Kadın ve Komünizm
Sosyalizm ve ulusal kurtuluş mücadelelerinde şehit düşen, dövüşen, kadınlar üzerindeki tüm baskılara karşı direnen, zindanlara düşen, katledilen tüm kadınlara...
İÇİNDEKİLER
1.BÖLÜM
KAPİTALİZM VE KADIN
kadın üzerindeki baskıların üretilmesinin ekonomi politiği
kapitalist sistemede, yaşamın her alanında sömürülen kadın
anasoylu toplumda kadının rolü
kapitalizmin ataerkil aileyi çözmesi
burjuva aile
proleter aile
kapitalist toplumda kadın erkek ilişkisinin burjuva niteliği
kadının metalaştırılmış hali: fuhuş
2.BÖLÜM
GÖRÜNMEYEN EMEK TARTIŞMALARI
emek nedir?
kadının ev içi üretimi ve ev içi emeği
ev kadınını kim sömürüyor?
kadın erkek arasındaki işbölümünün gelişmesi ve tarihi sonuçları
ev kadınının görünmeyen emeği
kapitalist sistemde görünmeyen emeği görünür kılmanın yolu var mı?
görünmeyen emek özgülündeki bazı feminist yaklaşımların eleştirisi
feminizmin burjuvaziyle çeliştiği noktalar
feminizm kadının özgürlük mücadelesinde bölücü rol oynuyor
baş düşman erkek olunca cinsiyetçi yaklaşım ortadan kalkar mı?
kadınlar ayrı sınıf mıdır?
marksizm “cinsiyet körü” müdür?
kölelik ve cinsiyet ayrımcılığı
3.BÖLÜM
SİYASİ İSLAMDA VE FAŞİZMDE KADIN
faşizm ve kadınlar
Türkiye’de islamcı kadın dergilerinin kadınlara çağrısı
islam ülkelerindeki kadın1 gerçeği
faşizm ve siyasi islamda kadınlar
din ve kadın
alevilikte kadının yeri
kirlenen kadın retoriği
4.BÖLÜM
KADIN HAREKETİ İŞÇİ HAREKETİ
kadının aşağılanması, ezilen sınıfların aşağılanmasıdır
annelik ve kadın
işçi hakları ve kadın hakları birbirinin karşıtı mıdır?
Paris Komünü’nün yaratıcısı kadınlar
savaşta ve sınıf mücadelesinde kadınlar
küçük burjuva feminizminin bir başka çeşidi: Öcalan’ın “jineolojisi”
5.BÖLÜM
KADIN VE KOMÜNİZM
komünistlerin kadınların kurtuluşu için mücadelesi
sosyalizmde kadınların kazanımları
Çin devrimi ve kadınlar
sosyalizmde görünmeyen emek var mı?
kadın ve erkek arasındaki ilişkinin niteliği
mülkiyet ve aile
tekeşlilik ve çok eşlilik
ailenin sönmesi
aileni ortadan kalkmasının tarihi
kadının kurtuluşu
kadın ve komünizm
özel mülk çocuğundan çocuğun toplumsallaşmasına
büyük proleter kültür devrimi’nin çocukları
sonsöz: İnsanlık içi ve insanlık dışı
Önsöz
Bu kitap, kadın sorununu Marksist bir bakış açısıyla ele alma iddiasını taşımaktadır. Bunun yanında, çeşitli sınıf ve ideolojilerin kadın sorununa yaklaşımları ve bunların Marksist pencereden incelenmesi ve sorgulanması yapılmaktadır. Kadın sorununun sosyalizmde nasıl ele alındığı geçmiş tarihi örneklerden de yararlanarak incelenmektedir.
Bunların dışında feminizmin kadın sorununu ele alışı irdelenmektedir. Küçük burjuva feminizmin “görünmeyen emek teorisi”, “partiarkal kapitalizm”, “kadınların ayrı sınıf” ve “partriarkal üretim tarzı” vb. gibi anlayışlarıda ele alıp irdelenmektedir. Ayrıca, feminizmin Marksizme getirdiği eleştirilere de yanıt verilmektedir. Bu kitapta eleştirilen küçük burjuva feminizmin görüşleridir. Burjuva feminist görüşler ele alınmadı.
Bu çalışma; kadının kurtuluşu, erkeğin kurtuluşudur. Kadının kurtuluşu; insanın kendisine, insanın insana yabancılaşmasının yıkılması ve toplumsal özgürlüğün gerçekleşmesidir, önermesinin güçlendirilmesi olarak sonuçlanmıştır.
Sosyalizm ve komünizm, toplumun en fazla ezilen kesiminin, savunacağı ve uğruna mücadele edeceği bir toplumsal sistemdir. Toplumun en ezilenlerinin başında hiç kuşkusuz işçi ve emekçi kadınlar geldiği için de, komünizmin en ateşli savunucuları ve mücadelecileri işçi ve emekçi kadınlar olmalıdır. Burjuvazinin asıl korkusu olan sosyalizm ve komünizm, kadın ve erkek işçilerin ise kurtuluş umududur. Bütün bunlardan hareketle ve araştırmanın içeriğine karşılık vermesinden dolayı kitabın adı: Kadın ve Komünizm oldu.
Çünkü “Komünizm, hem proletarya ideolojisinin bütünsel bir sistemi, hem de yeni bir toplumsal sistemdir. Herhangi bir diğer ideolojiden ya da toplumsal sistemden farklıdır ve insanlık tarihinin en eksiksiz, en ileri, en devrimci ve en akla uygun sistemidir.” (Mao)
Kitabın yazılması üç yıl gibi uzun sayılabilecek bir süreyi aldı. Kadın yoldaşlarla tartışmalarımın sonucu, böyle bir kitabı yazma gereksinimi duydum.
Kaynak bulmamda yardımcı olan, düşünce, eleştiri ve önerileriyle katkı sunan ve düzeltmelerde emeği geçen yoldaşlara teşekkürler...
Ekim 2017
Yusuf KÖSE
Yusuf Köse
Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.
http://yusuf-kose.blogspot.com/
Son Haberler
Sayfalar
“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )
Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.
Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)
Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!
Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!
“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)
Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.
Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.
Dedikoducu Modacılar
Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.
Neysee...
Nerede kalmıştık.
Maltepe'de bir mayıs.
Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.
Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.
Bu keşmekeşliğin içerisinde de..
Tip'çilerin gözleri hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.
Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)
Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi.
“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:
“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)
“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”
Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.
“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”
Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)
Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!
Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!
Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!
Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?
On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?
“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)
Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.
Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine
- Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.
‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.