Pazar Nisan 28, 2024

Sıra İzmir belediyesine de gelecek! Çetin Çetin

15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek tüm muhalif kesimlere açıkça savaş açan RTE ve AKP hükümeti denetimi altına aldıkları yargı vasıtasıyla tüm muhalif kesimlere karşı gözaltı ve tutuklama saldırısı başlattı. Öyle ki 6 milyon oy alarak parlamentoda 3. parti konumundaki HDP’nin eşbaşkanlarının içinde bulunduğu 11 milletvekili tutuklanarak çeşitli hapishanelere konuldu. Öyle bir kin, öyle bir düşmanlık güdülüyor ki eşbaşkanlar ve milletvekilleri aile ve yakınlarından çok uzak yerlerdeki hapishanelere konularak aile ve çevrelerine de zulüm ediliyor.

HDP’li vekiller AKP’nin başı RTE’nin talimatıyla gözaltına alınıp tutuklanmışlardır. RTE’nin talimatıyla HDP’nin eşbaşkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer HDP milletvekillerinin tutuklanmasına yol açan süreç on yıllardır sistemleşmiş olan Kürde yönelik yok sayma, baskı, saldırı ve katliam politikalarının yani devlet terörünün yeni bir halkasıdır.

Gözaltı ve tutuklamaların, işten çıkarmaların, KHK’lerle mal varlıklarına el konulmaların giderek arttığı bir süreçten geçiyoruz. Bu uygulamalardan sonraki kısa bir süreçte de gözaltında kaybedilmelerin yaşanması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. OHAL’le 30 günlere varan gözaltıların, işkencelerin, çeşitli baskıların yaşandığı bu süreçte RTE’nin talimatıyla idam cezası gündeme getirilmeye çalışılmaktadır.

Tutuklanarak çeşitli hapishanelere konulan HDP eşbaşkanları ve vekiller ‘’silahlı terör örgütü üyesi’’ olarak değerlendiriliyor ve tek kişilik hücrelerde izolasyona tabi tutuluyorlar. Burada parantez açarak şunu belirtmekte yarar var. HDP eşbaşkanlarından S.Demirtaş kriminal tutukluların ve radikal dinci örgüt elemanlarının bulunduğu blokta tek kişilik hücrede tutulmaktadır. Bu bilinçli bir politikanın ürünüdür. S.Demirtaş’ın yaşamı tehdit altındadır…

‘’Silahlı terör örgütü’’ denilince T.C.’nin kimi kastettiğini artık herkes öğrendi/biliyor. Ama burada bir ayrım yapmak gerekiyor. Terörü uygulayan kim? Teröre karşı mücadele veren kim?

T.Kürdistan’daki çatışmalarda Sur’u, Gever’i, Şırnak’ı tank atışlarıyla, helikopterlerden bombalamalarla yerle bir eden, taş taş üstünde bırakmayanın PKK olmadığını dünya, alem biliyor. Bilmeyenlere, kabul etmek istemeyenlere PKK’nin helikopteri olmadığını söylemek yeterli olsa gerek. Devam edelim; çatışmalarda ölen gerillaları panzerlerin arkasına bağlayarak sürükleyenler panzerleri olmadığına göre PKK’liler olamaz herhalde. Esir aldıkları gerilla kadınları katledip çırılçıplak soyarak sokağa atıp teşhir edenler (Ekin Wan örneği) olsa olsa T.C. askeri güçleridir. Roboski’de ekmek parası için sınırı geçen 34 Kürt gencini bombalayan-parçalayan uçakların kuyruğunda Türk bayrağından başka bayrak mı vardı?

Terörden, terörist eylemlerden bahsedenler, halkımızı bu şekilde kandırmaya çalışanlar şöyle başlarını ellerinin arasına alıp düşünseler ve politikayı ve propagandayı sonra yapsalar nasıl olur?

Yukarıdaki örnekler yetmiyorsa AİHM’den örnekler verilebilinir. AİHM’de yargılanıp mahkum edilen dosyalara baktığımızda T.C.’nin askeri güçlerinin suçları ortaya saçılıyor. AİHM’de Kürt köylülerine insan dışkısı yedirmekten T.C.’nin askeri komutanları mahkum oldu. Yine T.C.’nin silahlı güçleri Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol… ve daha birçok çocuğun oyun oynarken veya okul dönüşü evine giderken kurşunlanarak öldürülmesinden AİHM’de mahkum oldular. Son bir örnek vererek noktayı koyalım: Türk hakim sınıflarının ‘’silahlı terör örgütü üyesi’’ olmakla suçladığı ve Belçika’da yargılanmasını istediği Kongra-Gel üyelerinin devam eden mahkemeleri 4 Kasım 2016 tarihinde sonuçlandı.

