Pazartesi Mayıs 20, 2024

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden baskı ve zulüm politikalarını Avrupa kamuoyuna teshir etmek; birlikte mücadele yürütmek, haklarını aramak yolunda kurumlaşmaya yönelik ilk adim olarak 23 Kişiden oluşan Avrupa Sürgünler Meclisini oluşturdu.

 


Geç kalmışta olsa atılan bu tarihi adimin hak arama yolunda demokratik mücadele bilincini yükselteceği, AKP hükümetinin demokrasi şovlarını ve ikiyüzlülüğünü Avrupa Kamuoyunda teshir etmede ve Ülkemiz coğrafyasında sürdürülmekte olan özgürlük ve devrim mücadelesiyle dayanışma içinde olmada, işlevli olacağı, katkılar sunacağı bilinciyle destek olup güç vermek, duyarlı davranmak gereklidir. Bu Platform herkese her öneri ve katkıya açıktır. Bitmiş, şekillenmiş ve sonlanmış bir kurum değil, bilakis ortak katkılarla dayanışma içinde birlikte inşa edilmeye başlanmış bir çalışmadır. Unutulan, ulaşılamayan haber verilemeyen tüm çevrelerin ilişkilenmeye çalışması kendilerinden beklenendir... İlerde büyük bir kongre ile de taçlanmalıdır.

 


Bu girişimin bileşenleri içinde çok çeşitli yelpazeden Sanatçı, Yazar, Gazeteci, Sendikacı, Öğretmen, Yapımcı, Yönetmen, Şair, Ozan, Gazi ve politik aktivist yer almakta ve Avrupa’da ATIK’inde içinde olduğu 20 civarında Göçmen örgütü tarafından desteklenmektedir. Son süreçte Demokratik ilerici kurum ve örgütlerin asgari müşterekler ve ortak sorunlar etrafında hak gasplarına karşı, eşit haklar mücadelesi yolunda faşizme karşı geniş eylem birlikleri ve birlikte mücadele platformları oluşturma çabalarının olgunlukla yürütüldüğü bu süreçte, Avrupa Sürgünler Meclisi`de bu mücadeleye kendi çalışma alanından güç taşıyacaktır. 19 Ocak 2013 de Yürütme Kurulu ve isteyen Meclis üyelerinin katılımına açık olarak Dusseldorf`da yapılacak Toplantıda İmkan ve olanakları değerlendirerek, kısa orta ve uzun vadeli bir çalışma programı çıkarılmasına katkı olması acısından, ortak akil oluşturulması yönündeki çabaya yönelik önerilerimizi belli başlıklar altında sunacak olursak;

 

- Bilgi Bankası oluşturmak; Avrupa ülkelerinde bulunan, Türkiye ve Kürdistan Coğrafyasından gelmiş politik sığınmacıların, Kürt bölgesinde savaşın ve zoraki göçün yarattığı sorunlardan kaynaklı topraklarını, köylerini terk etmiş geçinmek ve can güvenliği için Avrupa ülkelerinde iltica başvurusu yapmış olanların, genel bilgilerini toplamak. Arşiv çalışması yaparak sağlıklı bilgilerin oluştuğu, bilgiye ihtiyaç duyanların resmi başvurabileceği ve bilgi alabileceği bir büro oluşturulması;


-Bu çabanın Sürgünlerin haklarını koruma Vakfı şeklinde yada Sürgünler Sendikası olarak tüzel bir kişiliğe kavuşturulması yolunda resmi bir kurum kurmak. Bu kurumun Avrupa’daki ve Türkiye’deki insan hakları örgütleriyle (Af Örgütü-Rote-Hilfe-Karawane-Azadi-IHD-TIHV-Mazlum-Der-78`liler Vakfı, TUYAB, Barolar, TTB, Avrupa Mülteciler Konseyi vb.. ) gibi örgütlerle birlikte çalışmalar yapması, buna yönelik uzman kişilerden Avukatlardan, Hukuk Bürosu oluşturulması;


