Perşembe Mayıs 23, 2024

Kaypakkaya’yı sevmek

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zindanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

Sevmek en insani, en doğal duygu ise, bu en insani, en doğal duygudan korkmak nasıl bir kasıntının ürünüdür? Peki ya onu sevmekten korkmak?

İbrahim Kaypakkaya’yı seviyorum

O yeşil, pırıl pırıl bakan, her karşılaştığımızda içimizi ısıtan, güven ve umut veren, hayatın tüm zorluklarına karşı dayanma gücü veren efsuni, derin, parlak, yüklü gözlerini, bakışlarını seviyorum. Yüzünü kaplayan tel tel, saman sarısı sakallarını seviyorum. Geniş alnını, alnına dökülen perçemlerini seviyorum. Yüzündeki çelikten görünüşü koşullayan o elmacık kemiklerini, boğazındaki belirgin adem elmasını seviyorum! Dedemden, ta dedemin babasından kalma yoksulluğumuzun simgesi gibi duran o kasketini seviyorum.

O parlak zekâsını bu ülkenin “çok bilinmezli eşitsizlikler denklemi”ni çözmek için kullanmasını bildiği için onu seviyorum! Cebinde her zaman bir kitap ve defter taşıdığı için onu seviyorum! Edebiyata olan tutkusundan dolayı onu seviyorum! Bilime, bilgiye ve halka ve üretenlere olan büyük sevgisinden dolayı onu seviyorum! Durmadan okuduğu, yazdığı bu ülkenin resmi tabularına dokunduğu, onları yerle yeksan ettiği için onu seviyorum! Dağların en kuytu inlerini, yoksul hanelerin soğuk gözlerini kütüphaneye çevirdiği, dizinin üzerinde çömelip o uzun, aç susuz geceler boyunca okuyup yazdığı için onu seviyorum! Yoldaşlarına, 

Siverek’e sırtında çuvalla getirdiği kitaplardan dolayı seviyorum! Munzurlarda donmuş, patlamış ayaklarını seviyorum. Cesaretini, yüreğini, yel değirmenlerine karşı duruşunu seviyorum! Sözünü esirgemediği için, sözüyle öz yarattığı için seviyorum İbrahim Kaypakkaya’yı!

Şimdilik bir adet gizli kitaplık hazırlayın. Kitaplık, barınma yerleri gibi olsun ve içinde çalışılabilsin. Bütün kitaplar, yayınlar ve yazılar burada düzenli bir şekilde muhafaza edilsin. Lazım olanlar alınsın fakat faydalanıldıktan sonra tekrar yerine konulsun. İleride kitaplarımız çoğaldıkça, her bölgede böyle kitaplıklar hazırlamalıyız,

dediği için seviyorum.

Siverek’e sırtında çuvalla getirdiği kitaplardan dolayı seviyorum! Munzurlarda donmuş, patlamış ayaklarını seviyorum. Cesaretini, yüreğini, yel değirmenlerine karşı duruşunu seviyorum! “Bitti” denilen yerde başladığı için seviyorum!

Sözünü esirgemediği için, sözüyle öz yarattığı için seviyorum! Tarih yapan çağdaş kahramanlardan olduğu için seviyorum! Sizi korkuttuğu için seviyorum! Adını duyduğunuzda korkudan kuyruk sokumunuz sızladığı için onu seviyorum!

Onu sevmek için o kadar çok neden var ki!

O “tarihsel TKP”yi eleştirip, onun sosyal şovenist, anti Marksist, Kemalist aslını gösterdiği ve bu gün de devamcılarını değerlendirip, heyecanlı popülist söylem ve eylemlerini değerlendirmede bize muazzam bir ideolojik cephanelik sağladığı için, Türkiye Komünist Partisi ismine Marksist Leninist ekleyerek o gelenekten, o geleneğin dünyadaki ve memleketteki bütün revizyonist versiyonlarından sıyrılmasını bilen yepyeni savaşçı bir gelenek yarattığı için seviyorum.

Kürt sorununda, genel olarak ulusal soruna yaklaşım ve çözümde çağdaşlarından fersah fersah ileride olduğu ve bugün de devrimci hareketin Rû Spî’si olduğu için seviyorum.

Kürt milli hareketi genel bir demokratik muhteva taşır. Çünkü bir yönüyle ezen ulusun hâkim sınıflarının zulmüne, zorbalığına, imtiyazlarına, bencil çıkarlarına karşı yönelmiştir. Milli baskının kaldırılması, milliyetler arasında eşitliğin sağlanması, hâkim ulusun hakim sınıflarının imtiyazlarının kaldırılması, dil üzerindeki yasaklamaların ve sınırlamaların son bulması, her alanda uluslar arasında eşitliğin ve ulusal devlet kurma hakkı eşitliğinin tanınması, bütün bunlar demokratik ve ilerici taleplerdir,

dediği için seviyorum.

Küçük burjuva popülizmine düşmeden mütevazi, ama kararlı, bilinçli ve bilimsel adımlar attığı, bunun için neredeyse bütün küçük burjuva devrimcileri tarafından görmezden gelindiği, iç sansüre uğratıldığı için seviyorum. Kendisine zamanında “köylü devrimcisi” denildiği ama bu deyişin esasta bir eleştiriden çok hakir gören bir üst yaklaşımdan kaynaklandığını da bildiğimden, dahası o bay “işçiciler”in bugün hangi sularda yüzdüklerini bildiğim için daha çok seviyorum.

İbrahim Kaypakkaya’yı seviyorum! Ve bu ülkenin sevmekten korkmayan, bilimden, bilgiden, halktan, ışıktan korkmayan sanatçılarının, aydınlarının ve emekçilerinin, hamallarının, işçilerinin de bunu söylemesi gerektiğini düşünüyorum.

Deniz Faruk Zeren 

 

48994

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Sayfalar