Cumartesi Mayıs 4, 2024

Çözüm Sürecini Yüzdük Kuyruğa Geldik- D. Ali Küçük

Kurbanın derisi yüzüldü, kuyruğuna geldik. Hani “dananın kuyruğu kopacak” diyorlar ya onun gibi bir şey.

İmralı heyeti(Barış-Çözüm-Süreç-müzakere heyeti vb ne derseniz deyin) Bu hafta Kandile gidemedi, ertelediler.

Gerekçelerini de şöyle sıraladılar:

“"Akdoğan ile görüşemedik, ondan"

İdris Baluken gerekçeyi şöyle detaylandırıyordu. "Sayın Yalçın Akdoğan ile görüşemedik. Bu hafta sonu gitmeyi planladığımız Kandil'e de bu sebeple gidemedik. Bize pazartesi büyük bir ihtimalle görüşmenin gerçekleşeceği bilgisi verildi. Akdoğan'la görüşmemizde hükümetin yaklaşımını, taslakla ilgili görüşlerini, süreçle ilgili ne düşündüğünü öğrenme şansımız olacak."(1)

“ HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, hükümetle görüşmeden Kandil ile bir araya gelmeyi uygun bulmadıklarını belirtti. Buldan, “Bizim müzakere taslağına hükümetin nasıl yaklaştığını bilmemiz lazım. Kandil ile görüşme tarihimiz hükümete bağlı” dedi. Öcalan’ın sunduğu müzakere taslağına ilişkin hükümetin bir karar vermesi gerektiğini vurgulayan Buldan, “Bizde süreç devam edecek algısı var. Hükümet bir değerlendirme yapıp kararını vermeli” diye konuştu.(2)

Anlaşılıyor ki; KCK lideri Öcalan’ın sunduğu taslak hükümet tarafından kabul edilmemiş.

Üstelik Buldan, taslağa “müzakere taslağı” diyor.

Devlet heyeti yani MİT ile anlaşmanın aşağı yukarı sağlandığı, 4-5 ay içinde Ortadoğu da demokrasinin –Tabi TC ile birlikte- güçleneceği vurgulanmıştı.

İmralı heyeti ise hükümet yani başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ile konuşup Öcalan’ın sunduğu taslağa yaklaşımını öğrenmeye gidiyor.

Bu heyet adına yapılan kısa süre önceki açıklamada olumlu bir gidiş var havası uyandırılmıştı.

Geçen yıl, AKP, devlet dört aşamalı bir strateji sunmuştu. Bu geri çekilmeyle birlikte KCK’yi tasfiye etmeyi ve silahsızlandırmayı içeriyordu. Kamuoyunda yeterince tartışıldığı için geçiyorum.

Aynı şekilde KCK lideri Öcalan Newroz’da KCK’nin deyişiyle bir Manifesto sunmuştu. Aynı süreçte “yüzyıllık tarihi anlaşma yaptık” denilmişti.

“Yüzyıllık tarihi anlaşma”nın ne olduğunu öğrenemedik. Boşa gitti. Şimdi birileri çıkıp bu anlaşmanın Kürdistan açısından önemli bir maddesini sunamaz. Sunsunlar, "TC niye temel haklarımızı tanıyıp sonra oyun oynuyor" diye kıyamet koparalım...

Hadi bunu da geçtik.

AKP Hükümeti'nin ve Devletin Yol Haritasına da Gördük.

İçinde ne var derseniz; bunca mücadeleden sonra facia…

KCK’yi silahsızlandırma dışında ciddi bir şey içermiyor. Hastaların bırakılması, gerillanın dağda inmesi karşılığında “eve dönüş yasası” yani yuvaya dönüş yasası vb. şeyler çıkaracaklar, belki bunu biraz daha aşacak bazı kırıntılar daha….

Daha dün Kürtçe'nin zorunlu ders olmasını bile kabul etmediler. Osmanlıcanın yani saray dilini zorunlu ders haline getirmeyi kabul ettiler.

Davutoğlu: “Kürtçe üzerindeki bütün yasakları kaldırdık” diyor. Yalanın bu kadarı da olmaz. Kürtçe hâlâ yasak.  Anadilde eğitim ve kamu alanında Kürtçe konuşmak, yazışmak yasaktır. Kültürel soykırım devam ediyor.

Basın ve medyada hükümetin yol haritası çıktı. Türk medyası bu temelde propaganda yapıyor. Hükümet ve TC ise Kürdistan sorununun çözümünde; bırakalım Kürdistan sorununun çözümünü bari ortamını sağlamaya dönük adımlar atmadı ve atmıyor.