-Uzun yıllar cezaevinde yatmış, tecritte tabi tutulmuş, işkence görmüş, sakat kalmış, Açlık grevi ve Ölüm oruçları neticesinde sağlık sorunları yasayan insanlarımıza sahip çıkmak. Sağlık kurumları ve Terapi merkezleriyle birlikte çalışmalar yapmak. Bu tür insanların tedavilerine yardımcı olmaya yönelmek ve yol göstermek. Bu alanda psikiyatrisi, doktor ve sağlıkçılardan destek almak;
-Türk Devletinin İnterpol üzerinden takibatı neticesinde her yıl onlarca Politik sürgün, iltica hakki kazanmış sığınmacı Avrupa ülkelerinde yada seyahatler esnasında gözaltına alınmakta ve aylarca hatta yıllarca tutuklu olarak cezaevlerinde kalmaktadır. Bu konuda İnterpol merkezine ve Birleşmiş Milletlere davalar açmak, iltica hakki ve statüsü kazanmış olanların haklarını savunmak ve korumaya yönelik çalışmalar yapmak;
-Sürgünde yaşamını kaybeden, sanatçı, aydın, yazar, sair, sinemacı, ve devrimcilerin bilgilerini derleyen, anılarını toplayan ve kamuoyuna sunarak onları yaşatmayı amaçlayan çalışmalar yapmak, bu süreçte Avrupa’da sürgün hayati yasayan yazar, ozan, sanatçı, ressam vb. arkadaşlarımızın desteğini alarak kültürel ve sanatsal çalışmalar yapmak ve bu ürünleri geniş demokratik kamuoyuna ilerici TV, Basın ve gazeteler üzerinden duyurmak;


-Yıllık bültenler ve raporlar yayınlayarak kamuoyuna, Avrupalı partilere, Meclislere sunmak, başta Türkiye’de Kürdistanda, Avrupa’da ve genel olarak Dünyada yaşanan insan hakki ihlallerini duyurmak. Cezaevlerinde yaşanan tecrit ve izolasyon politikalarına karşı mücadele yürütmek;


-Avrupa ülkelerinde tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde bulunan politik tutsaklarla dayanışma içinde olmak, 129 a/b yasalarına karşı mücadele yürütmek, Kamuoyunda duyarlılık oluşturmak...;


-Anadolu coğrafyasında Ermeni, Süryani, Ezidi, Rum, Kürt, Alevi, 1 Mayıs katliamlarını, işçi katliamlarını kınayan, sürgünde, 12 Mart ve 12 Eylülde ve daha öncesinde Sosyalist ve Devrimcilerden hayatini kaybedenler anısına, “Halkların Kardeşliği ve Faşizme Karşı Mücadele Müzesi” veya anıtı oluşturulmaya çalışılması. Bu müzede Mustafa Suphilerden, Nazım Hikmet’e, Yılmaz Güney`den, Behice Boran`a, Ahmet Kaya, Enver Karagöz, gibi şahsiyetlerin belge ve sanatsal çalışmalarına yer vermek, 12 Mart ve 12 Eylül faşist Askeri Cuntaları sürecinde işkencede, darağacında, kuşatmada katledilen devrimci arkadaşlarımızın toprağa düşen yasamdan kopan tüm ilerici, sendikacı, aydın, devrimci, komünist ve mücadelede şehit düşenlerin ayrımsız tümünün bilgi ve belgelerinin yer aldığı kitapların ve belgesellerin olduğu, gelecek kuşakların tarihimizden öğreneceği bir Mücadele tarihi kitaplığı.....;


