Salı Mayıs 14, 2024

Soykırımın 100. Yılında Bir Özür Borcumuz! Fusun Erdoğan

 

Ermeni meselesinde tutarlı bir tavır ortaya koyamamak, Türkiye devrimci hareketinin önemli zaaflarından biri olagelmiştir.

Bu zaaf devrimci ve sosyalistlerin değişik zamanlarda Ermeni halkına yapılan soykırım ya da tarihsel adaletsizlikler, haksızlıklar karşısında da, doğru tutum almasını önlemiştir.

Soykırımın 100. yıldönümü yaklaşırken, geçmişle yüzleşme ve hesaplaşmanın tartışıldığı bu süreçte, Türkiye ilerici, devrimci, sosyalist hareketinin bu zaafıyla yüzleşmesi önemli bir görev olarak varlığını sürdürüyor.

Dolayısıyla her bir politik partinin, örgütün, kurum ve kişinin şapkasını önüne koyarak düşünmesi, tarihle yüzleşmesi ve hesaplaşması gerekiyor.

Geçtiğimiz sonbaharda 12 Eylül protestolarına Ankara’da katılmıştım.

Devrimci ‘78’lilerin organize ettiği 12 Eylül müzesinin açılışında idam edilenlerin özel eşyalarının sergilendiği, onlara dair fotoğrafların yer aldığı müzeyi gezerken, Ankaralı bir arkadaşa 12 Eylül döneminde idam edilen Levon Ekmekçiyan’ın neden görmezden gelindiğini sordum.

Ekmekçiyan’ın Mamak Hapishanesi’nde tutuklu bulunduğu süreçte, direnmediği gerekçesiyle böyle bir tutum takınıldığını söylemesi üzerine itiraz edip, tarihi kendi istediğimiz gibi yazamayacağımızı belirtip, eleştirilerimi bir biri ardına sıraladım.

Hepimiz biliyoruz ki, 12 Eylül döneminde binlerce ilerici, demokrat, devrimci işkenceden geçirilerek hergünü işkence olan hapishanelere tıkıldı.

Devlet, hapishanelerde kendi eliyle hazırladığı dilekçeleri, dosyalardan alıntıladığı ifadeleri koğuşların mazgalından içeriye atarak, tutsakları birbirine düşürmeye, çözerek çürütmeye çalıştı.

İtiraf ve nedameti dayattı tutsaklara…

Devletin zulmü karşısında direnerek canını feda edenler de oldu, çözülenler de…

Elbette her çeşit zulüm karşısında direnmek, boyun eğmemek her devrimcinin sahip olması gereken bir özellik olmalı.

Ancak, direnemeyenleri de bir kenara atmak, düşene bir tekme daha atmak da, asla savunulamaz!

Kaldı ki, Levon Ekmekçiyan’ın itirafçılığı kabul ettiğine dair kimsenin elinde somut bir kanıt da yoktur, bilgi de!..

Doğru ve gerçek kanıtlara sahip olmadan birileri hakkında üstelik de devletin kara propagandasına dayanarak karar vermek, ona göre muamele etmek ise, bir başka haksızlığa, yanlışa, adaletsizliğe götürür insanı.

Ne yazık ki, Levon Ekmekçiyan’la ilgili Türkiye devrimci hareketi elinde gerçek bir belge, bilgi olmaksızın (bu tutuma ortak olmayanlar elbette bu eleştirilerin de muhatabı değiller) böyle bir tutum sergiledi.

Böyle bir tutum takınmayı kendine bir hak olarak gördü, görebildi!

Bu tutumunu da bir şekilde sürdürmekde bir sakınca görmedi!

Yazık!

Hem de çok yazık!

Bu yazıyı yazmadan önce, 29 Ocak’ta Ekmekçiyan’ın idam edilişinin 32. yıldönümü vesilesiyle internette hayli dolaştım.

Levon Ekmekçiyan’la ilgili bilgilere ulaşmaya çalıştım.

Devrimci ‘78’liler Federasyonu’nun ve başka grupların 12 Eylül’de idam edilen devrimcilerle ilgili yayınlanan yazılarına vb. baktım.

Levon Ekmekçiyan’ın 12 Eylül sonrasında idam edilen devrimcilerle birlikte anılmamasına ilişkin bir açıklama vb. aradım.

Ekmekçiyan’ın devlete teslim olduğuna dair bir kanıtlarının olup olmadığını araştırdım.

Ve bu davranışlarına kanıt olabilecek hiç bir veriye, belgeye rastlamadım.

Ama Ekmekçiyan’ın Mamak hapishanesinde aylarca özel işkencelere tabi tutulduğuna, tek başına tutulduğu hücrede idam edilinceye kadar her gününün işkenceyle geçtiğine, üzerinde özel işkence yöntemlerinin denendiğine dair bilgilere ulaştım.

Bir de, o süreçte devletin Ermenilere karşı yürüttüğü kara propagandanın bir parçası olarak, gazetelerde Ekmekçiyan’ın itiraflarda bulunduğuna dair haberler gördüm.

Devlet kaynaklı bu yalanlara itibar etmek, varoluşumuzu inkarla işdeğer bir durum değilse nedir ki!

Kendimizle ilgili itibar etmediğimiz devlet kaynaklı kara propagandaya Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan’la ilgili olduğunda değer vermemizin ise koca bir çifte standart olduğunu kim inkar edebilir ki?!

Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan’ın ismini 12 Eylül döneminde idam edilen devrimciler listesine koymayan ve idamlarla ilgili değişik çalışmalarda ya da anlatımlarda, anmalarda onun adını bilinçli ya da bilinçsizce görmezden gelen kişi ve kurumları, bu adaletsiz, hoyrat, duyarsız yaklaşımlarını mahkum etmeye, soykırımın 100. yıldönümünde Levon Ekmekçiyan’ın anısından, ailesinden, yoldaşlarından ve Ermeni halkımızdan özür dilemeye çağırıyorum. (FE/HK)

Füsun Erdoğan, Rotterdam, 8 Şubat 2015

 

64185

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Sayfalar