Kriz
İki olgu sabırsızlıkla hafta başını (9 günlük bayram tatilinin bitmesini) bekliyor.
TL karşısında epey rekorlar kıran dolar hafta başına (9 günlük tatilden sonra) yeni rekorlara hazırlanıyor. Bir diğeri de Rusya'nın hava, İran'ın devrim muhafızlarının desteğiyle ülkesinin %96’sında denetimi geri alan Esad rejimi cihatçıların elinde kalan tek kale (!) İdlib'e yönelik bir saldırı başlatmak için Rusya'nın işaretini bekliyor.
Suriye ordusu İran ve Rusya'nın desteğiyle güneyde cihatçıları yenilgiye uğrattıktan sonra kuzeye, tek kaleye(!) İdlib'e yöneldi. Rusya'nın 2015’te doğrudan savaşa katılmasıyla cihatçılardan geri alınan bölgelerden anlaşmalarla ayrılan cihatçıların İdlib'de toplanmalarından dolayı buradaki cihatçı sayısı epey kabararak 100 bini geçmiş durumda.
Emperyalistler tarafından dünyanın çeşitli bölgelerinden getirilen cihatçılar bölge devletleri tarafından eğitilip silahlandırılarak İdlib'den Suriye'ye cepheye sürülmüşlerdi.
İşin garip tarafına bakın ki ilk girdikleri yer sonlarının (!) veya kaçacaklarının son durağı durumunda şimdi.
100 bin silahlı cihatçı içerisinde çok sayıda Özbek, Uygur ve Kafkas kökenliler var. Bunlar TC tarafından eğitilip silahlandırıldılar, halen de silah ve teçhizatları, maaşları T.C. tarafından veriliyor.
Ağustos ayı içerisinde TC’nin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Genelkurmay başkanı ve MİT müsteşarının Rusya'yı birkaç kez ziyaretleri buradaki savaşçıların geleceğinin, İdlib'in geleceğinin belirlenmesi konusunda sıkışmalarının sonucu.TC Çavuşoğlu vasıtasıyla İdlib operasyonunun üç ay ertelenmesini, MİT'le ilişkisi olan cihatçı örgütlere dokunulmamasını istiyor.
Suriye rejim güçlerinin İran devrim muhafızlarını, Rusya'nın hava gücünü yanına alarak güneyden İdlib'e saldırmasıyla İdlib'den göç edeceklerin /kaçacakların sığınacakları tek yer Türkiye.
Bu AKP yönetimi açısından büyük sorun. Uygurlu cihatçılar geldiğinde Kürdistan'ın belirli yerlerine ikame ettirilip ileriki süreçte Kürtlerle, PKK ile savaşta kullanılacaklar, koruculaştırılacaklar... Ama ya diğer Arap cihatçılar... Özellikle de Rusların üzerinde çok durduğu Kafkasya’dan gelen cihatçılar... AKP yönetimi için tam bir kaos...!
TC'nin daha doğrusu AKP yönetiminin sorunları bunlardan ibaret değil. İdlib'den sonra büyük olasılıkla Cerablus ve EL-Bab gündeme gelecek. Dahası İdlib operasyonuna katılmak için YPG'nin içerisinde yer aldığı SDG, rejim güçleriyle birlikte savaşmak istediklerini iletmişler. YPG'nin içerisinde yer aldığı DSG İdlib savaşına katılırsa ardından hemen Afrin'in gündeme gelme durumu büyük olasılık.
Anlaşılan TC'nin durumu çok zor...
Evet, Ortadoğu bataklıktır. Girmek kolay ama ya çıkmak...!
Dışarıdan getirilen sıcak parayla ekonominin çarklarını döndürmeye çalışan AKP yönetimi, iktidar olduğu 16 yıl boyunca uyguladığı yanlış ekonomik programlarla ülkeyi büyük bir borç batağının içine soktu. Şu an TC'nin dışarıya her yıl ödemesi gereken 226 milyar dolar borcu var. Yani AKP yönetimi ayda 19 milyar dolar borcu ödemesi gerekiyor. Başka bir deyişle her ay 19 milyar dolarlık yabancı sermaye Türkiye'ye giriş yapmalı..!
AKP yönetimi ve RTE ekonomik durumun iyi olmadığını/kötüye gittiğini gördüklerinden, patlayacak olan ekonomik krizden önce seçimi yaparak bir dört yıl daha ülke yönetiminde kalmak dolayısıyla da hesap vermekten bir dört yıl daha kurtulmak için seçimi erkene aldılar.