-2015 yılının Ermeni Soykırımının 100. Yılı olması vesilesiyle, Avrupa’da büyük bir organizasyon “Halkların Kardeşliği Buluşması Büyük Festivali”ni Ermeni ve Süryani Soykırımı sahsında Dünyadaki tüm soykırımları lanetleyen Hrant Dink adına Ermeni, Kürt, Alevi, Sosyalist aydın ve konuşmacıların uluslararası önemli şahsiyetlerin davet edildiği, Ozan, Sair ve Sanat gruplarının çağrıldığı, Ermeni, Ezidi, Süryani, Türk, Kürt, Alevi, Zaza, Boşnak, Laz Çerkez, Arap, Terekeme, Romen milliyetlerine mensup tüm halkımızın, Göçmenlerin ve Sürgünlerin, Avrupalı ilerici, hümanist demokrat kesimlerden yüz binlerin buluşturulduğu Türkiye-Kürdistan, Ermenistan- ve Avrupa’dan canlı TV yayınlarıyla etkinliğin duyurulduğu tarihsel bir Festivalin planlanması;


- Kısa vadede yapılabileceklere ilişkin olarak ise; Ankara’da sürmekte olan 12 Eylülü yargılama mahkemesi şov niteliğinde olmakla birlikte; Yurtdışında yasayan sürgünleri ve zulüm görenleri temsilen sembolikte olsa bir heyet üzerinden mahkemelere davacı olarak katılınması…;


-AIHM de 12 Eylülün ve askeri mahkemelerin yarattığı hak ihlallerini maddi –manevi mahkum etmek için davalar açmak... İşkence, Gözaltında kayıplar, iş kaybı, Emeklilik hakları, gasp edilen mal varlıkları gibi konularda davalar açmak...Türkiye’de görülmekte olan davanın bir gününe denk gelecek tarzda “Avrupa’daki Sürgünler 12 Eylülü Yargılıyor” seklinde AIHM veya Avrupa parlamentosu önünde Mart ayı döneminde kitlesel bir miting düzenlemek ve sesimizi kamuoyuna duyurmak,


-12 Eylül Askeri faşist yasalarının tümünün ortadan kaldırılması ve sonuçlarının mahkum edilmesi. Sürgünde yasayanları, halen tutuklama ve takibat yaşayanları, ülkemizde zindanlarda bulunan tüm tutsakları kapsayacak şekilde “Tutsaklara Özgürlük” “Genel AF “ şiarıyla konjuktüre uygun olması bakımından, genel kamuoyunun talebi acısından AKP döneminde de uygulanan 12 Eylül Yasaları sonucu Devrimci ve Kürt tutsaklarını, KCK siyasi operasyonlarını sonlandıracak şekilde “ZINDANLAR BOSALSIN, GENEL AF” Kampanyası startının verilmesi. Uluslararası kamuoyunun harekete geçirilmesi;


-Sürgünlerin güvenli ve özgür koşullarda ülkelerine gidebilmeleri için yasal ve hukuki tüm engellerin Kaldırılmasını talep etmek ve Mücadele yürütmek, Avrupa’da 50 bini aşkın olarak bilinen Siyasi sürgünün ve zulüm görmüşlerin bu sürece dahil olmalarını, görev almalarını, hem kendi geçmişlerine saygının gereği, hem de zulmedenlerin yaptıklarının yanına kalmaması mücadelesine destek olmaya çağırıyoruz!


Önerdiğimiz çalışmaların ve hedeflerin gerçekleşmesi bizlerin duyarlılığı ve azmine bağlıdır. Gerçekleşmesi için; dar grupçuluğu, ben merkezciliği aşmak, mütevazı olmak, kıskançlığı ve küçük burjuva önyargıları terk etmek, kolektif düşünmek, Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyebilen bir yaklaşımla iyi olandan öğrenmek, eksiklik ve zaaflara karşı mücadelede yapıcı ve tamir edici olmak, umutla ve kararlılıkla atıl durumda olan enerjiyi açığa çıkarmak için sabırla çalışmak, büyük düşlerimizin gerçekleşeceği, insanin insana kulluğuna son verildiği özgür geleceğe inanmak ve kendimize güvenmek...

07-01-2013- Mahmut Özkan

103423

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Sayfalar