Cuma Mayıs 17, 2024

Savaş içindeyiz! (Nubar Ozanyan)

Özgürlüğün kelime olmaktan çıkıp yaşanılır değer ve ilkeler olması her emek ve onur sahibi insanın isteği ve amacıdır. Toprağında, atölyesinde emek dolu çalışmak, ekmeğini dostça, sofrasındaki lokmasını yoldaşça paylaşmak isteyen her insanın karşısına paranın tanrıları dikilir.

Akşam evinin önünde anadilinde korkusuzca şarkı söylemek, komşusuna kendi dilinde “Parev-Merhaba” demek ne de zor hale geldi… Milyonlarcası katledildikten sonra geriye kalan binlerce Ermeni yaşadıkları topraklarda “yabancı”, “dışarıdan gelmiş”, “göçebe” olarak görülmeye başlandı. Efendiler ve hizmetkarları her sinirlenip öfkelendiğinde en çirkin kelimeler, en galiz sözlerle aşağılanan insanlar durumuna getirilmeye çalışıldılar ve çalışıyorlar. Daha dün R.T.Erdoğan “gavur”lardan bahsetti hem de gururla ve hiç yüzü kızarmadan! Normal bir aklın, kendisine insanım diyen herkesin lanetleyip kınayacağı bu sözler, ne yazık ki coğrafyamızda ırkçılık olarak, ayrımcılık ve şovenizm olarak görülmüyor. Aksine alkışlanabiliyor!

Ermeni halkı, şiddet ve nefretin içinde yaşıyor ve direniyor. Dilini konuşarak, kimlik ve inancını yaşatarak, kendilerine ait olan tarihsel ve kültürel mirası, özgürlük ideallerini korumaya çalışarak direniyor. Varlıklarını sürdürmekten, çalışmaktan başka bir şey düşünemiyorlar.

Eski dünya ölürken alacakaranlıkta canavarlar kötülük üretiyor. Sürekli ve sistematik bir şekilde dinler, diller, ulusal kimliklere, farklı cinsel eğilimlere karşı önyargıya, yalan ve iftiraya dayalı nefret söylemleri, ırkçı saldırganlık örgütlenmektedir. Nefret ve ırkçı dil, halkları, inanç ve cinsleri ötekileştirir ayrıştırır, birbirine düşmanlaştırır ve saldırganlaştırır. Bir asırdan fazla bir zamandır yapılan ve yapılmakta olan tam da budur.

Nefret ve ayrımcı söylem, basit bir dil sürçmesi değildir. Biriken, artan, çoğalan her nefret söyleminin temelinde ırkçılığın adı yazılıdır. Egemen olmayan, efendiden yana durmayan halkların, inanç ve dillerin tedirginlik ve korku içinde yaşaması artık kabullenilmemelidir. Silik, ezik, görünmez halde yaşam kabul edilmemelidir. Ama karanlık fikirli insanlar, aydınlık dolu insanların sessizlik içinde görünmez şekilde yaşamalarını istiyor.

Onlar kendileri dışında herkesi iftiralar, yalanlarla yalnızlaştırıp düşmanlaştırmaya çalışılırlar; sonra da imha ve yok etmek için en uygun zaman ve anı beklerler. Hazırlıklar imha ve yok etmek, diz çökertmek için yapılır. Önce Ermeni-Rum-Süryani-Asuri halklara bunlar yapıldı. Şimdi de Kürtlere-Alevilere-özgürlük savaşçılarına-kadın ve LGBTİ+’lara yapılmak isteniyor. Faşizmin tarihi ve hikayesi hep aynıdır. Halklar, inançlar, diller, cinsler ve tarihler değişir ancak faşizmin temeli, felsefesi ve yıkıcılığı hep aynı kalır.

Basılı ve görsel medyada sürekli ve sistemli bir şekilde nefret ve ayrımcı söylemlerle kendilerinden olmayan herkese karşı düşmanlık yaratmak paranın efendilerinin vazgeçilmez işidir. Onların dili zehirlidir. Onların dilinden övgü yerine nefret çıkar. Onların zihniyeti, adaleti ve dili düşmanlık ve nefret üzerine kuruludur. Bu zihniyet ve ırkçı dil, ırmakları kurutur. Suları kirletir. Toprağı çölleştirir. Özel mülkiyet üzerine kurulu düzen, parayı kanla yıkar. Bencillikleri büyütür, düşmanlıkları çoğaltır. Bu zihniyet linç, ölüm, katliam ve sürgün getirir.

Yahudilere-Ermenilere-Rumlara-Kürtlere ilişkin yaralayıcı, öldürücü nefret söylemleri faşist ideolojiden beslenmektedir. Halklar hep İttihatçı-Kemalist iktidarlar tarafından tehdit olarak algılanıp düşman görülmüş ve bu zihniyetle Türk halkının da fikir ve duygu dünyası zehirlenmiştir.

“Millet-i hayın”, “şüpheli halk”, “Ermeni dölü”, “Rum dölü” gibi galiz ifadelerle her gün, her saat düşmanlık yaratılmıştır. Öyle ki, hava ve su yerine öfke solunuyor ve kin içiliyor. Her gün, her saat bedeni aç, beyni fakir insanlar yetiştiriyorlar. Halklara karşı kin ve nefretle zehirlenmiş, şuurunu kaybetmiş, gözü dönmüş kalabalıklar yaratıyorlar. Yüreğiyle değil duyduklarıyla yürüyen öfkeli ve kör insanlar yürütüyorlar.

Keza Kürtlere yönelik “iyi Kürt”, “kötü Kürt” söylemleri, Kürt ulusal özgürlük hareketinin önderi A. Öcalan’a yönelik “Ermeni” olduğu yönlü söylemler, nefret ve düşmanlığın büyütülmesinden başka bir amaç taşımamaktadır.

Kadın ve LGBTİ+lara yönelik ayrımcı ve nefret söylemleriyle yaratılmak istenen algı da düşmanlık ve saldırganlıktır. AKP-MHP faşist iktidarı, öncelleri olan İttihatçı-Kemalistlerin izledikleri yolu yürümeye devam ederek şiddet ve nefretle, her tarafının karanlığa ve bağnazlığa çevrildiği bir ülke yaratmak istiyor.

Türkiye halkı, ırkçılığa ve şovenizme karşı mücadele etmedikçe, kendisine dayatılan bu ayrımcı zehre karşı koymadıkça geleceğini kuramaz. Sorun devrime havale edilemeyecek kadar önemli ve yakıcıdır. “Faşizmi Yıkalım Özgürlüğü Kazanalım” hamlesi aynı zamanda iktidarın bu faşist söylemine karşı bir duruşta içeriyor. Faşizme karşı mücadele etmek isteyen her kesim ve çevreye kendi bünyesinde yer veriyor.

Hükmedenler konuştuktan sonra mutlaka hükmettikleri konuşacaktır. İşte o zaman zulmün sürmesine kimse cüret edemez. (13.04.2021)

5021

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Sayfalar