Çarşamba Mayıs 15, 2024

Kandil-Yerevan Yürüyüşümüz(1)-Dursun Ali Küçük

*Geziye karar verdik.
Otobüsle Iğdır-Aralık ve Nahçivan sınırlarını kapsayan yerleri geziyorum.
Yarım otobüste 11 değişik kişileriz. Erivan’a ulaştık. Oradan iç turların yapıldığı yarım-otabüsle yolculuğa başladık. Tarih 22 Eylül 2018 gösteriyor.
İlk gün Iğdır hattı boyunca gidiyoruz. Iğdır’ı Yerevan’dan ayıran Aras nehridir. Aras nehri çevresi ilk uygarlığın başladığı yerlerden biridir.Zerdüşt peygamberlerin tek olmadığı, Zerdüştlerden birinin Aras nehri civarlarında yaşadığı söylencesi var.
Artashad’a ulaştık. Oradan Xorvirap’a geçtik. Hikayesi uzun eski bir tarihi kaleye vardık. Onun hemen yanında Gevuş çavuş’un anıtı var. Sasonlu Ermenilerden. Andranik Paşa ile birlikte osmanlı ve TC ye karşı savaşan bir kahraman...
Xorvirap kalesini geziyoruz. Önemli bir uğrak yerinde yer alıyor. Aralık’ın hemen karşısına düşüryor. Burayı gezip fotolar çekiyorum. Hostes ve yolculuk konusunda bize bilgi veren kadından tek tek hangi yerin ne anlama geldiğini öğreniyoruz. Bu iş bittikten sonra bir başka Ermeni kadın, “işte orası Kürt köyü” diyor...
Karşıda Çiyaye Agıri-Ararat ve ermenilerin deyişi ile Masif dağı bütün görkemliliğiyle bize selam veriyor. Heybetli görünüyor. Yaz ve kış başında kar eksik olmuyor.
Hemen yanında Küçük Ağrı denilen bitişik dağ uzanıyor. Bu dağ soykırıma karşı Ağrı Kürt mücadelesi sürecinde, mücadeleyi bastırmak için İran ve TC anlaşması ile İran’dan alınmış, karşılığında başka Kürdistan toprakları iranâ verilmiştir.
Çiyaye Agıri döneminde ihsan Nuri, Brae Heske Telli ve başka yerlerden gelen Kürt savaşçılarının mekanı olmuştur. Direnişleri epey sürmüştür. Bir nevi gerilla mücadelesi sürdürmüşlerdir. TC sömürgecileri bastırmakta zorlanınca İran ile anlaşmaya varmıştır. Aynı zamanda Sovyetler Birliği soykırıma karşı verilen Kürt mücadelesini gerici görmüş ve ezilmesinden yana olmuştur.

*Karşı taraf bizim...
Bağırsam duyacaklar..
Xorvirap’ kalesinin hemen önünde 50-60 metre ötede tel ögüler çekilmiş.. Onları görüyorum. İşte bu bir sınır... Ve karşı tarafı bizim. Kürt köylerinden biri çok yakın.. Ağaçlar var.. İçinde hemen cami ilk görünenlerden...
Çiyaye Agıri’yi gördüğümde hemen şu aklıma geldi. Türk sömrgecilerin mücadeleyi bastırması ve soykırım ve sürgününden sonra yazılan ve çizilen karikatür...
“Muayyel Kürdistan burada medfundur”(Hayali Kürdistan burada gömülüdür)
Evet çizilen bir mezar ve üstüne yazılan...
Ağrı-Karakose’de 1977 yılında kaldım. Kürdistani grupların ilk çalışmaları bir dönemdir başlamıştı.
O zaman Kendi aramızda TC nin yazdığı bu sözü tartışıyorduk.
“Siz gömdüyseniz, biz dirilteceğiz” diyorduk...
Kürdistan devrimcileri olarak burada faaliyet yürüttüm. Kars’a uğramışlığım oluyordu. Iğdırı ve hatta Van bir kerelik olsada gitmiştim. Mekanımız Doğubeyazıt ve Ağrı’ydı..
Salih Kandal, Mehmet Can Yüce, Salih Hanevdaloğlu, Mehmet Okçu, İbrahim Hoca, Fuat Aslan, Suat Şahin, Tekin Kızılay, Hamit Dönder, Talat Aktaş, Mehmet Savaş, Sıraç hoca, ve daha bir çoğunun adını belirtmeden geçemeyeceğim...
Şimdi Xor Virap’tan baktığımda onlar Çiyaye Agıri’nin öteki yüzündendiler..Gürbulak İran yapay sınırına gidince Çiyaye Agıri’nin bir kısmı Hanevdaloğullarına aitti.
Salih'in cesur bir anası vardı. Erkek gibi kadın diyorlar ya aşağı yukarı öyleydi. Yavrusunun üstünde titreyen bir ana rolünü çiziyordu.
Kürdistan’ın dirilişi, Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesi ve Bağımsız Kürdistan için ön çalışmaları yapıyor ve savunuyorduk...
Kars’ta Hüseyin Makal, Akif Yılmaz, İdris Ökmen vb arkadaşları anmadan geçemeyeceğim.

