Salı Mayıs 14, 2024

Kürtlere Kadın, çocuk, yaslı ayrımı dahi yapmadan topyekün saldıran katil devlet …

Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarını ilhak ettiği ve zulmettiği Kürtlere nasıl da saldırıyor?.. Nasıl da katmerli baskı ve tahakküm uyguluyor?.. Uyguladığı zorbalığı nasıl da en üst boyutlara tırmandırıyor?.. Tüm bunların sonucu devlet sokağa çıkma yasağı ilan ederek, topuyla, tankıyla, her türlü silahla Kürtlerin evlerini, barklarını yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor…  Binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan Kürtler böylesi kanlı bir tehcire zorlanıyor… 

Devletin azgın saldırıları sonucu Kürtler topyekün hedef alınıyor. Kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmadan Kürt toplumuna yönelik barbarca saldırılar yapılıyor. Kitlesel olarak Kürtler katliamlara maruz kalıyorlar… Daha birkaç ay içinde yüzlerce Kürt katledilmiştir, yokedilmiştir…  

En ilkel ve en barbar yöntemlerle böylesi saldırılar yapan devletin mayasında böylesi bu durum vardır… Bunun sonucu bu devlet erkinin tarihi işgaller, soykırımlar, kitlesel katliamlarla beraber en bağnaz baskı zulüm, ve tahakkümlerle doludur. Osmanlı Devletinin uzantısı olan TC devlet aygıtı da devraldığı baskı, zulüm ve kırımları günümüzde de uyguluyor. Tarihi böylesi argümanlarla dolu olan bu devletin bu ilkel ve saldırgan yapısı günümüz konjonktüründe daha berrak bir şekilde kendisini gösteriyor. Bunun sonucu Kürtler üzerinde uygulanmak istenen şiddet-i cebir tırmandırılmıştır.

Tarihsel olarak geçmişin iyice köhnemiş yapısından kendisini arındıramayan bu devlet sahip olduğu şizofrenik ruh haletinden sıyrılamamıştır. Bunun sonucu Kürtlere bu minvalde saldırılar yapılmaktadır. Zulmettiği Kürtlerin direnci karşısında TC devleti daha saldırganlaşmaktadır. Kürtlerin gösterdiği direnç sonucu Türk egemen sınıfları adeta histeri nöbetine tutulmuşlardır. Bunun sonucu azgınca saldırı furyasına geçilmiştir.         

Tüm bunlar sonucu saldıran devlet savaşın burjuva normlarına bile uymamaktadır. Bundan dolayıdır ki, bir taraftan sokağa çıkma yasağı ilan edilmekte, evler barklar yakılıp yıkılmakta, savaş kurallarının dışında kadınlar, çocuklar, yaşlılar bilerek katledilmekte, yaralı olanların tedavisi engellenmekte, acı içinde sokak ortasında ölüme terk edilmekte, ölülerin gömülmesi engellenmekte, beyaz bayrakla cenazelerini gömmek isteyenler bile ateşe tutulmakta… Böylesi vahşi saldırı furyasıyla Kürtler yıldırılmak istenmekte, teslim olmaya zorlanmaktadır.

Ama nafile!..

Katil devletin başlattığı saldırı furyası Kürt ulusunu yıldıramamıştır. Kızlı, erkekli milis güçleriyle, kadını, erkeği, yaşlısıyla Kürtler devletin saldırılarına karşı topyekün göğüs germişler, saldırıları püskürtmüşler, darbeler vurmuşlardır…

Başta Cizre, Silvan, Sur, Silopi, Nusaybin, Kerboran(Dargeçit), Batman, Şırnak,  vb. il ve ilçeler olmak üzere, tüm yörelerde gözü dönmüş katil devletin başlatmış olduğu saldırılar Kürt halkı tarafından tarumar edilmiştir. Beraberinde faşist devlete karşı darbeler vurulmuştur.

Bu direniş beraberinde devleti teşhir etmiştir. Batıda ve yurt dışında gösteriler, eylemler, imza kampanyaları vb. etkinlikler üzerinde de devletin faşist saldırıları mahkum edilmiştir. Kürtleri hedef alan bu arkaik saldırılar kamuoyu nezdinde iyice ayyuka çıkarılmıştır… Köhnemiş ve çürümüş TC Devletinin yapısı giderek daha deşifre olduğu bir sürece girmiştir. 

Mevcut konjonktürde Kürt ulusu ve ulusal hareket daha öne çıkmıştır. İlkel, çağdışı ve faşist karakteri giderek deşifre olan bu baskı aygıtına karşı verilecek mücadele eninde sonunda Kürt ulusunun özgürlüğünü beraberinde getirecektir. 

Elbetteki bu mücadele daha üst boyutlara tırmandırılmalıdır. Sistemin ürettiği sınıfsal ve diğer baskılarla birleştirilmelidir. Mücadele bu güzergahta daha ileriye taşınmalıdır.  

64683

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Sayfalar