Çarşamba Mayıs 15, 2024

İşçiler Gelecek..!

İşçiler mutlaka gelecek. Ülkenin ve dünyanın üzerine çökmüş bu kara bulutlar mutlaka ama mutlaka bir gün dağılacak. Karamsarlıklar, yılgınlıklar ve zulüm düzeni ortadan kalkacak. Boyunlar bükülmeyecek, tahta kuruları ve bitlerle birlikte yatmak işçilerin kaderi olmayacak ve “milletin anasına..” diyenler ve onların siyasal temsilcileri yeryüzünden silinerek bir daha asla!

Savaşlarda ölmek yoksulların, bombalarla parçalanmak çocukların kaderi olmayacak.

Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan, ama koca bir dünyayı burjuvazinin elinden çekip alacak işçi sınıfının karamsar olması için hiç bir neden yok. Çünkü üreten ve yaratan işçilerdir. İnsanlığın %99 onlardan oluşmaktadır.

Burjuvazinin korkusu büyük. Bu nedenle 3. Hava limanı işçilerine saldırıyorlar. Çünkü “baldırı çıplak” dev uyanmaya başladı. Cargill, Flormar, Aliağa Tüpraş, Batman ve daha bir çok yerde işçiler, faşizmin bütün baskılarına karşın direniyor, hakları için mücadele ediyorlar. İşçilerin bu direnişinde sadece Türk tekelci burjuvazisi değil, uluslararası sermaye de tedirgin. Alman tekelci burjuvazisinin faşist diktatör Erdoğan’ı kucaklaması boşuna değildir. Sermayenin çıkarları, işçi sınıfının direnişlerinin ezilmesiyle doğru orantılıdır.

İşçiler bütün dünyada direniyorlar. Afrika'dan Asya'ya, Amerika'dan Avrupa'ya kadar. Daha dün Avusturya ve İsviçre'de binlerce kadın "eşit işe eşit ücret" hakları için sokaklardaydı.

Burjuvazinin azgınca saldırısına karşı işçi eylemleri durmuş değildir. Belki sınıfın çok azı direniş alanlarında, ama, adım adım direniş trendi yükselecek, yükseltilecektir. Bu sınıf çatışmasının doğal ve kaçınılmaz bir olgusudur. Burjuvazi saldırınca, üretimi ellerinde bulunduran işçiler, kendi hakları içinde mücadele etme sınıf bilinci yetisine sahiptir.

En son 3. Havalimanı işçilerinin direnişi bütün uluslararası alanda ses getirdi. Diktatörlüğün karizmasını yine işçiler çizdi. Tam da burjuvazinin rant sembolü olan 3. Havalimanı’nında. Gözaltılara, tutuklamalara, polis ve jandarma kuşatması altında zorla çalıştırmalara karşın, işçiler kapitalizmin köle pazarlarının çitlerini mutlaka yıkacaklardır.

İşçilerin adım adım ilerlediğinin gören burjuvazi, faşist ve liberal kalemşörlerini harekete geçirerek, dirnen işçilerin “ezilmesini” yazabiliyorlar. Kapitalist ekonominin ciddi bir krizde olduğu, bir çok işyerinin kapanacağı ve küçüklerin bazı büyükler tarafından yutulacağı kapitalist can pazarında, en büyük görev işçilere düşmektir. Ya sistemi, sarsarak yollarına devam edeceklerdir ya da sessizlik içinde sistemin bütün yükünü yüklenerek artı-değer kazandıran köleleri olmaya devam edeceklerdir.

İşçiler, kapitalist köleliğe karşı ayağa kalkıyor. Belki kıvılcım küçük. Ama, Mao’nun dediği gibi; “küçük bir kıvılcım büyük bir boz kırı tutuşturur.” Gidişat aynen bu yönde. Küçük küçük kıvılcımlar giderek çoğalacak, birleşecek ve bir ateş topu halini alarak burjuvaziyi kendi ateşinde yakacaktır. Grevlerin yasaklanmasına, ertelenmesine ve faşizmin olanca baskısına karşın Haziran Ayaklanması’dan bu yana grev ve direnişler irili ufaklı devem ediyor ve son günlerde uzun süreli direnişler gündeme damgasını vurmaya başladı.