*İşte karşıda Ahmet kesip ve Yusufları görüyorum...
Onların köyleri belli belirsiz karşıda bir yerde.. Çiyaye Agrıri’nin eteklerinde..
Bir toplantıda akrep soktuğu halde toplantı havasını bozmayayım diye istifini bozmayan Ahmet Kesip...Mezara gömüldü denildikten sonra Çiyaye Agıri’nin ilk gerillalarından...15 Ağustos la başlayan gerilla savaşını Serhat alanına yerleştirmek ve geliştimek isteyenlerden..
Hüseyin Makal, 12 Eylül darbesinden dağa çıkan ve yakalan Digor ve Kars'da bağımsızlık tohumlarını ilk ekenlerden..Erzurum cezaevinde birlikteydik. O, erken çıktı, gitti harekete katıldı. Hastalandı, İran a götürüldü, kurtulmadı ve yaşamını yitirdi.
Fuat 1982 de Erzurum askeri cezaevinden çıktı. Gerillaya katıldı. Serhat’ın ilk gerilla şehitlerinden..
Yusuf Adet genç yaşta PKK ile tanıştı ve cezaevine düştü, çıktı ve gerillaya katıldı. Şehit düştü..
Ve ismini sayacağım daha başka arakadaşlar...
İşte karşımda doğdukları mekanlar görülüyor...
Dersim-Elazığ-Bingöl çalışmalarından sonra Serhat’a görevlendirildim. Orada çalıştım.1977 de orada yakalandım.
Şimdi oraların karşı taraflarında sınırları gezince aklım hem gidip geliyor...
Uzaktan görmek insanın özlemlerini gidermiyor..
Bu ülke için bağımsızlık çalışmalarına katıldım. Gençtik, heyacanlıydık, hayallerimiz güçlüydü.
Her tür fedakarlığı göze almıştık. Bağımsız-demokratik ve birleşik Kürdistan için propaganda ve ideoloji , amaç çalışmaları yaptım. Gençlik mücadelerine katıldık. Mücadele ettik, direndik dayandık, 16 yıl TC cezaevlerine yattık. Çıkınca yine soluğu Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesinde aldık. Savaştık. Örgüt çalışması, basın yayın çalışmaları yürüttük.
Hayat işte..
Şimdi karşı tarafta sürgündeyim...

*Nahçıvan sınırından TC ve Ermenistan sınırını Gümrü ve Kars kadar Rusya güvenliğini sağlıyordu. Eskiden Sovyetler birliğine aitti güvenliği sağlamak.. Kars, Sovyet devriminin Türkiye'ye hediyesidir. Sovyetler Birliği soykırima karşı Kürtlerin kendini savunmasını ve mücadele etmesini hep gerici gördü.
Çiyaye Agırı Kürt mücadelesine Sovyetler Birliği gerici gözüyle bakıyordu...
Enver-Cemal-Talat üçlüsü genç Türklerdi. Bu Genç Türk devrimi olarak adlandırıldı. İttihat ve Terakki SBKP tarafından böyle değerlendiriliyordu...
Taşnakları hiç beğenmezlerdi. Ermeniler kendi yurtlarından yok edildi. Sovyetler Birliği buna da seyirci kaldı. belirleyici olan kendi çıkarlarıdır. Başkalarının toprakları oldu mu halklar adına dağıtılıyordu. kendilerine göre sınırlar çiziyorlardı.
Mesala şimdi sınırından geçtiğimiz Nahçıvan'ın Azerbeycan ile bağlantısı yoktur. Azerbeycan Nahçıvan arasında Ermenistan toprakları vardır. Burası kendi başına özerk. Azerbeycan'a bağlı.
Karabağ ise özerk olmasına rağmen Ermenistan’a bağlı değildi.1990 larda ki Ermeni ve Azeri çatışmalarında ayrı devlet haline geldi, Ermenistan'a bağlı...

Eskiden Çiyaye Agıri den gece Iğdıra indiğimizde Yerevan bayağı ışıklı görünüyordu. tepeden ığdır'a baktığımda aynı görkemlililk yoktu.
Şimdi yol aldıkça bazı köylerde gördüğüm yükselen ot yığınları ve tezekler vardı. 100 yıllık Sovyetler deneyimi tezekleri hala ortada kaldırmamıştı. Başka bazı köylerde de hala tezek kullanılıyor.
Tezeğe buradada karşılaşıyorum...
Gürcistan 'da kaldım, gezdim ve tanıdım. Ermenistan'ı çok iyi tanıdım ve gördüm. Kültür, giyim, yaşam tarzı, düşünüş biçimi olarak yaşadığımız yerlerden pekte ileri sayılmazlar. hatta bazı konularda geriler...
Eskiden reel sosyalizmdi ve şimdi kapitalizm. İnsanlar iş bulamıyor. Ekonomik vb sorunları var. Ama Gürcistan ve Ermenistan'da Sovyetler Birliği dönemini arayan oldukça azdır. İnsanların ezici çoğunluğu bu günü geçmişe tercih ediyor...
Hayhat...
Ne kadar reel sosyalizm savunucusuyduk. Sovyetlerde herşey devletin ve sen yine ücretlisin... Herkese iş vermek ve sosyal vb haklar vardı.
Ekonomi yaşam standarttı. Gümrük duvarları vardı. İnsanların dışarısıyla yüzleşmesini engelliyorlardı. Kısaca kendi insanlarına güvenmiyorlardı.
Sovyetler Birliği ne kadar destekledik...
Şimdi Çiyaye Agiriye bakıp düşünüyorum. teorilerinize çok kandık. herşey Sovyetler birliği için olunca dünya kurtulacak sandık...
Biz onlara ne kadar çalıştık. Ama onlar zırnık kadar Kürtlere ve Kürdistan'a ve devrimcilerine destek vermedi.
TC'ye Ağrı mücadelesini bastırmada destek verdiler. ve şimdi baktığım ve gezdiğim sınırı kapattılar...
Ruslarıda tanıdım ve sosyalizmin onları ne kadar geliştirdiğini gördüm. herşey merkez bilir ve herşey merkeze akar. Sovyetler yıkılınca çevre halklar iyice çöktü, bir tek Rusya ve Bele Rusya kendini toparladı. Çünkü zenginliğin merkezi çarlıktan beri oradaydı.
Areni ye yol alıyoruz. Burası Ermenistan ve Nahçıvan sınırında.. Kandilden Ermenistan'a bir grup olarak yürüyerek geçerken Nahçıvan sınırından içeri girmiştik. Sağ tarafta oturuyorum. Sınır oldukça yakın..
Ozaman geçince geceydi. Bilmediğimiz yerlerdi. Tam nerede geçtiğimizi kestiremiyordum.
Areni'de mola veriyoruz. Gözlerim yine karşı sınırda...
Areni, Areni şarapları ile meşhur. şarabı bayağı güzel ve hoş.. Bir yere oturuyoruz. Areni şarabını tanıtıyor. Gelişim hikayesini anlatıyor.
Bizlere tadına bakmamız için uzatıyor.
İçiyoruz. gerçekten hoş bir şarap. Marka yapmıştır.
Bu arada Ömer Hayam'ın yaşamının bir parçası olan ve şiirine döktüğü şarabı anımsıyorum.

*Areniyi geçince gözlerim yine sınırda.
Bir yere geliyoruz. Aha, işte biz buradan indik kararını veriyorum.Nahçıvan'dan Ermenistan'a geçtiğimi yerin ta kendisi...
Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti yıkılınca orayı koruyan Melle Mustafa Barzani denetimindeki bazı peşmergeler ve hatta aileler ile Güney Kürdistan dan , İran ve Türkiye devlet sınırlarını bir o tarafa bir bu tarafa geçerek zorlu bir yürüyüş gerçekleştiriyor. 45 günde Azerbeycan'a ulaşıyorlar..
Biz beş kişilik bir gruptuk. 19 günde Erivan'a vardık. gerillaydık. Dinlenerek gece gündüz Kandil'den xaxurke üzerinden bir kısım Türk devlet sınırını geçerek İran tarafından sınır boyunca yürüdük. Çok az ve uygun yerde oda zozanlarda arabaya bindik. Araba yolculuğu yapmadık ve hiçbir şehire ve ilçeye girmedik.
Karşımızdaki Küçük Ağrı nın yanından Aras yakınında bulunan Kürt köyüne ulaştık. Oradan Aras'ı vurup Nahçıvan'a geçtik. Nahçıvan küçük, bir gecede bir yerinden diğer ucuna vb ulaşabilirsiniz.
Devam edecek....
Dursun Ali Küçük
25.9.2018 

33200

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Sayfalar