Pazartesi Mayıs 6, 2024

MAHÇUPYAN , BİZİ MAHÇUP ETTİ

Henüz 301 kişiye mezar olan Soma maden ocağının yaralarını sarmadan,bu sefer acı haber Ermenek maden ocağından geldi.Yine aşırı kar ve işgüvenliğinden mahrum çalışan 18 işçinin hayatını kaybettiği maden ocağından 20 gün olmasına rağmen katledilen madencilere ulaşılamadı.İlkel ve kaba yöntemlerle yürütülen kurtarma çalışmalarında maalesef bu gidişle ulaşılamayacağı kaygısını taşıyorum.Dileğim bunda yanılmış olurum.

Kessab,Musul,Şengal'de işlenen soykırımlardan sonra Kobane'de böyle bir tehlike ile karşı karşıya kaldı.Ama PYD (Demokratik  Birlik partisi),Kürt Ulusal Hareketi ve Uluslararası insan hakları savunucularının da desteğiyle bu katliam şimdilik önlendi.Ama yankıları Türkiye ve dünya gündeminde devam ediyor.1 Kasım'da tüm dünyada ilan edilen ''Dünya Kobane'liler Günü'' ile sokaklara inen milyonlarca insan İŞİD'e,Türk Devleti'nin katliamdaki rolüne,özellikle RTErdoğan'a tepkilerini gösterdiler.

Yanlız,Türkiye'de iktidar,demokratik hakkını kullanmak isteyen insanları,HDP'yi İç işleri Bakanı tehdit ederek sokağa çıkmalarına engel olmak istediler.Ama demokrasi ve özgürlük savunucuları,polisin şantaj ve provakasyonlarını boşa çıkardılar.Bu yaşananlar karşısında  insanım diyen herkesin mevki,koltuk kaygıları taşımadan tavır alması zorunludur.Alacağı tavır kimlere hizmet edecek,aynı zamanada bu kutuplaşmada yerini de belirlemiş olacaktır.

Ermeni toplumu içerisinde alışık olmadığımız,fikir ayrılığının da ötesinde soykırım yapmış bir devleti savunan ırkçı,milliyetçi,,tek millet,tek bayrak,tek dil yani Türk olmayanın dışında herkese düşman olan MHP gibi partilerde çalışan,seçimlerde aday olmak isteyen vatandaşlar görmekteyiz.Levon Panos Dabağyan ile başlayan yazdığı yazılarda,konferanslarda ''Ermeniler 1 milyon Türk'ü katletti'' diyecek kadar kemikleşen,soykırım gerçeğini bir Ermeni unsur aracılığı ile Ermeni'lere karşı kullanan bir Osmanlı-Türk devlet geleneğinin son halkasını görmekteyiz.Yine bir
başkası yerel seçimlerde ''kiliseye giderim,allahımı bilirim,MHP'liyim'',bir başkası ''Meral Akşener'i çok seviyorum'' diyerek nasıl da cellatlarına aşık olduklarını göstermişlerdir.

Aydın olarak geçinen Markar Eseyan ise AKP'ye yaranmak için gelecek seçimlerde milletvekilli adayı olabilmek için şimdiden elinden gelen her türlü cambazlığı tv'lerde yapmaktadır.Ama bunların ötesinde bizleri Ermeni toplumunu,ilerici,sol,aydın çevreleri derinden yaralayan Etyen Mahçupyan'ın Başbakanlık Danışmanlığına kadar yükselmesi tepkiyle karşılanmıştır.

Hrant Dink'in deyimiyle bir Ermeni'nin ''çöpçü'' dahi olmasının imkansız olduğu bir ülkede ,bütün basamakları atlayarak,en üste üstelik Başbakanlık Danışmanlığına kadar yükseldi.AKP'nin yandaş tv ve gazetelerinde ''Türkiye ve dünyayı en iyi algılayan bir entellektüel'',''değişen,demokratikleşen Türkiye'nin,yeni Türkiye için katkı yapacak olan Etyen mahçupyan yeni dönemin mimarlarındandır...''gibi gerçek olmayan övgülerle Türk devletine hizmet etmesi için pohpohladılar.Başbakanlık danışmanlığına getirilen Etyen Mahçupyan'ın yaşanılan bunca pratikten ders çıkarmadığı ve yahut görmek istemediği anlaşılmaktadır.Alevi,Kürt açılımlarında toplumda tanınan sanatçı veya akademisyenlerden faydalanarak,böyle bir algı yaratmak ''ilk defa bizim iktidarımız döneminde oldu'' diyerek AKP propagandaya girişti.2008 yılında denenen ama tutmayan bir sürü Açılım'lardan sonra yine bugün Açılım,Çözüm süreci yalanları ile toplumu oyalama ve kandırmaya çalışıyor.

