Perşembe Ekim 31, 2024

Marksizmin Militan Savunucusu;Eleanor Marx (Tussy)

“Ben asla dua edemem, çünkü tanrı ölmüştür! Ben asla ağlayamam, çünkü göz yaşları kurumuştur! Ben asla umutlanamam, çünkü umutlar tükenmiştir!”[1]

Eleanor Marx’ın 116. ölüm yıl dönümü anısına...

  Ağıtlar acılıdır. Gidenin yerinin doldurulamayacağı anlatılır. Bazen ise, gitmemesi gereken gidenle birlikte her şeyin bitiği sanılır. Tussy öldüğünde de böyle yakılmıştı ağıtlar. 

Marx’ın bütün kızları devrimciydi. En büyük kızı Jenny Marx Longuet, sosyalizme inandığı gibi bunun mücadelesini verenlerin başında geliyordu. Kocası Charles Longuet, Fransız sosyalizmin öncülerindendi. Kendisi aynı zamanda gazeteci ve yazardı. Ancak, 39 yaşında kanserden erkenden ölmesi, onun daha fazla eser bırakmasına da engel oldu.

Marxların 2. Kızı Laura ise, diğer kardeşlerine oranla daha uzun yaşadı. Laura’nın kocası Fransız Sosyalist Partinin kurucu ve terosiyenlerinden Paul Lafargue’dir.  Laura’da babasının bir çok kitabını Fransızca’ya çevirdiği gibi, eşi Paul Lafargue’nin kitaplarını da ingilizceye çevirmiştir. Laura ve Paul ölene kadar II. Enternasyonal’le ilgilerini kesmemişler, Marksist düşüncelerin yayılmasına hizmet etmişlerdir. Her ikisi de 1911 yılında kendi yaşamlarına aynı anda son verdiler.

Elbette, Marxların evindeki Helene Demutha’yı anmadan geçmek olnaksızdır. O da, Marxların bütün yaşamlarını ölene kadar paylaşmıştır. Marxların mücadelesine katkısı, özverili oluşuyladır.

Engels, 4 Kasım 1890 yılında ölen Helene’nin mezarı başında şunları gönül rahatlığıyla söyler:

“Marx, partinin güç anlarında, ondan sık sık öğüt alırdı... ve bana gelince, Marx’ın ölümünden sonra yaptığım bütün çalışmaları, büyük ölçüde, Marx’ın ölümünden sonra gelme onurunu bahşettiği evimde varlığının bana sağladığı güneş ışığına, yardımına borçluyum.” Ve Engels’in bu sözlerini, Eleanor şöyle tamamlar:

“Onun, Marx için ve Marx’ın ailesi için ne olduğunu ancak biz bilebiliriz ve bunu anlatmak olanaksızdır. Bu kadın, 1873’ten[2][2] 1890’a kadar,  her zaman bizim dostumuz ve desteğimiz olmuştur.”[3][3]

Marxların en militan kızları hiç kuşkusuz Tussy (Eleanor Marx) idi. Eleanor’a aile içinde Tussy deniyordu. Ve bu isim onun gerçek ismi olarak da kaldı. 1855-1898 yılları arasında yaşayan Tussy, bilimsel sosyalizmin gerçek anlamda öncü kadınlarındandı. Daha ilk gençlik yıllarında ateşli bir devrimci ve Londra sokaklarında işçi grevlerinde yer alan ve işçilere önderlik eden bir sendika lideri ve önderiydi.

1871 Paris Komünü, yaşı küçük olmasına karşın Tussy’i derinden etkilemişti.  Çünkü, o, Paris Komünü ilan edildiğinde kız kardeşi Laura’nın Paris’teki evindeydi. Komünün yenilgisinden sonra, Fransa’nın İspanya sınırındaki bir köyde sığınmak zorunda kaldılar.  Paris Komünü onu o kadar etkilemişti ki, çok genç yaşta Paris Komünü önderlerinden birine aşık oldu ve onun yazdığı “Paris Komünü” üzerine kitabını ingilizceye çevirdi.