Seçimlerden sonra da ekonomik krizi ABD ile olan ''rahip krizine'' bağlamaya kalktılar. Seçimlerden iki ay önce dolar 4 TL'nin altındaydı. Seçimler döneminde dolar 4,5 dolaylarında seyrediyordu. Seçimlerden sonra ise dolar 7 TL'nin üzerine çıktı. Bayramdan sonra nerede duracağı belli değil..!
Doların bu seyri ABD'nin ''rahip kriziyle'' açıklanacak bir durum değil.
Neymiş...
RTE TRUMP'a söz verdiği gibi rahip Burunson'u geriye vermediği için ABD doları TL karşısında değer kazanıyormuş... Peki TL karşısında değer kazanan sadece dolar mı…! Euro, sterlin ve hatta Irak parası bile TL karşısında bugünlerde değer kazandı. TL yerlerde sürükleniyor...
AB'den, ABD'den gelen/alınan sıcak paranın üretime yatırılmayıp -geriye dönüşüm sağlanacakken- yol, bina, AVM yapımına harcanması, yani betona gömülmesi, lükse, refaha harcanması: kışlık, yazlık saraylar yapılması, özel uçaklar, 3 bin korumaya çok sayıda zırhlı araçlar alınması, bakanlara, bürokratlara kiralanan lüks otolar... Bunlar ekonomik krize götüren nedenler iken AKP'nin başı RTE gittiği her ülkeden savaş araç gereçleri alması: Ruslardan S-400, İngiltere, Fransa, Almanya'dan uçak, helikopter, tank, füzeler alması, yüksek yatırım ve borçlanmalar ekonomik krizi davet etmenin adımlarıdır.
Suriye konusunda uygulanan yanlış politikalar, Cerablus, Afrin işgalleri, Suriye'deki cihatçıların eğitilip silahlandırılması, cihatçıların maaşlarının ödenmesi...
Devrimcilere, Kürtlere yönelik uygulanan savaş politikaları, Kuzey Irak'a yönelik saldırılar...O kadar çok sayıda uçak kaldırılıyor ki... Dağları bombalamalar...
Ülkesinin petrol, doğal gaz gibi bir yeraltı zenginliği olmayan TC gibi bir devletin savaş politikalarında ısrar etmesi sonucu mali krizle karşılaşacağı bilinmeyen bir gerçeklik değildir.
AKP'nin C.başı RTE aynı gemideyiz nakaratıyla hâkim sınıfların tüm kliklerinin arkalarında saf tutmalarını istiyor. Ve bunun çağrısını yapıyor. Milli Birlik ve beraberlik şarkıları söylüyor. Kendi taraftarlarına/tabanına ekonomik bir saldırıyla karşı karşıya olduklarını, bu saldırıyı da milli bir mesele olarak gösteriyor, arkalarında durmalarını, altınlarını/dolarlarını yastık altından çıkarma çağrısı yapıyor. Bu ekonomik krizden birlikte fedakarlıklar yapılarak çıkılacağının çağrısını yapıyor.
Evet Türkiye bir krizle karşı karşıya...
Türkiye'deki bu kriz bir rahip krizi falan değildir. Bu kriz Türk Devletinin yapısal krizidir.
Bu kötü müdür...?
Evet, bir bakıma öyledir.
İşten çıkarmalar artacak, emekçiler işsiz kalacaklar. Küçük esnaf iş yerlerine kilit vuracak. İflaslar yaşanacak. İşçiler, emekçiler açlıkla karşı karşıya kalacaklar...
Ama diğer yandan krizler olanaklar da sunar...
Kitlelerle buluşmaya, örgütlemeye, sokakta mücadeleye, iktidarı alaşağı etmeye...
İyi değerlendirilirse...
Son Haberler
Sayfalar
MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]
“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]
Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…
Ne demeli? Nereden başlamalı?
Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…
“Demokratikleş-me paketi”
“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]
Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.
Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.
“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]…
Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”
Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.
Yaşadıklarımız reddedilmelidir!
Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.
Din Kardeşligi masali ve türban sovu
AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.
Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]
“Karanlık saatler geldiğinde,
o zamanın insanı da gelir.”[1]
Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…
Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…
Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?
'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.
Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.
Solu Liberalleştirmek
Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi.
Kürdistan ve "Demokratikleşme"
Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal
Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP
Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!
Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!
Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!
Comment form