Pazartesi Mayıs 20, 2024

DERİN’e inen, ZİRVE’ye çıkan KOMUTAN! Tarihsel akıcılığın soluksuz komutanı Nubar Ozanyan!

Komutan Nubar yoldaş, yaşamının bütününde ve her bir anında demokratik halk devrimini gerçekleştirecek Kaypakkayacı kadro-militan kişiliğin sahici ismi olmuş tur.

Bir komutan, bir savaşçı nasıl bu kadar samimiyet ve içtenlikle sonsuza kadar davasına bağlı kalabilir?

Kaypakkayanın savaş stratejisine ve ilkelerine nasıl bu kadar güçlü sarılarak bir duruş, konumlanış ve yürüyüş gerçekleştirebilir? Tüm bu soruların yanıtını komutan Nubar yoldaşın şehit düştüğü ana dek devrimci yaşamının her anında ve ortaya koyduğu her pratiğinde görmek mümkündür.

60 yaşı geçen ömrü genç bir militan gibi Kaypakkaya yoldaşın devrim ve savaş stratejisine feda etmek ancak Nubar yoldaşa yakışırdı. Koca bir ömrü hesapsız ve çıkarsız bir şekilde devrime adamak, ona yakışırdı. Komutan Nubar Ozanyan yoldaş sonuna ve sonsuza kadar her ko- şulda her an devrimcilik anlayışının ve savaş pratiğinin isimsiz çizgisi olmuştur. Belli bir döneme, zaman dilimine ayrılmış ve belli bir ana ve koşula sıkıştırılmış devrimcilik değil tüm zamanların ve anların devrimciliğini esas alan Komutan Nubar Ozanyan yoldaş uzun zamandır unutulan-yok sayılan tasfiyeciler tarafından bilinçli olarak yozlaştırılıp bozulması istenen soluksuz devrimciliğin hayranlık uyandıran temiz ismi olmuştur.

O, partiyle tanışmasından bu yana geçen tüm zaman ve anlarda yaşamını sahici devrimciliğe adamıştır. Ülkemizde, yakınında, biraz uzağında farklı bir çok alanda kendisine verilen bütün görevleri bilinç ve kararlılıkla isteyerek, içtenlıkle kabul ederek canla başla yerine getirmeye çalıştı. Tek bir alana ve yere sıkışarak tek bir görevde uzun zamana çakılı kalarak değil nerede hangi biçimde devrimin hangi görevi varsa hepisine hazır olmak anlayışıyla ve pratiğiyle hareket etmiştir. O daha kapısı örgüt tarafından çalınmadan silah elde her an göreve gitmeye hazır olmuştur. Devrim hayali kaybolmuş ve iddiası tükenmiş tasfiyeciler gibi devrimci görev alanı denince en başta aklına Batı-Avrupa’ya gitmek gelmemiştir.

Halklarımızın görünmez enternasyonalist damarı..

Ülkede-savaş alanında görev almaktan imtina ile kaçan bir türlü devrimin ihtiyacını kendi ihtiyacı olarak görmeyen buna uygun konumlanmayan “Orta-Doğu da işim olmaz” diyen darbeci şefler gibi ne ülkeden uzak kıyı kentlerinde sefil bir yaşam sürdürmüş ne de bu tarz bir sefil devrimciliğe prim vermiştir.

Her defasında gerilla alanına gitmemek için randevularını kaçıran Rojava denince sırtını dönerek “Hüseyin Bolt”tan daha hızlı bir şekilde koşarak Batı-Avrupa’ya ulaşan sahte devrimcileri her defasında büyük bir öfkeyle eleştirmiştir.

Filistin, Dersim, Hayastan, Ortadoğu, Rojava topraklarında neredeyse ayak basmadığı bir karış yoksul toprak bırakmayan her gittiği topraklarda silaha baruta yoksul emekçi halka acılarına dokunmaktan bir an olsun çekinmeyen Nubar Ozanyan yoldaş sınırsız-tereddütsüzadressiz-meteliksiz bir devrimciliğin en yalın örneği olmuştur. Partinin işlerinin iyi-normal gittiği dönemlerinde değil aynı zamanda en sancı- lı en sıkıntılı, ateşinin en çok yükseldiği dönemlerinde bile partinin en zorlu saflarını terk etmeyen, kasırgalı-fırtınalı günlerinde de isimsiz bir savaşçı gibi partisinin yanında saf tutarak devrime sahip çıkmayı başarmıştır.

Yıllarca uçsuz bucaksız yoksul bir toprak parçasında partiden habersiz hiç bir olanağa sahip olmadan tek başına yalnız kalarak yoldaşlardan gelecek bir haberi bekleme sabrını ve kararlılığını göstermeyi bilmiştir.

Sadakatin, vefanın ve sabrın görünmez “bilinmez” örneği olmuştur. Demokratik halk devriminin bütün durak ve anlarında bütün kavşak ve yollarında durmadan kesintisiz bir devrimciliğin ve yolculuğun gerçek yolcusu olmayı başaran Komutan Nubar Ozanyan yoldaş görevin derinden akan ismi, acı dolu melodilerin dinmeyen sesi olmuştur. Halkların acı dolu dertlerinin en derinine inmenin savaş ve direnişlerin en yüksek tepelerinde mevzilenmenin sahici ismi olmuştur.

Çeşitli milliyetlerden halklarımızın görünmez enternasyonalist damarı olmuştur. Dillerini ilk duyduğu halkın acılarına dokunmayı başaran Komutan Ozanyan yoldaş aynı zamanda onların özgürlük savaşımlarının en güvenilir en sağlam devrimci dostu olmuştur. Direnişimizin ve savaşımızın şampiyonu Martager yoldaş dünyanın bütün mazlum halklarının acılarının renklerini gözlerinde toplayarak enternasyonalizmin yükseğe çekilmiş keskin ve öfkeli kılıcı olmuştur.

Dünyanın bütün dilde yazılı isyan türkülerinin dinmeyen melodisi olmuştur. O hem bir ulusun hem de bütün uluslara ait emekçilerin savaş ve direniş manifestosu olmuştur. Sporda olduğu kadar savaşta da şampiyon olmuştur.

Sadece gençlik yıllarının ilk heyecanını değil bütün yaşamının her anını genç bir militana taş çıkartacak kadar çevik atak saldırıya her an geçecek kadar hazır şekilde yaşamıştır. Komutan Martager de hazır olamama hali yoktu. O her yerde her an her koşulda düşmana saldırı anının hazır kıtası ve silah elde komutanı olmuştur. Yaşam tarzıyla tam bir proleter, sarsılmaz bir irade, bükülmez bir bilek, fedai ruhun baş edilmez Komutanı olmuştur.

Yokluk ve yoksullukta muazzam bir yaratıcılık örneği olan Martager yoldaş aynı zamanda Orta-Doğunun kavurucu sarı sıcağıyla dağın buz kesen soğuğuyla düşman kuşatmasının çirkinliğiyle dalga geçmeyi başarmış fedai geleneğinin resmi olmuştur. Zalimlerin karşısında mazlumların, ezenlerin karşısında ezilenlerin sıkılı bir yumruğudur Komutan Martager yoldaş.

Komutan Martager proletaryanın sarsılmaz devrim iddiası ezilen dünya halklarının özgürlük abidesidir.

Şimdi Rojava nın sarı sıcak topraklarında çıplak ayaklarla dolaşan Arap-Kürt çocukları Yoldaş Orhan’a, Komutan Martager’e bakarak özgürlük adımlarını büyüterek düşlerini çoğaltıyorlar.  

47116

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

Sayfalar