Eski tas eski hamam.

KCK LİDERİ ÖCALAN’IN TASLAĞI

Bu taslağı daha okumadım. Görüşmelerde yansıyan bazı düşünceler var. Ama önce iyi gidiyor denilen görüşmelerde de Hükümet ve TC basını gayet net konuşuyordu. KCK ise “Önderliğimiz yol haritası sundu. Hükümetin tavrını bekliyoruz” gibisinden açıklamalar yaptı.

Bu sefer de üçüncü göz veya taraf yoktur. KCK lideri MİT ile görüşmektedir. Ne Kürdistan tarafı ne de TC de siyasi bir taraf vardır.

Süreç ve hükümetin deyişiyle “çözüm süreci”, KCK lideri Öcalan’ın deyişiyle “demokratik çözüm süreç”i her yenilendiği-tazelendiği, yeni aşamalara geldiği ve formatlandığı zamanlarda AKP, devlet ve hükümet “çözüm süreci bizim irademizle sürüyor” demektedir. Ve ne istediklerini net açıklıyorlar. Silahsızlanmayı temel hedef olarak alıyorlar.

KCK lideri Öcalan’da “demokratik manifesto”, bugün “çözüm taslağı” KCK ye sunarak sürecin yol almaya başladığını izah etmeye çalışıyor.

Madem görüşmeler veya müzakere var, devlet heyeti ile bu taslak niye konuşulmuyor ve devletin ve hükümetin ne dediği ve hangi konularda anlaşıldığı niye açıklanmıyor. Hadi bize açıklanmıyorsa KCK ye niye açıklamıyorlar?

Soruları uzatmak mümkündür.

İmralı heyeti bu gün açıklama yapıyor ki; Kandile gitmeden önce “hükümetin Öcalan’ın taslağına ne dediğini öğrenmek istiyoruz” diyor.

Kısaca ortada bir anlaşma yoktur. Yapılan açıklamadan bu çıkıyor.

Kandil ikna olmamıştır, ikna etme uğraşındadırlar.

Diyelim ki; Yalçın Akdoğan’la görüştüler, O, Öcalan’ın sunduğu taslağa tamamen katıldığını söyledi.

Yani söz alındı.

Sonra hasta tutukluları bırakıp bir iki numarada çekebilirler. Hatta “eve dönüş yasası” çıkardılar diyelim.

Bununla önümüzdeki genel seçimleri yine kazanacaklar. Erdoğan’a yapılan saraya başkan yapacaklar.

Olmayan barış ve “çözümün” meyvesini AKP toplayacak, Kürdistanlılar bu sözlere güvenmeyecekler. Dünya ve bölgede Kürdistan’a açılan kapılar bu şekilde kapatılmaya çalışılacak.

Sonradan Kandil eğer ikna olursa; “söz verdiler tutmadılar, oyaladılar, zaman kazandılar” açıklamalarını yapacak....

KCK ve Kandil’in süreç ile ilgili son bazı açıklamaları olumluydu. Hükümete güven duymuyorlar. Açıklamalar sadece el güçlendirme içinse bence anlamsızdır. Gerçekten böyle düşünüyorlarsa söylediklerinin arkasında durmaları güncel ve önümüzdeki süreç açısından önemlidir.

MİT ile görüşen ve yalakalık yapıp kapağı TC ye atmak isteyen Osman Öcalan’ın Orhan Miroğlu’na yaptığı açıklamalar içler açısıdır. Erdoğan’ı Selahhattin’i Eyubi’ye benzetmesi ise yüz karası gibi bir şeydir.

Kandil için son söz: Doğru tavır koyup güncel yakın süreçle ilgili Kürdistani politikalarınızı ve ittifaklarınızı ve dünyaya açılmayı vb. netleştirirseniz, sizi barış sürecini baltalamakla suçlayacaklardır. Olsun, buna değer bir bedeldir. Üstelik beklemediğiniz kadar destek göreceğinizden emin de olabilirsiniz.

Kabul etmediğiniz halde uyarsanız, bir daha denesek ne olur derseniz; bu iş yine yürümeyecek ve yük sizin üzerinizde kalacaktır. Oklar size yönlendirilecektir. Benimki sadece bir tespit, uygulama ve karar gücü ise sizlersiniz.

Kısaca kurbanlık olmayalım diyorum.

 

73351

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar