Pazartesi Nisan 29, 2024

Gökkuşağına Bakalım, Kavgaya Duralım! (İvana Roşin)

Faşizmin yükseldiği her dönemde devletler “lanetlilere” saldırmaya başlar. Yeryüzünün lanetlileri, devletin kirli yüzünü maskelemesi için her dönem elverişlidir.

Ülkemiz yine böyle günlerden geçmektedir. Ekonominin battığı, içte de dışta da çöküşün yaşandığı, demokratik hakların gasp edilmeye çalışıldığı bugünlerde yeryüzünün lanetlileri, faşist TC devletinin ilk hedefi olmuştur. “Teröristler”, seks işçileri ve LGBTİ+lar…

Üniversitelerde süren direnişlerin hedef tahtasına “sapkınlar” diyerek LGBTİ+lar oturtulurken, hükümetin Gülen Cemaati ile arasının açılmasından sonra yeni flörtü İsmailağa Cemaati’nden sarıklı cübbeli bir güruh trans seks işçilerinin yaşadığı Bayram Sokak’a gelerek “Ölüm var, Allah var, zina yapmayın” diye madi çark atmıştır.

Yüzümüzü eğdireceklerini düşünenler başımızın ne kadar dik olduğunu gördükçe titremektedirler. Titredikçe saldırganlaşmaktadırlar… Zira LGBTİ+ aktivistlerin gözaltına alınmaları, gözaltında itiraf ettiler, çözüldüler diyerek dışarıda direnişte olanların gözünden düşürülmeye çalışılmaları ve gözaltında tehdit edilmeleri ilk değildir, tesadüf değildir.

Ankara’da, Eskişehir’de sokaklara asılan afişler aklımızdadır. Trans Onur Yürüyüşü’nün tertip komitesinden yoldaşlarımızın sivil polislerce tehdit edildiği, “cebine uyuşturucu koyar sonra da tutuklarım” dedikleri kulaklarımızdan silinmemiştir. Katledilenlerin de, katledilme ve tecavüz tehditleriyle psikolojik işkenceye maruz bırakılanların da gözlerini unutmuyoruz.

Polisin, devletin ve çetelerin bu tehditleri karşısında madilik lubunyalığın şanındandır. Ancak madiliğimiz de butlaşmak zorundadır. Derneklerin, aile gruplarının yaptıkları demokratik çağrılar önemlidir. Demokratik eylemlerle hak aramak önemlidir. Toplumsal barış mücadelesi önemlidir. Ancak karşımızdaki gücün farkına varmalıyız. Toplumsal bir barışın ön koşulu ülkemizde yoktur. Karşımızda en vahşi şekliyle saldıran faşist bir devlet bulunmaktadır. Faşizme karşı mücadele şugariyetle verilemez.

Bir, iki, üç daha fazla Stonewall! 

LGBTİ+ların eşitlik ve özgürlük mücadelesi, demokratikleşme ve insan hakları mücadelesidir ve bu mücadelenin vazgeçilemez bir parçasıdır. Ancak ülkemizde hiç kimsenin ifade ve örgütlenme özgürlüğü yoktur.

Kapatılan partiler, mühürlenen dernekler, bombalanan gazeteler, kurşunlanan gazeteciler, işkencede kaybedilen devrimciler vardır. Arkadaş Z. Özger’in nasıl ve neden aramızdan gencecik ayrıldığını hatırlayalım ve gökkuşağına bakalım. Hande Kader’in nasıl ve neden aramızdan gencecik ayrıldığını hatırlayalım ve gökkuşağına bakalım. Ahmet’in, Roşin’in, Efe’nin, Sevda’nın… Mezarlarından bağırıyorlar ve adalet istiyorlar!

Sadece yasal tanınma için mücadele etmiyoruz. Bu işin bir parçası. Heteroseksizme ve ikili cinsiyete dayalı bu düzenin değişmesi için mücadele ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki, ilk fırsatta dişimizle tırnağımızla kazandığımız haklarımızı çorlamaya çalışacaklar. Özgürlük ve adalet için mücadele ediyoruz. Yıllardır süren aşağılanma, katledilme ve şiddet karşısında adalet için ezilenlerin şiddetini yükseltmeliyiz. Stonewall Direnişi’ni hatırlayalım. O molotoflar atılıp arabalar yakılmasaydı bir Onur Yürüyüşümüz olacak mıydı? Şimdi Stonewall’den daha fazlasını yapmak zorundayız.

Aramızdan ayrılanları, gücümüzü ve direnişlerimizi hatırlarken aklımızda olsun slogan atmak elbette önemlidir, elbette önemlidir sokağa çıkmak ve açıklamalar yapmak. Ancak yeterli midir? Değildir! Sadece son günlerde değil çok uzun zamandır yeterli değildir.

Devlet ve onun bugünkü temsilcisi AKP-MHP faşist ittifakı yine, yeni, yeniden halkı kandırmak, akılları bulandırmak, muhalefeti bastırmak hırsıyla topyekün saldırıya geçmiştir. Eli palalı çetelerin eylemlere saldırması an meselesidir.

Gezi Direnişi’nde sokağa saldıkları çeteler daha dün silahlı fotoğraflarla tehditlere başladılar. Onur Yürüyüşü’nü, kadınların ve LGBTİ+ların şiddete karşı yaptıkları eylemleri, üniversitelerdeki direnişleri, fabrikalardaki isyanları hep aynı yalanla kriminalize etmeye çalışan devlet medyasıyla, bakanıyla, rektörüyle görevdedir. Çünkü bizim varoluşumuz bu devletin varoluşuyla çelişmektedir.

Aynı dili konuşmak, aynı şekilde dans etmek, aynı şarkıları söylemek, aynı şekilde sevip sevişmek zorunda olmadığımız için çelişmektedir. Basit bir “farklılıklara tahammül” meselesi değildir ortada olan. Kimseden tahammül beklemiyoruz.

Ortada olan onur ve özgürlük meselesidir. Devletin normaline karşı yaşamın normali meselesidir. Devletin vicdanı yoktur, devletin utanması yoktur, devlet halka karşı sorumluluk taşımaz. Bu nedenledir ki şarjörlerimize aşkımızı, gökkuşağını doldurmanın vaktidir. Namlularımızı bizi yok etmeye çalışanlara çevirmenin vaktidir.

Heteroseksizm bir sistem meselesidir. Bedenlerimizi de aşkımızı da hapsetmeye çalışan bu sistemin yıkılması için bir dönemin gazete manşetlerine yansıyan travesti dehşetinin yani en şugar madiliğimizin vaktidir.

Bugün “LGBTİQ+lara yönelik ayrımcı söylemleri kınıyoruz” diyerek faşist TC devletini sözde kınayanlar kendi ülkelerinde her yıl katledilen translar için gerçek adaleti sağlamış mıdır? Milyonlarca sığınmacı lubunyanın kamplarda ve göç yollarında çektiklerinin esas sorumlusu zaten bu emperyalist güçler ve onların bizim topraklarımız üzerinde sürdürdükleri sömürü politikaları değil midir? Homo/transfobiyi bu yollarla oryantalleştirip kendi günahlarını örtebileceklerini sanıyorlar. Oysa durum aşikardır! Ne emperyalist devletler ne de onların sömürgeleri bize gerçek bir özgürlüğü sağlayabilir. Biz onların varlık nedeniyle çelişmekteyiz, özel mülkiyetçi ataerkil sistemle çelişmekteyiz!

Özsavunmamız her daim “dehşet” ya da “terör” olarak anılacaktır. Oysa esas teröristin kim olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Esas terörist yargısıyla, kolluğuyla, SADAT’ıyla, türlü sivil çeteleriyle, dayattığı ahlak anlayışıyla, patronlarıyla devlettir.

Devlet Kürde, Aleviye, Ermeniye, heteroseksüel na-trans kadınlara, köylüye, sığınmacıya, çevreciye, işçi ve emekçilere neyi layık görüyorsa onun katlarca fazlasını biz lubunyalara layık görmektedir. O halde heteroseksüel na-trans kitlelerin de bizim verdiğimiz mücadeleden çıkarları oldukça yüksektir. Faşizme karşı birlikte madiliğe tikelmek özgürlüğe şanlamanın tek yoludur.

İvana Roşin

(*Lubunca kelimelerin anlamlarını öğrenmek lubunya yaşam tarzını, kültürünü daha yakından tanımak isteyenler internet üzerinden lubunca sözlüğe bakabilirler.)

1706

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar