbest bırakıldılar ve dosya kapatıldı.

Keza, 17 Aralık 20216 tarihinde Alman özel timlerince Hamburg şehrinde yakalanan MİT ajanı Mehmet Fatih Sayan’ın itirafları sonucu Kasım 2016’da Türkiye’den gelen özel bir timin Kürt siyasetçilere suikast yapmakla görevlendirildiği ortaya çıktı. Mehmet Fatih Sayan’ın dönemin NAV-DEM Eşbaşkanı Yüksel Koç ve Brüksel’de Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal’a suikast için bilgi topladığı, 2013 yılından beri MİT’e çalıştığı ve MİT içinde ”Kemal” ve ”Ahmet” isimli iki MİT elemanıyla sürekli görüştüğünü itiraf etmesine rağmen Alman devleti, hakkında dava açtığı Sayan’ı bir süre sonra serbest bıraktı.

Gerek Federal Alman Parlamentosu’nda soru önergelerine verilen cevaplarda olsun gerekse de Alman istihbaratının dönem dönem yaptığı açıklamalarda Alman gizli servisine göre Almanya’da uzun yıllardır MİT adına çalışan aktif kişilerin bulunduğu bilinmektedir.

Yapılan açıklamalarda bu sayının en az 6 bin civarında olduğu belirtilmektedir. Bu gerçek ifade edilmesine rağmen Almanya’da MİT’in faaliyetlerine karşı hiçbir işlemin yapılmaması ayrı bir tartışma konusudur. Alman gizli servisi, Diyanet işleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’nin bu faaliyetin içinde olduğu ve MİT elemanlarının DİTİB içinde barındıkları bilmesine rağmen DİTİB’le ilgili hiçbir işlem yapmış değil. Tüm bu somut olay ve gelişmeler Alman devletinin MİT’in faaliyetlerine göz yumduğunu gözler önüne seriyor.

Bir Kontrgerilla Örgütlenmesi: Osmanen Germania

AKP-MHP iktidarı, Almanya’daki MİT örgütlenmesine insan kaynağı sağlamak için Nisan 2015 tarihinde Osmanlı Ocakları’nı kurdurttu. Bir Boks Kulübü görüntüsü verilerek kurulan Osmanen Germania (Almanyalı Osmanlılar) oluşumunun başına da dönemin AKP Milletvekili Metin Külünk ve Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından İlnur Çevik getirildi.

Bu örgütlenmenin kuruluş amacı ve faaliyetleri Alman devleti tarafından bilinmektedir. Nitekim dönemin Kuzey Ren Vestfalya Anayasayı Koruma Örgütü Başkanı Burkhardt Freier, grubun öncelikli hedefinin “Türkiyeli muhalifler” olduğunu ifade etmişti. Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Örgütü Başkanı Sabine Thurau ise grubun “Türk milliyetçisi” olduğunu bildiklerini söylemişti.

Değişik kaynaklara göre ilk olarak Frankfurt’ta bir boks kulübü olarak kurulan “Almanyalı Osmanlılar”, kısa sürede Almanya’nın dışında diğer Avrupa ülkelerinde de örgütlenmeye başladı. Almanya genelinde 2 bin 500, dünya genelinde ise 3 bin 500 üyesinin olduğu tahmin edilen bu oluşum Almanya’daki uyuşturucu, fuhuş ve kara para aklama, AKP’ye mali imkan sağlamak için bir mafya çetesi olarak çalıştı.

Girdiği silahlı çatışmalar, insanları kaçırıp zorla paralarına el koyma, silah kaçakçılığı, insan ticareti gibi kriminal suçların merkezi haline gelen Osmanlı Ocakları’na karşı Alman kamuoyundan gelen tepki üzerine dönemin Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, Temmuz 2018’de “Almanyalı Osmanlılar” adlı derneği ve ona bağlı bütün grupları yasakladıklarını açıkladı. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Almanyalı Osmanlılar” derneğinin insanların canı, malı, özgürlüğü ile genel olarak kamu güvenliği için “ağır tehdit” oluşturduğu ifade edildi.

