Perşembe Nisan 25, 2024

Hayastan’ın Yiğit Kadınlarından, Meryem Ana’ya… H.GÜRER

Anılar güzeldir! Ve bir o kadar da özel! Anılar özneldir! Yaşanan olaylarda! Anı’lar, kişilerde bıraktığı anlama, öneme, algılanışa göre de biçimlenir ve yorumlanır! Aynı olayı ve an’ı yaşayanlar tarafından aynı algılanmayı ve yorumlanmayı sağlamaz! Aynı değerlendirmelere ve ifadelere kavuşmaz… Çünkü aynı an’ı ve olayı yaşayan farklı kişiler, farklı öyküler anlatır!.. Bunun için anı’larımı yazmaktan hep kaçınmışımdır.

Kendisini çok iyi tanımadığınız, değişik koşullarda farklı paylaşımlar yaşamamış ve sınırlı zaman aralığına sıkıştırdığınız paylaşımlardan ibaretse anılarınız, aslında siz kendinizi anlatıyorsunuzdur!

Kendisi ile oğlu Armenak’ın belgesel çekimleri için gittiğimiz Stocholmda tanıştığım, ve son dönemerine tanıklık ettiğim, kayıtlara aldığımız Meryem ananın belleğimde yarattıklarını anımsayarak yazıyorum! Yazıyorum, unutmamak için! Çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz…

Uzun süredir hazırlıkları yapılan Armenak Bakırciyan (Orhan Bakır) belgesel çalışması için, ailesi ile görüşüp tanıklıklarını kayıt altına almak için Stocholm’de 2014′ün Haziran başlarında üç arkadaş buluştuk. Önce Armenak’ın annesi Meryem ana ile, ardından kardeşleri ile çekimlerimizi yaptık.

Meryem ana,  yaşının, ama esasta da hayatı boyunca yaşadıklarının ağır ve vakur ifadesi ile karşıladı bizi. Al yanakları, sevecen bakışları, ihtiyar gövdesi, şefaf dokunuşu ve içten öpüşleriyle… Sanki kabaran çorak topraktan nil nehri taşan bakışlarıyla bakıyordu bizlere. “Hoş geldiniz Armenakımın yoldaşları” diyerek bir ana şefkati ve bir okyanusu kucaklayacak kadar derin özlem ile kucakladı bizleri. Öyle ki, yüreğini acıtan anılarının ve düşlerinin sınırlarını zorlayacak denli bir özlemdi bu.

Çekim öncesi belgesel hakkında kısa bilgiler verdik aileye. Evin salonunda Armenak’ın Partizan’ın yayınladığı çerçevelenmiş bir resmi gözümüze çarptı. Yine Meryem ananın odasında da başka bir resmi!

Çekime Meryem ana ile başladık. O konuşmaya başladığında, ufak bir aralıktan yoldan geçen zamanı görüyor gibi olduk. Onun, halkının ve oğlu Armenak’ın, aslında insanlığın zamanıydı geçen! O anlattıkça, acılarla dolu zamana yağmur yağıyordu, sırılsaklamdı! Zamana ağıt yakarak geçirmişti yaşamını. Kaldrajdan gözlerimi ayırıp Meryem ananın yüz hatlarını incelemeye daldığımda, yüzünde ki her bir çizginin, aslında yaşama atılan bir çentik olduğunu fark ettim. Ve anladım ki, oysa ne kadar çok ölmüşüz yaşamak için! Hüzün içinde birbirini tanımak, en etkili yol olsa gerek?! Bizler bu etkili yolu iliklerimize, beynimizin al yuvarlarına, kılcal damarlarımıza kadar yaşıyorduk o an…

Meryem ananın yumuşak bir algısı vardı. Konuşurken “Armenim” diyordu, sesi titriyordu. Yıllar boyu alnına sahipleri görülmeyen namlular doğrulmuş bir şekilde yaşamıştı 89 yılını! Ama bu, o insanın yüreğinde ki sevgi filizini kırmayı, onu kurutmayı başaramamıştı!

Sağlığı iyi değildi. Nefes alıp vermekte güçlükler yaşıyordu. İlaçlara bağlı bir yaşam sürüyordu. “Ana nasılsın” dediğimizde, sitem eder gibi “Nasıl olsun iyiyim işte, nasıl iyi olunuyorsa artık? Biz yaşıyoruz gençler ölüyor.” yanıtını aldık. Adeta sitem ediyordu yaşama ve yaşadığına. Yaşam, ağır kırbaçlarla örselemişti yüreğini…

Armenak hakkında sorular soruyorduk. Çok yormak istemiyorduk. Her “Armenak” dediğinde, yüreğinde bir şarkının eski ve küçük bir yara izi vardı. Ve bu şarkıyı her dinlediğinde kanayan bir yaraydı içindeki. Ve biz bu çekimleri yaparken, o yarayı kendi içimizde de kanattık.

“Bir gün, bir cenaze vardı oraya gittim. Gittiğimde papaz bana ‘Armenakta ne haber’ dedi. Daha o zaman hapisteydi. ‘Dedim ne haber olacak’! Dedi ‘Biliyor musun Armenak ne söylüyor?’ Diyor ki, ‘Vaktinde bizim büyüklerimiz mücadele etseydiler, fedailerimiz hakkımızı alsaydılar, bize bu iş düşmezdi. Şimdi bu iş mecbur boynumuza düşmüş, biz mücadele ediyoruz.’ Baktım üçü de dediler ki ‘Valla doğru söylüyor, hakkaten de öyledir.’ ” diyerek Armenak ile olan anılarını paylaştı bizlerle.

“Armenimin filmi ne zaman bitecek? Ölmeden görseydim.” dedi… Armenak’dan bahsederken, gururla ve yaşadıklarına karşın bir dağ gibi dimdik durarak bahsediyordu. Ağlamadı hiç! Ancak yaşadıklarının arkasından dalgın ve göz pınarları doluca bakıyordu. Göz pınarlarının her bir damlası köhnemiş zamanları boğacak gibiydi. Yüzyıllık zaman içerisinde yitirdiklerinin ardından koşuyor yetişemiyordu. Halkının yüz yıllık yaşadıkları ve şehirlerin uzak sayıklamalarıyla dolu yaşamı 29 Temmuz 2014 tarihinde son buldu!..

Ölüm haberini çekime birlikte gittiğimiz Arnheim’da ki arkadaşın mesajı ile öğrendim. “Kötü haber. Meryem anayı kaybettik.” satırlarını okuduğumda, köhne gecenin dişleri ısırdı yüreğimi. Gecenin karanlığında ölüm ve hayatın birbirine sarılarak ağladığını, ölülerin yas tuttuğunu duydum…

Hoşçakal Hayastan’ın yiğit Kadını…

Senin şahsında, insanlığın eşit-sömürüsüz ihtiyaç ve özlem duyduğu o Altınçağ için çarpışan yiğit evlatlar doğuran tüm anaların, ellerinden  öpüyoruz…

 

89752

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar