Marksizmin Militan Savunucusu;Eleanor Marx (Tussy)
“Ben asla dua edemem, çünkü tanrı ölmüştür! Ben asla ağlayamam, çünkü göz yaşları kurumuştur! Ben asla umutlanamam, çünkü umutlar tükenmiştir!”[1]
Eleanor Marx’ın 116. ölüm yıl dönümü anısına...
Ağıtlar acılıdır. Gidenin yerinin doldurulamayacağı anlatılır. Bazen ise, gitmemesi gereken gidenle birlikte her şeyin bitiği sanılır. Tussy öldüğünde de böyle yakılmıştı ağıtlar.
Marx’ın bütün kızları devrimciydi. En büyük kızı Jenny Marx Longuet, sosyalizme inandığı gibi bunun mücadelesini verenlerin başında geliyordu. Kocası Charles Longuet, Fransız sosyalizmin öncülerindendi. Kendisi aynı zamanda gazeteci ve yazardı. Ancak, 39 yaşında kanserden erkenden ölmesi, onun daha fazla eser bırakmasına da engel oldu.
Marxların 2. Kızı Laura ise, diğer kardeşlerine oranla daha uzun yaşadı. Laura’nın kocası Fransız Sosyalist Partinin kurucu ve terosiyenlerinden Paul Lafargue’dir. Laura’da babasının bir çok kitabını Fransızca’ya çevirdiği gibi, eşi Paul Lafargue’nin kitaplarını da ingilizceye çevirmiştir. Laura ve Paul ölene kadar II. Enternasyonal’le ilgilerini kesmemişler, Marksist düşüncelerin yayılmasına hizmet etmişlerdir. Her ikisi de 1911 yılında kendi yaşamlarına aynı anda son verdiler.
Elbette, Marxların evindeki Helene Demutha’yı anmadan geçmek olnaksızdır. O da, Marxların bütün yaşamlarını ölene kadar paylaşmıştır. Marxların mücadelesine katkısı, özverili oluşuyladır.
Engels, 4 Kasım 1890 yılında ölen Helene’nin mezarı başında şunları gönül rahatlığıyla söyler:
“Marx, partinin güç anlarında, ondan sık sık öğüt alırdı... ve bana gelince, Marx’ın ölümünden sonra yaptığım bütün çalışmaları, büyük ölçüde, Marx’ın ölümünden sonra gelme onurunu bahşettiği evimde varlığının bana sağladığı güneş ışığına, yardımına borçluyum.” Ve Engels’in bu sözlerini, Eleanor şöyle tamamlar:
“Onun, Marx için ve Marx’ın ailesi için ne olduğunu ancak biz bilebiliriz ve bunu anlatmak olanaksızdır. Bu kadın, 1873’ten[2][2] 1890’a kadar, her zaman bizim dostumuz ve desteğimiz olmuştur.”[3][3]
Marxların en militan kızları hiç kuşkusuz Tussy (Eleanor Marx) idi. Eleanor’a aile içinde Tussy deniyordu. Ve bu isim onun gerçek ismi olarak da kaldı. 1855-1898 yılları arasında yaşayan Tussy, bilimsel sosyalizmin gerçek anlamda öncü kadınlarındandı. Daha ilk gençlik yıllarında ateşli bir devrimci ve Londra sokaklarında işçi grevlerinde yer alan ve işçilere önderlik eden bir sendika lideri ve önderiydi.
1871 Paris Komünü, yaşı küçük olmasına karşın Tussy’i derinden etkilemişti. Çünkü, o, Paris Komünü ilan edildiğinde kız kardeşi Laura’nın Paris’teki evindeydi. Komünün yenilgisinden sonra, Fransa’nın İspanya sınırındaki bir köyde sığınmak zorunda kaldılar. Paris Komünü onu o kadar etkilemişti ki, çok genç yaşta Paris Komünü önderlerinden birine aşık oldu ve onun yazdığı “Paris Komünü” üzerine kitabını ingilizceye çevirdi.
Marx, 26 Mayıs 1872 yılında Wilhelm Liebknecht’e yazdığı bir mektupta, Tussy için şöyle diyordu:
“Tussy ... tepeden tırnağa politikacı oldu”[4][4] Tussy, 17 yaşında, babasının asistanlığını yapmaya başladığı gibi, aynı zamanda ateşli bir devrimci politikacı olmuştu.
Daha genç yaşlarda tiyatroya ilgi duyan Tussy’nin, ilgi alanı giderek bilimsel sosyalizm olmuştu. Bilimsel sosyalizme ilgi duyması ve onun bir militan savunucusu olması, diğer sanatsal ve kültürel etkinliklerinin ve çalışmalarının önünde engel değil, onların birer parçası ve devamıydı. Komünistlerin hayat kaynakları toplumun tüm etkinliklerinde kendini buluyordu. Tussy’de, Marx ve Engels’in öğrencisi olarak, onların izinden gidiyordu. Çeviriler, sanatsal etkinlikler ve gazetelerde yazı yazmaların yanında, toplantı ve gösterilerde konuşmacı olarak öne çıkıyordu.
Tussy oldukça yetenekli birisiydi. Bir çok konuda araştırma yaparken, aynı zamanda ingilizceden almancaya ve fransızcaya çevirilerde yapıyor, gazetelerde yazılar yazıyor, Marksizme getirilen eleştirilere cevap veriyor ve uluslar arası politikalar üzerinde polemikler yürütüyordu. Başta kadın sorunu olmak üzere, edebiyat konusunda da araştırma ve yazıları sosyalist dergi ve gazetelerde yayınlanıyordu.
Bazı küçük burjuva yazarlar, Tussy’i “feminist” ya da "anarşist" olarak göstermeye çalışır. Oysa, o, Marx ve Engels’in yolunda giden bir komünisti. Kadın sorununa yaklaşımı da Marksistçeydi.
Shakespeares Marx’ların evinde baş kitaplarından biriydi. Tussy’de bundan oldukça etkilenmiştir. Ve Shakespeare üzerine bir çok araştırmayı ingilizceye çevirmiştir. Marx”ların evinde Shakespeares’in eserleri baş ucu kitapların biri olmasının bunda etkisi vardı.
Marx’ların kızlarının üzerinde, en fazla, yazı ve araştırma yapılan, biyografik eserler verilen hiç kuşkusuz Tussy’dir. Hemen hemen bütün ülkelerde Tussy üzerine yazılar ve araştırmalar yapılmış ve yayınlanmıştır. Bu da onun, salt Marx’ın kız olmasından ötürü değil, bilimsel sosyalizmin inançlı propagandacı ve mücadelecilerinden biri olmasından ileri geliyor.
Tussy’nin Marksizme en önemli katkısı hiç kuşkusuz, Marx’ın ölümünden sonra onun eserlerini Engels’le birlikte yayına hazırlmasıdır. Özellikle Kapital’in 3. Cildinin düzenlenmesi ve yayına hazırlanmasında önemli bir payı vardır.
İşçi Lideri Eleanor Marx
Tussy bilinçli bir Marksist olmasının yanında işçi sınıfının militanlarından biriydi. Örgütçü birisiydi. Nerde işçi eylemleri varsa, Tussy oradaydı. Özellikle yaşadığı ülke olan İngiltere’de, işçi eylemlerinin örgütleyicisi ve konuşmacısı olarak Tussy yer almıştır.
Eleanor (Tussy), her ne kadar oyuncu olmak istemişse, özelikle de Shakespeare’in oyunlarını sahnede canlandırmak onun hayalleri arasında olmasına karşılık, bu hayallerini yarıda bırakıp, işçiler arasında sosyalizmin yayılması için örgütlenme ve ajitasyonu öne çıkarmış, başta İngiltere olmak üzere bir çok ülkede işçilere propaganda ve ajitasyon yapmıştır. Örneğin, İngiltere’de bir çok işçi grevi ve direnişinin örgütlenmesinde onun önderlik ettiği görülür.
Eleanor Marx, İngiliz sendika ve işçi hareketinin önde gelen liderlerinden birisidir. O dönemde, onun ingiliz sendikalarının örgütlenmesinde emeği gözardı edilemeyecek kadar fazladır ve işçi hareketindeki rolü ciddidir.