Dönemin AKP milletvekili günümüzde ise AKP Merkez Yürütme Kurulu üyesi olan Metin Külünk, sadece Osmanlı Ocakları’ndan sorumlu olmamış, AKP’nin “diplomatik işlerini” yürüten Avrupalı Türk Demokratları Birliği’ni (UETD)’nin de sorumlarından biri olarak çalışmıştı. Şimdilerde mafya elebaşısı Sedat Peker’in ifşa ve itiraflarında da adı geçen M. Külünk, Türkiye’ye kaçmadan önce Almanya’da Kürtlere, Ermenilere ve devrimcilere karşı düzenlenen birçok yürüyüşü organize edenlerden de biri olarak öne çıkıyordu.

MİT Faaliyetlerinden Örnekler

AKP-MHP iktidarı sadece Almanya’da değil, Avrupa’nın her yerinde oluşturduğu MİT örgütlenmesiyle kendisine muhalif olanlara karşı bulduğu her fırsatta suikastlar düzenlemekten de geri kalmadı. Nisan 2021’de kendiliğinden gidip Avusturya polisine teslim olan Feyyaz Ö. verdiği ifadede Yeşiller Partisi’nden Berivan Aslan’a suikast için görevlendirildiğini itiraf etmiş ve MİT’in Avrupa’daki örgütlenmesi hakkında önemli bilgiler vermişti.

Feyyaz Ö’nün ayrıca, Avusturyalı istihbarat birimlerine, ABD İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz hakkında da yalan ifade vererek tutuklanmasına neden olduğunu da söylediği belirtiliyor. Feyyaz Ö. ifadesinde başka iddialarda bulundu. İddiaya göre, MİT Avusturya’da başka suikastlar da planladı. Avusturyalı yazar ve siyasetçi Peter Pilz ile Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Andreas Schieder suikast listesinde bulunuyordu. Açığa çıkan bu itiraflara rağmen Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye karşı hiçbir yaptırım kararı çıkmaması ancak karşılıklı çıkarlarla izah edilebilir.

AKP’nin Avrupa’daki MİT örgütlenmesi bir devlet politikasıdır. Bu, sadece AKP ile sınırlı olan ya da AKP iktidarı döneminde gündeme getirilen bir durum olmayıp, 1980’lerden bu yana planlı ve hedefli olarak, bir devlet politikası olarak uygulanmıştır.  Devletin bu oluşumu ile birçok suikast ve cinayet işlenmiştir. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

Faşist Mehmet Ali Ağca ve yardımcısı Oral Çelik, 13 Mart 1981 yılında İtalya’da Sen Pietro meydanında Papa 2. Jean Paul’e suikast düzenledi.

Ekim 1983’te MİT tarafından ilişki kurulan Abdullah Çatlı, Ermenilere karşı yapılan 5 ayrı eylemde kullanıldı.

MİT eliyle işlenen diğer politik cinayetlerin bazıları ise şunlardır:

– 1982 yılında TKP-ML militanı Ermeni milliyetine mensup Nubar Yalımyan Hollanda’da katledildi.

– Fransa’da Asala militanı Ermeni Ara Toranian’ı öldürmeye teşebbüs.

– 19 Ağustos 1980 tarihinde Almanya’nın Aahen şehrinde TKP-ML militanı Katip Saltan katledildi.

– 9 Ocak 2013 tarihinde Fransa’nın Başkenti Paris’te; Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylamez, MHP’li MİT ajanı Ömer Güney’in hazırladığı bir suikastla katledildiler.

AKP-MHP iktidarının tüm bu örgütlemelerine eklediği bir diğer yapılanma ise SETA’dır. Avrupa’da AKP için raporlar hazırlayan, AKP’ye yol planları sunan SETA, sadece rapor hazırlamakla yetinmiyor, kendisine bağlı çalışan ihbarcı ve ajanlar vasıtasıyla tespit ettiği devrimci, ilerici ve Kürt yurtseverleri isimleriyle deşifre etmekte, yayınladığı belgelerde bu isimler hedef gösterilmektedir.

Tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı örgüt ve demokratik kurumların önünde oldukça kapsamlı bir diğer görev de AKP’nin MİT, ihbarcı ve ajan yapılanmasını açığa çıkartmak, teşhir etmek olmalı.

3338

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Özgür Gelecek

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Sayfalar