Perşembe Mayıs 9, 2024

Rıza Saygılı'ya saygıyla.... Yücel ÖZDEMİR

30 Haziran günü Paris'te gazetemiz Evrensel'le dayanışma amacıyla bir etkinlik planlanmıştı. Eğer etkinlik, gazeteye eşi ve can yoldaşı Yıldız Eren ile birlikte büyük emekler veren Rıza Saygılı'nın sağlık durumunun kötüleşmesi nedeniyle iptal edilmeseydi, yazarımız Ender İmrek ile birlikte bu gazetenin nasıl büyük bedeller, özveriler ve fedakarlıklarla 25. yılına geldiğini anlatacaktık.

Fransa'da işçi sınıfının, emekçilerin, gençliğinin mücadelesinin Evrensel aracılığıyla Türkiye'deki emekçilere aktarıldığını söyleyecek, bunu sağlayan arkadaşlarımıza teşekkür edecektik. Ve, önümüzdeki yıllarda da gazetenin gelişip güçlenmesi için destek ve dayanışmanın önemine işaret edecektik. Türkiye'de işçi sınıfının en uzun soluklu günlük gazetesinin parçası olmak, geçmişte ve günümüzde desteğini esirgemeyen herkesin gurur kaynağı.
30 Haziran sabahı, yakalandığı amansız hastalık nedeniyle yitirdiğimiz Rıza Saygılı'nın, bildiği Fransızca ve İspanyolca nedeniyle gazeteye katkısı çoğumuzdan farklıydı. Fransa'dan başlayarak dünyayı değiştirmek için önce anlamamız gerektiğine dair açtığı yol anlamlıydı.

Fransa, Avrupa Birliği ve Latin Amerika ülkelerinin durumu üzerine yazdıkları, çevirdikleri, anlattıkları hala hafızalarımızın bir yerinde duruyor.

24 Eylül 2006'da yine amansız bir hastalık sonucunda yitirdiğimiz Şeref Aydın için Almanya'da düzenlenen cenaze töreninde yaptığı konuşmada, onun yaşadığı ülkenin dilini öğrenerek, araştırmalarını nasıl derinleştirdiğini, Avrupa'nın farklı ülkelerindeki arşivleri nasıl taradığına dikkat çekmişti. Son nefesine kadar yılmadan mücadele eden Aydın'ın örnek yaşamını genç kuşaklara anlatırken sesi titriyordu. Tıka basa dolu salon pür dikkat onun kaybedilen bir yoldaş için söylediklerini dinliyordu.

Aradan tam 13 yıl geçti...
Şimdi Şeref Aydın için söylediklerinin çoğunu Rıza Saygılı için de söylememiz gerekiyor.
Şeref Aydın'ın bulduğu bilimsel sosyalizm tarihinden süzülmüş değerli araştırmaların bir kısmı Rıza Saygılı'nın, Ocak 2018'de yitirdiğimiz kardeşi Hüseyin Saygılı'nın katkılarıyla Türkçe'ye kazandırılmıştı.

Şeref Aydın, Rıza ve Hüseyin Saygılı'nın yanına bir de 3 Nisan 2016'da yitirdiğimiz Doç. Dr. Kenan Ateş'in adını eklememiz gerekiyor. İlk halkasında Deniz'in olduğu zincirin farklı halkaları olarak birbirlerini tamamlıyorlardı.

Türkiye'nin farklı kentlerinden, farklı inançsal ve kültürel kökenlerden gelen zincirin halkaları bilimsel sosyalizm mücadelesi birleşmişti. Yoldaş etmişti.
Hayat bazen uzun bazen çok kısa olabiliyor. Kimin zaman ne olacağı ya da ne kadar yaşayacağı belirsiz. Amansız bir hastalık ya da bir kaza normal sürede dolması gereken ömrü kısaltabiliyor. O zaman da yapılması gereken işler, hayaller, umutlar, özlemler yarım kalabiliyor. Artık şairin dediği gibi, “Ne kadar yaşadığın değil, nasıl yaşadığın önemli bu hayatta.”

Gambetta durağında metrodan inip Tenon Hastanesi'nin büyük avlusunda vardığımızda toplanan yoldaşları, Rıza Saygılı'nın her birinin hayatında nasıl dokunarak dönüştürücü bir rol oynadığına dair örnekler veriyor. Birisi “Bizde çok emeği vardı” diye özetliyor. Ekvador’dan İtalya’ya kadar birçok ülkenin komünistlerinden gelen başsağlığı mesajları enternasyonalizme yaptığı katkıları gözler önüne seriyor.

Çoğumuzun “Rıza hocası” artık bu dünyada değil. Aramızdan ayrıldı. Ama yaşamı, yazdıkları, hayat karşısındaki duruşu geride kalanlar için örnek olmaya devam edecek.

O'nun hep dediği gibi “Hayat devam ediyor.”

O'nu ve ideallerinin genç kuşaklara anlatılması geride kalanların görevi... Sadece bu değil, toprağa düşen her bir yoldaş için fedakarlık, sorumluluk ve yaratıcı çalışmayı arttırmak da... 

6410

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

Sayfalar