Marx, 26 Mayıs 1872 yılında Wilhelm Liebknecht’e yazdığı bir mektupta, Tussy için şöyle diyordu:

“Tussy ... tepeden tırnağa politikacı oldu”[4][4] Tussy, 17 yaşında, babasının asistanlığını yapmaya başladığı gibi, aynı zamanda ateşli bir devrimci politikacı olmuştu. 

Daha genç yaşlarda tiyatroya ilgi duyan Tussy’nin, ilgi alanı giderek bilimsel sosyalizm olmuştu. Bilimsel sosyalizme ilgi duyması ve onun bir militan savunucusu olması, diğer sanatsal ve kültürel etkinliklerinin ve çalışmalarının önünde engel değil, onların birer parçası ve devamıydı. Komünistlerin hayat kaynakları toplumun tüm etkinliklerinde kendini buluyordu. Tussy’de, Marx ve Engels’in öğrencisi olarak, onların izinden gidiyordu. Çeviriler, sanatsal etkinlikler ve gazetelerde yazı yazmaların yanında, toplantı ve gösterilerde konuşmacı olarak öne çıkıyordu.

Tussy oldukça yetenekli birisiydi. Bir çok konuda araştırma yaparken, aynı zamanda ingilizceden almancaya ve fransızcaya çevirilerde yapıyor, gazetelerde yazılar yazıyor, Marksizme getirilen eleştirilere cevap veriyor ve  uluslar arası politikalar üzerinde polemikler yürütüyordu. Başta kadın sorunu olmak üzere, edebiyat konusunda da araştırma ve yazıları sosyalist dergi ve gazetelerde yayınlanıyordu.

Bazı küçük burjuva yazarlar, Tussy’i “feminist” ya da "anarşist" olarak göstermeye çalışır. Oysa, o, Marx ve Engels’in yolunda giden bir komünisti. Kadın sorununa yaklaşımı da Marksistçeydi. 

Shakespeares Marx’ların evinde baş kitaplarından biriydi. Tussy’de bundan oldukça etkilenmiştir. Ve Shakespeare üzerine bir çok araştırmayı ingilizceye çevirmiştir. Marx”ların evinde Shakespeares’in eserleri baş ucu kitapların biri olmasının bunda etkisi vardı.

Marx’ların kızlarının üzerinde, en fazla, yazı ve araştırma yapılan, biyografik eserler verilen hiç kuşkusuz Tussy’dir. Hemen hemen bütün ülkelerde Tussy üzerine yazılar ve araştırmalar yapılmış ve yayınlanmıştır. Bu da onun, salt Marx’ın kız olmasından ötürü değil, bilimsel sosyalizmin inançlı propagandacı ve mücadelecilerinden biri olmasından ileri geliyor.

Tussy’nin Marksizme en önemli katkısı hiç kuşkusuz, Marx’ın ölümünden sonra onun eserlerini Engels’le birlikte yayına hazırlmasıdır. Özellikle Kapital’in 3. Cildinin düzenlenmesi ve yayına hazırlanmasında önemli bir payı vardır.

İşçi Lideri Eleanor Marx

Tussy bilinçli bir Marksist olmasının yanında işçi sınıfının militanlarından biriydi. Örgütçü birisiydi. Nerde işçi eylemleri varsa, Tussy oradaydı. Özellikle yaşadığı ülke olan İngiltere’de, işçi eylemlerinin örgütleyicisi ve konuşmacısı olarak Tussy yer almıştır. 

Eleanor (Tussy), her ne kadar oyuncu olmak istemişse, özelikle de Shakespeare’in oyunlarını sahnede canlandırmak onun hayalleri arasında olmasına karşılık, bu hayallerini yarıda bırakıp, işçiler arasında sosyalizmin yayılması için örgütlenme ve ajitasyonu öne çıkarmış, başta İngiltere olmak üzere bir çok ülkede işçilere propaganda ve ajitasyon yapmıştır. Örneğin, İngiltere’de bir çok işçi grevi ve direnişinin örgütlenmesinde onun önderlik ettiği görülür.

Eleanor Marx, İngiliz sendika ve işçi hareketinin önde gelen liderlerinden birisidir. O dönemde, onun ingiliz sendikalarının örgütlenmesinde emeği gözardı edilemeyecek kadar fazladır ve işçi hareketindeki rolü ciddidir.

Onun yaşamına damgasını vuran bazı eylemlerini kronolojik olarak şöyle sıralayabiliriz:

1885’de, Londra’da  binlerce insanın düşünce özgürlüğü için toplanadığı alanda yerini alır. Burada, polislerin saldırılarına karşı, hep birlikte karşı konur.

1886 yılında, ABD’ne giden Eleanor, burada kırktan fazla şehiri gezerek, işçilere yönelik prapaganda ve ajitasyon yapar. Bu gezi, sıradan bir turistik gezi olmayıp, Marksizmin işçiler arasında yayılması amacıyla yapılmıştır. Bu Gezide ona, eşi Edwar Aveling’de katılır. Daha sonra Wilhelm Liebknecht’de bu geziye katılır ve ortaklaşa çalışma yaparlar. Bu gezinin sonucu, “Amerika'da İşçi hareketi” ve “Şikago Anarşistleri” adlı uzun makaleleri yazar.

6 ay sonra ABD gezisinden dönen Tussy, yeniden Londra’da işçiler arasında kendini bulur.  Londra’nın meşhur Hyde Park’ında, devletin yeni ceza kanunlarına karşı miting yapılır. Bu mitingde yaklaşık 150 bin kişi vardır. Eleanor konuşmacıdır.

13 Kasım 1887’de, Londra’nın en meşhur meydanlarından Traflagar’da 100 bin işçi toplanmıştır. Yine Eleanor vardır ve polisler göstericilere saldırır. Bu olay İngiltere’de “Kanlı Pazar” olarak geçer. Ve Eleanor burada tarihi bir konuşma yapar: “İşçiler içinde en büyük bomba etkisini sosyalist ajitasyon ve propaganda yapar” diyerek anarşistlerin provaktif tavrını eleştirir ve kitleleri etkilemesini bilir.

1889’da Büyük Biritanya ve İrlanda Ulusal Gaz İşçileri Birliğinin kuruluşunda yer alır ve sendika liderlerine eğitim dersleri verir.

Yine bu yıl içinde, Hyde Park’da Dok işçilerinin grevini örgütler ve büyük bir miting düzenlenir. Eleanor bu direnişin en önünde ve örgütleyicileri arasındadır.

1889 Aralığında, Londra’daki kablo ve lastik fabrikasında grevin örgütlenmesine önderlik eder. Burada "Genç İşçiler Direnişi Derneğini" kurar.  Bu grev Eylül Aralık ayaları boyunca devam eder. Grevi, Engels, Paul Lafargue ve Laura (Marx), Clara Zetkin ziyaret eder. Bunların da olduğu bir toplantıda Eleanor konuşmacı olarak kürsüye çıkar. Ve işçilere seslenir. O iyi bir ajitatördür.

Aynı yılın Aralık ayında,  Gaz ve Genel İşçi Birliklerinin kuruluşuna kesin bir şekil verilir.

Aralık 1889-Şubat 1990 arasnda, Gaz işçilerinin grevi örgütlenir ve Tussy bu grevin örgütlenmesinde aktif rol alır.

4 Mayıs 1890’da, Hayde park’da  Mayıs Mitingi yapılır. Bu mitinge yaklaşık 250 bin-300 bin arası kişi katılır. Bunun örgütlenmesinde Eleanor ve Eduard Bernstein vardır ve konuşmacı olarak kürsüde yerlerini alırlar.

1-6 Eylül 1890’da Liverpool’da yapılan Trade-Union sendikasının toplnatısına delege olarak katılır.

10 Ekim 1890’da, Fransa’nın Lille kentinde yapılan Fransız İşçi Partisinin VIII. Toplantısına, Londra’daki Gaz ve Vasıfsız işçiler Derneği adına, eşiyle beraber katılır ve kongreyi selamlarlar. Ayrıca Kongre’nin bir oturumuna da başkanlık eder.

