Pazar Mayıs 19, 2024

Komünizmi Sahte, “Cephe Çağrısı” Ulusalcı Olan Bir TKP

TKP[1] Merkez Komitesi, “yeni bir cephe açılmalıdır” başlığı altında bir cephe çağrısı yayınladı.[2] İçinde, Kürtlerin ve diğer azınlık ulusların ve sosyalizm olmadığı bir “cephe”.

“Yeni cephe emeğin cephesidir” diyor, ama, içinde sosyalizm kelimesinin dahi geçmediği bir metinde, nasıl emeğin cephesi oluyormuş onu açıklamıyorlar. Sömürüyü “alçaklık” olarak değerlendiriyorlar, ancak, bu alçaklığın ortadan nasıl kaldırılacağını açıklamıyorlar. Ama, öbür yandan, “.. Cumhuriyet fikrini emekçi halkın ellerinde yükseltmek için...” demekten kendilerini alamıyorlar. Bunların kastettiği cumhuriyet, 2010 öncesi cumhuriyet olduğu çok açık. Zaten çağrıları; sınıf bilinçli işçiler, devrimcilere, Kürt ulusuna ve tüm anti-emperyalist, anti-faşist kesimlere değil, kemalist laik kesimlere ve kemalist cumhuriyetçilere. Çağrı metnin özünü  bu oluşturuyor.

Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir olan Kürt sorunu metinde yok. Kürdistan’ın Türk devleti tarafından işgal edilmesi, Suriye’nin Kuzeyinin işgal edilmesi, Güney Kürdistan’da işgal hareketi ve onu aşkın askeri üslerin kurulması... Bildiri bunlardan söz etmiyor. Kürt ulusunu yok hükmünde sayıyor. Bu konuda, bütün burjuva faşist, dinci ve gerici partiler ile aynı kulvarda yer alıyor.

Türk emperyalist burjuvazisinin istemediği konulara girmekten özenle kaçınılmış. Ermeni Soykırımı’nın yıldönümünde de yayınladıkları bildiride;  soykırımı, “büyük felaket” olarak açıklamaları, “soykırım” kelimesini kullanmaktan özenle kaçınılması ve bu sorunun dile getirilmesini ve hesap sorulmasını “kayıkçı dövüşü”[3] olarak ele almaları, sosyal şovenizmin en üst perdeden dile getirilmesinden başka bir şey değildir.

Ama, Türk devletinin kızmadığı,  “inanç ve ibadet özgürlüğü” bildiri de yer alıyor. Fakat, ezilen ulusların kendi kaderinin özgürce tayin etmesine yer verilmiyor. Çünkü, bu, burjuvazi içinde kendileri içinde  “tehlikeli bir özgürlük” olarak, “bölünmez yüce Türk devletini bölmek” oluyor.

TKP’nin çağrısında, “Bağımsız bir Türkiye, yabancı üs ve askerlerden arındırılmış bir Türkiye’dir” diyor. Ama, emperyalist Türk devletinin işgallerinden, yabancı ülkelerdeki askeri varlğından ve üslerinden söz etmiyor.  Türk devletinin işgal etiği yerlerden, başta Kuzey Kıbrıs olmak üzere Kürdistan’dan derhal çekilmesi yer almıyor. Türk tekellerinin pazarlarından, uluslararası alandaki varlğından ve sömürüsünden, egemenliğinden, Somali’yi adeta sömürgeleştirdiğinden hiç söz etmiyor.

Bu “cephe” metninde de Kürt kelimesinin geçmemesi, bazı burjuva partilerinden bile daha geri bir pozisyona geçmişlerdir. Bu nedenle, ”cephe” çağrıları, burjuva liberallerinden de daha geri bir düzeydedir. Sosyal şovenist, burjuva yardakçılığı ve sınıf uzalaşmacılığıdır.

Adının içinde “komünist” kelimesinin var olmasına rağmen, komünist dünya görüşüyle, onun yakın ve uzak hedefleriyle ilgisi olmayan, ama burjuvazinin bir kanadıyla kol kola girmeyi yürekten isteyen bir “cephe” çağrısının içeriği ancak böyle olabilirdi.

Bağımsız bir Türkiye, Amerikancılığın kökünün kazındığı bir Türkiye’dir.”  diyor, Sadece batı emperyalizmini ve NATO’dan çıkmayı hedefleyen, ama Çin ve Rus emperyalizminin adının geçmediği bir “cephe”. Ama,  “bağımsızlık” istiyorlar. İçinde, anti-emperyalizm ve anti-faşizme yer vermeyen bir sahte TKP metni.

“Emekten, emekçilerden” söz etmeleri, sahtekarcadır. Bolşeviklerin parti programlarının esasını sosyalizm oluşturur, ama, aynı zamanda ulusların kendi kaderinin kayıtsız koşulsuz tanınması vardır. Nitekim, Ekim Devrimi’nin ilk icratlarından biri budur.

Türk devleti’nin onu aşkın ülkede askerleri var, bir çok ülkede (Afrika kıtası’da dahil) askeri üsleri var. İşgalleri var. Türk devletinin derhal buralardan çekilmesi ve işgallere son verilemesinin talep edilmemesi, bunların TKP tarafından onaylanması demektir. Türk devletinin işgalciliğinin onaylayanların “cephesi”.

Kısacası, yeni modern revizyonist TKP’nin, formatı sosyal şovenist ve sınıf uzlaşmacı içerik ve formatlı çağrısında, AKP’ye karşı; koministler, devrimciler ve Kurt yurtseverlerin dışında bütün anti-komünist kesimlere birlik çağrısıdır. Bu bir “devrimci cephe” çağrısı değil, içinde devrimciliğe yer vermeyen, Türk milliyetçisi ve sosyal şovenistlerin cephe çağrısıdır.

Sınıf bilnçli işçilerin, yani, gerçek komünistlerin çağrısı ise; Emperyalizme, faşizme, işgallere ve sömürgeciliğe karşı; anti-emperyalist, anti-faşist bir cephe çağrısıdır. 31.08.2021


[1] TKP: Türkiye Komünist Partisi

[2] www.sol.org.tr/haber/tkpden-devrimci-cephe-cagrisi-yanliz-olmadigimizi-biliyoruz/2021/08/31

[3] www.sol.org.tr/komünist-partiden-24-nisan-aciklamasi/2021/04/24

 

 

2789

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

Sayfalar