Sınıf açısından esas sorun; örgütsüzlüktür. Bugün uzun süren direnişlerin nedenleri arasında işçilerin sendikalaşma eylemi vardır. Burjuvazi, işçilerin sendikalaşmasına karşı direniyor. Bu da işçilerin örgütlü mücadelelerinin, yani sendikalaşmalarının önemini ortaya koymaktadır. İşçiler, ne denli baskı ya da ayrıştırıcı (dinci-miliyetçi) ve kriminalize edici propagandalar yapılırsa yapılsın, sendikalaşma eyleminden vaz geçmeyeceklerdir.

İkinci sorun; varolan sendikaların etkisizliği ve çoğunun burjuva yanlısı sendikacılık yapmasıdır.

Üçüncü ve en önemlisi ise; komünist ve devrimcilerin işçiler içinde örgütlenmelerinin yok denecek kadar etksiz bir seviyede kalmasıdır.

Faşist diktatörlüğü yıkacak olan işçi sınıfıdır. Onu gerilletecek ve demokratik hakları kazanacak güçte sadece ve sadece işçi sınıfında vardır. Bir başka güç yoktur. Bu nedenle burjuvazi işçi sınıfının sersemleştirlmesi, alçaltılması ve ezilmesi için tüm ideolojik, politik ve yasal gücünü kullanmaktadır. Onu, sınıf gücünden soyutlamak için bütün araçlarını kolluk güçleri vasıtasıyla da artan ölçüde çalıştırmaktadır.

Burjuvazinin bildiğini işçilerin bilmemesinin olasılığı yoktur. Onlar bunu yaşayarak görüyorlar. Aldıkları ücretlerde, günlük çalışmalarında, patron ve adamlarının yıldırıcı tehditlerinde günbe gün yaşıyorlar. Pazarlarda, alış veriş yerlerinde, evine getirebildiği yiyecekte, çocuğunu okula gönderdiğinde... Ve sabah işe gidip akşam dönüşünde, bütün gününü patron için harcayışında...

Örgütsüzlük ve sınıf bilinçli proleter düşüncelerle kuşanmamış olmaları, onları yalnızlaştırıp güçsüzleştiriyor.

İşçiler başarıya ulaşmak için büyük bir çoğunluğu mutlaka bu düşünceye sahip olmalıdır. Bu bilinç işçilere verilmelidir. Bunu verecek olanda işçi sınıfı adına çalışan, örgütlenen komünistlerdir.

Burjuvazinin krizinin derinleşmesine koşut olarak anti-komünist propagandalar da artar. Çünkü işçi sınıfının kendi dünya görüşü olan komünizmle buluşmasını burjuvazi sakıncalı görür. O nedenle o, komünizmi sınıfa “öcü” olarak göstermek işçin elinden gelen tüm çabayı ortaya koyar. Ama, bu işçileri aldtamak ya da yanlış yönlendirmek için yetmiyor. Tekel işçilerinin direnişi döneminde bazı işçilerin dediği gibi; “direnişten önce beş vakit namaz kılıyorduk, şimdi beş vakit komünizmi öğreniyoruz.”

Flormar’da kadın işçilerin bir çoğunun başlarını örtüler, ama buna rağmen onların aylarca direniş çinde aktif bir şekilde yer almasını önleyemediler ve önleyemeyeceklerdir. Din, işçilerin değil ama, sonunda burjuvazinin boynuna dolanacaktır.

Direnişler işçilerin sınıf okulu, kendi dünya görüşlerini öğrenme yerleridir. İşçi sınıfı direnmesini biliyor. Onun direniş öğrenmesine değil, kendi dünya görüşü olan komünizmle birleşmesi sağlanmalıdır. Sınıfın buna gereksinimi vardır. İşçi sınıfı bu gereksinimini kuşanıp alanlara çıktığında, kapitalizm içinde ölüm çanlarının çalması kaçınılmaz olacaktır.

Yılgınlık ve karamsarlıklardan uzak hazırlanın! Devrimci militanlığı kuşanarak hazırlanın! Fabrikalarda, varoşlarda ve ezilenlerin olduğu her yerde, ama illada fabrikalarda. Onlarla içiçe, onlarla birlikte ve direnişlerin en önünde yer almak için hazırlayın ve hazırlanın!

32984

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

Sayfalar