Kürt Açılımı yapıyoruz diye tanınan TRT5'de Kürt sanatçı Rojin'e yer verildi.Günlerce reklamları yapıldı.Kendi istedikleri Kürt sanatçısını,Kürt insanını yaratmak istediler ama olmadı.Bu durumu Rojin şöyle açıkladı,''benim önerdiğim hiçbir konuk kabul edilmedi,yayında söylediğim çok şey kesildi,her şeye müdahale edildi,programa potansiyel suç,bana da potansiyel suçlu muamelesi yapıldı'',''ancak programın ve benim üzerimdeki baskılar o kadar yoğunlaştı ki,programın içini boşaltmaya,programın kendi kendini bitirmesine çalışılıyordu..'',''özgür olmadığım yerde kimse beni tutamaz,sanatçı kimliğim ve duruşumda uyuşmayan bir yerde olmak istemiyorum.Girdim,Gördüm ve Çıktım'' dedi.Bunlar yetmiyormuş gibi TRT5 Genel Müdürü tarafından kadına bakış açısını sergileyen hakarete maruz kaldı.Başka bir örnek daha Reha Çamuroğlu olayıdır.

Alevi Açılımı için bilgi ve akademisyen kimliği ile tanınan Reha Çamuroğlu Başbakan RT Erdoğan'ın danışmanı olarak görevlendirildi.Yapmak istediği çalışmalar arasında,''Aleviler'in sıkıntıları,Alevi sorununun etraflıca tartışılması,Alevi sorunu ile yüzleşilmesi,Madımak oteli'nin müze olarak muhafaza edilmesi...''gibi konularda yapmak istedikleri sekteye uğradı.Yani ''çok ileri gidiyorsun'' denildi.Kendi deyimiyle hükümet ''iftar yemeğinde  ve çalıştaylar döneminde gösterdiği varlığı sonradan göstermedi ve kilitlendi''.''Başbakan tarafından Alevi kelimesi zikredilmekten kaçınıldı,parti içinden yöneticilerin saldırıları geldi,kendine prim yapıyor ''denildi.Yani ''yanlız bırakıldım'' diyerek,görevinden istifa etti.

Bu olaylar yüz yıl öncesi yaşanmadı.Daha taze canlı gün gibi ortadadır.Yalan,inkar ve asimilasyon devletin bayrak renginden alan,kırmızı çizgi ile kırmızı kitabında kayıtlı olan gerçekliği unutulmamalıdır. Politikalarına bu yüzden alet olmamak gerekir.Ayrıca politikalarımızda düşman bize saldırıyorsa bu demektir ki,biz doğru yoldayız.Eğer seni alıp başdanışman yapıyorsa gittiğin yol yanlış demektir.Hrant Dink,dalkavuk,devletçi,sola karşı,Kürt düşmanı olsaydı baş tacı olur ölüme mahkum edilmezdi.

13 yıldan bu yana Zaman gazetesinde  köşe yazarlığı yapıyor,''hizmet harekatı''na hizmet e diyorsun.Bu gazetede,köşe yazarlığı yapmak her yiğidin harcı değildir.Herkese de nasip olmaz.Bunun elbetteki bir karşılığı olması gerekiyor.Bu olmadığı sürece yazarlık yapmak imkansızdır.O politikanın kendisi Kürt düşmanlığı,sol,aydın,demokrat devrimci düşmanlığı,Cemaat-AKP hayranlığı ile dostlarına sırt çevirmek,Hrant'ın mirasını sömürmek bizleri de arkadan hançerlemektir.Hrant'ın öldürülmesinden sonra hem Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği'ni,hem de Zaman'da yazılarına devam?ettin.Kopamadın.Gittin geldin.Seçimini gericiler Zaman'dan tarafa yaptın.Kendi deyiminle ''94'den bu yana gelişen islami kesime destek verdin.Ermeni kesimi ile sıcak ilişkilerin olmadı''. Dışında kaldın.

