Perşembe Mayıs 2, 2024

Kapıtalizmin ölümü

Dünyamızda yaşananlar, kapitalizmin kaosu ve onun yarattığı ağır toplumsal dramdır. Karaya vuran minik göçmen bedenleri, sınır telörgülerine takılan çocuk yürekleri, denizde boğulan insanlık ve dalgalar arasına karışıp duyulmazdan gelen çığlıklar, kapitalist sistemin kaçınılmaz bir sonucu olduğu görülmediği sürece; daha yüzyıllarca bunları tekrar tekrar, ama daha fazla acılar katılarak yaşanacaktır. Ve eğer ki, işçi ve emekçi yığınların çığlıkları birleşerek burjuva sistemi üzerinde devrimci bir yumruğa dönüşüp, bu sonucu yaratan nedenlerin kökünü kurutmazsa, insanlık bir daha iki ayağı üzerine durmayacak kadar çürümüş olacaktır.

“Modern” AB’nin  kalın duvarlarına çarpıp  Bodrum’da karaya vuran çocuk bedeni üzerine dökülen timsah gözyaşları, emperyalist burjuva basınına “vijdan” sözcüğünü yazdırmak zorunda kaldı. Ne yazık ki bu, sadece burjuvazinin ikiyüzlülüğünü gizlemeye çalışmadan öteye geçemedi. Geçemez, çünkü bu dramatik sonucu yaratan burjuvazinin kendisidir. Emperyalist sermayenin sınırsız büyüme ve egemenlik alanlarını sınırsız geliştirme isteği bu sonuçları her geçen gün büyüterek yaratıyor. Burjuva basını buna değinme yerine, daha fazla göçmen “kabuletmeyi” çözüm olarak sunmaya çalışıyor.

İnsanların yerini yurdunu terk edip daha “güvenli” bildiği bölgelere gitmeye çalışması anlaşılır bir şeydir. Ancak, o insanları yerinden yurdundan eden emepryalist burjuvazi ve onun sistemi sorgulanmadan, ne göçmenlik sona erer ne de göçmen ölümleri ve dramları biter.

Eğer burjuvazi ve onun kalemşörleri, çanak yalayıcıları, göçmen sorunun bitmesini, göçmen dramının sona ermesini istiyorlarsa, kendi sistemlerini sorgulamaları gerekir. Yani, kapitalist yağma sistemi yıkılmadan, emperyalist egemenlik sona ermeden, işbirlikçi burjuvazi devrilmeden ve sosyalizm gelmeden, insanlığın bu dramı bitmeyecektir.

Ve bugün tamı tamına yerinden yurdundan edilmiş 60 milyonu aşkın insan yollarda ve yeni bir yaşam alanı bulmaya çalışıyor. 

Afganistan’ı işgal edenler, Yugoslavya’yı parçalayanlar, Irak’ı ölüm yığını haline getirenler, Suriye’yi hücrelerine ayıranlar, Yemen’i leş kargalarına sunanlar, Afrika’yı her açıdan çölleştirenler, Asya’yı ucuz işgücü cennetine dönüştürenler sorgulanmadan ve yeryüzünden silinmeden, ne göçmenlik biter ne de onun dramı. Ne bebelerin kıyılara vurulmuş ölü bedenleri ne de anaların çığlıkları...

“ABD ve AB İŞİD’e karşıymış ve ona karaşı savaşıyorlarmış(.”(!)  Bunu haber olarak kitlelere sunan burjuva basınından “vijdan” muhasebesi beklemek, işçi ve emekçileri kandırmak demektir. Kitleleri yalan haber sunarak, daha fazla insanın yerinden yurdundan edilmesini desteklemek demektir. 

Sinsi ve iki yüzlü Alman emperyalist burjuvazisi ve onun basını “çok insani” mesajlar veriyor. Ancak, bütün göçmen ölümlerin altında onların imzası vardır. Bütün AB ülkelerine kalın duvar ördüren egemenlik alanlarını genişletme çabası içinde olan Alman emperyalist burjuvazisidir. Alman sermayesi, AB ülkelerini teslim almış durumdadır. O, ancak işçsizler ordusunun düşmesini önelyecek sayıda göçmen kabul etmektedir. Daha fazlasını değil. Bunlar, Nazi döneminden tercübe sahibi oldukları için, AB sınırları dışında “göçmen toplama kampları” kurduruyor ve yenilerinin kurulması için geri ülkelere baskı yapıyorlar.

Emperyalist AB burjuvazisinin kalın soğuk duvarlarına çarpıp kıyılara vuran ölü bedenler, kapitalizmin sistemin çoktan ölmüş, ama zorla yaşatılmak istenen halidir. 

Kendilerine kapatılmış, AB kapılarını zorlayan yoksul ülkelerin  işçi ve emekçileri, kurtuluşun, kendilerine ölüm seçeneğini dayatan kapitalist sistemi yıkmaktan geçtiğini gördükleri anda, toplumsal tarih kendilerinden yana dönecektir.

 

04.09.2015

43620

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar