Pazartesi Mayıs 6, 2024

(IŞ)İD Kürtlere Niye Saldırır?

(IŞ)İD, Ortadoğu’nun yeni fenomeni ve emperyalistlerin yeni umacısı. (IŞ)İD emperyalist gericiliğin kendini daha rahat gerçekleştirmesi ve politik yönelimine yeni olanaklar yaratması için arayıp da bulunmayacak bir umacı oldu. Her ne kadar emperyalist güçler ve Ortadoğu’nun gerici egemenleri için şu an kullanılacak bir umacı (heyula) olsa da, Kürtler, Şiiler, Hıristiyanlar ve tüm diğer farklı inanç ve milliyetler için bunun ötesinde en vahşi biçimlerle ölüm, kan, zulüm anlamına geliyor. (IŞ)İD girdiği her yeri insansızlaştıran, kurutan, çölleştiren bir politika izliyor.

Şimdi bu katil sürüsü karşı-devrimci yapılanmaya karşı emperyalist güçler ve bölge gericiliği bir koalisyonla kurtarıcı rol üstlenmeye çalışıyor. (IŞ)İD öyle bir korkutucu ve yıkıcı rüzgâr estiriyor ki emperyalizm için açmakta zorluk çektiği her kapıyı açan bir maymuncuk gibi oldu. (IŞ)İD korkusu ve kaygısı emperyalizmi ve gerici bölge devletlerini adeta kanatsız melek gibi algılatmaya dönüştü. Ezilen, katliamdan geçirilen ulus ve halklar adeta emperyalizmden kurtuluş bekleyen bir çaresizliğe mahkûm edilmeye çalışılmaktadır.

Emperyalistler için bu ideolojik ve politik faydanın yanında özellikle bölgenin yeniden dizayn edilmesinde, dengelerin bozulması ve yeni dengelerin kurulmasında da (IŞ)İD güçlü bir faktör olabilmektedir. Bu (IŞ)İD’in basit bir maşa örgüt olduğu anlamına gelmemektedir. (IŞ)İD, Irak ve Suriye ekseninde bugün egemen durumda olmayan Sünni toplumsal kesimin siyasal temsiliyetini karşılamayı başaran bir yapılanmadır. Bu eksene oturan ideolojik-siyasal yaklaşımla hamlelerini yapmakta, bölgede ki çelişkilere oynayarak alanını ve etkisini genişletmektedir. (IŞ)İD kendi siyasal çıkarlarını gözeterek dengeleri bozmaya, var olan ilişkileri belirlemeye çalışmaktadır.

(IŞ)İD, eski Baasçılar ve bölge aşiretleriyle kurduğu güçlü ilişkilerden beslenen zeminden yani egemen güçlerle tarihsel ilişkilerden kaynaklı çeşitli güçler tarafından manipüle edildiği gibi geçici ittifaklar kurarak da hareket ve yönelimini belirlemektedir. Emperyalistlerin ve bölge devletlerinin istihbarat örgütleriyle bu eksende kurulmuş ilişkiler ve yönlendirmelerden etkilendiği de su götürmez gerçektir. Ancak bu durum (IŞ)İD’in Irak ve Suriye’de oluşan toplumsal ve siyasal dengelerden beslenerek yükselen ve Sünni siyasetinin egemenliğine oynayan kendi öz dinamikleri gerçekliğini karartmamalıdır. Bu doğrultu ve yönelim onun hamlelerini ve siyasetini belirlemektedir.

(IŞ)İD’in Irak ve Suriye’de Kürt bölgelerini hedeflemesi genel eğilim ve yönelime, çıkardığı tartışma ve sonuçlara bakarak değerlendirilmelidir. Kürtlerin tarihsel olarak Türk, Arap ve Fars egemenliği altında ezilen bir ulus olması bu egemen kesimlerle güçlü bir düşmanlık zemini oluşturmuştur. Bu egemen kesimlerin imtiyazlarından feragat etmeme mücadelesi aynı zamanda Kürt ulusal kazanımlarına yönelik bir düşmanlığı içermektedir. Türk, Fars ve Arap egemenlerinin mezhepsel meşrepleri ve çelişkileri ne olursa olsun bu bağlamda Kürt ulusal kazanımlarına karşı doğal bir düşmanlık paydaları vardır.

(IŞ)İD Kürtlere yönelik bu tarihsel düşmanlık ve egemenlik halinin devam etmesi eksenine oturan çelişkiden faydalanarak Kürtlere yönelmektedir. Kürt ulusal hak ve kazanımlarına karşı egemen sistemin (emperyalist sistem ve egemen devletler) hem düşmanlığı, hem şüpheleri, hem de kaygıları (IŞ)İD’in Kürtlere yönelik saldırısına maddi temel oluşturmaktadır. Yani Kürtler (IŞ)İD’in gözünde zayıf halka konumundadır. Bu genel yaklaşım içinde Kürt bölgeleri içindeki zayıf halkaları da belirlemektedir. Şengal ve Ezidiler ezilen inanç olması bağlamında, Rojava ve onun içinde Kobanê’de yine Kürtler arasındaki siyasal çelişkilerden ve coğrafi konumu gözetilerek belirlenmiştir.

Son süreçte özel olarak Kobanê’ye yönelmesi ve burayı düşürmek için tüm güçlerini seferber etmesi, hem kendine karşı kurulan koalisyonun saldırılarını Kürt coğrafyasında karşılamak, hem de burada Kürtlerin demokratik temelde oluşmuş kazanımlarına emperyalist ve bölge gericiliğinin zehrinin bulaştırılması amacını taşımaktadır. Bir yandan Kürtleri emperyalizmle daha fazla işbirliğine yönlendirerek ve “mahkûm bırakarak” demokratik damarını kesmeye, diğer yandan özellikle Kürtlerin Türk egemen sınıflarıyla olan çelişkilerini keskinleştirmeye çalışmaktadır.