Onun yaşamına damgasını vuran bazı eylemlerini kronolojik olarak şöyle sıralayabiliriz:
1885’de, Londra’da binlerce insanın düşünce özgürlüğü için toplanadığı alanda yerini alır. Burada, polislerin saldırılarına karşı, hep birlikte karşı konur.
1886 yılında, ABD’ne giden Eleanor, burada kırktan fazla şehiri gezerek, işçilere yönelik prapaganda ve ajitasyon yapar. Bu gezi, sıradan bir turistik gezi olmayıp, Marksizmin işçiler arasında yayılması amacıyla yapılmıştır. Bu Gezide ona, eşi Edwar Aveling’de katılır. Daha sonra Wilhelm Liebknecht’de bu geziye katılır ve ortaklaşa çalışma yaparlar. Bu gezinin sonucu, “Amerika'da İşçi hareketi” ve “Şikago Anarşistleri” adlı uzun makaleleri yazar.
6 ay sonra ABD gezisinden dönen Tussy, yeniden Londra’da işçiler arasında kendini bulur. Londra’nın meşhur Hyde Park’ında, devletin yeni ceza kanunlarına karşı miting yapılır. Bu mitingde yaklaşık 150 bin kişi vardır. Eleanor konuşmacıdır.
13 Kasım 1887’de, Londra’nın en meşhur meydanlarından Traflagar’da 100 bin işçi toplanmıştır. Yine Eleanor vardır ve polisler göstericilere saldırır. Bu olay İngiltere’de “Kanlı Pazar” olarak geçer. Ve Eleanor burada tarihi bir konuşma yapar: “İşçiler içinde en büyük bomba etkisini sosyalist ajitasyon ve propaganda yapar” diyerek anarşistlerin provaktif tavrını eleştirir ve kitleleri etkilemesini bilir.
1889’da Büyük Biritanya ve İrlanda Ulusal Gaz İşçileri Birliğinin kuruluşunda yer alır ve sendika liderlerine eğitim dersleri verir.
Yine bu yıl içinde, Hyde Park’da Dok işçilerinin grevini örgütler ve büyük bir miting düzenlenir. Eleanor bu direnişin en önünde ve örgütleyicileri arasındadır.
1889 Aralığında, Londra’daki kablo ve lastik fabrikasında grevin örgütlenmesine önderlik eder. Burada "Genç İşçiler Direnişi Derneğini" kurar. Bu grev Eylül Aralık ayaları boyunca devam eder. Grevi, Engels, Paul Lafargue ve Laura (Marx), Clara Zetkin ziyaret eder. Bunların da olduğu bir toplantıda Eleanor konuşmacı olarak kürsüye çıkar. Ve işçilere seslenir. O iyi bir ajitatördür.
Aynı yılın Aralık ayında, Gaz ve Genel İşçi Birliklerinin kuruluşuna kesin bir şekil verilir.
Aralık 1889-Şubat 1990 arasnda, Gaz işçilerinin grevi örgütlenir ve Tussy bu grevin örgütlenmesinde aktif rol alır.
4 Mayıs 1890’da, Hayde park’da Mayıs Mitingi yapılır. Bu mitinge yaklaşık 250 bin-300 bin arası kişi katılır. Bunun örgütlenmesinde Eleanor ve Eduard Bernstein vardır ve konuşmacı olarak kürsüde yerlerini alırlar.
1-6 Eylül 1890’da Liverpool’da yapılan Trade-Union sendikasının toplnatısına delege olarak katılır.
10 Ekim 1890’da, Fransa’nın Lille kentinde yapılan Fransız İşçi Partisinin VIII. Toplantısına, Londra’daki Gaz ve Vasıfsız işçiler Derneği adına, eşiyle beraber katılır ve kongreyi selamlarlar. Ayrıca Kongre’nin bir oturumuna da başkanlık eder.
1891 yılı sonunda Kuzey İrlanda’ya gider ve kaldığı 8 gün boyuca misafir (göçmen) işçilere propaganda yapar
1 Mayıs 1892 yılında, Londra Hyde Park’da yüzbinden fazla işçinin katıldığı miting yapılır. Mitingin platformunda Friedrich Engels ve Eleanor Marx vardır.
29 Şubat 1892’de, İngiltere’de, 300 bini aşkın kömür maden işçileri, 8 saatlik işgünü için greve gider. Bu, İngiltere’nin o güne kadar en büyük işçi direnişlerinden biridir.
Bu direniş için, Tussy Marx, Berlin’de yayınlanan, “Sosyalist Politk Merkzi Yayın” da şunları yazar:
“Gençler altı saat çalışmak istiyor. Ancak onlar 11 saat çalıştırılıyor ve onların istemleri dikkate alınmıyor.”[5][5]
Tussy, başta İngiltere olmak üzere dünyanın her yerinde işgünün 8 saat olması için yoğun mücadele verir. Hemen hemen günlük ve haftalık sosyalist gazetelere yazılar yazar ve burjuva gazetelerine ropartaj verir. Özelllikle işçileri aydınlatmak için gece gündüz çalışır. Oradan oraya koşar ve asla yerinde durmaz. O günün koşullarında “kadın olmanın ne demek olduğu” dikkate alınırsa, Tussy’nin çalışmalarının zorluğu da kendiliğinden ortaya çıkar.
1892 Temmuz başlarında yapılan, Büyük Biritanya ve İrlanda Gaz İşçileri ve Genel İşçi Birliği (sendika) 3. Ulusal Kongresi’ne katılır.
1893 Ocak ayında İngiltere’nin başta Edinburg olmak üzere bir çok kentinde işçilere propaganda yapmak için geziye çıkar.
Bu yıllarda İngiltere’de işçiler, günlük çalışma saatini 8 saate düşürmek için mücadele ederler ve bir çok yerde grevler yapılır. Ocak 1898’de Pamuk işçileri ve Makine Sanayi işçileri 8 saatlik işgünü için greve gider ve yenilgiye uğrar. Yenilginin asıl nedeni ise; Eduard Bernstein’ın uzlaşmacı reformist tavrı olmuştur. Eleanor, güvendiği Bernstein’ın gerçek yüzünü ilk defa bu grevde görmüş ve hayal kırıklığına uğramıştır.
Tussy, sadece ingiltere işçi sınıfıyla değil, hemen hemen haber alabildiği bütün ülkelerin işçileri ve onların hakları ve yaşamlarıyla yakından ilgileniyordu.
25 ocak 1893 yılında, arkadaşı Dollie Radford’a gönderdiği bir mektupta şöyle yazar:
“Siyah ülkelerin durumu korkunç. Hiristiyan inancı bu kadar yoksuluğa katlanmayı mı gerektiriyor? Bu nasıl görülmezlikten gelinir? Ben insana inanmasaydım, böyle bir yaşama katlanamazdım.”[6][6]
Tussy, bütün ezilenlere karşı sempati duyduğu gibi, sömürücülere karşı da nefertle doluydu. Yahudilerin dıştalanmasına da karşıydı. Bu nedenle, “ben bir yahudiyim” diyebiliyordu.
Tussy, işçi sınıfı içindeki çalışmalarını ve buradan çıkardığı dersleri, özellikle de İngiltere işçi sınıfının durumunu anlatan bir de kitap çalışması yapmış, “İngiltere’de İşçi sınıfı Harketi” adıyla yayınlanmıştır. Bu kitap, Wilhelm Liebknecht’in önsözüyle Nürünberg’de Almanca olarak da basılmıştır.
2. Enternasyonal’in Sözcüsü ve Hamalı Eleanor Marx
İşçi harketini, Enternasyonal çalışmadan ayırmak olası değildir. Marksist anlayışlardan en önemlisi, bütün ülkelerin işçi hareketinin birliğini sağlamakıtr. Komünist Manifesto’nun temel sloganlarından biri: “Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşiniz”dir. Eleanor’da, işçi hareketi içinde çalışan birisi olarak 2. Enternasyonal’de yer almıştır. 2. Enternasyonal’de, salt bir katılımcı olarak değil, örgütleyicisi, delegesi, zaman zaman sözcüsü olarak öne çıkan birisi olmuştur.