1891 yılı sonunda Kuzey İrlanda’ya gider ve kaldığı 8 gün boyuca misafir (göçmen) işçilere propaganda yapar

1 Mayıs 1892 yılında, Londra Hyde Park’da yüzbinden fazla işçinin katıldığı miting yapılır. Mitingin platformunda Friedrich Engels ve Eleanor Marx vardır.

29 Şubat 1892’de, İngiltere’de, 300 bini aşkın kömür maden işçileri, 8 saatlik işgünü için greve gider. Bu, İngiltere’nin o güne kadar en büyük işçi direnişlerinden biridir. 

Bu direniş için, Tussy Marx, Berlin’de yayınlanan, “Sosyalist Politk Merkzi Yayın” da şunları yazar:

“Gençler altı saat çalışmak istiyor. Ancak onlar 11 saat çalıştırılıyor ve onların istemleri dikkate alınmıyor.”[5][5]

Tussy, başta İngiltere olmak üzere dünyanın her yerinde işgünün 8 saat olması için yoğun mücadele verir. Hemen hemen günlük ve haftalık sosyalist gazetelere yazılar yazar ve burjuva gazetelerine ropartaj verir. Özelllikle işçileri aydınlatmak için gece gündüz çalışır. Oradan oraya koşar ve asla yerinde durmaz. O günün koşullarında “kadın olmanın ne demek olduğu” dikkate alınırsa, Tussy’nin çalışmalarının zorluğu da kendiliğinden ortaya çıkar.

1892 Temmuz başlarında yapılan, Büyük Biritanya ve İrlanda Gaz İşçileri ve Genel İşçi Birliği (sendika) 3. Ulusal Kongresi’ne  katılır.

1893 Ocak ayında İngiltere’nin başta Edinburg olmak üzere bir çok kentinde işçilere propaganda yapmak için geziye çıkar.

Bu yıllarda İngiltere’de işçiler, günlük çalışma saatini 8 saate düşürmek için mücadele ederler ve bir çok yerde grevler yapılır. Ocak 1898’de Pamuk işçileri ve Makine Sanayi işçileri 8 saatlik işgünü için greve gider ve yenilgiye uğrar. Yenilginin asıl nedeni ise; Eduard Bernstein’ın uzlaşmacı reformist tavrı olmuştur. Eleanor, güvendiği Bernstein’ın gerçek yüzünü ilk defa bu grevde görmüş ve hayal kırıklığına uğramıştır.

Tussy, sadece ingiltere işçi sınıfıyla değil, hemen hemen haber alabildiği bütün ülkelerin işçileri ve onların hakları ve yaşamlarıyla yakından ilgileniyordu.

25 ocak 1893 yılında, arkadaşı Dollie Radford’a gönderdiği bir mektupta şöyle yazar: 

“Siyah ülkelerin durumu korkunç. Hiristiyan inancı bu kadar yoksuluğa katlanmayı mı gerektiriyor? Bu nasıl görülmezlikten gelinir? Ben insana inanmasaydım, böyle bir yaşama katlanamazdım.”[6][6]

Tussy, bütün ezilenlere karşı sempati duyduğu gibi, sömürücülere karşı da nefertle doluydu. Yahudilerin dıştalanmasına da karşıydı. Bu nedenle, “ben bir yahudiyim” diyebiliyordu.

Tussy, işçi sınıfı içindeki çalışmalarını ve buradan çıkardığı dersleri, özellikle de İngiltere işçi sınıfının durumunu anlatan bir de kitap çalışması yapmış, “İngiltere’de İşçi sınıfı Harketi” adıyla yayınlanmıştır. Bu kitap, Wilhelm Liebknecht’in önsözüyle Nürünberg’de Almanca olarak da basılmıştır.

2. Enternasyonal’in Sözcüsü ve Hamalı Eleanor Marx

İşçi harketini, Enternasyonal çalışmadan ayırmak olası değildir. Marksist anlayışlardan en önemlisi, bütün ülkelerin işçi hareketinin birliğini sağlamakıtr. Komünist Manifesto’nun temel sloganlarından biri: “Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşiniz”dir. Eleanor’da, işçi hareketi içinde çalışan birisi olarak 2. Enternasyonal’de yer almıştır. 2. Enternasyonal’de, salt bir katılımcı olarak değil, örgütleyicisi, delegesi, zaman zaman sözcüsü olarak öne çıkan birisi olmuştur.

6 temmuz 1889’da 2. Enternasyonalin kuruluş hazılıklarını yapmak için Paris’e gelen Eleanor, burada “ Sosyalist Enternasyonal Kongresi” adı altında hazırlık çalışmalarına katılır ve 1890’da 14-20 Temmuz arasında Paris’te I. Kuruluş Kongresi yapılan 2. Enternasyonal’de Clara Zetkin’in konuşmalarını İngilizce ve Fransızca’ya çevirir. 

14-17 Ekim 1890’da, Almanya Sosyal Demokrat (SPD) Partisi’nin Halle şehrinde yapılan kongresine, yabancı konuk olarak davet edilen Eleanor, burada, “genel olarak sosyalizm ve işçi hareketi üzerine bir konuşma yapar. Kongre bitiminden sonra, August Bebel, Wilhelm Liebknecht ve SPD’nin diğer yöneticileriyle, 2. Enternasyonal’in Agustos 1891 yılında Bürüksel’de yapılacak toplantısı için hazırlık çalışmalarını değerlendirirler.

Tussy, 2. Enternasyonal’in Bürüksel’de yapılan 2. Kongresi’ne, “Büyük Biritanya ve İrlanda Delegesi” olarak katılır. Ve buradaki işçi sınıfının durumu ve çalışmalarıyla ilgili olarak görüşlerini rapor haline getirerek broşür olarak Kongre’ye sunar.

Eleanor’un ilk defa bu kongre’ye sunduğu, “aynı işte çalışan kadın ve erkek işçilerin ücretlerinin eşit olması” önerisi karar haline getirilir. İngiltere’de kadın ve erkek işçilerin eşit ücret alması, cinsiyet ayrımına son verilmesi ve 8 saatlik işgünün yasallaşması için mücadele, Eleanor önderliğinde bir kampanya şeklinde yürütülür.

Eleanor Marx, işçilerin sendikalarda örgütlenmesinin kurtuluş olmayacağını da biliyordu ve sosyalist partinin kurulmasını ve parti içinde örgütlenmeyi savunuyordu. İngiltere sosyal demokrat federasyon deneyimi olmasına karşılık, bu örgütlenme uzun bir süre yaşmadı ve dağıldı. 

1893’de Zurih’te yapılan 2. Enternasyonal’in 3. Kongresi’ne, “Gaz İşçileri Sendikası’nın Delegesi” sıfatıyla katılır. Ve bu kongre’de Clara Zetkin ile birlikte hareket eder.

1896’da 27 Temmuz- 1 Augustos günleri arasında Londra’da 2. Enternasyonal’in IV. Toplantısı yapılır. Kongre’nin Londra’da yapılmasını Eleanor Marx ister. Bu kongre’nin en önemli özelliği kadın sorununu ele alması olacaktır. Bu konuda Clara Zetkin, Emma Ihrer ve Adelheid Popp ile birlikte çalışılır. Kongreye, kadınların seçme ve seçilme hakkı da dahil politik örgütlenme haklarının savunulması, karar olarak sunulur. Ayrıca, Eleanor Marx tarafından, Kongre’ye, “işçi sınfı hareketi içinde yer alan kadınların delege olarak daha fazla katılmasını ve özel kontenjan tanınmasını” karar altına alınmasını önerir.

Eleanor Marx’ın (Tussy) Eserleri

Eleanor’un yazıları arasında en bilinenlerini, Kadın Sorunu ve İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu kitaplarıdır. Bunlar, Wilhelm Liebknechet’in ön sözüyle broşür olarak basılmıştır. Ayrıca, sayısız makele ve söyleşileri gazete ve dergilerde yayınlamıştır. Yine, Kocasıyla birlikte yazdığı, “Amerika’da İşçi Sınıfı Hareketi” de o sırlarda yayınlanan önemli eserleri arasında yerini almıştır. Bu kitapların hepsi, o dönemde İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak yayınlanmıştır.

Eleanor’un kadın sorununa yaklaşımı, marksist bir yaklaşım olup, kocası Edward Aveling’le birlikte yazdığı “Kadın Sorunu” adlı uzun makalesi, August Bebel’in, “Kadın ve Sosyalizm” adlı eserinin değerlendirmesinin içerir. Kadın ve erkek eşitliğinin üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılmasında ve devletin sönmesinde görür.

Eleanor, “Fabrika Cehennemi”, “İrlanda Dinamitçileri”,  “Şikago Anarşistleri” ve “1 Mayıs Hyde Park Konuşmaları” da onun basılmış eserleri arasındadır. Yine “Marx’ın Değer Kuramı” ve daha bir çok makalesi, onun Marksist kimliğini tartışmasız ortaya koyan eserler arasında yerini alır. Ayrıca, Rusya’da Marksizmin gelişmesini yakından görüp, “Rusya’da yer altı örgütlenmeleri” adlı makaleyi yazmıştır.

Eleanor’un, “Karl Marx I ve Karl Marx II” diye yayınlanmış biyografik makaleleri vardır. 

Eleanor Marx iyi bir hatip olmanın yanında iyi bir yazar ve çevirmendi. Onu “dil bilimci”  olarak kabul edenlerde vardı. Çünkü, İngilizce, Fransızca ve Almanca’ya hakimdi ve birinden diğerine rahatlıkla çeviri yapabiliyordu. Çeviri kitapları arasında edebi eserler olduğu gibi politik eserlerde vardı.

Örneğin, Eduard Bernstein’in, “Ferdinand Lasell’in Sosyal reformu”’nu ingilizceye, yine Plehanov’un, “Anarşizmi Sosyalizmi mi” kitabını, İngilizceye, Hippoltyte Posper Lissagaray’ın “1871 Komünün Tarihi”ni fransızcadan ingilizceye çevirilerini yapmıştı. 

Eleanor Marx, Karl Marx ve Engels’in bir çok kitabının yayınlanmasının editörlüğünü de üstlenmiştir. Bunlar arasında, Almanya’da Devrim ve Karşı Devrimler, Karl Marx ve Friedrich Engels’in, “Doğu Sorunu” adıyla Türkiye’de de Sol Yayınları tarafından yayınlanan, makalelerinden oluşan eserin derlenip yayına hazırlanması, Eleanor ve Edward Aveling’in ortak çalışması sonucu, ancak 1897 yılında gerçekleşebilmiştir. Yine, Marx’ın, “Ücret, Fiyat ve Kar”ın yayınlanmasının editörlüğünü de Eleanor üstlenmiştir.

Eleanor Marx’ın Ölümü

Eleanor Marx üzerine yığınlarca araştırma ve inceleme yapılmasına, yazılmasına ve bunların yayınlanmasına karşın, ülkemizde onun üzerine yayınlanmış kitap yok gibidir. Başka ülkelerde yayınlanan ktapların da çevirileri yapılıp yayınlanmamıştır. Ve Eleanor Marx üzerine hala kitaplar, makaleler yazılmaya devam etmektedir. En son, 2002 yılında basılan  Alman yazar Ewa Weissweiler’in  “Babasının Kızının Dramı, Tussy Marx” adlı önemli biyografik kitabı bunun bir örneğidir.

Eleanor Marx’ın mücadeleci bir kadın oluşu bilinmesine karşın, nedense ismi, o zamanın diğer kadınlarının gerisinde kalmıştır. Örneğin, 8 Mart’larda Eleanor Marx’ın isimi ve fotoğrafı öne çıkarılmaz. Adeta Eleanor yok sayılır ve onun mücadelesi görünmezden geinir. Oysa, o dönemde, komünist kadınlar içinde  öne çıkan Clara Zetkin değil, Eleanor Marx’dır. Clara Zetkin, Eleanor Marx ile yaşıt (iki yaş küçük) sayılır.

Eleanor’un üzerine durmadan yazıların yayınlanmasına karşın geri planda kalmasını, araştırmacılar, onun Marx ve Engels’in gölgesinde kalmasına bağlıyor. O süreçte, çok az sayıda kadının komünist olması ve kamuoyu önünde öne çıkması çok önemli bir gerçek iken, Marx’ların kızları ve özellikle de Eleanor’un mücadelesinin gözardı edilmesi ya da görmezden gelinmesi hiç de haklı bir yanı yoktur. Nasıl ki, Clara Zetkin’lerin, Rosa Luxemburg’ların gösteri ve yürüyüşlerde fotoğrafları gururlu bir şekilde taşınıyorsa, aynı gururla Eleanor’un resimleri de taşınmalıdır. Eleanor, kadınların ezilmesine karşın mücadele etmiş, bunun üzerine sayısız makale ve yazılar yazmış birisidir. Kocası Edward ile bilikte yazdığı, “Kadın Sorunu” isimli uzun makalesi, daha ilk elden İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak broşür olarak yayınlanmıştır.

Eleanor Marx’ın ölüm şekli (31 Mart 1898’de intihar etmesi) de onun öne çıkmasını engelleyen etkenlerden bir olabilir. Ancak, bu, onun mücadelesinin gözardı edilmesinin nedeni olamaz. Onu, o günün koşulları içinde ele almak gerekir. Ve onun, istenmeyen bir ölüm şeklini seçmiş olmasının nedeni; yine kadını gururunun çiğnenmesine bir baş kaldırı cevabıdır. Bu nedenle, dün, bugünün düşüncesiyle yargılanamaz, ancak değerlendirilebilinir.

Tussy’nin intihar etmesi, o süreçte II. Enternasyonal’i etkilemişti. Bütün devrimci ve komünistler şoke olmuştular. Capcanlı, mücadeleci, hareketli ve sevimli ve hep güleryüzlü kadın, nasıl olmuştu da, çevirisini yaptığı “Madame Bovary” gibi intiharı seçmişti? Buna anlam vermiyorlardı. Ölmeden önce, kardeşi Laura’ya, “bütün mektuplarını, yazışmalarını, kitaplarını, Kautsky’e, Liebknechte, Dolli Radford’a, Eda Bernstein’e vd. vermesini” yazıyor.[7][7]

Eleanor’un sayısız dostu vardı ve hepsi de o dönemin en ileri entellektüelleri ve mücadeleci insanlarıydı. En bilinenleri, Karl Kautsky, Edward Bernstein, Wilhelm Liebknecht, George Bernard Shaw, Vicktor Adler, Dolly Radford vd...”

George B. Shaw, Eleanor’un ölümü üzerine; “Cornwall’a gidip ölmek istiyorum” diye yazmıştı.

Dostu, ingiliz yazar ve politikacı  Henry M. Hyndman’da şöyle demişti:

“ Neşeli, yüksek kültürlü, bilinçli, doğal ve algısalı yüksek, babasıyla bizim aramızdaki bağı sağlayan, sosyalizmin dünü ile bugününü birleştiren bu kadın ölümü hak etmemişti...”[8][8]

II. Enternasyonalin lideri Kautsky için, Eleanor’un ölümü tam bir çöküntü yaratmıştı. O, Marx’ın mirasıydı. Ölümüne inanamamıştı ve ölümünden Eleanor’un kocası Edward’ı sorumlu tutmuştu.

Edward Bernstein ise:” Onun ölümü beni altüst etti” diye yazmıştı, Eleanor’un ölümünü duyunca.

Arkadaşı Victor Adler ise; “ O çok önemliydi. O bize mirastı. Marx’ın bütün mektupları ve yazışmaları onun elinden geçmişti...” diye yazar.

New York Times, 3. Nisan 1898 tarihli sayısında, onun ölümü üzerine şöyle yazmıştı:

“O çok hassas bir çocuktu. Beş yaşına kadar sütle beslendi. Küçük yaşlarda  Shakespeare çalıştı. Gençliğinde babasının yazışmalarına yardımcı oldu. Paris Komünü zamanında Paris’teydi. Babası öldükten sonra Dr. Aveling ile evlendi. 1986 yılında ABD’ne geldi. Yanında Kocası ve Liebknecht vardı. O iyi bir dilbilmciydi. Newyork’ta sosyalistler, anarşistler ve komünistler ile bir toplantı yaptı. Daha sonra ülkede okuma turu düzenlediler. Paris, Zurih ve Londra’daki işçi kongrelerinde bir çevirmen olarak çalıştı. ...” 

Yine yakın arkadaşlarından, Eleanaor’un “okuma-yazma ve sendika eğitimi” kurslarına katılan ve daha sonra İngiltere Gaz İşçileri Sendikası liderleri olan öğrencisi Will Thorne, 1925 yılında, Eleanor üzerine yazdığı bir yazıda; “Eğer Eleanor yaşıyor olsaydı, bugün çağdaş kadın önderlerinin en büyüğü olurdu” diye yazmıştır.

Eleanor’un intihar etmesi, burjuva basınında geniş bir yer aldı. Bütün burjuva basını ağız biliği etmişçesine, “Marksizmin trajedisi”, “Marksizmin ölümü”, “Marksizmim ahlakı” Marksizmim çocuk eğitimi”[9][9] vb. gibi, suçlayıcı ve küçültücü yazılar yazdılar. Amaç, Eleanor’un ölümü üzerinden marksizme saldırmak ve onun işçi ve emekçiler üzerindeki etki alanını darlatmaktı. Bunu başaramadılar.

Eleanor, aynı zamanda Marksizmin bir mirasıydı. Marx ve Engels’in bıraktığı bilgili komünist bir mirastı. O, “sosyalizmin dünü ve bugünü”ydü. Marx’ın el yazmalarının yalın görüntüsü ve işçilere ulaşmış haliydi. Eleanor Marx, bilimsel sosyalizmin öncü kadınlarının en militanlarından biriydi. Onun üzerinde hala konuşuluyor olunması, kitaplar ve makaleler yazılması bundandır. O, komünist bir kadın militan olarak, komünizm mücadelesinde hep yaşayacaktır. *** Mart 2014

Kaynakça:

Chushichi Tsuzuki, Elenaor Marx (Geschichte ihres Leben 1855-1898)

Die Töchter Von Karl Marx Unveröffentlichte Briefe

Eleanor Marx-Aveling, Edward Aveling, Die Fraun Frage (The Woman Question)

Eva Weissweiler, Tussy Marx (Das drama der Vatertochter) eine Biyographie

Friedrich Engels, Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm

Françoise Giround, Das Leben der Jenny Marx, Biographie

H. F. Peters, Die Rote Jenny, Ein Leben mit Karl Marx

Jenny Marx in Briefen an eine vertratute Freundin

Ruth Zimmermann, Jenny Marx und İhre Töchter

 

 

 

 

 

 

 


[1][1] Tussy’nin yakın arkadaşlarından Lily Bell’in Eleanor’un ölümü üzerine yazdığı ağıt niteliğindeki şiirinden bir kaç mısra... aktaran, Chushichi Tsuzuki, age, sf.286

[2][2] Bu tarihte bir yanlışlık var. Çünkü Helene Demutha, 1848’den itibaren Marx ve Jenny’nin yanında yaşamıştır.

[3][3] Engels, Ütopik Sosyalizm ve Billimsel sosyalizm, Eleanor Marx, „Fridrich Engels“, sf. 21, Sol Yayınları

[4][4] Eleanor Marx-Aveling-Edward Aveling, Die Fraun Frage, sf. 68, Verlag für die Frau

[5][5] Eva Weissweiler, Tussy Marx, Das Drama der Vatertochter, (Tussy Marx, Babasının Kızının dramı) 1. Basım, 2002, Kiepenheuer ve Witsch Verlag

[6][6] Chushichi Tsuzuki, Eleanor Marx, Geschite İhres Lebens 1855-1898, Colloquium Verlag Berlin

[7][7] Eva Weissweiler, Tussy Marx, sf. 355

[8][8] Eva Weissweiler, age, sf. 359

[9][9]C hushichi Tsuzuki, age, sf. 286

 

95816

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:

Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Emperyalizm Üzerine Notlar-3

Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme

 

Soru 3:

Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır

Cevap:

Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Sayfalar