Çarşamba Mayıs 22, 2024

Kaypakkaya’yı sevmek

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zindanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

Sevmek en insani, en doğal duygu ise, bu en insani, en doğal duygudan korkmak nasıl bir kasıntının ürünüdür? Peki ya onu sevmekten korkmak?

İbrahim Kaypakkaya’yı seviyorum

O yeşil, pırıl pırıl bakan, her karşılaştığımızda içimizi ısıtan, güven ve umut veren, hayatın tüm zorluklarına karşı dayanma gücü veren efsuni, derin, parlak, yüklü gözlerini, bakışlarını seviyorum. Yüzünü kaplayan tel tel, saman sarısı sakallarını seviyorum. Geniş alnını, alnına dökülen perçemlerini seviyorum. Yüzündeki çelikten görünüşü koşullayan o elmacık kemiklerini, boğazındaki belirgin adem elmasını seviyorum! Dedemden, ta dedemin babasından kalma yoksulluğumuzun simgesi gibi duran o kasketini seviyorum.

O parlak zekâsını bu ülkenin “çok bilinmezli eşitsizlikler denklemi”ni çözmek için kullanmasını bildiği için onu seviyorum! Cebinde her zaman bir kitap ve defter taşıdığı için onu seviyorum! Edebiyata olan tutkusundan dolayı onu seviyorum! Bilime, bilgiye ve halka ve üretenlere olan büyük sevgisinden dolayı onu seviyorum! Durmadan okuduğu, yazdığı bu ülkenin resmi tabularına dokunduğu, onları yerle yeksan ettiği için onu seviyorum! Dağların en kuytu inlerini, yoksul hanelerin soğuk gözlerini kütüphaneye çevirdiği, dizinin üzerinde çömelip o uzun, aç susuz geceler boyunca okuyup yazdığı için onu seviyorum! Yoldaşlarına, 

Siverek’e sırtında çuvalla getirdiği kitaplardan dolayı seviyorum! Munzurlarda donmuş, patlamış ayaklarını seviyorum. Cesaretini, yüreğini, yel değirmenlerine karşı duruşunu seviyorum! Sözünü esirgemediği için, sözüyle öz yarattığı için seviyorum İbrahim Kaypakkaya’yı!

Şimdilik bir adet gizli kitaplık hazırlayın. Kitaplık, barınma yerleri gibi olsun ve içinde çalışılabilsin. Bütün kitaplar, yayınlar ve yazılar burada düzenli bir şekilde muhafaza edilsin. Lazım olanlar alınsın fakat faydalanıldıktan sonra tekrar yerine konulsun. İleride kitaplarımız çoğaldıkça, her bölgede böyle kitaplıklar hazırlamalıyız,

dediği için seviyorum.

Siverek’e sırtında çuvalla getirdiği kitaplardan dolayı seviyorum! Munzurlarda donmuş, patlamış ayaklarını seviyorum. Cesaretini, yüreğini, yel değirmenlerine karşı duruşunu seviyorum! “Bitti” denilen yerde başladığı için seviyorum!

Sözünü esirgemediği için, sözüyle öz yarattığı için seviyorum! Tarih yapan çağdaş kahramanlardan olduğu için seviyorum! Sizi korkuttuğu için seviyorum! Adını duyduğunuzda korkudan kuyruk sokumunuz sızladığı için onu seviyorum!

Onu sevmek için o kadar çok neden var ki!

O “tarihsel TKP”yi eleştirip, onun sosyal şovenist, anti Marksist, Kemalist aslını gösterdiği ve bu gün de devamcılarını değerlendirip, heyecanlı popülist söylem ve eylemlerini değerlendirmede bize muazzam bir ideolojik cephanelik sağladığı için, Türkiye Komünist Partisi ismine Marksist Leninist ekleyerek o gelenekten, o geleneğin dünyadaki ve memleketteki bütün revizyonist versiyonlarından sıyrılmasını bilen yepyeni savaşçı bir gelenek yarattığı için seviyorum.

Kürt sorununda, genel olarak ulusal soruna yaklaşım ve çözümde çağdaşlarından fersah fersah ileride olduğu ve bugün de devrimci hareketin Rû Spî’si olduğu için seviyorum.

Kürt milli hareketi genel bir demokratik muhteva taşır. Çünkü bir yönüyle ezen ulusun hâkim sınıflarının zulmüne, zorbalığına, imtiyazlarına, bencil çıkarlarına karşı yönelmiştir. Milli baskının kaldırılması, milliyetler arasında eşitliğin sağlanması, hâkim ulusun hakim sınıflarının imtiyazlarının kaldırılması, dil üzerindeki yasaklamaların ve sınırlamaların son bulması, her alanda uluslar arasında eşitliğin ve ulusal devlet kurma hakkı eşitliğinin tanınması, bütün bunlar demokratik ve ilerici taleplerdir,

dediği için seviyorum.

Küçük burjuva popülizmine düşmeden mütevazi, ama kararlı, bilinçli ve bilimsel adımlar attığı, bunun için neredeyse bütün küçük burjuva devrimcileri tarafından görmezden gelindiği, iç sansüre uğratıldığı için seviyorum. Kendisine zamanında “köylü devrimcisi” denildiği ama bu deyişin esasta bir eleştiriden çok hakir gören bir üst yaklaşımdan kaynaklandığını da bildiğimden, dahası o bay “işçiciler”in bugün hangi sularda yüzdüklerini bildiğim için daha çok seviyorum.

İbrahim Kaypakkaya’yı seviyorum! Ve bu ülkenin sevmekten korkmayan, bilimden, bilgiden, halktan, ışıktan korkmayan sanatçılarının, aydınlarının ve emekçilerinin, hamallarının, işçilerinin de bunu söylemesi gerektiğini düşünüyorum.

Deniz Faruk Zeren 

 

48977

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Sayfalar