AKP iktidarının demagoji,yalan kendini mağdur gösterme çabalarını iktidar olduğu 12 yıl boyunca yaşadık ve gördük.12Eylül askeri faşist Diktatörlük döneminde çıkarılan ve bugüne kadar devam eden yasalar için ''biz mi çıkardık'' diyerek,devletin bekaasını esas almaktadır.Agos Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Hrant Dink'in hunharca öldürülmesinden sonra,yaşanan süreç AKP iktidarının gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır.Devlet'in bekaası için katiller korunmuş,terfi ettirilmiş,olay ''basit bir öldürme'' vakası görülmüştür.Dönemin valisi Muammer Güler ve iki MİT mensubu eşliğinde sorgulanan ve tehdit eden görevliler hakkında hiç bir yasal işlem yapılmadı.Aksine Vali Güler AKP'den milletvekili oldu.Emniyet müdürü Celalettin Cerrah Osmaniye valiliğine atandı.

Hrant Dink'in ölümünde görevlerini ihmal eden,delilleri karartan eski İst.İstihbarat Daire Bşk'nı Ramazan Akyürek,Ankara'ya Merkez Araştırma Planlama kesiminde uzman olarak görevlendirildi.Aynı yerde İstanbul İstihbarat  şube müdürü Ahmet İlhan Güler terfi etti.Cinayetten haberdar olduğu halde buna göz yuman dönemin Trabzon İl Jandarma komutanı Albay Öz...gibi unsurlar,AKP döneminin tüm kamu görevlileri korundu,kollandı,terfi ettirildi.Tüm bunlar yaşanırken AKP'ye olan desteğin,sempatin bir an olsun eksilmedi,aksine sol aydın,Hrant'ın arkadaşları,dostları ile arasındaki mesafeyi açtın.AKP'yi savundun.

Hrant'ın arkadaşlarının 7 yıldır verdikleri hukuk mücadelesinde artık adalete olan güvenlerinin kalmadığını,tiyatro sahnelendiğini belirtirken sen ise ''devletin şapkasını önüne koyarak,vicdanıyla başbaşa kalarak çözmesini,çözemiyorsa çözememe halini ömür boyu taşımasını istiyorum''diyerek katillerin bulunmaması teorisini savundun.Kitlelerin acil talebi olan,ölümünden sorumlu tüm kamu görevlilerin,katillerin ortaya çıkarılması görevi olan devletin,yargının görev ve sorumluluğunu inkar ederek,daha ileri giderek kitlelerin ''katil devlet'' sloganını yanlış gördün.Esas olarak''AK Parti'yi bitirmek'' şeklinde değerlendirmelerde bulunarak AKP'yi savunma gayreti ve çabası içerisinde oldun.

Devlet,Hrant Dink'in bütün tabuları yıkarak ortaya çıkardığı Ermeni gerçekliğini öldürerek yok edeceğini sandı ama arkasında milyonlarca insanın toplumsal muhalefetine dönüşen mücadelesini ''marjinal,siyasetten anlamayan'' insanlar olarak gören,küçümseyen,yeren anlayışından AKP'ye hiç bir şekilde  toz kondurmadın.Devletin rolünü gizleme çabasına girerek Dink cinayetini ''malum cinayet'' gibi göstererek,Hrant'ın sözde en yakın arkadaşı olarak Hrant'ın kemiklerini sızlattın.

Trabzon Emniyet müdürü olduğu vakit,Cemaat'la organik bağı belli olan Ramazan Akyürek'in,H.Dink cinayetindeki rolü belli olmuş iken Zaman gazetesindeki yazılarına devam ettin.Zaman gazetesinin kendini savunma gayretlerine sessiz kalarak Hrant'ın mücadelesine,anılarına ve arkadaşlarına saygısızlık etmiş oldun,bundan hiç rahatsızlık dahi duymadın.Cemaat ve örgütünü ifşa eden H.Dink'in katillerinin polis teşkilatı içerisindeki örgütlenmelerini,AKP-Cemaat işbirliğini ''imamın ordusu'' kitabında yazan Ahmet Şık'ın kitabını eleştirerek yine bir anlamda,AKP-Cemaat'e toz kondurmama gayretine düştün.Rahatsız oldun.Okuyucuyu ''tahrik ediyor'' diyerek,kitabın özünde anlatılan gerçeklere karşı çıktın.Hrant Dink cinayetini çözmek istemeyen devletin rolünü söyleme yerine ,tutuklanan gazetecilerin asker ve polislerin dayanışması gibi,gazetecilerin de dayanışmaiçerisinde olduğu tespiti yaparak AKP-Cemaat hakimlerine akıl hocalığı yaptın, yol gösterdin.

Hukuk'un ayaklar altına alındığı,yargının tamamen AKP-Cemaat teşkilatının siyasal çıkar ları doğrultusunda kararlar aldığı,yargının bağımsız olmadığı,A:Şık ve N.Şener'in
tutuklanmasına her kesimden tepki gelirken,sen yine ''hakim ve savcıları suçlamayın,soğukkanlı olun'' diyerek yine her koşul altında devleti,AKP'yi,cemaat örgütünü savunma hali gösterdin.

Etyen Mahçupyan'ın tutarsızlıkları her konuda olduğu gibi Kürt konusunda da kendini gösteriyor.Devletin ağzından sanki AKP sözcüsü,RTErdoğan gibi PKK ve Kürt'lere düşmanlık gösteriyor.Oysa ki Kürt'lerin kendi topraklarını savunması,bir güç etrafında örgütlenmeleri,özgür vatan ve kimlik talepleri en doğal haklarıdır.Ama sana göre Kürt'lerin kaderi şu an Türkiye'nin basiretine  bağlı''dır,derken Türkiye istemediği takdirde hiç bir zaman da olmayacak anlamına gelmektedir.Kobane'de yaşanan dört tarafı çetelerle çevrili,ölüm kalım savaşı veren,soykırım tehdidine karşı ''suçları'' sadece kendi toprakları ile özgürlüklerini savunan bir halka ''esad'la anlaştı,kürt hareketi için çok vahim sonuçları olabilir,Kobani'ye destek vermek biraz romantik olay,YPG başarısız olmuş,yenilmiş siyasettir'' keşifleri,gerçeklerin ters yüz edilmesidir.RTErdoğan konuşmalarının aynısıdır.

Ermeni tarihçilerin dedikleri gibi ''Kürt'lerin bu günkü durumu,Ermeni'lerin 100 yıl önceki durumlarının aynısıdır'' diyerek,Şengal'de Ezidi'lere yapılan soykırım da göz önüne alındığında,Kürt'lerin durumunun ne kadar acı ve kötü olduğunu göstermektedir.Soykırımı yaşamış bir ulus'un unsuru olarak,ilk önce senin karşı çıkman gerekirken,ezilen mazlum ulusların yanında değil,sadece  şahsi çıkarlar ve koltuk uğruna ezen ulusların yanında tercihini yapman büyük bir talihsizliktir.Onur'lu aydın,bir düşünürün sergilemesi gereken duruşu maalesef yine sergileyemedin.

