Çarşamba Mayıs 15, 2024

Korona Günlerinde İsyan!

Koronavirüsü günlerinde1 kapitalizmin aşkı; yine sermaye birikimidir. Ve her kapitalist birey ya da tek tek tekeller için, bu krizden etkilenmemek ve etkileneleri hızla yutmak ve sermayenin daha da merkezileşmesini sağlamaktır.

2018’in ortalarından beri kriz içinde olan kapitalizmin krizi, dünya sağlık örgütünün Covid-19 olarak adlandırdığı Koronavirüsü nedeniyle daha da derinleşecek ve sermayenin önemli bir bölümü imha olurken, bir bölümü de batanları, tökezleyenleri, sallananları ve ölmek üzere olanları yutarak, sermayelerine sermaye katacaktır. Ve sermaye, salğın hastalık korkusunu; işçi sınıfının daha ağır koşullarda çalışmasına ve sömürülmesine razı etmek için kullanacaktır. Sendika ağaları ve patronlar daha şimdiden kol kola verdiler: “Üretimi devam ettirme” adı altında, işçilerin kendi haklarından kısıtlanmaya razı olmalarını istiyorlar.

Burjuvazi hiç bir koşulda işçi sınıfına karşı mücadeşeyi bırakmaz ve her toplumsal felaketi –ki, bunları kendileri yaratmış olmalarına rağmen- işçiler aleyhine kullanmak ve artı-değer sömürüsünü artırmak için kullanırlar.

Bazı liberallerin ileri sürdüğü gibi, kapitalist sistem, pandemi nedeniyle sağlık sistemini kitleler lehine düzeltme yoluna gitmeyecektir. Sağlık sistemini sosyalistleştirmeyecek, tersine, yine kapitalist tekellerin çıkarları doğrultusunda ve halkın sağlığının zararına yenileme yoluna gidecektir. Ve onun genel eğilimi; salgın hastalık nedeniyle, kitlelerin sağlık koşullarını daha da tehlikeli duruma getirip, sermayenin büyümesi için kullanmaktır. 

Kapitalist sistemde sağlık sistemi, sermaye birikiminin hızlandırmanın bir aracı olmaktan öteye gidemez. 

Liberal aydınların ileri sürdüğü gibi kapitalizm, -bu virüs nedeniyle- “akıllanmayacak”. Onun aklı –sistemin karakteristik işleyişi gereği-, sermaye birikimini büyütmek ve hızlandırmak yönünde çalıştığı için, halkın sağlığını düşünecek kadar işçi sınıfın lehine çalışmaz. Kapitalistin, işçilerin ve emekçilerin sağlığını düşünmesi gibi bir kaygıları yok ve olamaz. Böyle bir kaygıları olsa, kapitalizm olmaz, sosyalizm olurdu.

Koronavirüs salgını nedeniyle, kapitalizm değişmeyecek, halkın lehine reforme olmayacak, tersine, daha bir acımasız ve sömürü ağını yaygınlaştırmış, derinleştirmiş ve ağırlaştırmış olarak, bu krizden çıkacaktır.

1918 İspanyol Gribi salgınından milyonlarca yoksul öldü. Ama kapitalizm kendini işçi ve emekçilerin lehine reforme etmedi, tersine, sermayenin merkezileşmesi olarak yoluna devam etti. Bazı istatistiklerin yüzmilyon “ölü” olarak kayıtlara geçtiği ispanyol gribi yoksul kıyımının, burjuvaziyi, daha fazla, daha hızlı sermaye birikimi politikasından vazgeçirmedi.

Bugün de ,aynı şekilde, burjuvazi yoluna devam edecektir ve kriz nedeniyle bir kısmı büyücek bir kısmı ise batacaktır. Özellikle küçükler, tekelci devlet kapitalizmin desteğinden yoksun olanlar batacak, onların sermayeleri ayakta kalanların sermayelerine eklenerek, kapitalizm kendi yoluna, kendini yenilemiş olarak devam edecektir.

Daha bugünden Alman tekelci devletinin hükümeti açıklama yaptı: Koronavirüs krizi için 500 milyar Avro ayırmışlar. Bu elbette, sağlık sisteminin kitlelerin lehine olarak dönüştürmek için değil, kriz nedeniyle büyük tekellerin yardımına koşmak içindir.

Kapitalizmin yarattığı bütün krizler, işçi ve emekçileri vurmuştur. Bu ister salgın hastalık olsun ister ekonomik kriz olsun, fark etmez. Kapitalist sistem altında bütün felaketler halk içindir. Öncelikle işçi ve emekçileri vurur. İşçiler ve yoksullar ölürken, kapitalistler merkezileşir ve büyürler. Bu, kapitalist sistemin değişmeyen bir yasasıdır.

Küçük burjuva düşünce tarzına sahip olan liberal ye da ondan etkilenen küçük burjuva “sol”cularına söylenecek söz; kapitalizm, halkın lehine “akıllanmaz” ve kapitalizm kendiliğinden asla yıkılmaz. Kapitalizm krizlerden kendini yenileyerek çıkar.

Kapitalist krizi devrimci krize dönüştürmek gerekiyor. Aynı Korona Günlerinde İsyan2 diye sokaklara dökülen Fransız emekçilerinin –sarı yelekliler- yaptığı gibi, kapitalizme karşı mücadeleyi sönümlendirme değil, daha da yoğunlaştırmak ve kitleselleştirerek yagınlaştırmak gereklidir.

Burjuvazi’nin istediği gibi sessiz sedasız ölümü bekleme, demokratik hak ve özgürlüklerin gasp edilmelerine razı olmak değil, virüsün yagınlaşmasına karşı önlemler alarak, emekçiler arasındaki dayanışmaları geliştirerek, kapitalist sisteme karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmek şarttır. 

Korona günlerinde kapitalizmin aşkı; sermaye birikimini merkezileştirerek hızlandırmak ve büyütmek olurken, işçi sınıfını koronavirisüne karşı mücadelesi, kapitalizme karşı mücadeleye dönüştürülmelidir. Çünkü, salgın hastalıkların yayılmasından birinci derecede kapitalist sistem sorumludur. Ve bu sistem, ayakta kaldığı sürece işçi sınıfı ve emekçiler daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalacaktır. Ekonomik krizler, çevre feklaketleri, işçi ve emekçilerin artan ölçüde mültecileştirilmesi vb. krizler gidrek büyecek ve işçi sınıfı ve emekçiler için daha büyük yıkım felaketlerine dönüşebilecektir.

Kapitalizmin her türlü krizine karşı, sosyalizm için devrimci krizleri geliştirerek, uluslararası alanda sosyalist devrimleri gerçekleştirmek artık bir elzemdir. 

1 Gabriel Garcia Marquez’in dev eseri “Kolera Günlerde Aşk”ı bu vesileyle anmış olalım.

2 Paris’te binlerce sarı-yelekli hükümetin politikalarını protesto etti. 15.03.2020 günlük haber ajansları ve gazeteler

2602

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Sayfalar