Perşembe Mayıs 16, 2024

Kandil-Yerevan Yürüyüşümüz(1)-Dursun Ali Küçük

*Geziye karar verdik.
Otobüsle Iğdır-Aralık ve Nahçivan sınırlarını kapsayan yerleri geziyorum.
Yarım otobüste 11 değişik kişileriz. Erivan’a ulaştık. Oradan iç turların yapıldığı yarım-otabüsle yolculuğa başladık. Tarih 22 Eylül 2018 gösteriyor.
İlk gün Iğdır hattı boyunca gidiyoruz. Iğdır’ı Yerevan’dan ayıran Aras nehridir. Aras nehri çevresi ilk uygarlığın başladığı yerlerden biridir.Zerdüşt peygamberlerin tek olmadığı, Zerdüştlerden birinin Aras nehri civarlarında yaşadığı söylencesi var.
Artashad’a ulaştık. Oradan Xorvirap’a geçtik. Hikayesi uzun eski bir tarihi kaleye vardık. Onun hemen yanında Gevuş çavuş’un anıtı var. Sasonlu Ermenilerden. Andranik Paşa ile birlikte osmanlı ve TC ye karşı savaşan bir kahraman...
Xorvirap kalesini geziyoruz. Önemli bir uğrak yerinde yer alıyor. Aralık’ın hemen karşısına düşüryor. Burayı gezip fotolar çekiyorum. Hostes ve yolculuk konusunda bize bilgi veren kadından tek tek hangi yerin ne anlama geldiğini öğreniyoruz. Bu iş bittikten sonra bir başka Ermeni kadın, “işte orası Kürt köyü” diyor...
Karşıda Çiyaye Agıri-Ararat ve ermenilerin deyişi ile Masif dağı bütün görkemliliğiyle bize selam veriyor. Heybetli görünüyor. Yaz ve kış başında kar eksik olmuyor.
Hemen yanında Küçük Ağrı denilen bitişik dağ uzanıyor. Bu dağ soykırıma karşı Ağrı Kürt mücadelesi sürecinde, mücadeleyi bastırmak için İran ve TC anlaşması ile İran’dan alınmış, karşılığında başka Kürdistan toprakları iranâ verilmiştir.
Çiyaye Agıri döneminde ihsan Nuri, Brae Heske Telli ve başka yerlerden gelen Kürt savaşçılarının mekanı olmuştur. Direnişleri epey sürmüştür. Bir nevi gerilla mücadelesi sürdürmüşlerdir. TC sömürgecileri bastırmakta zorlanınca İran ile anlaşmaya varmıştır. Aynı zamanda Sovyetler Birliği soykırıma karşı verilen Kürt mücadelesini gerici görmüş ve ezilmesinden yana olmuştur.

*Karşı taraf bizim...
Bağırsam duyacaklar..
Xorvirap’ kalesinin hemen önünde 50-60 metre ötede tel ögüler çekilmiş.. Onları görüyorum. İşte bu bir sınır... Ve karşı tarafı bizim. Kürt köylerinden biri çok yakın.. Ağaçlar var.. İçinde hemen cami ilk görünenlerden...
Çiyaye Agıri’yi gördüğümde hemen şu aklıma geldi. Türk sömrgecilerin mücadeleyi bastırması ve soykırım ve sürgününden sonra yazılan ve çizilen karikatür...
“Muayyel Kürdistan burada medfundur”(Hayali Kürdistan burada gömülüdür)
Evet çizilen bir mezar ve üstüne yazılan...
Ağrı-Karakose’de 1977 yılında kaldım. Kürdistani grupların ilk çalışmaları bir dönemdir başlamıştı.
O zaman Kendi aramızda TC nin yazdığı bu sözü tartışıyorduk.
“Siz gömdüyseniz, biz dirilteceğiz” diyorduk...
Kürdistan devrimcileri olarak burada faaliyet yürüttüm. Kars’a uğramışlığım oluyordu. Iğdırı ve hatta Van bir kerelik olsada gitmiştim. Mekanımız Doğubeyazıt ve Ağrı’ydı..
Salih Kandal, Mehmet Can Yüce, Salih Hanevdaloğlu, Mehmet Okçu, İbrahim Hoca, Fuat Aslan, Suat Şahin, Tekin Kızılay, Hamit Dönder, Talat Aktaş, Mehmet Savaş, Sıraç hoca, ve daha bir çoğunun adını belirtmeden geçemeyeceğim...
Şimdi Xor Virap’tan baktığımda onlar Çiyaye Agıri’nin öteki yüzündendiler..Gürbulak İran yapay sınırına gidince Çiyaye Agıri’nin bir kısmı Hanevdaloğullarına aitti.
Salih'in cesur bir anası vardı. Erkek gibi kadın diyorlar ya aşağı yukarı öyleydi. Yavrusunun üstünde titreyen bir ana rolünü çiziyordu.
Kürdistan’ın dirilişi, Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesi ve Bağımsız Kürdistan için ön çalışmaları yapıyor ve savunuyorduk...
Kars’ta Hüseyin Makal, Akif Yılmaz, İdris Ökmen vb arkadaşları anmadan geçemeyeceğim.

*İşte karşıda Ahmet kesip ve Yusufları görüyorum...
Onların köyleri belli belirsiz karşıda bir yerde.. Çiyaye Agrıri’nin eteklerinde..
Bir toplantıda akrep soktuğu halde toplantı havasını bozmayayım diye istifini bozmayan Ahmet Kesip...Mezara gömüldü denildikten sonra Çiyaye Agıri’nin ilk gerillalarından...15 Ağustos la başlayan gerilla savaşını Serhat alanına yerleştirmek ve geliştimek isteyenlerden..
Hüseyin Makal, 12 Eylül darbesinden dağa çıkan ve yakalan Digor ve Kars'da bağımsızlık tohumlarını ilk ekenlerden..Erzurum cezaevinde birlikteydik. O, erken çıktı, gitti harekete katıldı. Hastalandı, İran a götürüldü, kurtulmadı ve yaşamını yitirdi.
Fuat 1982 de Erzurum askeri cezaevinden çıktı. Gerillaya katıldı. Serhat’ın ilk gerilla şehitlerinden..
Yusuf Adet genç yaşta PKK ile tanıştı ve cezaevine düştü, çıktı ve gerillaya katıldı. Şehit düştü..
Ve ismini sayacağım daha başka arakadaşlar...
İşte karşımda doğdukları mekanlar görülüyor...
Dersim-Elazığ-Bingöl çalışmalarından sonra Serhat’a görevlendirildim. Orada çalıştım.1977 de orada yakalandım.
Şimdi oraların karşı taraflarında sınırları gezince aklım hem gidip geliyor...
Uzaktan görmek insanın özlemlerini gidermiyor..
Bu ülke için bağımsızlık çalışmalarına katıldım. Gençtik, heyacanlıydık, hayallerimiz güçlüydü.
Her tür fedakarlığı göze almıştık. Bağımsız-demokratik ve birleşik Kürdistan için propaganda ve ideoloji , amaç çalışmaları yaptım. Gençlik mücadelerine katıldık. Mücadele ettik, direndik dayandık, 16 yıl TC cezaevlerine yattık. Çıkınca yine soluğu Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesinde aldık. Savaştık. Örgüt çalışması, basın yayın çalışmaları yürüttük.
Hayat işte..
Şimdi karşı tarafta sürgündeyim...

*Nahçıvan sınırından TC ve Ermenistan sınırını Gümrü ve Kars kadar Rusya güvenliğini sağlıyordu. Eskiden Sovyetler birliğine aitti güvenliği sağlamak.. Kars, Sovyet devriminin Türkiye'ye hediyesidir. Sovyetler Birliği soykırima karşı Kürtlerin kendini savunmasını ve mücadele etmesini hep gerici gördü.
Çiyaye Agırı Kürt mücadelesine Sovyetler Birliği gerici gözüyle bakıyordu...
Enver-Cemal-Talat üçlüsü genç Türklerdi. Bu Genç Türk devrimi olarak adlandırıldı. İttihat ve Terakki SBKP tarafından böyle değerlendiriliyordu...
Taşnakları hiç beğenmezlerdi. Ermeniler kendi yurtlarından yok edildi. Sovyetler Birliği buna da seyirci kaldı. belirleyici olan kendi çıkarlarıdır. Başkalarının toprakları oldu mu halklar adına dağıtılıyordu. kendilerine göre sınırlar çiziyorlardı.
Mesala şimdi sınırından geçtiğimiz Nahçıvan'ın Azerbeycan ile bağlantısı yoktur. Azerbeycan Nahçıvan arasında Ermenistan toprakları vardır. Burası kendi başına özerk. Azerbeycan'a bağlı.
Karabağ ise özerk olmasına rağmen Ermenistan’a bağlı değildi.1990 larda ki Ermeni ve Azeri çatışmalarında ayrı devlet haline geldi, Ermenistan'a bağlı...

Eskiden Çiyaye Agıri den gece Iğdıra indiğimizde Yerevan bayağı ışıklı görünüyordu. tepeden ığdır'a baktığımda aynı görkemlililk yoktu.
Şimdi yol aldıkça bazı köylerde gördüğüm yükselen ot yığınları ve tezekler vardı. 100 yıllık Sovyetler deneyimi tezekleri hala ortada kaldırmamıştı. Başka bazı köylerde de hala tezek kullanılıyor.
Tezeğe buradada karşılaşıyorum...
Gürcistan 'da kaldım, gezdim ve tanıdım. Ermenistan'ı çok iyi tanıdım ve gördüm. Kültür, giyim, yaşam tarzı, düşünüş biçimi olarak yaşadığımız yerlerden pekte ileri sayılmazlar. hatta bazı konularda geriler...
Eskiden reel sosyalizmdi ve şimdi kapitalizm. İnsanlar iş bulamıyor. Ekonomik vb sorunları var. Ama Gürcistan ve Ermenistan'da Sovyetler Birliği dönemini arayan oldukça azdır. İnsanların ezici çoğunluğu bu günü geçmişe tercih ediyor...
Hayhat...
Ne kadar reel sosyalizm savunucusuyduk. Sovyetlerde herşey devletin ve sen yine ücretlisin... Herkese iş vermek ve sosyal vb haklar vardı.
Ekonomi yaşam standarttı. Gümrük duvarları vardı. İnsanların dışarısıyla yüzleşmesini engelliyorlardı. Kısaca kendi insanlarına güvenmiyorlardı.
Sovyetler Birliği ne kadar destekledik...
Şimdi Çiyaye Agiriye bakıp düşünüyorum. teorilerinize çok kandık. herşey Sovyetler birliği için olunca dünya kurtulacak sandık...
Biz onlara ne kadar çalıştık. Ama onlar zırnık kadar Kürtlere ve Kürdistan'a ve devrimcilerine destek vermedi.
TC'ye Ağrı mücadelesini bastırmada destek verdiler. ve şimdi baktığım ve gezdiğim sınırı kapattılar...
Ruslarıda tanıdım ve sosyalizmin onları ne kadar geliştirdiğini gördüm. herşey merkez bilir ve herşey merkeze akar. Sovyetler yıkılınca çevre halklar iyice çöktü, bir tek Rusya ve Bele Rusya kendini toparladı. Çünkü zenginliğin merkezi çarlıktan beri oradaydı.
Areni ye yol alıyoruz. Burası Ermenistan ve Nahçıvan sınırında.. Kandilden Ermenistan'a bir grup olarak yürüyerek geçerken Nahçıvan sınırından içeri girmiştik. Sağ tarafta oturuyorum. Sınır oldukça yakın..
Ozaman geçince geceydi. Bilmediğimiz yerlerdi. Tam nerede geçtiğimizi kestiremiyordum.
Areni'de mola veriyoruz. Gözlerim yine karşı sınırda...
Areni, Areni şarapları ile meşhur. şarabı bayağı güzel ve hoş.. Bir yere oturuyoruz. Areni şarabını tanıtıyor. Gelişim hikayesini anlatıyor.
Bizlere tadına bakmamız için uzatıyor.
İçiyoruz. gerçekten hoş bir şarap. Marka yapmıştır.
Bu arada Ömer Hayam'ın yaşamının bir parçası olan ve şiirine döktüğü şarabı anımsıyorum.

*Areniyi geçince gözlerim yine sınırda.
Bir yere geliyoruz. Aha, işte biz buradan indik kararını veriyorum.Nahçıvan'dan Ermenistan'a geçtiğimi yerin ta kendisi...
Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti yıkılınca orayı koruyan Melle Mustafa Barzani denetimindeki bazı peşmergeler ve hatta aileler ile Güney Kürdistan dan , İran ve Türkiye devlet sınırlarını bir o tarafa bir bu tarafa geçerek zorlu bir yürüyüş gerçekleştiriyor. 45 günde Azerbeycan'a ulaşıyorlar..
Biz beş kişilik bir gruptuk. 19 günde Erivan'a vardık. gerillaydık. Dinlenerek gece gündüz Kandil'den xaxurke üzerinden bir kısım Türk devlet sınırını geçerek İran tarafından sınır boyunca yürüdük. Çok az ve uygun yerde oda zozanlarda arabaya bindik. Araba yolculuğu yapmadık ve hiçbir şehire ve ilçeye girmedik.
Karşımızdaki Küçük Ağrı nın yanından Aras yakınında bulunan Kürt köyüne ulaştık. Oradan Aras'ı vurup Nahçıvan'a geçtik. Nahçıvan küçük, bir gecede bir yerinden diğer ucuna vb ulaşabilirsiniz.
Devam edecek....
Dursun Ali Küçük
25.9.2018 

33203

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Sayfalar