Salı Mayıs 21, 2024

Savaş içindeyiz! (Nubar Ozanyan)

Özgürlüğün kelime olmaktan çıkıp yaşanılır değer ve ilkeler olması her emek ve onur sahibi insanın isteği ve amacıdır. Toprağında, atölyesinde emek dolu çalışmak, ekmeğini dostça, sofrasındaki lokmasını yoldaşça paylaşmak isteyen her insanın karşısına paranın tanrıları dikilir.

Akşam evinin önünde anadilinde korkusuzca şarkı söylemek, komşusuna kendi dilinde “Parev-Merhaba” demek ne de zor hale geldi… Milyonlarcası katledildikten sonra geriye kalan binlerce Ermeni yaşadıkları topraklarda “yabancı”, “dışarıdan gelmiş”, “göçebe” olarak görülmeye başlandı. Efendiler ve hizmetkarları her sinirlenip öfkelendiğinde en çirkin kelimeler, en galiz sözlerle aşağılanan insanlar durumuna getirilmeye çalışıldılar ve çalışıyorlar. Daha dün R.T.Erdoğan “gavur”lardan bahsetti hem de gururla ve hiç yüzü kızarmadan! Normal bir aklın, kendisine insanım diyen herkesin lanetleyip kınayacağı bu sözler, ne yazık ki coğrafyamızda ırkçılık olarak, ayrımcılık ve şovenizm olarak görülmüyor. Aksine alkışlanabiliyor!

Ermeni halkı, şiddet ve nefretin içinde yaşıyor ve direniyor. Dilini konuşarak, kimlik ve inancını yaşatarak, kendilerine ait olan tarihsel ve kültürel mirası, özgürlük ideallerini korumaya çalışarak direniyor. Varlıklarını sürdürmekten, çalışmaktan başka bir şey düşünemiyorlar.

Eski dünya ölürken alacakaranlıkta canavarlar kötülük üretiyor. Sürekli ve sistematik bir şekilde dinler, diller, ulusal kimliklere, farklı cinsel eğilimlere karşı önyargıya, yalan ve iftiraya dayalı nefret söylemleri, ırkçı saldırganlık örgütlenmektedir. Nefret ve ırkçı dil, halkları, inanç ve cinsleri ötekileştirir ayrıştırır, birbirine düşmanlaştırır ve saldırganlaştırır. Bir asırdan fazla bir zamandır yapılan ve yapılmakta olan tam da budur.

Nefret ve ayrımcı söylem, basit bir dil sürçmesi değildir. Biriken, artan, çoğalan her nefret söyleminin temelinde ırkçılığın adı yazılıdır. Egemen olmayan, efendiden yana durmayan halkların, inanç ve dillerin tedirginlik ve korku içinde yaşaması artık kabullenilmemelidir. Silik, ezik, görünmez halde yaşam kabul edilmemelidir. Ama karanlık fikirli insanlar, aydınlık dolu insanların sessizlik içinde görünmez şekilde yaşamalarını istiyor.

Onlar kendileri dışında herkesi iftiralar, yalanlarla yalnızlaştırıp düşmanlaştırmaya çalışılırlar; sonra da imha ve yok etmek için en uygun zaman ve anı beklerler. Hazırlıklar imha ve yok etmek, diz çökertmek için yapılır. Önce Ermeni-Rum-Süryani-Asuri halklara bunlar yapıldı. Şimdi de Kürtlere-Alevilere-özgürlük savaşçılarına-kadın ve LGBTİ+’lara yapılmak isteniyor. Faşizmin tarihi ve hikayesi hep aynıdır. Halklar, inançlar, diller, cinsler ve tarihler değişir ancak faşizmin temeli, felsefesi ve yıkıcılığı hep aynı kalır.

Basılı ve görsel medyada sürekli ve sistemli bir şekilde nefret ve ayrımcı söylemlerle kendilerinden olmayan herkese karşı düşmanlık yaratmak paranın efendilerinin vazgeçilmez işidir. Onların dili zehirlidir. Onların dilinden övgü yerine nefret çıkar. Onların zihniyeti, adaleti ve dili düşmanlık ve nefret üzerine kuruludur. Bu zihniyet ve ırkçı dil, ırmakları kurutur. Suları kirletir. Toprağı çölleştirir. Özel mülkiyet üzerine kurulu düzen, parayı kanla yıkar. Bencillikleri büyütür, düşmanlıkları çoğaltır. Bu zihniyet linç, ölüm, katliam ve sürgün getirir.

Yahudilere-Ermenilere-Rumlara-Kürtlere ilişkin yaralayıcı, öldürücü nefret söylemleri faşist ideolojiden beslenmektedir. Halklar hep İttihatçı-Kemalist iktidarlar tarafından tehdit olarak algılanıp düşman görülmüş ve bu zihniyetle Türk halkının da fikir ve duygu dünyası zehirlenmiştir.

“Millet-i hayın”, “şüpheli halk”, “Ermeni dölü”, “Rum dölü” gibi galiz ifadelerle her gün, her saat düşmanlık yaratılmıştır. Öyle ki, hava ve su yerine öfke solunuyor ve kin içiliyor. Her gün, her saat bedeni aç, beyni fakir insanlar yetiştiriyorlar. Halklara karşı kin ve nefretle zehirlenmiş, şuurunu kaybetmiş, gözü dönmüş kalabalıklar yaratıyorlar. Yüreğiyle değil duyduklarıyla yürüyen öfkeli ve kör insanlar yürütüyorlar.

Keza Kürtlere yönelik “iyi Kürt”, “kötü Kürt” söylemleri, Kürt ulusal özgürlük hareketinin önderi A. Öcalan’a yönelik “Ermeni” olduğu yönlü söylemler, nefret ve düşmanlığın büyütülmesinden başka bir amaç taşımamaktadır.

Kadın ve LGBTİ+lara yönelik ayrımcı ve nefret söylemleriyle yaratılmak istenen algı da düşmanlık ve saldırganlıktır. AKP-MHP faşist iktidarı, öncelleri olan İttihatçı-Kemalistlerin izledikleri yolu yürümeye devam ederek şiddet ve nefretle, her tarafının karanlığa ve bağnazlığa çevrildiği bir ülke yaratmak istiyor.

Türkiye halkı, ırkçılığa ve şovenizme karşı mücadele etmedikçe, kendisine dayatılan bu ayrımcı zehre karşı koymadıkça geleceğini kuramaz. Sorun devrime havale edilemeyecek kadar önemli ve yakıcıdır. “Faşizmi Yıkalım Özgürlüğü Kazanalım” hamlesi aynı zamanda iktidarın bu faşist söylemine karşı bir duruşta içeriyor. Faşizme karşı mücadele etmek isteyen her kesim ve çevreye kendi bünyesinde yer veriyor.

Hükmedenler konuştuktan sonra mutlaka hükmettikleri konuşacaktır. İşte o zaman zulmün sürmesine kimse cüret edemez. (13.04.2021)

5037

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Sayfalar