Cumartesi Mayıs 18, 2024

Parçalı Önderlik

Parçalı iş yapma, parçalı devrimcilik, parçalı müdahale, parçalı planlama-düzenleme ve yöneticilik-önderlik yapmanın arkasında bilimsel temelde bütünlüklü olarak düşünememek vardır.

Her şeyin başlangıcı ve temeli olarak yanılgı ve katılığa düşmemek için gerçeğin bilgisine olabildiğince yakın olacak tarzda, onun bütün yanlarını, ara bağlantılarını inceleyecek şekilde düşünmek vardır.

Yanılgılı ve hatalı düşünceye saplanıp kalmamak, beklenen ve istenilen sonucu elde etmek için işin başlangıcında göreve sıkı sıkıya sarılmak gerekir. Bunun için önce doğru düşünmeyi öğreneceğiz. Nasıl düşüneceğiz? Bir soruna, bir olaya, bir göreve ve yoldaşa nasıl yaklaşacağız? Sorunları nasıl çözeceğiz? Mesele tam da burada düğümlenmektedir. Daha işin başında başarıyı örgütlemek için doğru düşünmek ve çözmek amaçlı yaklaşmayı esas almaktır.

Karşıtların birliği temelinde, çelişkinin her iki yanını, ara bağlantılarını ayrıntılı ve çok yönlü inceleyerek, hesaplayarak düşünmek ve bu tarzda işe başlamak gerekir. İşin sağlama ve güvenceye alınıp başarılması için yöntem bu olmalıdır.

Parçalı iş, parçalı devrimcilik yapmanın temelinde tek yanlı düşünmek gelir. Askeri görevleri yerine getirirken politik görevleri unutup ihmal etmek gibi. Politik görevleri yerine getirirken örgüt yaratmayı unutmak gibi.

Propaganda ajitasyon çalışması yaparken örgütlemeyi unutmak gibi. Basın yayın çalışması yürütürken felsefi ve ideolojik çalışmaları unutmak gibi. Yoldaşının hata ve zaaflarını düşünürken kendi hata ve zaaflarını unutmak gibi. Kısaca birini yaparken diğerini ihmal etmek, yapmamak ya da birkaçını yaparken diğer birkaçını unutmak gibi. Örnekler çoğaltılabilir…

Olabilecekleri hesaplarken o ana kadar olamayanları hesaplamamak, o ana kadar öngörülecek şeyleri, engelleri, aksaklıkları hesaplarken öngörülemeyen, düşünülmeyen engelleri hesaplamamak; bir yoldaşın başarılı yanlarını hesaplarken başarısız yanlarının da olabileceğini hesaplamamak gibi bir dizi konuda tek yanlılığa düşülebiliyor.

Bileşenin karar ve sözlerinin yanında bir de bileşendeki herhangi bir faaliyetçinin karar ve sözünün olması bileşenin örgütsel ve iradi birliğini bozan parçalılıktır. Toplantılar yapılır, kararlar alınır. Bu kararlar esas alınarak, pratiğe ve uygulamaya geçilir. Bunun yanında herhangi bir katılımcının karar ve sözünün olması durumu yaşanabilir.

Yani iki karar, iki söz, iki irade, iki müdahale hali “tek bir insan gibi yürümeyi” engelleyen yanlışlıklardır. Tek bir insan yerine iki insan karşımıza çıkar. Tek bir örgüt yerine iki örgüt; tek bir irade ve karar yerine iki ayrı karar ve irade ortaya çıkar. Bu durum, ne alınan kararların pratik yönelime geçmesini gerçekleştirir ne de güven verici bir durum yaratır.

Tek yanlılık aynı zamanda ben merkezcilikten de kaynaklanır. Örgütün-bileşenin kararına güvenmemek, kendini örgütün merkezine-yönetimine koyarak kendi kararını ya da sözünü söylemek olarak ortaya çıkar. Bu kelimenin tam anlamıyla “ben merkezcilik”tir! Militan kendi görüşünü ve sözünü örgütün-bileşenin görüş ve sözünden daha değerli ve daha doğru bulduğu için ikili tutuma düşecek tarzda hareket etmektedir.

Düşünsel tek yanlılık, devrimci parçalılık ben merkezciliktir. Aynı zamanda disiplinsizliktir. Hiçbir kadro ve militan örgüt ve bileşen gerçekliğinin üstünde ve önünde değildir. Bütün örgüt militanları ve kadroları unutmamalıdır ki, çok güçlü bir merkeziyetçilik ilkesi, çelikten bir disiplin anlayışı olmadan kolektif güçlü yürüyemez.

Tasfiyecilik ve darbecilik parçalı-zayıf örgüt zemini üzerinde kendini bulur ve örgütler. Bugün üzerinde durulup düşünülmesi gereken en temel konu parçalı önderlik anlayışı ve pratiğidir. Bu anlayış mutlaka yıkılmalıdır.

Hiçbir gerekçe ve bahane bu anlayışın yaşam bulmasına ve pratiğe geçmesine neden olmamalıdır. Hiçbir “daha mantıklı öneri” ve “daha doğru bir fikir” kolektifin üstünde olmamalıdır. Söz ve tartışma biter, tek bir insan gibi pratiğin örgütlenmesi başlar.

Merkeziyetçi disiplin önünde herkes önünü iliklemeli ve kararlarını yaratıcı ve zengin tarzda uygulamasına yoğunlaşmalıdır. Bugün pratiğin ve eylemin diline ihtiyaç vardır. Bugün sömürülen ve ezilen emekçilerin güven duyacakları bir örgütlenmeye ve devrimci eyleme ihtiyacı vardır.

2901

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

Sayfalar