Pazar Nisan 28, 2024

Yeni Bir Yıla Girerken, Kapitalist Sistem

Kapitalizm, insanı, sermayenin değişim ve kullanım aracı haline getirdiğinden bu yana; insan kendi toplumsal sisteminin öznesi olmaktan çıkıp, sisteme egemen olan sınıfın nesnesi haline getirilmiştir. Sermayenin kendi çıkarları için geliştirdiği bu ilişki biçimi ve niteliği, insan ve doğa için yıkımdan başka bir yöntem öngörmemiştir. Kapitalizm bütün vahşiliğini, sermayenin bu ilişkiler niteliğinin içinde üretmektedir. Sermaye ne denli büyüp, çalışanlar (işçiler) ise ne denli sermayenin egemenliği altına girmişse, toplumsal yıkım ve çürümüşlük bir o kadar artmaktadır. İşçilerin karşı koyuşu oranında, toplumda demokratik hak ve özgürlükler yaratılabilmektedir. Bu toplumun insani yanıdır. Bu insani yan, insanın değişim ve kullanım aracı olmaktan çıkıp, kendi toplumsal yapısının hem öznesi hem nesnesi olduğunda, yani sosyalist toplumu kurduğunda gerçekleştirebilecektir.

Kapitalizm, toplumsal bir sistem olarak ortadan kaldırılamadı. Hala hükmünü sürdürüyor. Bu kapitalizmin iyi bir sistem olduğunu ortaya koymuyor. Sistem tüm çürümüşlüğüyle kendini ayakta tutmaya çalışıyor.

İşçilerin ve tüm ezilenlerin isyanı kadar doğanın da isyanı artmış durumdadır. Kapitalist sistemin tahribatını ve yıkımını daha fazla taşıyamaz duruma gelmişlerdir. Doğa ve bozulan ekolojik denge, seller, fırtınalar, büyük kasırgalar ve kuraklıklarla kendi isyanını dile getirken, işçi sınıfı ve demekçiler ise sokaklarda ve iş alanlarında protesto ve direnişlerle ve yer yer büyük çatışmalarla, bu sisteme karşı isyanlarını dile getiriyorlar.

Gazeteler, en zengin 62 kişinin gelirinin dünya nüfusunun yarısından fazla olduğunu yazıyor. Bir kaç yıl önce bu sayı 85 idi. Giderek zenginlik daha az ellerde toplanıyor. Oxfam’ın verilerine göre 70 milyon zenginin geliri, geri kalan 7 milyar insanın gelirine eşitlenmiş durumda. Zenginlik, daha az ellerde toplandıkça, baskılar daha fazla artıyor. Savaş alanları genişliyor, yıkım ve tahribatlar geriye dönüşümsüz bir şekilde derinleşiyor. Bütün kapitalist ülkeler aşırı bir silahlanmaya gidiyor ve emperyalist ülkeler ve emperyalist tekeller arasındaki pazar alanlarını yeniden bölüşüm dalaşı ve savaşı keskinleşiyor, kızışıyor. Emperyalist ülkeler arasındaki egemenlik savaşı kapıyı hızla çalıyor.

Suriye’de savaş “bitti-bitiyor” derken, bir yenisi başlıyor. “Küdüs çelişmesi” bilinçli olarak derinleştiriliyor. ABD emperyalizmi bölgede yeni ve olası daha büyük bir savaşın ateşini körüklüyor. Egemenliğinin giderek zayıflaması, pazar alanlarının daralması ve buraları Rusya, Çin vb. gibi emperyalist ülkelerin doldurmasını kabullenemiyor ve saldırganlığını artırıyor. Bu da emperyalist savaş tehlikesini artıran etmenlerin başında geliyor. “Kuzey Kore” umacası yaratılarak nükler silah halkların tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallandırılıyor.

Emperyalistler arası bloklaşmalar ve kutuplaşmalar artıyor. Yeni bloklaşma ve kutuplaşmalar ortaya çıkıyor. ABD, sadece Rusya ve Çin ile çatışmıyor. İran, Türkiye1, Hindistan, Endenozya vb. gibi yeni emperyalist güçler ile de egemenlik alanı daraltılıyor. AB emperyalistleri, ABD’den bağımsız hareketetmenin yollarını arıyor. Kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası, bütün hızıyla ilerliyor ve yeni emperyalist güçler, en büyüklerin tahtını sarsmaya devam ediyor. Kapitalist dünyanın egemeni burjuvazi, kendini güvende hissetmiyor. Birbirlerine karşı ölesiye mücadele ederken, işçi sınıfı ve emekçilerin sınıf mücadelesini bastırmada ise birleşiyor, ortak hareket edebiliyorlar.

Bütün kapitalist ülkelerde iç gericileşme hızla gelişiyor. Burjuva demokrasisi ile “ünlenen” Avrupa ülkelerinde iç gericileşmenin ötesinde, bir çok ülkede faşist partiler hükümete gelmiş durumdadır. Burjuvazi, kapitalist sistemin krizini açmak için kitleleri kutuplaştırıcı (dinsel-ulusal) politikaları yürülüğe sokmuş durumda. Özellikle göçmenler üzerinden ırkçılığı ve milliyetçiliği, ayrımcılığı geliştirici bir politika izliyerek, demokratik hak ve özgürlüklerin gaspının politik zeminini hazırlamış oluyorlar. Avusturya, Macaristan, Polonya ve daha bir çok AB ülkesi iç gericileşmenin başını çekerken, Almanya ise hızla bu yönde ilerliyor. Irkçı-faşist partiler giderek kitleselleşiyor. Egemen burjuvazi, anti-komünist söylemi ve baskıları artırırken, ırkçı-faşist partilerin gelişmesine destek oluyor.

Dünyanın en büyük emperyalist ülkelerinde, ABD, Çin, Rusya ve AB’nin önde gelen ülkelerinde ise, çalışanların hakları yok sayılıyor. İşçi sınıfı üzerindeki baskılar artıyor. Çin ve Rusya bu konuda daha saldırgan bir politika izlerken, ABD ise hak gasplarını “her şey büyük ABD için” adı altında yürütüyor.

Kapitalist sistem toplumsal çürümeyi alabildiğine derinleştiriyor. Kapitalist sistemin egemenliği süreci içinde toplumlar hiç bir şekilde “barış” içimnde olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacak ve savaş ve sömürünün ağırlaşmasının derinleşmesine koşut olarak kitleler üzerindeki baskılar daha fazla artarak devam edecektir.

Kapitalizm toplumsal kaos ortamını derinleştiriken, sınıf çelişmelerini keskinleşmesini de beraberinde getiriyor. Burjuvazi, ideolojik, politik ve pratik olarak işçi sınıfının sınıf mücadelesini kriminalize etmeye çalışsada, kapitalizmin karşıtı toplumsal bir sistem olarak sosyalizm, güncelliğini dünden daha acil olarak korumaktadır.

İşçi sınıfı ve emekçilerin önünde tek bir seçenek var: Ya kapitalizmi yıkıp sosyalizmi kuracaklar ya da kapitalist sistemin insanlığı ve doğanın yıkımını acı, yoksulluk ve zulüm altında yok oluşuna tanıklık edeceklerdir. Sınıfın ve insanlığın kurtuluşunun erken ya da geç oluşunu, işçi sınıfının burjuvaziyle olan çelişmesinin diyalektiği etrafındaki mücadelesinin gücü ve ivmesi belirleyecektir.

İşçi snıfı geleceksiz ve çürümüş bir kapitalist sistemi daha fazla üzerinde taşımayacaktır. Burjuvazinin tüm manipülasyonuna rağmen, işçi sınıfının devrimci sınıf bilinci ve sınıf örgütlenmesi gelişmesi kaçınılmazdır. Çünkü, işçi sınıfı ve emekçilerin önünde başka bir seçenek yoktur.

Burjuvaziye karşı, komünist ve devrimci saflarda birleşme, örgütlenme ve tüm haksızlıklara karşı mücadele etmek, geleceksizliği, umutsuzluğu ve belirsizlikleri ortadan kaldıracak yegane devrimci bir yöntemdir.

***

2018 yılı dileğim ve herkesin yeni yılını kutlamam, Hasan Hüseyin Korkmazgil’den bir şiir ile olacaktır.

“toplanın

birleşin

bir olun

acıların şahı gibi gelin üstüme

gelin ve bitsin bu iş,

kayalardan mı gelirsin, bolivyalardan

rio’nun favelalarından mı

ispanyadan mı

vietnamdan mı

zonguldak kömürlerinden mi gelirsin

çukurovalardan mı...

45104

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar