Cumartesi Mayıs 11, 2024

Yeni Bir Yıla Girerken, Kapitalist Sistem

Kapitalizm, insanı, sermayenin değişim ve kullanım aracı haline getirdiğinden bu yana; insan kendi toplumsal sisteminin öznesi olmaktan çıkıp, sisteme egemen olan sınıfın nesnesi haline getirilmiştir. Sermayenin kendi çıkarları için geliştirdiği bu ilişki biçimi ve niteliği, insan ve doğa için yıkımdan başka bir yöntem öngörmemiştir. Kapitalizm bütün vahşiliğini, sermayenin bu ilişkiler niteliğinin içinde üretmektedir. Sermaye ne denli büyüp, çalışanlar (işçiler) ise ne denli sermayenin egemenliği altına girmişse, toplumsal yıkım ve çürümüşlük bir o kadar artmaktadır. İşçilerin karşı koyuşu oranında, toplumda demokratik hak ve özgürlükler yaratılabilmektedir. Bu toplumun insani yanıdır. Bu insani yan, insanın değişim ve kullanım aracı olmaktan çıkıp, kendi toplumsal yapısının hem öznesi hem nesnesi olduğunda, yani sosyalist toplumu kurduğunda gerçekleştirebilecektir.

Kapitalizm, toplumsal bir sistem olarak ortadan kaldırılamadı. Hala hükmünü sürdürüyor. Bu kapitalizmin iyi bir sistem olduğunu ortaya koymuyor. Sistem tüm çürümüşlüğüyle kendini ayakta tutmaya çalışıyor.

İşçilerin ve tüm ezilenlerin isyanı kadar doğanın da isyanı artmış durumdadır. Kapitalist sistemin tahribatını ve yıkımını daha fazla taşıyamaz duruma gelmişlerdir. Doğa ve bozulan ekolojik denge, seller, fırtınalar, büyük kasırgalar ve kuraklıklarla kendi isyanını dile getirken, işçi sınıfı ve demekçiler ise sokaklarda ve iş alanlarında protesto ve direnişlerle ve yer yer büyük çatışmalarla, bu sisteme karşı isyanlarını dile getiriyorlar.

Gazeteler, en zengin 62 kişinin gelirinin dünya nüfusunun yarısından fazla olduğunu yazıyor. Bir kaç yıl önce bu sayı 85 idi. Giderek zenginlik daha az ellerde toplanıyor. Oxfam’ın verilerine göre 70 milyon zenginin geliri, geri kalan 7 milyar insanın gelirine eşitlenmiş durumda. Zenginlik, daha az ellerde toplandıkça, baskılar daha fazla artıyor. Savaş alanları genişliyor, yıkım ve tahribatlar geriye dönüşümsüz bir şekilde derinleşiyor. Bütün kapitalist ülkeler aşırı bir silahlanmaya gidiyor ve emperyalist ülkeler ve emperyalist tekeller arasındaki pazar alanlarını yeniden bölüşüm dalaşı ve savaşı keskinleşiyor, kızışıyor. Emperyalist ülkeler arasındaki egemenlik savaşı kapıyı hızla çalıyor.

Suriye’de savaş “bitti-bitiyor” derken, bir yenisi başlıyor. “Küdüs çelişmesi” bilinçli olarak derinleştiriliyor. ABD emperyalizmi bölgede yeni ve olası daha büyük bir savaşın ateşini körüklüyor. Egemenliğinin giderek zayıflaması, pazar alanlarının daralması ve buraları Rusya, Çin vb. gibi emperyalist ülkelerin doldurmasını kabullenemiyor ve saldırganlığını artırıyor. Bu da emperyalist savaş tehlikesini artıran etmenlerin başında geliyor. “Kuzey Kore” umacası yaratılarak nükler silah halkların tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallandırılıyor.

Emperyalistler arası bloklaşmalar ve kutuplaşmalar artıyor. Yeni bloklaşma ve kutuplaşmalar ortaya çıkıyor. ABD, sadece Rusya ve Çin ile çatışmıyor. İran, Türkiye1, Hindistan, Endenozya vb. gibi yeni emperyalist güçler ile de egemenlik alanı daraltılıyor. AB emperyalistleri, ABD’den bağımsız hareketetmenin yollarını arıyor. Kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası, bütün hızıyla ilerliyor ve yeni emperyalist güçler, en büyüklerin tahtını sarsmaya devam ediyor. Kapitalist dünyanın egemeni burjuvazi, kendini güvende hissetmiyor. Birbirlerine karşı ölesiye mücadele ederken, işçi sınıfı ve emekçilerin sınıf mücadelesini bastırmada ise birleşiyor, ortak hareket edebiliyorlar.

Bütün kapitalist ülkelerde iç gericileşme hızla gelişiyor. Burjuva demokrasisi ile “ünlenen” Avrupa ülkelerinde iç gericileşmenin ötesinde, bir çok ülkede faşist partiler hükümete gelmiş durumdadır. Burjuvazi, kapitalist sistemin krizini açmak için kitleleri kutuplaştırıcı (dinsel-ulusal) politikaları yürülüğe sokmuş durumda. Özellikle göçmenler üzerinden ırkçılığı ve milliyetçiliği, ayrımcılığı geliştirici bir politika izliyerek, demokratik hak ve özgürlüklerin gaspının politik zeminini hazırlamış oluyorlar. Avusturya, Macaristan, Polonya ve daha bir çok AB ülkesi iç gericileşmenin başını çekerken, Almanya ise hızla bu yönde ilerliyor. Irkçı-faşist partiler giderek kitleselleşiyor. Egemen burjuvazi, anti-komünist söylemi ve baskıları artırırken, ırkçı-faşist partilerin gelişmesine destek oluyor.

Dünyanın en büyük emperyalist ülkelerinde, ABD, Çin, Rusya ve AB’nin önde gelen ülkelerinde ise, çalışanların hakları yok sayılıyor. İşçi sınıfı üzerindeki baskılar artıyor. Çin ve Rusya bu konuda daha saldırgan bir politika izlerken, ABD ise hak gasplarını “her şey büyük ABD için” adı altında yürütüyor.

Kapitalist sistem toplumsal çürümeyi alabildiğine derinleştiriyor. Kapitalist sistemin egemenliği süreci içinde toplumlar hiç bir şekilde “barış” içimnde olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacak ve savaş ve sömürünün ağırlaşmasının derinleşmesine koşut olarak kitleler üzerindeki baskılar daha fazla artarak devam edecektir.

Kapitalizm toplumsal kaos ortamını derinleştiriken, sınıf çelişmelerini keskinleşmesini de beraberinde getiriyor. Burjuvazi, ideolojik, politik ve pratik olarak işçi sınıfının sınıf mücadelesini kriminalize etmeye çalışsada, kapitalizmin karşıtı toplumsal bir sistem olarak sosyalizm, güncelliğini dünden daha acil olarak korumaktadır.

İşçi sınıfı ve emekçilerin önünde tek bir seçenek var: Ya kapitalizmi yıkıp sosyalizmi kuracaklar ya da kapitalist sistemin insanlığı ve doğanın yıkımını acı, yoksulluk ve zulüm altında yok oluşuna tanıklık edeceklerdir. Sınıfın ve insanlığın kurtuluşunun erken ya da geç oluşunu, işçi sınıfının burjuvaziyle olan çelişmesinin diyalektiği etrafındaki mücadelesinin gücü ve ivmesi belirleyecektir.

İşçi snıfı geleceksiz ve çürümüş bir kapitalist sistemi daha fazla üzerinde taşımayacaktır. Burjuvazinin tüm manipülasyonuna rağmen, işçi sınıfının devrimci sınıf bilinci ve sınıf örgütlenmesi gelişmesi kaçınılmazdır. Çünkü, işçi sınıfı ve emekçilerin önünde başka bir seçenek yoktur.

Burjuvaziye karşı, komünist ve devrimci saflarda birleşme, örgütlenme ve tüm haksızlıklara karşı mücadele etmek, geleceksizliği, umutsuzluğu ve belirsizlikleri ortadan kaldıracak yegane devrimci bir yöntemdir.

***

2018 yılı dileğim ve herkesin yeni yılını kutlamam, Hasan Hüseyin Korkmazgil’den bir şiir ile olacaktır.

“toplanın

birleşin

bir olun

acıların şahı gibi gelin üstüme

gelin ve bitsin bu iş,

kayalardan mı gelirsin, bolivyalardan

rio’nun favelalarından mı

ispanyadan mı

vietnamdan mı

zonguldak kömürlerinden mi gelirsin

çukurovalardan mı...

45110

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

Sayfalar