Cumartesi Mayıs 18, 2024

MAHÇUPYAN , BİZİ MAHÇUP ETTİ

Henüz 301 kişiye mezar olan Soma maden ocağının yaralarını sarmadan,bu sefer acı haber Ermenek maden ocağından geldi.Yine aşırı kar ve işgüvenliğinden mahrum çalışan 18 işçinin hayatını kaybettiği maden ocağından 20 gün olmasına rağmen katledilen madencilere ulaşılamadı.İlkel ve kaba yöntemlerle yürütülen kurtarma çalışmalarında maalesef bu gidişle ulaşılamayacağı kaygısını taşıyorum.Dileğim bunda yanılmış olurum.

Kessab,Musul,Şengal'de işlenen soykırımlardan sonra Kobane'de böyle bir tehlike ile karşı karşıya kaldı.Ama PYD (Demokratik  Birlik partisi),Kürt Ulusal Hareketi ve Uluslararası insan hakları savunucularının da desteğiyle bu katliam şimdilik önlendi.Ama yankıları Türkiye ve dünya gündeminde devam ediyor.1 Kasım'da tüm dünyada ilan edilen ''Dünya Kobane'liler Günü'' ile sokaklara inen milyonlarca insan İŞİD'e,Türk Devleti'nin katliamdaki rolüne,özellikle RTErdoğan'a tepkilerini gösterdiler.

Yanlız,Türkiye'de iktidar,demokratik hakkını kullanmak isteyen insanları,HDP'yi İç işleri Bakanı tehdit ederek sokağa çıkmalarına engel olmak istediler.Ama demokrasi ve özgürlük savunucuları,polisin şantaj ve provakasyonlarını boşa çıkardılar.Bu yaşananlar karşısında  insanım diyen herkesin mevki,koltuk kaygıları taşımadan tavır alması zorunludur.Alacağı tavır kimlere hizmet edecek,aynı zamanada bu kutuplaşmada yerini de belirlemiş olacaktır.

Ermeni toplumu içerisinde alışık olmadığımız,fikir ayrılığının da ötesinde soykırım yapmış bir devleti savunan ırkçı,milliyetçi,,tek millet,tek bayrak,tek dil yani Türk olmayanın dışında herkese düşman olan MHP gibi partilerde çalışan,seçimlerde aday olmak isteyen vatandaşlar görmekteyiz.Levon Panos Dabağyan ile başlayan yazdığı yazılarda,konferanslarda ''Ermeniler 1 milyon Türk'ü katletti'' diyecek kadar kemikleşen,soykırım gerçeğini bir Ermeni unsur aracılığı ile Ermeni'lere karşı kullanan bir Osmanlı-Türk devlet geleneğinin son halkasını görmekteyiz.Yine bir
başkası yerel seçimlerde ''kiliseye giderim,allahımı bilirim,MHP'liyim'',bir başkası ''Meral Akşener'i çok seviyorum'' diyerek nasıl da cellatlarına aşık olduklarını göstermişlerdir.

Aydın olarak geçinen Markar Eseyan ise AKP'ye yaranmak için gelecek seçimlerde milletvekilli adayı olabilmek için şimdiden elinden gelen her türlü cambazlığı tv'lerde yapmaktadır.Ama bunların ötesinde bizleri Ermeni toplumunu,ilerici,sol,aydın çevreleri derinden yaralayan Etyen Mahçupyan'ın Başbakanlık Danışmanlığına kadar yükselmesi tepkiyle karşılanmıştır.

Hrant Dink'in deyimiyle bir Ermeni'nin ''çöpçü'' dahi olmasının imkansız olduğu bir ülkede ,bütün basamakları atlayarak,en üste üstelik Başbakanlık Danışmanlığına kadar yükseldi.AKP'nin yandaş tv ve gazetelerinde ''Türkiye ve dünyayı en iyi algılayan bir entellektüel'',''değişen,demokratikleşen Türkiye'nin,yeni Türkiye için katkı yapacak olan Etyen mahçupyan yeni dönemin mimarlarındandır...''gibi gerçek olmayan övgülerle Türk devletine hizmet etmesi için pohpohladılar.Başbakanlık danışmanlığına getirilen Etyen Mahçupyan'ın yaşanılan bunca pratikten ders çıkarmadığı ve yahut görmek istemediği anlaşılmaktadır.Alevi,Kürt açılımlarında toplumda tanınan sanatçı veya akademisyenlerden faydalanarak,böyle bir algı yaratmak ''ilk defa bizim iktidarımız döneminde oldu'' diyerek AKP propagandaya girişti.2008 yılında denenen ama tutmayan bir sürü Açılım'lardan sonra yine bugün Açılım,Çözüm süreci yalanları ile toplumu oyalama ve kandırmaya çalışıyor.

Kürt Açılımı yapıyoruz diye tanınan TRT5'de Kürt sanatçı Rojin'e yer verildi.Günlerce reklamları yapıldı.Kendi istedikleri Kürt sanatçısını,Kürt insanını yaratmak istediler ama olmadı.Bu durumu Rojin şöyle açıkladı,''benim önerdiğim hiçbir konuk kabul edilmedi,yayında söylediğim çok şey kesildi,her şeye müdahale edildi,programa potansiyel suç,bana da potansiyel suçlu muamelesi yapıldı'',''ancak programın ve benim üzerimdeki baskılar o kadar yoğunlaştı ki,programın içini boşaltmaya,programın kendi kendini bitirmesine çalışılıyordu..'',''özgür olmadığım yerde kimse beni tutamaz,sanatçı kimliğim ve duruşumda uyuşmayan bir yerde olmak istemiyorum.Girdim,Gördüm ve Çıktım'' dedi.Bunlar yetmiyormuş gibi TRT5 Genel Müdürü tarafından kadına bakış açısını sergileyen hakarete maruz kaldı.Başka bir örnek daha Reha Çamuroğlu olayıdır.

Alevi Açılımı için bilgi ve akademisyen kimliği ile tanınan Reha Çamuroğlu Başbakan RT Erdoğan'ın danışmanı olarak görevlendirildi.Yapmak istediği çalışmalar arasında,''Aleviler'in sıkıntıları,Alevi sorununun etraflıca tartışılması,Alevi sorunu ile yüzleşilmesi,Madımak oteli'nin müze olarak muhafaza edilmesi...''gibi konularda yapmak istedikleri sekteye uğradı.Yani ''çok ileri gidiyorsun'' denildi.Kendi deyimiyle hükümet ''iftar yemeğinde  ve çalıştaylar döneminde gösterdiği varlığı sonradan göstermedi ve kilitlendi''.''Başbakan tarafından Alevi kelimesi zikredilmekten kaçınıldı,parti içinden yöneticilerin saldırıları geldi,kendine prim yapıyor ''denildi.Yani ''yanlız bırakıldım'' diyerek,görevinden istifa etti.

Bu olaylar yüz yıl öncesi yaşanmadı.Daha taze canlı gün gibi ortadadır.Yalan,inkar ve asimilasyon devletin bayrak renginden alan,kırmızı çizgi ile kırmızı kitabında kayıtlı olan gerçekliği unutulmamalıdır. Politikalarına bu yüzden alet olmamak gerekir.Ayrıca politikalarımızda düşman bize saldırıyorsa bu demektir ki,biz doğru yoldayız.Eğer seni alıp başdanışman yapıyorsa gittiğin yol yanlış demektir.Hrant Dink,dalkavuk,devletçi,sola karşı,Kürt düşmanı olsaydı baş tacı olur ölüme mahkum edilmezdi.

13 yıldan bu yana Zaman gazetesinde  köşe yazarlığı yapıyor,''hizmet harekatı''na hizmet e diyorsun.Bu gazetede,köşe yazarlığı yapmak her yiğidin harcı değildir.Herkese de nasip olmaz.Bunun elbetteki bir karşılığı olması gerekiyor.Bu olmadığı sürece yazarlık yapmak imkansızdır.O politikanın kendisi Kürt düşmanlığı,sol,aydın,demokrat devrimci düşmanlığı,Cemaat-AKP hayranlığı ile dostlarına sırt çevirmek,Hrant'ın mirasını sömürmek bizleri de arkadan hançerlemektir.Hrant'ın öldürülmesinden sonra hem Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği'ni,hem de Zaman'da yazılarına devam?ettin.Kopamadın.Gittin geldin.Seçimini gericiler Zaman'dan tarafa yaptın.Kendi deyiminle ''94'den bu yana gelişen islami kesime destek verdin.Ermeni kesimi ile sıcak ilişkilerin olmadı''. Dışında kaldın.

