Pazartesi Mayıs 20, 2024

Sistemin silahı; yozlaştırma

Tüm emperyalist toplumlarda halkı daha fazla sömürmenin, halkın tepkilerini bastırmanın, halkın örgütlenmesini ve iktidara yönelik bir mücadele içine girmesini engellemenin çeşitli yolları vardır. Egemen sınıflar bunun en temel aracı olarak zora başvuruyor veya başvurma tehdidini sürekli gündemde tutuyor olsalar da, zorun yanında başka yöntemler de kullanırlar. Çünkü zor ve şiddet, tek başına herhangi bir sömürü düzenini sürdürmeye yetmez.

Ceza yasaları, karakollar, hapishaneler, düzenin zor aygıtının kurumlarıdır. Keza işten çıkarma, okuldan atma gibi yöntemler de düzenin "zor" aygıtını tamamlayan mekanizmalardır. Ama yine de bütün bunlar yetmez. Zor'un dışında, kitleleri düzen sınırları içinde tutmanın en önemli başlıca aracı ideoloji ve kültürü "elde tutmaktır”. İdeolojik, ahlaki, kültürel yönlendirmeler, etkili olduğu ölçüde, kitlelerin sisteme bakışı ve tavrı da "elde tutulmuş" olur.

İdeolojik ve kültürel yönlendirmeyle amaçlanan; mevcut düzeninin meşru ve değiştirilemez olarak görülmesini sağlamak, sorunların kaynağının ise sistemden değil; kişilerden, şu veya bu gruptan, partiden kaynaklandığına inandırmak ve insanları mücadeleye, örgütlenmeye, değişime karşı inançsızlaştırmaktır...

Yani yozlaştırmaktır. 

Yozlaşma, halkın geçmişten bu yana yarattığı, gelenekselleştirdiği olumlu gelenek, kültür, ahlaki özelliklerinin toplamı olan manevi değerlerinin bozulması, içinin boşaltılması ve bunların yerine emperyalist yoz kültürün geçmesidir. Yozlaştırma politikasıyla, bir yandan halkın asırlardan bu güne taşıdığı olumlu değerlerin içi boşaltılırken, diğer yandan da bunların yerine emperyalist sistemin yoz ve lümpen kültürü empoze edilir.

"Burjuvazi, gölgesini satamadığı ağacı keser." der Marks. Halkların bağrında büyüyen bu manevi değerler ağacı, burjuvazi için karlı olmak bir yana, "kar, hep daha fazla kar" düzenine bir engel oluşturur. Haliyle de bu değerler yok edilmelidir, yani halk 'yozlaştırılmalıdır'..!

Yozlaştırma politikalarına başvurulmasında sistem açısından bütün mesele, halkı, gençlerimizi sistem içinde tutmak, bilinçlenmelerini ve örgütlenmelerini engellemektir. Bunun için de uyuşturucudan fuhuşa, kumara kadar her türlü dejenere aracından faydalanmaktadır.

Uyuşturucu, fuhuş ve kumar; yozlaşmanın, kitleleri doğrudan veya dolaylı etkileyen en yaygın biçimleri olmakla beraber emperyalist sistem için iki boyutlu çalışan mekanizmalardır. Bir yandan sisteme para kazandırırlar, diğer yandan yozlaştırılan topluluklar, düzen açısından etkisiz eleman olurlar. Bir üçüncüsü de; bunlar yayıldıkça, toplumsal çözülüş dediğimiz olgu da derinleşir ve yaygınlaşır. 

Özellikle Alevi-Kürt halkının yaşadığı emekçi mahallelerini hedefi haline getiren sistem, son dönemlerde 'bonzai' denen uyuşturucu ve öldürücü maddeyi etkin bir şekilde yaygınlaştırmış, bu maddeyi mahallemize, sokağımıza, iş yerimize, okulumuza sokmayı başarmıştır. Çok kolay bir şekilde üretilmesi, satışına 'göz yumulması' ve teşvik edilmesi, ucuza satılması ve internetten dahi satın alınabilmesi vs. nedenlerine de bağlı olarak bonzai kullanımını yaygınlaştırmayı ve arttırmayı başarmıştır! 

Yozlaştırmanın son aracı; Bonzai Nedir?

İçerisinde fare zehiri, tarım ilaçları ve daha belirlenemeyen binlerce kimyasal barındıran ve ilk kullanımında dahi ölümlere neden olabilen sentetik bir uyuşturucudur. Türkiye'de 3-4 sene içerisinde yaygınlaşmış ve son bir senede kullanım oranı bakımından adeta 'patlama' yaşamıştır. Bonzai; kan basıncında hızlı artış ve nabız yükselmesi, şiddetli ağız kuruluğu, göz kızarıklığı, halüsülasyon görme, açlık hissi, ortam seçememe, nerede olduğunu, ne yaptığını/dediğini hatırlayamama, geçici körlük, geçici felç durumu yaratmakla birlikte ani kalp krizinden kaynaklı ölüme götürebilen zehirli bir maddedir.

Hedefte ilk olarak gençlik var!

Gezi İsyanı'nda da hatırlayacağımız üzere; ta en başından beri direnişi omuzlayan, polisle karşı karşıya gelen, kıyasıya çatışan, korkmadan yürüyen, haklarını sonuna kadar savunan hep gençlerdi. Zannedildiği gibi gençliğin dünyası sadece popüler kültürün dayattığı gibi; düşünmeyen, sorgulamayan bir fanustan ibaret değildi. Gezi İsyanı'nda, gençlik geniş halk kesimleriyle birlikteydi ve bu birliktelik de mücadelenin seyrini belirlemişti.

Gezi İsyanı'nın da göstermiş olduğu gibi, sistemi en fazla sorgulayan ve değişimi için mücadeleye en aktif katılan dinamizm gençliğin kendisi olduğu için; yozlaştırma politikalarının hedef tahtasına oturtulan kesimin kendisinin de yine gençlik olması elbette şaşırtıcı değildir. Ve yine bonzai kullanımının son bir yılda çok fazla artış göstermesini (bu sürecin Gezi sonrasına denk düşmesi de manidardır ve sistemin bilinçli bir yönelimi/eylemi/politikasıdır) 'çocuk' diyebileceğimiz yaşlara indirilmesini hayretle karşılayamıyoruz! Gençlik bilinçlendiğinde, sokağa çıktığında yerlerinin sallandığını gören sistem; gençliği ne kadar fazla 'uyuşturursa/yozlaştırırsa' yerini o kadar sağlamlaştırdığının da farkındadır!

Sistemin yozlaştırma zehrine karşı elimizdeki tek panzehir ise bilinçlenmek, birlik olmak, siyasallaşmak ve örgütlenmektir. Çünkü yozlaşma, sisteme karşı mücadelenin gerilediği koşullarda gelişime olanak bulur. Bulunduğumuz alanlarda siyasal mücadelenin çıtası yükseltildiğinde, yozlaşma da bir o kadar gerileyecektir.

1 Mayıs Mahallesi’nden ÖG Okuru

87116

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar