Pazar Mayıs 19, 2024

Direnmek yaşamaktır

Bu gün açlık grevinin 44.günü ...

     Siriza hükümeti tarafından uluslararası hukuk çiğnenerek  başına para ödülü konulup Türkiye'de kırmızı bültenle aranan devrimci Turgut Kaya  geri verilme işkencesine karşı tutsak olarak tutulduğu Kordilos hapishanesinde bedenini açlığa yatırdığının bu gün 44. günü .

Turgut Kaya,tüm baskılara,zorbalığa,geri verilme işkencesine,ihanete karşın açlık grevi silahını namluya sürerek sürece yanıt oluyor.

O, Kaypakkaya'nın mücadelesini/direnişini örnek alan,bu doğrultuda mücadele verdiğini kanıtlayan bir devrimci.

    Turgut Kaya'nın yakalanmasının basına yansımasıyla birlikte ''bir çevrenin'' birbirileriyle (!) yarışırcasına legal yayınlarda,sosyal medyanın her alanında bir yerlerden işaret verilmişçesine bir kampanya başlatıldı.Turgut Kaya'nın kimliğine,hangi örgütle ilişkisi olduğuna,kaç kodu kullandığına dair bir yığın deşifrasyon hatta ihbarcılığa varacak açıklamalar yaptılar.

    Bir hatırlatma yaparak geçelim.

    İbrahim Kaypakkaya Amed zindanlarında işkencede direnişiyle Türkiye devrimci hareketine düşmanı ininde yenilgiye uğratan bir önder olarak tarihe geçti.Ser verip sır vermeyen bir önder olarak anılan geleneğini devamcılarına ve Türkiyeli devrimcilere miras olarak bıraktı.

    İbrahim Kaypakkaya'ya komplo kuran/öldürtmeye çalışan D.Perincek ise düşman eline geçtiğinde tüm örgütü düşmana teslim etti.

Bakınız ''İki Önder, İki Örnek'' adlı broşür )  

Devamla,D. Perincek'in de yazarı olduğu legal yayın organında 1979 yıllarında devrimciler mahalle,mahalle,sokak sokak,ev ev,adresleriyle düşmana ihbar ettiler.

    Şu unutulmamalı...

     Tarih ihbarcıları,işbirlikçileri hiç affetmedi.

    Turgut Kaya Siriza'nın adaleti tarafından rehin tutularak Türkiye'de rehin tutulan 2 askerle takas edilme istemine karşın mahkeme kararının (30 mayıs) hemen ardından (31 mayıs) Turgut Kaya'nın açlık grevine başlamasıyla Türkiyeli devrimci yapılar Turgut Kaya ile dayanışmak/sahiplenmek amacıyla Turgut Kaya'ya Özgürlük platformu oluşturdular.Aynı zamanda Yunanlı devrimciler de Turgut Kaya ile dayanışma komiteleri oluşturarak Kaya'ya sahip çıktılar. Kaya'nın özgür bırakılması için parlamentoda soru önergesi verilmesinden tutalım yürüyüşler,mitingler ,basın açıklamaları yaptılar. Kaya'nın özgür bırakılması için Siriza hükümeti üzerinde baskı yaratmaya çalışıyorlar.

     Turgut Kaya'nın dostları / yoldaşları Avrupa'nın her yanından gelerek Atina'daki ilericiler,devrimciler,yurtseverlerle birlikte basın açıklamaları,çeşitli meydanlarda stand açmalar,afişlemeler,parlamento önünde,adalet bakanlığı önünde zincirleme eylemleri,işgaller gerçekleştirdiler.

      Avrupa'da da onlarca kez Yunan konsolosluklarının önünde,havalimanlarında,Avrupa Parlamentosu önünde Kaya'nın yoldaşları ve Türkiyeli devrimciler,ilericiler,yurtseverler birlikte Turgut Kaya'yı sahiplenen Yunan Adalet Bakanlığını protesto eden eylemler gerçekleştirdiler.

     Ve devam ediyorlar...

     Turgut Kaya tüm baskılara,zorbalığa,geri verilme işkencesine karşın açlık grevinin 44. gününde direnişine devam ediyor...

     Dostları,yoldaşları Yunanlı emekçilerle,devrimci yapılarla Atina sokaklarını ısıtmaya,Turgut Kaya'nın direnişini sahiplenmeye devam ediyorlar...

     Tüm bu denli geniş sahiplenmeye karşın kendisine ilerici,sosyalist etiketi yapıştıran Siriza hükümeti suskunluğa devam ediyor...

     Turgut Kaya'nın sağlık durumu ciddiyetini koruyor.

     Sorunun bir an önce,vakit geçirilmeden çözüme kavuşması,Turgut Kaya'nın özgür bırakılması için Siriza hükümetinin duyarlı davranıp adım atması gerekiyor...

     Geç olmadan...

43287

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

Sayfalar