Perşembe Mayıs 23, 2024

Ortadoğu Emperyalizm ve İD

Sahip olduğu zengin enerji kaynakları nedeniyle üzerinde kan ve gözyaşının eksilmediği ve çeşitli emperyalist savaş oyunlarının oynandığı bir sahaya dönüşen Ortadoğu; Irak ve Suriye’de devam eden iç savaş düzleminde, bizzat emperyalizm ve bazı bölge devletlerinin desteğiyle, her türlü silah ve maddi yardım sunularak, adeta  “yıldızı parlayan” bir savaş makinesine dönüştürülen IŞİD yeni saldırıların gerekçesi yapıldı. Dünya kamuoyu “IŞİD terörü”nden bahseder oldu. Bizzat emperyalizmin yarattığı bir “vakıa” olan IŞİD'in, ABD ve diğer emperyalist devletler tarafından “öncelikli tehdit” ve “terör” unsuru olarak propaganda edilmesi, ABD ve diğer emperyalistlerin bilinen o iğrenç ve ikiyüzlü politikalarının bir tekrarından ibarettir.

Geçmişte bazı medya organlarında IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi’nin bir yıl boyunca MOSSAD tarafından yoğun bir askeri eğitim, dini kurslar ve konuşma becerisi kursları aldığı ve Bağdadi’nin Washington’daki bir görüşmede eski senatör John Mc. Cain ile aynı fotoğraf da yer aldığı yönlü haberler yayınlandı. Hemen ardından kaçarak Rusya’ya sığınan eski CİA çalışanı Edward Snowden'in, IŞİD’in arkasında ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratının olduğunu yönündeki açıklamaları ortaya saçıldı.

Bu gelişmelerin yanında 2011 yılından beridir, başta Katar olmak üzere S. Arabistan vb. körfez ülkelerinin Suriye muhalefeti olarak adlandırılan gerici silahlı örgütlere ve IŞİD’e mali kaynak sağlamaları, Türkiye’nin bu İslam maskesi adı altındaki gerici cellatların geçiş ve lojistik üssü olması, (ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone’nin ABD Dışişleri Bakanı J. Kerry'nin Ankara ziyareti öncesinde Türkiye’nin El Nusra vb. grupları desteklediğini açık açık ifade etmesi) tüm bunlar; IŞİD’in başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerin ve onların taşeronluğunu yapan bölge gericiliği eliyle beslendiğinin göstergeleridir.

Korku, dehşet ve kaos çıkararak savaşlar yaymak esasta emperyalizme özgü ve onun doğasında var olan bir olgudur. Tarihsel olarak, dünya üzerindeki zengin enerji kaynakların sahibi olmak ve emekçi halklar üzerinde sömürü ve egemenlik kurmanın etkili bir aracı olarak haksız savaşlar çıkarmak, emperyalizmin temel varlık koşulu olagelmiştir.     

Daha dün Irak’ı işgal ederek bir milyon insanın ölümüne neden olan ABD’nin bugün, kendi yarattığı IŞİD tehdidi karşısında Ortadoğu halkının “kurtarıcısı” rolünde Suudi Arabistan, Irak, Türkiye vb. Sünni ağırlıklı bölge devletlerini turlayarak ve diğer bazı emperyalist devletlerle görüşerek, IŞİD’e karşı ortak bir koalisyon oluşturma çabaları, birbirine karşı savaştırılarak kırdırılan Ortadoğu halkının kurtuluşu yerine, emperyalist sermayenin çıkar ve sürekliliğinin zorunlu bir gereği olarak tekrar halkları birbirine karşı kışkırtma ve kırdırtma politikaları üzerinden, bölgenin “yeni”den dizayn edilmesi projesinden başka bir şey olmadığı göstermektedir.

Irak’ta iş başına getirilen Şii lider N. El Maliki’nin emperyalizmden bağımsız olmayan politikalarının iflasına paralel, Türkiye’nin Kürdistan petrolünün pazarlanması üzerinden Kürt yönetimiyle içli-dışlı olması ve Kürt yönetiminin de bu eksende hareket ederek, Irak’ın “toprak bütünlüğü”nden uzaklaşarak ve giderek Türkiye’ye yakınlaşması, Suriye’de B. Esat’ı devirmek için oluşturulan gericiler ordusunun umulan başarıyı elde edememesi gibi gelişmeler, ABD’nin bölge de yeniden bir rektifiye ihtiyacının gerekçeleri olarak öne çıkmaktadır.

Yine Aynı Gerekçe: Petrol!

