Pazar Haziran 16, 2024

“Manipülasyona ve ayrıştırma siyasetine son verin, işgal ettiğiniz kurumumuzu terk edin!”

“Sorunları, onları yaratırken kullandığımız düşünce biçimleriyle çözemeyiz. Sorunlar onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez!”

Ülkemiz ezenler ve ezilenler cephesindeki gelişmeler ile birlikte keskin bir dönemeçten geçmektedir. Tüm devrimci ve dost güçler tarafından bilinmektedir ki, hakim sınıflar ciddi bir saldırı dalgasının içinde ve daha da büyüklerinin arifesindedir. Amaçları; yurtsever, devrimci ve demokrat güçleri yok etmektir.

Böylesi bir süreçte sınıf mücadelesine önderlik iddiası ile mücadele arenasında yer alan bizlere düşen görev, bizi beklemekte olan ve devrimcileri yok etmeye, halkı bir bütün sindirmeye odaklanan saldırılara karşı tüm enerjimizle hazırlık yapmaktır. Ancak dün itibariyle Özgür Gelecek İstanbul-Aksaray irtibat büromuzu işgal eden bir grup tarafından çeşitli manipülatif söylemlerle kurum içi düşmanlık, uzun bir süredir sistematik ve bilinçli bir şekilde geliştirilmektedir. Bu manipülasyon çalışmaları ile birlikte kurumumuzun gerçek sorunları çarpıtılarak sorunlar çözümsüz bırakılmak istenmekte ve aynı zamanda bizi bekleyen saldırı dalgasına karşı köklenmek ve etkili bir karşı koyuş örgütlemekten uzaklaştırılmaya çalışılmaktayız.

Bugün kendisini “hiziple mücadele” yalanı arkasına saklayan ve bu yalanla ayrıştırma ve bölme çalışmalarına meşruluk kazandırma çabası içerisinde olan bu azınlık grubun artık fiiliyata döktüğü pratiklerinden ve benzeri tutumlarından kurumumuz tarihi boyunca hiçbir şey kazanmamıştır. Esas tartışma ve sorunlarımızın yakınından geçmeye dahi fersah fersah uzak, altı boş onlarca argüman ile nereye varılmak istenmektedir!? Bir örgüt gibi hareket etme; baştan sona, merkezden çevreye, tüm kolektif mekanizmalarını işlevli kılma ve aynı zamanda kurallar bütününe uygun hareket etme sorunumuz yerine farklı suni sorunlarla kolektifimizi boğmak kurumumuza hiçbir şey kazandırmamıştır. Tam tersine bu suni, manipülasyonlarla üretilen gerçek dışı -en iyi haliyle esası oluşturmayan- sorunlarla boğuşmak bize güç kaybetmekten başka bir şey getirmemiştir/getirmeyecektir.

Örgütlülüklerimize yaptıklarının hesabını vermekten korkan ve hesap vermemek için kurumumuzu ayrıştırmaya odaklanan bu grubun faaliyetleri, ülkemizde Nisan ayında gerçekleştirilecek olan referandum sürecini de fırsat bilerek hızlanmıştır.

Baştan belirtmek isteriz ki ilk olarak resmi sayfamızda ve ardından da birçok yayın organında yayımlanan “Hayır” tavrımızdan önce, örgütlülüklerimiz referandum sürecini tartışmış, hayır tavrımız bu tartışmalarımız sonucunda çoğunluk kararı olarak alınmıştır. Yani referandum sürecine ilişkin öncelikle alan örgütlülüklerimiz ve kitlemiz konuyu tartışmış ve bu tartışmalar sonrasında merkezi kararımız netlik kazanmış/açıklanmıştır. Fakat bu açıklamamızın hemen ardından nerede tartışılıp nerede alındığı belli olmayan “boykot kararı” bütün örgütlülüklerimize dayatılmıştır. “Tepeden” inme bu “karara” tüm alanlarımızın biat etmesi beklenmiştir. Bu gelişmelerin ardından işleyiş ve hukuku savunan kurumlarımız hizipçi ilan edilmiş ve devamında ilk olarak Erzingan ve Dersim Özgür Gelecek irtibat bürolarına zorla girilmiş, kapı anahtarları değiştirilmiştir. İki kez anahtarı değiştirilen Dersim irtibat büromuza yönelik tehdit hala devam etmektedir.

Erzingan’da ise irtibat büromuzun anahtarının değiştirilmesinin ardından alan faaliyeti ile alakası olmayan kişiler tarafından faaliyetçi üç yoldaşımızın isimleri teşhir edilerek büromuza ve taraftarlarımızın evlerine alınmaması çağrısı yapılmıştır. Erzingan örgütlülüğümüzün daha sonra yaptığı bir toplantı ile bu pratik mahkum edilmiştir. Sorumluluğumuz gereği yinelemekte fayda görüyoruz ki, devrimcilere halkımızın, taraftarlarımızın kapılarını kapatılmasını yalnızca ve yalnızca düşman istemektedir. Yukarıda bahsini ettiğimiz pratiği uygulayanların düşmanla aynı pratikleri sergilemekten bir an önce vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz!

Bu iki büromuzda yaşananların hemen ardından 26 Şubat tarihinde İstanbul/Aksaray’da bulunan merkez büromuz, kendisine “Partizancı” diyen ve çetevari hareket eden bir grup tarafından basılmıştır. Bu baskın sırasında büroda bulunan biri kadın biri erkek iki yoldaşımız darp edilerek büromuzun bulunduğu apartmandan dışarı atılmış ve büromuz işgal edilmiştir. Büromuzu gasp etmeye geldikleri sırada kamera çekimi yapan bu grup, iki yoldaşımıza şiddet uyguladıkları sırada ise kameraları kapatmış ve kadın gazeteci arkadaşımızın telefonunu kırmışlardır. Bu açıdan bakıldığında büromuzu gasp eden bu grubun uyguladığı tam bir devlet mizansenine dönüşmüş, bu arkadaşlar egemen sınıfların bile pratiklerinden öğrenmek gerektiği tutumunu nasıl anladıklarını ortaya sermişlerdir.

Öncelikle çağrımız, büromuzu işgal eden grup arasında yer alan ve henüz devrimci duygularını yitirmeyenlerin yaptıklarını sorgulamaları ve yaptıkları yanlıştan bir an önce dönmeleri yönlüdür.

Bu işgal pratiğini örgütleyenleri ise bir an önce bu pratiklerini sonlandırmaya, kurumumuza ve alanımıza özeleştiri vermeye davet ediyoruz. Bilinmesini isteriz ki bu pratiğiniz yoldaşlığı değil düşmanlığı büyütüyor, düşmana-karşı devrime hizmet ediyor!

Devrimci demokrat kamuoyuna, Partizan siyasetimize gönül vermiş halkımıza, devrimci ve dost güçlere çağrımız ise, sol içi-kurum içi şiddeti yeniden canlandırma gayreti taşıyan, bunu pratik olarak uygulamaya döken bu anlayışa itibar etmemeleri ve tavır almaları yönlüdür.

Partizan 27 Şubat 2017

47505

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Faşist yalanlar: “Holodomor” ve “Acı Hasat” filmi (İngilizceden çeviren: Garbis Altınoğlu)

(Yazarın notu: Ben bu makaleyi yazarken kendime büyük ölçüde, West Virginia Üniversitesi'nden Mark Tauger'in araştırmalarının ortaya koyduğu kanıtları dayanak aldım. Tauger meslek yaşamını Rus ve Sovyet kıtlıkları ve tarımını incelemekle geçirmiş bir kişi. O bu konularda dünyanın öndegelen otoritelerinden biri ve araştırmaları, sahteliklerini boşa çıkardığı için genel olarak Ukrayna milliyetçileri ve anti-komünistlerinin içtenlikli nefretinin hedefidir.)

Egemenlik Altındaki Halklar Şovenizmin Turnusoludur

İki ülke  komünistleri  / fransa ykp ve türkiye mk taraftarları /, anti kapitalist- anti emperyalist mücadeleyi örgütleyerek yükseltmeli ve sistemle hesaplaşacak düzeye çıkarmalıdır. Emperyalizme karşı halkların ortak çıkarı ve geleceği için halkların ortak cephesini oluşturulmalıdır.  ( ykp  )

Yaşasın halkların birleşik mücadelesi.

Yaşasın halkların dayanışması.

Yaşasın ..........

HBDH ......  “cephe” örgütlemesidir.

Yaşasın .....

.... “Cephe” örgütlenmesinin kurulma koşulları

Yaşasın ...

Kopuşun İçindeki Kopuş: İbrahim Kaypakkaya / (Bekir Sami Paydak)

İbrahim Kaypakkaya'yı 71 kopuşunda öne çıkaran özelliği, Kemalizm ve aydınlanma hattına karşı fırlattığı oktur. O, kopuşun içindeki kopuştur. Pasifist ve kitle kuyrukçusu çizgiye karşı 71'in tüm pratik çizgisi ortak olsa da İbrahim teoride de bunun aşılmasını sağlayan temeli kurmuştur. Burjuvazinin ilerlemesinden kendine pay biçen, bunun üzerinden kendilerine bir rota ve ortaklaşma belirleyenlere karşı İbrahim, devrimci mücadele çizgisinin yaşamıyla izdüşümü, kurduğu teorisiyle cephaneliğidir.

Devrim ateşini kuşanan KAYPAKKAYA 68 yaşında (KASIM KOÇ)

İnsanoğlu iki ayaklar üzerine dikildiği günden itibaren yürüyen, irdeleyen, düşünen, yaratan, yarattığı tarihi ortadan bölen, ters çeviren, savaşlar çıkaran ve yürüten bir tarih yarattı. Kıtalar’dan kıtalara koşan, keşifler yapan, “medeniyetler” adı altında savaşlar yürüterek ismini tarihe yazanlar geldi geçti şu yeryüzünde. İmparatorluklar kurdular. Kurdukları saltanatlarla kendisinden olmayanları kılıçtan geçirdiler.

TKP/ML-TİKKO Rojava Komutanlığı: “Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı cüret ve kavga ile anıyoruz!”

18 Mayıs 1973’te Amed işkecehanelerinde düşmanın her türlü insanlık dışı işkencelerine karşı “ser verip, sır vermeyen” duruşuyla düşman kalelerinde kızıl kaleler fetheden partimiz TKP/ML’nin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşı cüret ve kavga ile anıyoruz.

"Diz Çökmeyişin Meşalesi, Kopuşun Adı: KAYPAKKAYA

Sınıf mücadelesi denen o büyük düş, insanlık tarihi boyunca her zaman altınça- ğın kapılarını aralayan öncülerin, mahir ellerinde yazıldı.

İnsanlığın kızıl geleceği, kavganın manifestosunu yaşadığı coğrafyaya nakşeden önderlerin açtığı yoldan ilerledi. Yerkürenin dört bir yanını saran o büyük fırtınanın yaşadığımız coğrafyadaki temsilcisi, devrimin pusulası ise İbrahim Kaypakkaya oldu.

“Halkın Sanatçısı ve Halkın Savaşcısı YETİŞ YALNIZ Yoldaş'a”

gider,

…gider, nice koç yiğitler gider

Senin de içinde bir oğlun varsa çok değildir,

Ey mavi gök!

Ey yağız yer bilesin ki,

Yüreğimiz kabına sığmamakta

Örsle çekiç arasında yoğrulduk

Hıncımız derya gibi kabarmakta”

TMLGB MK: "Tarihe kanla yazılan bir direniş, göndere çekilen bayraktır 12’ler!"

"Ezilenlerin mücadele defterine, Parti tarihimize, sınıf mücadelesinin en temiz sayfalarına 24–28 Kasım tarihinde; mücadelenin sarsılmaz, savaşımızın vazgeçilmez mevzisinde, Dersim’in başeğmez vadisinde; dizçökmeyişin manifestosunu hafızalarımıza kazıyarak 12 yoldaşımızın, karanlığı aydınlığa çevirmek için yıldızlaşan ölümsüzler kervanına katıldığını öğreniyoruz. 

12'Lerin Alıboğazı'nda gösterdikleri kahramanca direniş halk savaşında yeni bir manifestodur

24-28 Kasım 2016 tarihinde Dersim'in Aliboğazı mevkinde Partimiz TKP/ML'ye bağlı halk ordumuz TİKKO gerillalarıyla faşist Türk devleti arasında çıkan ve dört gün süren çatışmada 12 yoldaşımızın şehit düştüğünü öğrenmiş bulunuyoruz. Ağır kış koşulları ve gerilla güçlerimizin kış üssüne çekilmesinden kaynaklı olarak bugüne kadar isimleri tam olarak öğrenilemeyen yoldaşlarımız, 8 Mayıs 2017 tarihinde TKP/ML-TİKKO Dersim Bölge Komutanlığımızın yaptığı açıklamayla öğrenilmiştir.

Ezber Bozan Korkusuz Önder: KAYPAKKAYA

“2003 yılının yaz aylarında bir grup yolcu, Malatya’nın köylerinden arabayla geçerken, yol kenarında bulunan kayısılardan bir miktar almak isterler. Kendilerine yetecek kadar kayısı toplar ve tarla sahibi köylüye ücretini vermek isterler. Bu sırada yolculardan birisi köylüye:

Denizlerin devrimci çıkışını, Kaypakkaya’nın kopuşunu kuşanalım!

OHAL koşulları altında türlü engellemelere, baskılara rağmen coğrafyamızın dört bir yanında gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamaları, sınıf hareketinin durumu hakkında oldukça zengin veriler, ipuçları sundu. İşçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlar, geleceksizleştirilmeye, esnek ve taşeron çalışmaya, emeği ve alınterinin gasp edilmesine, kıdem tazminatına göz dikilmesine karşı alanları doldurdu. Kuşkusuz tüm bu saydıklarımızın yanı sıra 1 Mayıs meydanlarına damgasını vuran en belirgin gündemlerden biri de 16 Nisan referandumunda yaşananlar oldu.

Sayfalar