Pazartesi Mayıs 13, 2024

Korona Günlerinde İsyan!

Koronavirüsü günlerinde1 kapitalizmin aşkı; yine sermaye birikimidir. Ve her kapitalist birey ya da tek tek tekeller için, bu krizden etkilenmemek ve etkileneleri hızla yutmak ve sermayenin daha da merkezileşmesini sağlamaktır.

2018’in ortalarından beri kriz içinde olan kapitalizmin krizi, dünya sağlık örgütünün Covid-19 olarak adlandırdığı Koronavirüsü nedeniyle daha da derinleşecek ve sermayenin önemli bir bölümü imha olurken, bir bölümü de batanları, tökezleyenleri, sallananları ve ölmek üzere olanları yutarak, sermayelerine sermaye katacaktır. Ve sermaye, salğın hastalık korkusunu; işçi sınıfının daha ağır koşullarda çalışmasına ve sömürülmesine razı etmek için kullanacaktır. Sendika ağaları ve patronlar daha şimdiden kol kola verdiler: “Üretimi devam ettirme” adı altında, işçilerin kendi haklarından kısıtlanmaya razı olmalarını istiyorlar.

Burjuvazi hiç bir koşulda işçi sınıfına karşı mücadeşeyi bırakmaz ve her toplumsal felaketi –ki, bunları kendileri yaratmış olmalarına rağmen- işçiler aleyhine kullanmak ve artı-değer sömürüsünü artırmak için kullanırlar.

Bazı liberallerin ileri sürdüğü gibi, kapitalist sistem, pandemi nedeniyle sağlık sistemini kitleler lehine düzeltme yoluna gitmeyecektir. Sağlık sistemini sosyalistleştirmeyecek, tersine, yine kapitalist tekellerin çıkarları doğrultusunda ve halkın sağlığının zararına yenileme yoluna gidecektir. Ve onun genel eğilimi; salgın hastalık nedeniyle, kitlelerin sağlık koşullarını daha da tehlikeli duruma getirip, sermayenin büyümesi için kullanmaktır. 

Kapitalist sistemde sağlık sistemi, sermaye birikiminin hızlandırmanın bir aracı olmaktan öteye gidemez. 

Liberal aydınların ileri sürdüğü gibi kapitalizm, -bu virüs nedeniyle- “akıllanmayacak”. Onun aklı –sistemin karakteristik işleyişi gereği-, sermaye birikimini büyütmek ve hızlandırmak yönünde çalıştığı için, halkın sağlığını düşünecek kadar işçi sınıfın lehine çalışmaz. Kapitalistin, işçilerin ve emekçilerin sağlığını düşünmesi gibi bir kaygıları yok ve olamaz. Böyle bir kaygıları olsa, kapitalizm olmaz, sosyalizm olurdu.

Koronavirüs salgını nedeniyle, kapitalizm değişmeyecek, halkın lehine reforme olmayacak, tersine, daha bir acımasız ve sömürü ağını yaygınlaştırmış, derinleştirmiş ve ağırlaştırmış olarak, bu krizden çıkacaktır.

1918 İspanyol Gribi salgınından milyonlarca yoksul öldü. Ama kapitalizm kendini işçi ve emekçilerin lehine reforme etmedi, tersine, sermayenin merkezileşmesi olarak yoluna devam etti. Bazı istatistiklerin yüzmilyon “ölü” olarak kayıtlara geçtiği ispanyol gribi yoksul kıyımının, burjuvaziyi, daha fazla, daha hızlı sermaye birikimi politikasından vazgeçirmedi.

Bugün de ,aynı şekilde, burjuvazi yoluna devam edecektir ve kriz nedeniyle bir kısmı büyücek bir kısmı ise batacaktır. Özellikle küçükler, tekelci devlet kapitalizmin desteğinden yoksun olanlar batacak, onların sermayeleri ayakta kalanların sermayelerine eklenerek, kapitalizm kendi yoluna, kendini yenilemiş olarak devam edecektir.

Daha bugünden Alman tekelci devletinin hükümeti açıklama yaptı: Koronavirüs krizi için 500 milyar Avro ayırmışlar. Bu elbette, sağlık sisteminin kitlelerin lehine olarak dönüştürmek için değil, kriz nedeniyle büyük tekellerin yardımına koşmak içindir.

Kapitalizmin yarattığı bütün krizler, işçi ve emekçileri vurmuştur. Bu ister salgın hastalık olsun ister ekonomik kriz olsun, fark etmez. Kapitalist sistem altında bütün felaketler halk içindir. Öncelikle işçi ve emekçileri vurur. İşçiler ve yoksullar ölürken, kapitalistler merkezileşir ve büyürler. Bu, kapitalist sistemin değişmeyen bir yasasıdır.

Küçük burjuva düşünce tarzına sahip olan liberal ye da ondan etkilenen küçük burjuva “sol”cularına söylenecek söz; kapitalizm, halkın lehine “akıllanmaz” ve kapitalizm kendiliğinden asla yıkılmaz. Kapitalizm krizlerden kendini yenileyerek çıkar.

Kapitalist krizi devrimci krize dönüştürmek gerekiyor. Aynı Korona Günlerinde İsyan2 diye sokaklara dökülen Fransız emekçilerinin –sarı yelekliler- yaptığı gibi, kapitalizme karşı mücadeleyi sönümlendirme değil, daha da yoğunlaştırmak ve kitleselleştirerek yagınlaştırmak gereklidir.

Burjuvazi’nin istediği gibi sessiz sedasız ölümü bekleme, demokratik hak ve özgürlüklerin gasp edilmelerine razı olmak değil, virüsün yagınlaşmasına karşı önlemler alarak, emekçiler arasındaki dayanışmaları geliştirerek, kapitalist sisteme karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmek şarttır. 

Korona günlerinde kapitalizmin aşkı; sermaye birikimini merkezileştirerek hızlandırmak ve büyütmek olurken, işçi sınıfını koronavirisüne karşı mücadelesi, kapitalizme karşı mücadeleye dönüştürülmelidir. Çünkü, salgın hastalıkların yayılmasından birinci derecede kapitalist sistem sorumludur. Ve bu sistem, ayakta kaldığı sürece işçi sınıfı ve emekçiler daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalacaktır. Ekonomik krizler, çevre feklaketleri, işçi ve emekçilerin artan ölçüde mültecileştirilmesi vb. krizler gidrek büyecek ve işçi sınıfı ve emekçiler için daha büyük yıkım felaketlerine dönüşebilecektir.

Kapitalizmin her türlü krizine karşı, sosyalizm için devrimci krizleri geliştirerek, uluslararası alanda sosyalist devrimleri gerçekleştirmek artık bir elzemdir. 

1 Gabriel Garcia Marquez’in dev eseri “Kolera Günlerde Aşk”ı bu vesileyle anmış olalım.

2 Paris’te binlerce sarı-yelekli hükümetin politikalarını protesto etti. 15.03.2020 günlük haber ajansları ve gazeteler

2592

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Sayfalar