Kobanê saldırısıyla ağzı sulanan Türk egemen sınıflarının ve emperyalistlerin hesabı ise Kürtlerin kendilerinin şemsiyesi altına rızasıyla, kendilerine tam bir uyum göstererek girmesini sağlamaktır. Kürtlerin bu bağlamda zayıf düşerek yardım çağrısı yapması hesabı yapmaktadırlar. Kürtlerin yaşanan saldırılarda emperyalizmin ve Türk egemen sınıflarının bu hesabının olduğunu bilmesi ve bu eksende politik karşıtlık geliştirmesi ciddi bir gerginlik noktasıdır. (IŞ)İD’in bu denli pervasız, elini kolunu sallayarak ve lojistik destek alarak Kobanê’ye saldırmasının ayağını bastığı zemin budur.

Kürtlerin saldırıların merkezine oturmasında (IŞ)İD buranın zayıf halka olması hesabı güderken aynı zamanda Kürt Demokratik Hareketi’ni emperyalizmin kucağına iterek Kürt coğrafyasında bu oluşumların toplumsal zeminini zayıflatıp anti-emperyalizm temelinde kendine zemin oluşturmaktır. Bunu da ulusal aidiyetten önce mezhebi aidiyet üzerinden gerçekleştirmektir.

Bölgesel güçler ve emperyalizm ise (IŞ)İD eliyle Kürtlerin kucağına düşme hesabı yapmaktadır. Ancak Kürtlerle olan bağını, ilişkisini ve yürüyen süreçlerini zora sokmadan bunu yapmaya çalışmaktadır. Bu saldırıların asıl amacının zayıf düşmüş, kolu kanadı kırılmış ve mahkûm hale gelmiş Kürt siyasal yapısı yaratmak olduğu açıktır. Aynı zamanda ulusal bilinci zayıflamış mezhepsel ve dini kimliği gelişmiş bir toplumsal yapının oluşması amaçlıdır. Dağılma eğiliminde olan Sykes-Picot rejiminin Kürtler cephesinde ulusal eksenli değil mezhebi eksenli bir yönelime girmesi mücadelesidir bu aynı zamanda. Yaşanan Kürtlerin iki gericilik arasında kıskaca alınmasıdır.

(IŞ)İD Saldırısı Ve Genel Eğilim!

Kürtlerin bu kıskaç içinde, ulusal hak ve özgürlüklerden önce mezhebi ve dini eksenli bir siyasal şekillenişe girmesi kolay gerçekleşebilir bir durum değildir. Kürtlerin demokratik ve ilerici yöneliminin emperyalizm ve bölge gericiliğinin ittifaklık ve ortak düşman algısı ile zehirlenmesi ise esas tehlikedir. Kürtlerin emperyalizmin ve özellikle Türk hâkim sınıflarının kirli çıkarlarıyla ulusal hak kazanımları ekseninde bir kesişme hali bir illüzyon oluşturabilir. Gericiliğin yüzüne hoş görünümlü bir maske takarak kendini Kürtlere yutturma durumu oluşabilir. Özellikle birçok tehlikenin, gulyabaninin kol gezdiği ve tüm acımasız yüzünü gösterdiği bu koşullarda “medeniyet” maskesi güçlü tehlikelerle Kürtlerin karşısına dikilecektir.

ABD ve öncülüğündeki koalisyon ve TC bu “medeni” dünyanın en güçlü temsilcileri konumundadırlar. Kelle kesmeden, siyahlar giyip sakal uzatmadan, yaptığı acımasız katliamları açıktan savunma gafletine düşmeden oluşmuş tarihsel karşı devrimci, zalim kimliğini daha makbul hale getirerek pazarlama tekniklerinin en halislerini kullanarak satabilir. En başta Kürtlere ve tüm ezilen bölge halklarına kendi çıkarlarını ve kirli hesaplarını bu şekilde kabul ettirmeye çalışacaklardır.

Bugün ortalıkta herkesin dilinde dolanan Kürtlere ABD öncülüğündeki koalisyonun yardım etmesi gerektiği lafları ve Kürtlerin bu ittifakın parçası olması gerektiği telkinleri gerçek sorun ve düşman karşısında Kürtlerin gözünü bağlama operasyonudur. Her türlü eza, ceza, musibet, tehdit, gözyaşı, ölüm Kürtlerin başına musallat ettirilerek burnu sürtülmeye, kazanılacak bir ulusal hak varsa siyasal kölelik şartlarına bağlanmaya çalışılmaktadır.

Bugün tarihin Kürtler lehine gelişen seyri ve akışı geçici toz dumanlar yaratılarak, karmaşalar oluşturularak, geçici tehlikeler ön plana çıkarılarak esas tehlike, düşman ve Kürt ulusunun tam hak eşitliği, özgürce ayrılma hakkı gibi gereksinimleri muğlaklaştırılmaya, boğuntuya getirilmeye, kolu kanadı kırılarak “bahşedilmiş” haklar derekesine indirilmeye çalışılmaktadır. Bu karmaşa ve toz duman arasında hiç kuşkusuz en büyük tehlike hala medeniyet elbisesi giymiş emperyalizm ve her parçadaki egemen-ezen ulus (Türk, Arap ve Fars) tahakkümüdür.


77946

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar