Pazar Mayıs 19, 2024

DERİN’e inen, ZİRVE’ye çıkan KOMUTAN! Tarihsel akıcılığın soluksuz komutanı Nubar Ozanyan!

Komutan Nubar yoldaş, yaşamının bütününde ve her bir anında demokratik halk devrimini gerçekleştirecek Kaypakkayacı kadro-militan kişiliğin sahici ismi olmuş tur.

Bir komutan, bir savaşçı nasıl bu kadar samimiyet ve içtenlikle sonsuza kadar davasına bağlı kalabilir?

Kaypakkayanın savaş stratejisine ve ilkelerine nasıl bu kadar güçlü sarılarak bir duruş, konumlanış ve yürüyüş gerçekleştirebilir? Tüm bu soruların yanıtını komutan Nubar yoldaşın şehit düştüğü ana dek devrimci yaşamının her anında ve ortaya koyduğu her pratiğinde görmek mümkündür.

60 yaşı geçen ömrü genç bir militan gibi Kaypakkaya yoldaşın devrim ve savaş stratejisine feda etmek ancak Nubar yoldaşa yakışırdı. Koca bir ömrü hesapsız ve çıkarsız bir şekilde devrime adamak, ona yakışırdı. Komutan Nubar Ozanyan yoldaş sonuna ve sonsuza kadar her ko- şulda her an devrimcilik anlayışının ve savaş pratiğinin isimsiz çizgisi olmuştur. Belli bir döneme, zaman dilimine ayrılmış ve belli bir ana ve koşula sıkıştırılmış devrimcilik değil tüm zamanların ve anların devrimciliğini esas alan Komutan Nubar Ozanyan yoldaş uzun zamandır unutulan-yok sayılan tasfiyeciler tarafından bilinçli olarak yozlaştırılıp bozulması istenen soluksuz devrimciliğin hayranlık uyandıran temiz ismi olmuştur.

O, partiyle tanışmasından bu yana geçen tüm zaman ve anlarda yaşamını sahici devrimciliğe adamıştır. Ülkemizde, yakınında, biraz uzağında farklı bir çok alanda kendisine verilen bütün görevleri bilinç ve kararlılıkla isteyerek, içtenlıkle kabul ederek canla başla yerine getirmeye çalıştı. Tek bir alana ve yere sıkışarak tek bir görevde uzun zamana çakılı kalarak değil nerede hangi biçimde devrimin hangi görevi varsa hepisine hazır olmak anlayışıyla ve pratiğiyle hareket etmiştir. O daha kapısı örgüt tarafından çalınmadan silah elde her an göreve gitmeye hazır olmuştur. Devrim hayali kaybolmuş ve iddiası tükenmiş tasfiyeciler gibi devrimci görev alanı denince en başta aklına Batı-Avrupa’ya gitmek gelmemiştir.

Halklarımızın görünmez enternasyonalist damarı..

Ülkede-savaş alanında görev almaktan imtina ile kaçan bir türlü devrimin ihtiyacını kendi ihtiyacı olarak görmeyen buna uygun konumlanmayan “Orta-Doğu da işim olmaz” diyen darbeci şefler gibi ne ülkeden uzak kıyı kentlerinde sefil bir yaşam sürdürmüş ne de bu tarz bir sefil devrimciliğe prim vermiştir.

Her defasında gerilla alanına gitmemek için randevularını kaçıran Rojava denince sırtını dönerek “Hüseyin Bolt”tan daha hızlı bir şekilde koşarak Batı-Avrupa’ya ulaşan sahte devrimcileri her defasında büyük bir öfkeyle eleştirmiştir.

Filistin, Dersim, Hayastan, Ortadoğu, Rojava topraklarında neredeyse ayak basmadığı bir karış yoksul toprak bırakmayan her gittiği topraklarda silaha baruta yoksul emekçi halka acılarına dokunmaktan bir an olsun çekinmeyen Nubar Ozanyan yoldaş sınırsız-tereddütsüzadressiz-meteliksiz bir devrimciliğin en yalın örneği olmuştur. Partinin işlerinin iyi-normal gittiği dönemlerinde değil aynı zamanda en sancı- lı en sıkıntılı, ateşinin en çok yükseldiği dönemlerinde bile partinin en zorlu saflarını terk etmeyen, kasırgalı-fırtınalı günlerinde de isimsiz bir savaşçı gibi partisinin yanında saf tutarak devrime sahip çıkmayı başarmıştır.

Yıllarca uçsuz bucaksız yoksul bir toprak parçasında partiden habersiz hiç bir olanağa sahip olmadan tek başına yalnız kalarak yoldaşlardan gelecek bir haberi bekleme sabrını ve kararlılığını göstermeyi bilmiştir.

Sadakatin, vefanın ve sabrın görünmez “bilinmez” örneği olmuştur. Demokratik halk devriminin bütün durak ve anlarında bütün kavşak ve yollarında durmadan kesintisiz bir devrimciliğin ve yolculuğun gerçek yolcusu olmayı başaran Komutan Nubar Ozanyan yoldaş görevin derinden akan ismi, acı dolu melodilerin dinmeyen sesi olmuştur. Halkların acı dolu dertlerinin en derinine inmenin savaş ve direnişlerin en yüksek tepelerinde mevzilenmenin sahici ismi olmuştur.

Çeşitli milliyetlerden halklarımızın görünmez enternasyonalist damarı olmuştur. Dillerini ilk duyduğu halkın acılarına dokunmayı başaran Komutan Ozanyan yoldaş aynı zamanda onların özgürlük savaşımlarının en güvenilir en sağlam devrimci dostu olmuştur. Direnişimizin ve savaşımızın şampiyonu Martager yoldaş dünyanın bütün mazlum halklarının acılarının renklerini gözlerinde toplayarak enternasyonalizmin yükseğe çekilmiş keskin ve öfkeli kılıcı olmuştur.

Dünyanın bütün dilde yazılı isyan türkülerinin dinmeyen melodisi olmuştur. O hem bir ulusun hem de bütün uluslara ait emekçilerin savaş ve direniş manifestosu olmuştur. Sporda olduğu kadar savaşta da şampiyon olmuştur.

Sadece gençlik yıllarının ilk heyecanını değil bütün yaşamının her anını genç bir militana taş çıkartacak kadar çevik atak saldırıya her an geçecek kadar hazır şekilde yaşamıştır. Komutan Martager de hazır olamama hali yoktu. O her yerde her an her koşulda düşmana saldırı anının hazır kıtası ve silah elde komutanı olmuştur. Yaşam tarzıyla tam bir proleter, sarsılmaz bir irade, bükülmez bir bilek, fedai ruhun baş edilmez Komutanı olmuştur.

Yokluk ve yoksullukta muazzam bir yaratıcılık örneği olan Martager yoldaş aynı zamanda Orta-Doğunun kavurucu sarı sıcağıyla dağın buz kesen soğuğuyla düşman kuşatmasının çirkinliğiyle dalga geçmeyi başarmış fedai geleneğinin resmi olmuştur. Zalimlerin karşısında mazlumların, ezenlerin karşısında ezilenlerin sıkılı bir yumruğudur Komutan Martager yoldaş.

Komutan Martager proletaryanın sarsılmaz devrim iddiası ezilen dünya halklarının özgürlük abidesidir.

Şimdi Rojava nın sarı sıcak topraklarında çıplak ayaklarla dolaşan Arap-Kürt çocukları Yoldaş Orhan’a, Komutan Martager’e bakarak özgürlük adımlarını büyüterek düşlerini çoğaltıyorlar.  

47113

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

Sayfalar