Tüm bu görünen gerekçelerin temelinde yatan esas neden; bölgedeki enerji kaynakları üzerindeki kontrolü sağlama almaya endeksli ve önceden planlanan, Irak ve Suriye petrolünün İsrail, AB ve dünya piyasasına aktarımı için yeni güzergahlar oluşturma projesi yatmaktadır. Ki, Kürdistan Stratejik Araştırma Merkezi’nin sunduğu; Irak Milli Petrol Şirketi’nin (SOMO) Texas’ta yaptığı son toplantı da Türkiye üzerinden geçirilmesi planlanan dört yeni boru hattının askıya alınarak bunun yerine, yeni fizibilite raporları hazırlanan beş yeni boru hattının üçünün Suriye’den geçmesi, (Kerkük-Hayfa hatı projesi kapsamında) planlanıyor. Yine “Petrol Sina Yarımadası’nda Birleşiyor” başlıklı makalede sunulan veriler incelendiğinde benzer sonuçlara ulaşılıyor. (Yıldız Çelik, “Petrol Sina Yarımadası’nda birleşiyor…”, 9 Eylül 2014, Sendika.org)

ABD'nin esasen kendisinin petrole ihtiyacı olmadığı biliniyor. Ama emperyalistler arası rekabette enerji kaynaklarının denetimi son derece önemli. Bu nedenle Ortadoğu'da yaşanan gelişmelerin ana eksenini ABD’nin 2003 Irak işgali ile devreye soktuğu bütünlüklü stratejik çıkarlar kapsamındaki projelerine engel teşkil eden ve aksayan yönleri üzerinden, IŞİD'in bahane edilerek, bölgeye yeniden bir ayar çekme girişimi olduğu görülmektedir.

Dolayısıyla, beslenerek büyütülen IŞİD eliyle halklar üzerinde yaratılan korku, vahşet ve katliamların yine, ABD ve bölge gericiliği elleri ile “elemine” edilerek “büyük kurtarıcı” rolünün, bölge devletleri ve Ortadoğu halkları nezdinde bir devamını içeren niteliğinin yanı sıra; asıl neden yukarıda işaret ettiğimiz üzere emperyalistler arası rekabet ve kuşkusuz ki bu “emeğin karşılığı” olarak enerjiden ve silah yatırımlarından daha fazla pay alabilmek için enerji nakil yollarının yeniden dizaynı, ABD’nin stratejik yöneliminin esasını oluşturmaktadır.

Katiller Sürüsünü Tanıyoruz!

Ortadoğu ve Türkiye’nin emekçi halkları, emperyalizmin öncülüğünde Katar, Suudi Arabistan, Türkiye vb. devletlerin himayesinde yaratılan IŞİD vahşetinin hiçte yabancısı değildir. Daha dün yaşadığımız topraklarda faşist TC’nin, PKK gerillalarının kesik başlarıyla poz verip fotoğraf çektiren, gerilla kulaklarından tespih koleksiyonları yapan ve cansız gerilla bedenlerini panzerlere bağlayarak sürükleyip parçalayan vahşi ve insanlık dışı yöntemleri, hala hafızalardadır.

Faşist Diktatörlüğün dün T. Kürdistanı’nda uyguladığı bu insanlık dışı vahşet, bugün, Suriye ve Suriye Kürdistanı'nda, Irak ve Irak Kürdistanı’nda IŞİD eli ile yapılmaktadır. Öz ve biçimsel olarak birbirinden farkı olmayan bu vahşetin ana kaynağı da kuşkusuz bir ve aynıdır. Bugün basında kimi kalemler soruyorlar, kendisine İslamcı diyenlere; “neden ses çıkarmıyorsunuz” diye. Onlar T. Kürdistanı'nda gerillaların kafaları kesilirken, kulakları kolye yapılırken de ses çıkartmadılar ki? Hatta o zaman “dinsiz Kemalist” ordunun bu açıdan eleştirilmesi daha kolaydı. Ama yine de ses çıkarmadılar. Dolayısıyla mesele İslamcılık meselesi değil, çıkarlar meselesidir. Halkın yaşanılanlardan haberi olmayabilir peki ya kendine aydın diyen, okuyan araştıran İslamcılara ne demeli? Neden sessizler?

Yıllardır Filistin halkı üzerindeki katliamlarda uzmanlaşan İsrail’e, Kürt ulusu başta olmak üzere işçi ve emekçi halka her türlü zorbalığı uygulayan faşist TC’ye karşı sessiz kalan ABD ve diğer emperyalist devletlerin bugün, Irak ve Suriye’nin emekçi halkını IŞİD vahşetinden kurtarmaya soyunmaları, bilinen o sahtekar ve iki yüzlü politikalarının devamı niteliğindedir.

Bu iki yüzlülükte kendisine Türkiye'de İslamcı diyen çevrelerin önemli bir kısmı (çok az bir kısmı hariç) rol oynadığı akıldan çıkarılmamalıdır. Gazze'ye gözyaşı döken, Mısır'a ağlayan İslamcılar, Irak'ta Suriye'de İslamcıların saldırılarına ses çıkarmadıkları için suç ortaklarıdırlar. Bunun esas nedeni olarak gösterilen mezhep kardeşliği tali plandadır. Kendisine İslamcı diyenler ve bu adla politika yapanlar için asıl neden emperyalizme hizmet ve kendi çıkarlarıdır.


82235

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Sayfalar