AKP iktidarının demagoji,yalan kendini mağdur gösterme çabalarını iktidar olduğu 12 yıl boyunca yaşadık ve gördük.12Eylül askeri faşist Diktatörlük döneminde çıkarılan ve bugüne kadar devam eden yasalar için ''biz mi çıkardık'' diyerek,devletin bekaasını esas almaktadır.Agos Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Hrant Dink'in hunharca öldürülmesinden sonra,yaşanan süreç AKP iktidarının gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır.Devlet'in bekaası için katiller korunmuş,terfi ettirilmiş,olay ''basit bir öldürme'' vakası görülmüştür.Dönemin valisi Muammer Güler ve iki MİT mensubu eşliğinde sorgulanan ve tehdit eden görevliler hakkında hiç bir yasal işlem yapılmadı.Aksine Vali Güler AKP'den milletvekili oldu.Emniyet müdürü Celalettin Cerrah Osmaniye valiliğine atandı.

Hrant Dink'in ölümünde görevlerini ihmal eden,delilleri karartan eski İst.İstihbarat Daire Bşk'nı Ramazan Akyürek,Ankara'ya Merkez Araştırma Planlama kesiminde uzman olarak görevlendirildi.Aynı yerde İstanbul İstihbarat  şube müdürü Ahmet İlhan Güler terfi etti.Cinayetten haberdar olduğu halde buna göz yuman dönemin Trabzon İl Jandarma komutanı Albay Öz...gibi unsurlar,AKP döneminin tüm kamu görevlileri korundu,kollandı,terfi ettirildi.Tüm bunlar yaşanırken AKP'ye olan desteğin,sempatin bir an olsun eksilmedi,aksine sol aydın,Hrant'ın arkadaşları,dostları ile arasındaki mesafeyi açtın.AKP'yi savundun.

Hrant'ın arkadaşlarının 7 yıldır verdikleri hukuk mücadelesinde artık adalete olan güvenlerinin kalmadığını,tiyatro sahnelendiğini belirtirken sen ise ''devletin şapkasını önüne koyarak,vicdanıyla başbaşa kalarak çözmesini,çözemiyorsa çözememe halini ömür boyu taşımasını istiyorum''diyerek katillerin bulunmaması teorisini savundun.Kitlelerin acil talebi olan,ölümünden sorumlu tüm kamu görevlilerin,katillerin ortaya çıkarılması görevi olan devletin,yargının görev ve sorumluluğunu inkar ederek,daha ileri giderek kitlelerin ''katil devlet'' sloganını yanlış gördün.Esas olarak''AK Parti'yi bitirmek'' şeklinde değerlendirmelerde bulunarak AKP'yi savunma gayreti ve çabası içerisinde oldun.

Devlet,Hrant Dink'in bütün tabuları yıkarak ortaya çıkardığı Ermeni gerçekliğini öldürerek yok edeceğini sandı ama arkasında milyonlarca insanın toplumsal muhalefetine dönüşen mücadelesini ''marjinal,siyasetten anlamayan'' insanlar olarak gören,küçümseyen,yeren anlayışından AKP'ye hiç bir şekilde  toz kondurmadın.Devletin rolünü gizleme çabasına girerek Dink cinayetini ''malum cinayet'' gibi göstererek,Hrant'ın sözde en yakın arkadaşı olarak Hrant'ın kemiklerini sızlattın.

Trabzon Emniyet müdürü olduğu vakit,Cemaat'la organik bağı belli olan Ramazan Akyürek'in,H.Dink cinayetindeki rolü belli olmuş iken Zaman gazetesindeki yazılarına devam ettin.Zaman gazetesinin kendini savunma gayretlerine sessiz kalarak Hrant'ın mücadelesine,anılarına ve arkadaşlarına saygısızlık etmiş oldun,bundan hiç rahatsızlık dahi duymadın.Cemaat ve örgütünü ifşa eden H.Dink'in katillerinin polis teşkilatı içerisindeki örgütlenmelerini,AKP-Cemaat işbirliğini ''imamın ordusu'' kitabında yazan Ahmet Şık'ın kitabını eleştirerek yine bir anlamda,AKP-Cemaat'e toz kondurmama gayretine düştün.Rahatsız oldun.Okuyucuyu ''tahrik ediyor'' diyerek,kitabın özünde anlatılan gerçeklere karşı çıktın.Hrant Dink cinayetini çözmek istemeyen devletin rolünü söyleme yerine ,tutuklanan gazetecilerin asker ve polislerin dayanışması gibi,gazetecilerin de dayanışmaiçerisinde olduğu tespiti yaparak AKP-Cemaat hakimlerine akıl hocalığı yaptın, yol gösterdin.

Hukuk'un ayaklar altına alındığı,yargının tamamen AKP-Cemaat teşkilatının siyasal çıkar ları doğrultusunda kararlar aldığı,yargının bağımsız olmadığı,A:Şık ve N.Şener'in
tutuklanmasına her kesimden tepki gelirken,sen yine ''hakim ve savcıları suçlamayın,soğukkanlı olun'' diyerek yine her koşul altında devleti,AKP'yi,cemaat örgütünü savunma hali gösterdin.

Etyen Mahçupyan'ın tutarsızlıkları her konuda olduğu gibi Kürt konusunda da kendini gösteriyor.Devletin ağzından sanki AKP sözcüsü,RTErdoğan gibi PKK ve Kürt'lere düşmanlık gösteriyor.Oysa ki Kürt'lerin kendi topraklarını savunması,bir güç etrafında örgütlenmeleri,özgür vatan ve kimlik talepleri en doğal haklarıdır.Ama sana göre Kürt'lerin kaderi şu an Türkiye'nin basiretine  bağlı''dır,derken Türkiye istemediği takdirde hiç bir zaman da olmayacak anlamına gelmektedir.Kobane'de yaşanan dört tarafı çetelerle çevrili,ölüm kalım savaşı veren,soykırım tehdidine karşı ''suçları'' sadece kendi toprakları ile özgürlüklerini savunan bir halka ''esad'la anlaştı,kürt hareketi için çok vahim sonuçları olabilir,Kobani'ye destek vermek biraz romantik olay,YPG başarısız olmuş,yenilmiş siyasettir'' keşifleri,gerçeklerin ters yüz edilmesidir.RTErdoğan konuşmalarının aynısıdır.

Ermeni tarihçilerin dedikleri gibi ''Kürt'lerin bu günkü durumu,Ermeni'lerin 100 yıl önceki durumlarının aynısıdır'' diyerek,Şengal'de Ezidi'lere yapılan soykırım da göz önüne alındığında,Kürt'lerin durumunun ne kadar acı ve kötü olduğunu göstermektedir.Soykırımı yaşamış bir ulus'un unsuru olarak,ilk önce senin karşı çıkman gerekirken,ezilen mazlum ulusların yanında değil,sadece  şahsi çıkarlar ve koltuk uğruna ezen ulusların yanında tercihini yapman büyük bir talihsizliktir.Onur'lu aydın,bir düşünürün sergilemesi gereken duruşu maalesef yine sergileyemedin.

Devlet geleneğinde var olan vatandaşlarına hakaret etme,ırkçı,ayırımcı söylemleri olduğu
gibi devam etmektedir.''Ermeni oğlu Ermeni,Ermeni dölü,Yahudi dölü''nden sonra  bir roportajında sarfettiği nefret söylemi yani ''affedersiniz çok daha çirkin ifadelerle ermeni dediler'' açıklamasına tüm kamuoyu tepki  gösterirken,başta senin gibiler  Erdoğan'ı savunma durumuna düştüler.''bunun böyle çok fazla kaşınması bence çok ahlaki bir şey değil'' diyerek sineye çektin.''Erdoğan'a bir tür ırkçılık atfetmek için yapılan  bu tür çarpıtmaların sadece Erdoğan için değil,hiç kimse için doğru olmadığını düşünüyorum''dedin.Her olayda gördüğümüz Erdoğanı' savunma durumuna düştün.İsla-mi kesime ve Erdoğan hayranlığında  o kadar ileri gittin ki artık ''Erdoğan karakter olarak babama çok benziyor'' benzetmesi de yaptın.''İç dünyasının sağlam ve temiz olduğunu düşünüyorum,kendi si gibi olduğunu düşünüyorum'' diyecek kadar ar duygusunda yoksun olduğunu gördükBu yüzden söyleyecek kelime insan bulamıyor.Pes doğrusu.Gaztelere yansıyan  tapeler ile ayakkabı kutuları içerisinde  çıkan milyon dolarlar,Türkiye tarihinde yaşanan en büyük yolsuzlukolayını eğer görmek istemedikten sonra o zaman insanı başka şeyler düşünmeye zorluyor.

Türkiye'de aydın,santçı,olmak bedel ödemek,onurlu olmak,düşüncelere pranga vurulsa dahi,parçalama cesaretini gösterebilmektir.Aşırı kar hırsı nedeniyle,işçi ölümlerinin yaşanmadığı gün yoktur.Yürüyüs ve gösteri hakkına gaz bombaları ile saldıran iktidar...Roboski katliamlarının hesabını henüz vermiş değil.Bu haksızlığa Dur diyen onurlu aydın herkes çalıştıkları kurumlardan dalkavuk olmadıkları için atıldılar.Cezalandırıldılar.İşsizler ordusuna dahil oldular.Askeri vesayet dönemlerinde yaşadığımız olaylar bu sefer AKP döneminde bir hayli yaygınlaşan islami vesayet dön-nemine dönüştürüldü.Aydınlara uygulanılan bu baskı politikalarına karşı senin tavrın ne oldu?Hiç sesini çıkarmadın dört köşe oldun.

Daha da ileri giderek Ermeni toplumunu da karşına alarak AKP'ye yaranmak için kendini ispatladın.Ermeni gazeteci ve yazarlara akıl almaz suçlamalar yönelterek Erdoğan'dan tam not aldın.Tek suçları H.Dink katliamının aydınlatılması,arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmasını isteyen onurlu aydın duruşu sergileyen insanlara ''Hrant ağpariğin katliamını sömüren cehennem palyaçosu Ermeni'ler'' olarak gördün,''islamdan ve müslümanlardan nefret ediyoruz'' diyerek kışkırtıcılık yaptın.''azınlıkları kendi zihinleri ve küçük dünyaları içine'' hapsedildiğini ileri sürerek kendini AKP'ye iyi pazarlayabildin.

Ortadoğu halklarının başına İŞID belasını musallat edenArap,Süryani,Ermeni,Kürt,Türkmen
halklarının baş belası,kendinden olmayan herkese düşman olan bu çetelere askeri,lojistik destekleri herkes tarafından artık bilinen ve suç işleyen,bugün olmazsa bile gelecekte muhakkak insanlığa karşı suçlardan muhakkak yargılanacak olan RTErdoğan'ı ''M.Kemal'den sonra gelen en iyi lider,erdoğan gibi lider 100 yılda bir gelir'' diyerek dalkavuklukta sınır tanımadın.Cumhuriyet Türkiye'si-nin kurucu önderini,1923'de Ermeni,Rum,Süryani halklarını yokederek inşa ettiği ülkeyi ,  kitlelere gerçek özünü karartarak tanıttın.Oysa aslolan kitlelerin liderlerini nasıl gördükleridir.''Hırsız Recep Tayyıp Erdoğan'' sloganı gökten inmedi,hiç bir gazeteci yazar da bu realiteyi değiştiremez.

Ak Saray'da AKP'ye hizmet ve dalkavuklukta sınır tanımayanlara Orhan Miroğlu,Mehmet
Metiner'den...sonra ,yenilerine Mahçupyan da eklendi.1000 odalı Ak Saray'da sizlere iyi çalışmalar.


Kasım 2014  Agop Ekmekçiyan

78185

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Agop Ekmekciyan

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Sayfalar