Cuma Mayıs 31, 2024

Sistemin silahı; yozlaştırma

Tüm emperyalist toplumlarda halkı daha fazla sömürmenin, halkın tepkilerini bastırmanın, halkın örgütlenmesini ve iktidara yönelik bir mücadele içine girmesini engellemenin çeşitli yolları vardır. Egemen sınıflar bunun en temel aracı olarak zora başvuruyor veya başvurma tehdidini sürekli gündemde tutuyor olsalar da, zorun yanında başka yöntemler de kullanırlar. Çünkü zor ve şiddet, tek başına herhangi bir sömürü düzenini sürdürmeye yetmez.

Ceza yasaları, karakollar, hapishaneler, düzenin zor aygıtının kurumlarıdır. Keza işten çıkarma, okuldan atma gibi yöntemler de düzenin "zor" aygıtını tamamlayan mekanizmalardır. Ama yine de bütün bunlar yetmez. Zor'un dışında, kitleleri düzen sınırları içinde tutmanın en önemli başlıca aracı ideoloji ve kültürü "elde tutmaktır”. İdeolojik, ahlaki, kültürel yönlendirmeler, etkili olduğu ölçüde, kitlelerin sisteme bakışı ve tavrı da "elde tutulmuş" olur.

İdeolojik ve kültürel yönlendirmeyle amaçlanan; mevcut düzeninin meşru ve değiştirilemez olarak görülmesini sağlamak, sorunların kaynağının ise sistemden değil; kişilerden, şu veya bu gruptan, partiden kaynaklandığına inandırmak ve insanları mücadeleye, örgütlenmeye, değişime karşı inançsızlaştırmaktır...

Yani yozlaştırmaktır. 

Yozlaşma, halkın geçmişten bu yana yarattığı, gelenekselleştirdiği olumlu gelenek, kültür, ahlaki özelliklerinin toplamı olan manevi değerlerinin bozulması, içinin boşaltılması ve bunların yerine emperyalist yoz kültürün geçmesidir. Yozlaştırma politikasıyla, bir yandan halkın asırlardan bu güne taşıdığı olumlu değerlerin içi boşaltılırken, diğer yandan da bunların yerine emperyalist sistemin yoz ve lümpen kültürü empoze edilir.

"Burjuvazi, gölgesini satamadığı ağacı keser." der Marks. Halkların bağrında büyüyen bu manevi değerler ağacı, burjuvazi için karlı olmak bir yana, "kar, hep daha fazla kar" düzenine bir engel oluşturur. Haliyle de bu değerler yok edilmelidir, yani halk 'yozlaştırılmalıdır'..!

Yozlaştırma politikalarına başvurulmasında sistem açısından bütün mesele, halkı, gençlerimizi sistem içinde tutmak, bilinçlenmelerini ve örgütlenmelerini engellemektir. Bunun için de uyuşturucudan fuhuşa, kumara kadar her türlü dejenere aracından faydalanmaktadır.

Uyuşturucu, fuhuş ve kumar; yozlaşmanın, kitleleri doğrudan veya dolaylı etkileyen en yaygın biçimleri olmakla beraber emperyalist sistem için iki boyutlu çalışan mekanizmalardır. Bir yandan sisteme para kazandırırlar, diğer yandan yozlaştırılan topluluklar, düzen açısından etkisiz eleman olurlar. Bir üçüncüsü de; bunlar yayıldıkça, toplumsal çözülüş dediğimiz olgu da derinleşir ve yaygınlaşır. 

Özellikle Alevi-Kürt halkının yaşadığı emekçi mahallelerini hedefi haline getiren sistem, son dönemlerde 'bonzai' denen uyuşturucu ve öldürücü maddeyi etkin bir şekilde yaygınlaştırmış, bu maddeyi mahallemize, sokağımıza, iş yerimize, okulumuza sokmayı başarmıştır. Çok kolay bir şekilde üretilmesi, satışına 'göz yumulması' ve teşvik edilmesi, ucuza satılması ve internetten dahi satın alınabilmesi vs. nedenlerine de bağlı olarak bonzai kullanımını yaygınlaştırmayı ve arttırmayı başarmıştır! 

Yozlaştırmanın son aracı; Bonzai Nedir?

İçerisinde fare zehiri, tarım ilaçları ve daha belirlenemeyen binlerce kimyasal barındıran ve ilk kullanımında dahi ölümlere neden olabilen sentetik bir uyuşturucudur. Türkiye'de 3-4 sene içerisinde yaygınlaşmış ve son bir senede kullanım oranı bakımından adeta 'patlama' yaşamıştır. Bonzai; kan basıncında hızlı artış ve nabız yükselmesi, şiddetli ağız kuruluğu, göz kızarıklığı, halüsülasyon görme, açlık hissi, ortam seçememe, nerede olduğunu, ne yaptığını/dediğini hatırlayamama, geçici körlük, geçici felç durumu yaratmakla birlikte ani kalp krizinden kaynaklı ölüme götürebilen zehirli bir maddedir.

Hedefte ilk olarak gençlik var!

Gezi İsyanı'nda da hatırlayacağımız üzere; ta en başından beri direnişi omuzlayan, polisle karşı karşıya gelen, kıyasıya çatışan, korkmadan yürüyen, haklarını sonuna kadar savunan hep gençlerdi. Zannedildiği gibi gençliğin dünyası sadece popüler kültürün dayattığı gibi; düşünmeyen, sorgulamayan bir fanustan ibaret değildi. Gezi İsyanı'nda, gençlik geniş halk kesimleriyle birlikteydi ve bu birliktelik de mücadelenin seyrini belirlemişti.

Gezi İsyanı'nın da göstermiş olduğu gibi, sistemi en fazla sorgulayan ve değişimi için mücadeleye en aktif katılan dinamizm gençliğin kendisi olduğu için; yozlaştırma politikalarının hedef tahtasına oturtulan kesimin kendisinin de yine gençlik olması elbette şaşırtıcı değildir. Ve yine bonzai kullanımının son bir yılda çok fazla artış göstermesini (bu sürecin Gezi sonrasına denk düşmesi de manidardır ve sistemin bilinçli bir yönelimi/eylemi/politikasıdır) 'çocuk' diyebileceğimiz yaşlara indirilmesini hayretle karşılayamıyoruz! Gençlik bilinçlendiğinde, sokağa çıktığında yerlerinin sallandığını gören sistem; gençliği ne kadar fazla 'uyuşturursa/yozlaştırırsa' yerini o kadar sağlamlaştırdığının da farkındadır!

Sistemin yozlaştırma zehrine karşı elimizdeki tek panzehir ise bilinçlenmek, birlik olmak, siyasallaşmak ve örgütlenmektir. Çünkü yozlaşma, sisteme karşı mücadelenin gerilediği koşullarda gelişime olanak bulur. Bulunduğumuz alanlarda siyasal mücadelenin çıtası yükseltildiğinde, yozlaşma da bir o kadar gerileyecektir.

1 Mayıs Mahallesi’nden ÖG Okuru

87169

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Sayfalar