Devlet geleneğinde var olan vatandaşlarına hakaret etme,ırkçı,ayırımcı söylemleri olduğu
gibi devam etmektedir.''Ermeni oğlu Ermeni,Ermeni dölü,Yahudi dölü''nden sonra  bir roportajında sarfettiği nefret söylemi yani ''affedersiniz çok daha çirkin ifadelerle ermeni dediler'' açıklamasına tüm kamuoyu tepki  gösterirken,başta senin gibiler  Erdoğan'ı savunma durumuna düştüler.''bunun böyle çok fazla kaşınması bence çok ahlaki bir şey değil'' diyerek sineye çektin.''Erdoğan'a bir tür ırkçılık atfetmek için yapılan  bu tür çarpıtmaların sadece Erdoğan için değil,hiç kimse için doğru olmadığını düşünüyorum''dedin.Her olayda gördüğümüz Erdoğanı' savunma durumuna düştün.İsla-mi kesime ve Erdoğan hayranlığında  o kadar ileri gittin ki artık ''Erdoğan karakter olarak babama çok benziyor'' benzetmesi de yaptın.''İç dünyasının sağlam ve temiz olduğunu düşünüyorum,kendi si gibi olduğunu düşünüyorum'' diyecek kadar ar duygusunda yoksun olduğunu gördükBu yüzden söyleyecek kelime insan bulamıyor.Pes doğrusu.Gaztelere yansıyan  tapeler ile ayakkabı kutuları içerisinde  çıkan milyon dolarlar,Türkiye tarihinde yaşanan en büyük yolsuzlukolayını eğer görmek istemedikten sonra o zaman insanı başka şeyler düşünmeye zorluyor.

Türkiye'de aydın,santçı,olmak bedel ödemek,onurlu olmak,düşüncelere pranga vurulsa dahi,parçalama cesaretini gösterebilmektir.Aşırı kar hırsı nedeniyle,işçi ölümlerinin yaşanmadığı gün yoktur.Yürüyüs ve gösteri hakkına gaz bombaları ile saldıran iktidar...Roboski katliamlarının hesabını henüz vermiş değil.Bu haksızlığa Dur diyen onurlu aydın herkes çalıştıkları kurumlardan dalkavuk olmadıkları için atıldılar.Cezalandırıldılar.İşsizler ordusuna dahil oldular.Askeri vesayet dönemlerinde yaşadığımız olaylar bu sefer AKP döneminde bir hayli yaygınlaşan islami vesayet dön-nemine dönüştürüldü.Aydınlara uygulanılan bu baskı politikalarına karşı senin tavrın ne oldu?Hiç sesini çıkarmadın dört köşe oldun.

Daha da ileri giderek Ermeni toplumunu da karşına alarak AKP'ye yaranmak için kendini ispatladın.Ermeni gazeteci ve yazarlara akıl almaz suçlamalar yönelterek Erdoğan'dan tam not aldın.Tek suçları H.Dink katliamının aydınlatılması,arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmasını isteyen onurlu aydın duruşu sergileyen insanlara ''Hrant ağpariğin katliamını sömüren cehennem palyaçosu Ermeni'ler'' olarak gördün,''islamdan ve müslümanlardan nefret ediyoruz'' diyerek kışkırtıcılık yaptın.''azınlıkları kendi zihinleri ve küçük dünyaları içine'' hapsedildiğini ileri sürerek kendini AKP'ye iyi pazarlayabildin.

Ortadoğu halklarının başına İŞID belasını musallat edenArap,Süryani,Ermeni,Kürt,Türkmen
halklarının baş belası,kendinden olmayan herkese düşman olan bu çetelere askeri,lojistik destekleri herkes tarafından artık bilinen ve suç işleyen,bugün olmazsa bile gelecekte muhakkak insanlığa karşı suçlardan muhakkak yargılanacak olan RTErdoğan'ı ''M.Kemal'den sonra gelen en iyi lider,erdoğan gibi lider 100 yılda bir gelir'' diyerek dalkavuklukta sınır tanımadın.Cumhuriyet Türkiye'si-nin kurucu önderini,1923'de Ermeni,Rum,Süryani halklarını yokederek inşa ettiği ülkeyi ,  kitlelere gerçek özünü karartarak tanıttın.Oysa aslolan kitlelerin liderlerini nasıl gördükleridir.''Hırsız Recep Tayyıp Erdoğan'' sloganı gökten inmedi,hiç bir gazeteci yazar da bu realiteyi değiştiremez.

Ak Saray'da AKP'ye hizmet ve dalkavuklukta sınır tanımayanlara Orhan Miroğlu,Mehmet
Metiner'den...sonra ,yenilerine Mahçupyan da eklendi.1000 odalı Ak Saray'da sizlere iyi çalışmalar.


Kasım 2014  Agop Ekmekçiyan

78056

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

Sayfalar