6 temmuz 1889’da 2. Enternasyonalin kuruluş hazılıklarını yapmak için Paris’e gelen Eleanor, burada “ Sosyalist Enternasyonal Kongresi” adı altında hazırlık çalışmalarına katılır ve 1890’da 14-20 Temmuz arasında Paris’te I. Kuruluş Kongresi yapılan 2. Enternasyonal’de Clara Zetkin’in konuşmalarını İngilizce ve Fransızca’ya çevirir.
14-17 Ekim 1890’da, Almanya Sosyal Demokrat (SPD) Partisi’nin Halle şehrinde yapılan kongresine, yabancı konuk olarak davet edilen Eleanor, burada, “genel olarak sosyalizm ve işçi hareketi üzerine bir konuşma yapar. Kongre bitiminden sonra, August Bebel, Wilhelm Liebknecht ve SPD’nin diğer yöneticileriyle, 2. Enternasyonal’in Agustos 1891 yılında Bürüksel’de yapılacak toplantısı için hazırlık çalışmalarını değerlendirirler.
Tussy, 2. Enternasyonal’in Bürüksel’de yapılan 2. Kongresi’ne, “Büyük Biritanya ve İrlanda Delegesi” olarak katılır. Ve buradaki işçi sınıfının durumu ve çalışmalarıyla ilgili olarak görüşlerini rapor haline getirerek broşür olarak Kongre’ye sunar.
Eleanor’un ilk defa bu kongre’ye sunduğu, “aynı işte çalışan kadın ve erkek işçilerin ücretlerinin eşit olması” önerisi karar haline getirilir. İngiltere’de kadın ve erkek işçilerin eşit ücret alması, cinsiyet ayrımına son verilmesi ve 8 saatlik işgünün yasallaşması için mücadele, Eleanor önderliğinde bir kampanya şeklinde yürütülür.
Eleanor Marx, işçilerin sendikalarda örgütlenmesinin kurtuluş olmayacağını da biliyordu ve sosyalist partinin kurulmasını ve parti içinde örgütlenmeyi savunuyordu. İngiltere sosyal demokrat federasyon deneyimi olmasına karşılık, bu örgütlenme uzun bir süre yaşmadı ve dağıldı.
1893’de Zurih’te yapılan 2. Enternasyonal’in 3. Kongresi’ne, “Gaz İşçileri Sendikası’nın Delegesi” sıfatıyla katılır. Ve bu kongre’de Clara Zetkin ile birlikte hareket eder.
1896’da 27 Temmuz- 1 Augustos günleri arasında Londra’da 2. Enternasyonal’in IV. Toplantısı yapılır. Kongre’nin Londra’da yapılmasını Eleanor Marx ister. Bu kongre’nin en önemli özelliği kadın sorununu ele alması olacaktır. Bu konuda Clara Zetkin, Emma Ihrer ve Adelheid Popp ile birlikte çalışılır. Kongreye, kadınların seçme ve seçilme hakkı da dahil politik örgütlenme haklarının savunulması, karar olarak sunulur. Ayrıca, Eleanor Marx tarafından, Kongre’ye, “işçi sınfı hareketi içinde yer alan kadınların delege olarak daha fazla katılmasını ve özel kontenjan tanınmasını” karar altına alınmasını önerir.
Eleanor Marx’ın (Tussy) Eserleri
Eleanor’un yazıları arasında en bilinenlerini, Kadın Sorunu ve İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu kitaplarıdır. Bunlar, Wilhelm Liebknechet’in ön sözüyle broşür olarak basılmıştır. Ayrıca, sayısız makele ve söyleşileri gazete ve dergilerde yayınlamıştır. Yine, Kocasıyla birlikte yazdığı, “Amerika’da İşçi Sınıfı Hareketi” de o sırlarda yayınlanan önemli eserleri arasında yerini almıştır. Bu kitapların hepsi, o dönemde İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak yayınlanmıştır.
Eleanor’un kadın sorununa yaklaşımı, marksist bir yaklaşım olup, kocası Edward Aveling’le birlikte yazdığı “Kadın Sorunu” adlı uzun makalesi, August Bebel’in, “Kadın ve Sosyalizm” adlı eserinin değerlendirmesinin içerir. Kadın ve erkek eşitliğinin üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılmasında ve devletin sönmesinde görür.
Eleanor, “Fabrika Cehennemi”, “İrlanda Dinamitçileri”, “Şikago Anarşistleri” ve “1 Mayıs Hyde Park Konuşmaları” da onun basılmış eserleri arasındadır. Yine “Marx’ın Değer Kuramı” ve daha bir çok makalesi, onun Marksist kimliğini tartışmasız ortaya koyan eserler arasında yerini alır. Ayrıca, Rusya’da Marksizmin gelişmesini yakından görüp, “Rusya’da yer altı örgütlenmeleri” adlı makaleyi yazmıştır.
Eleanor’un, “Karl Marx I ve Karl Marx II” diye yayınlanmış biyografik makaleleri vardır.
Eleanor Marx iyi bir hatip olmanın yanında iyi bir yazar ve çevirmendi. Onu “dil bilimci” olarak kabul edenlerde vardı. Çünkü, İngilizce, Fransızca ve Almanca’ya hakimdi ve birinden diğerine rahatlıkla çeviri yapabiliyordu. Çeviri kitapları arasında edebi eserler olduğu gibi politik eserlerde vardı.
Örneğin, Eduard Bernstein’in, “Ferdinand Lasell’in Sosyal reformu”’nu ingilizceye, yine Plehanov’un, “Anarşizmi Sosyalizmi mi” kitabını, İngilizceye, Hippoltyte Posper Lissagaray’ın “1871 Komünün Tarihi”ni fransızcadan ingilizceye çevirilerini yapmıştı.
Eleanor Marx, Karl Marx ve Engels’in bir çok kitabının yayınlanmasının editörlüğünü de üstlenmiştir. Bunlar arasında, Almanya’da Devrim ve Karşı Devrimler, Karl Marx ve Friedrich Engels’in, “Doğu Sorunu” adıyla Türkiye’de de Sol Yayınları tarafından yayınlanan, makalelerinden oluşan eserin derlenip yayına hazırlanması, Eleanor ve Edward Aveling’in ortak çalışması sonucu, ancak 1897 yılında gerçekleşebilmiştir. Yine, Marx’ın, “Ücret, Fiyat ve Kar”ın yayınlanmasının editörlüğünü de Eleanor üstlenmiştir.
Eleanor Marx’ın Ölümü
Eleanor Marx üzerine yığınlarca araştırma ve inceleme yapılmasına, yazılmasına ve bunların yayınlanmasına karşın, ülkemizde onun üzerine yayınlanmış kitap yok gibidir. Başka ülkelerde yayınlanan ktapların da çevirileri yapılıp yayınlanmamıştır. Ve Eleanor Marx üzerine hala kitaplar, makaleler yazılmaya devam etmektedir. En son, 2002 yılında basılan Alman yazar Ewa Weissweiler’in “Babasının Kızının Dramı, Tussy Marx” adlı önemli biyografik kitabı bunun bir örneğidir.
Eleanor Marx’ın mücadeleci bir kadın oluşu bilinmesine karşın, nedense ismi, o zamanın diğer kadınlarının gerisinde kalmıştır. Örneğin, 8 Mart’larda Eleanor Marx’ın isimi ve fotoğrafı öne çıkarılmaz. Adeta Eleanor yok sayılır ve onun mücadelesi görünmezden geinir. Oysa, o dönemde, komünist kadınlar içinde öne çıkan Clara Zetkin değil, Eleanor Marx’dır. Clara Zetkin, Eleanor Marx ile yaşıt (iki yaş küçük) sayılır.
Eleanor’un üzerine durmadan yazıların yayınlanmasına karşın geri planda kalmasını, araştırmacılar, onun Marx ve Engels’in gölgesinde kalmasına bağlıyor. O süreçte, çok az sayıda kadının komünist olması ve kamuoyu önünde öne çıkması çok önemli bir gerçek iken, Marx’ların kızları ve özellikle de Eleanor’un mücadelesinin gözardı edilmesi ya da görmezden gelinmesi hiç de haklı bir yanı yoktur. Nasıl ki, Clara Zetkin’lerin, Rosa Luxemburg’ların gösteri ve yürüyüşlerde fotoğrafları gururlu bir şekilde taşınıyorsa, aynı gururla Eleanor’un resimleri de taşınmalıdır. Eleanor, kadınların ezilmesine karşın mücadele etmiş, bunun üzerine sayısız makale ve yazılar yazmış birisidir. Kocası Edward ile bilikte yazdığı, “Kadın Sorunu” isimli uzun makalesi, daha ilk elden İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak broşür olarak yayınlanmıştır.
Eleanor Marx’ın ölüm şekli (31 Mart 1898’de intihar etmesi) de onun öne çıkmasını engelleyen etkenlerden bir olabilir. Ancak, bu, onun mücadelesinin gözardı edilmesinin nedeni olamaz. Onu, o günün koşulları içinde ele almak gerekir. Ve onun, istenmeyen bir ölüm şeklini seçmiş olmasının nedeni; yine kadını gururunun çiğnenmesine bir baş kaldırı cevabıdır. Bu nedenle, dün, bugünün düşüncesiyle yargılanamaz, ancak değerlendirilebilinir.
Tussy’nin intihar etmesi, o süreçte II. Enternasyonal’i etkilemişti. Bütün devrimci ve komünistler şoke olmuştular. Capcanlı, mücadeleci, hareketli ve sevimli ve hep güleryüzlü kadın, nasıl olmuştu da, çevirisini yaptığı “Madame Bovary” gibi intiharı seçmişti? Buna anlam vermiyorlardı. Ölmeden önce, kardeşi Laura’ya, “bütün mektuplarını, yazışmalarını, kitaplarını, Kautsky’e, Liebknechte, Dolli Radford’a, Eda Bernstein’e vd. vermesini” yazıyor.[7][7]
Eleanor’un sayısız dostu vardı ve hepsi de o dönemin en ileri entellektüelleri ve mücadeleci insanlarıydı. En bilinenleri, Karl Kautsky, Edward Bernstein, Wilhelm Liebknecht, George Bernard Shaw, Vicktor Adler, Dolly Radford vd...”
George B. Shaw, Eleanor’un ölümü üzerine; “Cornwall’a gidip ölmek istiyorum” diye yazmıştı.
Dostu, ingiliz yazar ve politikacı Henry M. Hyndman’da şöyle demişti:
“ Neşeli, yüksek kültürlü, bilinçli, doğal ve algısalı yüksek, babasıyla bizim aramızdaki bağı sağlayan, sosyalizmin dünü ile bugününü birleştiren bu kadın ölümü hak etmemişti...”[8][8]
II. Enternasyonalin lideri Kautsky için, Eleanor’un ölümü tam bir çöküntü yaratmıştı. O, Marx’ın mirasıydı. Ölümüne inanamamıştı ve ölümünden Eleanor’un kocası Edward’ı sorumlu tutmuştu.
Edward Bernstein ise:” Onun ölümü beni altüst etti” diye yazmıştı, Eleanor’un ölümünü duyunca.
Arkadaşı Victor Adler ise; “ O çok önemliydi. O bize mirastı. Marx’ın bütün mektupları ve yazışmaları onun elinden geçmişti...” diye yazar.
New York Times, 3. Nisan 1898 tarihli sayısında, onun ölümü üzerine şöyle yazmıştı:
“O çok hassas bir çocuktu. Beş yaşına kadar sütle beslendi. Küçük yaşlarda Shakespeare çalıştı. Gençliğinde babasının yazışmalarına yardımcı oldu. Paris Komünü zamanında Paris’teydi. Babası öldükten sonra Dr. Aveling ile evlendi. 1986 yılında ABD’ne geldi. Yanında Kocası ve Liebknecht vardı. O iyi bir dilbilmciydi. Newyork’ta sosyalistler, anarşistler ve komünistler ile bir toplantı yaptı. Daha sonra ülkede okuma turu düzenlediler. Paris, Zurih ve Londra’daki işçi kongrelerinde bir çevirmen olarak çalıştı. ...”
Yine yakın arkadaşlarından, Eleanaor’un “okuma-yazma ve sendika eğitimi” kurslarına katılan ve daha sonra İngiltere Gaz İşçileri Sendikası liderleri olan öğrencisi Will Thorne, 1925 yılında, Eleanor üzerine yazdığı bir yazıda; “Eğer Eleanor yaşıyor olsaydı, bugün çağdaş kadın önderlerinin en büyüğü olurdu” diye yazmıştır.
Eleanor’un intihar etmesi, burjuva basınında geniş bir yer aldı. Bütün burjuva basını ağız biliği etmişçesine, “Marksizmin trajedisi”, “Marksizmin ölümü”, “Marksizmim ahlakı” Marksizmim çocuk eğitimi”[9][9] vb. gibi, suçlayıcı ve küçültücü yazılar yazdılar. Amaç, Eleanor’un ölümü üzerinden marksizme saldırmak ve onun işçi ve emekçiler üzerindeki etki alanını darlatmaktı. Bunu başaramadılar.
Eleanor, aynı zamanda Marksizmin bir mirasıydı. Marx ve Engels’in bıraktığı bilgili komünist bir mirastı. O, “sosyalizmin dünü ve bugünü”ydü. Marx’ın el yazmalarının yalın görüntüsü ve işçilere ulaşmış haliydi. Eleanor Marx, bilimsel sosyalizmin öncü kadınlarının en militanlarından biriydi. Onun üzerinde hala konuşuluyor olunması, kitaplar ve makaleler yazılması bundandır. O, komünist bir kadın militan olarak, komünizm mücadelesinde hep yaşayacaktır. *** Mart 2014
Kaynakça:
Chushichi Tsuzuki, Elenaor Marx (Geschichte ihres Leben 1855-1898)
Die Töchter Von Karl Marx Unveröffentlichte Briefe
Eleanor Marx-Aveling, Edward Aveling, Die Fraun Frage (The Woman Question)
Eva Weissweiler, Tussy Marx (Das drama der Vatertochter) eine Biyographie
Friedrich Engels, Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm
Françoise Giround, Das Leben der Jenny Marx, Biographie
H. F. Peters, Die Rote Jenny, Ein Leben mit Karl Marx
Jenny Marx in Briefen an eine vertratute Freundin
Ruth Zimmermann, Jenny Marx und İhre Töchter
[1][1] Tussy’nin yakın arkadaşlarından Lily Bell’in Eleanor’un ölümü üzerine yazdığı ağıt niteliğindeki şiirinden bir kaç mısra... aktaran, Chushichi Tsuzuki, age, sf.286
[2][2] Bu tarihte bir yanlışlık var. Çünkü Helene Demutha, 1848’den itibaren Marx ve Jenny’nin yanında yaşamıştır.
[3][3] Engels, Ütopik Sosyalizm ve Billimsel sosyalizm, Eleanor Marx, „Fridrich Engels“, sf. 21, Sol Yayınları
[4][4] Eleanor Marx-Aveling-Edward Aveling, Die Fraun Frage, sf. 68, Verlag für die Frau
[5][5] Eva Weissweiler, Tussy Marx, Das Drama der Vatertochter, (Tussy Marx, Babasının Kızının dramı) 1. Basım, 2002, Kiepenheuer ve Witsch Verlag
[6][6] Chushichi Tsuzuki, Eleanor Marx, Geschite İhres Lebens 1855-1898, Colloquium Verlag Berlin
[7][7] Eva Weissweiler, Tussy Marx, sf. 355
[8][8] Eva Weissweiler, age, sf. 359
[9][9]C hushichi Tsuzuki, age, sf. 286
Yusuf Köse
Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.
http://yusuf-kose.blogspot.com/
Son Haberler
Sayfalar
Devrimci Pratik ve Militanlaşma
Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.
“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I
Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.
Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!
Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.
Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:
Tehlikenin farkında mıyız?
"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,
Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:
Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.
Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...
Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!
Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II
II.Bölüm:
Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler…
Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I
Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.
TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!
Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.
Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...
"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"
Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.
Yıllardır tanırım seni.
Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.
Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.
Akraba desem, değil.
Komşu desem, hiç değil.
TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”
” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”
– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.
Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi
Ah... kuzucuğum ah...
Ne oldu bize böyle.
Ne oldu.
Her şey tıkırında giderken...
Neler yaşadık böyle.
Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne
Veyahut da.... veyahut da...
"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.
Yoksa... yoksa...
Daha dün bir; bu gün iki