Mahkemenin verdiği karar aynen şöyle: ‘’Türkiye’deki durum silahlı mücadele kapsamındadır. Terörizm değildir’’, ‘’Belçika terör yasaları kapsamında yargılama yapılamaz’’ dedi.

Tekrar yazımızın başına dönersek AKP hükümeti seçimlerde kaybettiği belediyeleri KHK çıkararak, buralara kayyum atayarak ele geçirmeye çalışıyor. Amed, Wan, Batman, Siirt, Dersim başta olmak üzere 30 un üzerinde Kürt belediyesi işgal edildi. Belediye başkanları, meclis üyeleri tutuklanarak hapishanelere konuldular. Bu belediyeleri sandıkta seçimler yoluyla kazanamayan, bir dönem ‘’her şey sandık’’ diyen AKP hükümeti bu belediyelere kayyum atayarak el koydu.

Öncelikle Amed belediye eşbaşkanları Gültan Kışanak, Fırat Anlı görevden alınarak tutuklanıp hapishaneye gönderildi. Bu durumu kabullenmeyip protesto gösterilerine, basın açıklamalarına yeltenenlere de saldırıldı. Tomadan kurtulanlar polisin copuyla tanıştı, dövüldüler, tutuklanıp hapse atıldılar. Tam bir devlet terörü estiriliyor Kürdün başında…

RTE ve AKP hükümetinin tüm bu saldırıların geniş halk kitleleri tarafından öğrenilmesini engellemek için görsel ve yazılı basına yönelik saldırıları devam ediyor. Çok sayıda muhalif tv kanalı, gazete ve derginin kapatılması, yasaklanmasından sonra en son Cumhuriyet gazetesine de bir sabah operasyonu gerçekleştirilerek 9 yazar ve yöneticisi gözaltına alınarak tutuklandı. Cumhuriyet gazetesine yönelik baskınla yandaş olmayan, RTE’nin yaptıklarını az da olsa eleştiren basına ‘’yaşam şansı vermeyiz’’ deniliyor açıkça.

Tüm bu yaşananlara karşı hakim sınıfların muhalefetteki diğer kliği bu yaşananlardan rahatsızlık duymamışçasına RTE ve AKP hükümetine mahcupça desteğini sürdürüyor. Saraya soytarıları yakıştıranlar soluğu sarayda aldılar. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki Yeni Kapı mitingine katılarak RTE’ye ve AKP’ye desteğini ifade eden CHP’nin başkanı Kılıçdaroğlu arada bir hükümetin faşizan uygulamalarına karşı sesini yükseltiyor! Son günlerde MYK’yı toplayarak bildiri yayınlaması gibi. İnsanın sorması geliyor. T.Kürdistan’ında sandıkla, seçimle iş başına gelen bu kadar belediye başkanı KHK’larla görevden alınıp, tutuklanıp hapse gönderilirken neden sesiniz çıkmaz? Bu insanlar-başkanlar Kürt olduğu için mi? Bir şeyler yapmak neden aklınıza gelmez? Yoksa İzmir belediyesine kayyum atanmasına mı nefesinizi saklıyorsunuz? İzmir belediyesine kayyum atanınca mı sokağa çıkacaksınız? Sokağa çıkmak için yanınızda insan bulabilirseniz…

AKP hükümeti yükselen halk muhalefeti, Kürt ulusal direnişi ve gerilla savaşı karşısında sıkışmış durumdadır. Darbe girişimini kendi lehine çevirerek toplumsal direniş güçlerine karşı saldırıya geçmiş bulunuyor. OHAL ilan etmiş, çıkardıkları KHK’larla ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar. Ülkemizde şu an yaşanan açık faşist dikta rejimidir-yönetimidir.

Faşist diktatörlüğe ve onun bugün ülkemizdeki uygulayıcısı RTE’nin başında bulunduğu AKP’ye karşı devrimciler, ilericiler açısından her alanda mücadeleyi büyütmekten başka bir seçenek ve yol kalmamıştır.

Devrimciler, ilericiler, Kürtler, Aleviler… birleşerek bu topyekûn saldırıya karşı direnişi örgütlemelidirler.

44519

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar