Pazar Mayıs 5, 2024

Faşist devlet terörüyle kazanılan bir “seçim” ! / Engin Gören

TC devleti ve AKP hükümeti, yine bütün eşitsizliklere rağmen 7 Haziran da genel seçime gitti ve tek başına hükümeti kuracak “miletvekili” sayısını yakalayamayınca kudurdu. Ağızlarında salyalar akıtarak tehditler savurdular. Hemen kısa sürede seçimi yenileyeceklerini söylediler ve bir süre oyalamadan sonra hükümet olarak 1 Kasımda yeniden seçime gideceklerini ilan ettiler.

AKP iktidarı tek başına hükümet olmaya kilitlendi. Kürtlere savaş ilan etti. Her yerde linç kampanyalarını örgütedi. Kürdüstanda onlarca ilçe ve yerleşim alanına onbinlerce asker ve özel hareket timleriyle, yüzlerce askeri araçlarıyla, tanklarla, zırhlı araçlarla bu yerleşim yerlerini sardı. İlçeleri, Mahalleleri kuşatarak haftalarca sokaklara çıkma yasakları ilan ederek, su, elektirik vermeyerek, yiyeceksiz bırakarak, hasta, bebek, çocuk, yaşlı demeden ilaç, tedavi vb dahil hayati ihtiyaçlarını karşılamaya bile izin verilmeyerek günlerce insanlar ve hayvanları bile dışarı çıkartılmayarak, evlerinde tank, havan, roket, lav atışışlarına tutuldu. Binalar, iş yerleri, evler, araçlar vb yakılıp yıkıldı, harabeye çevrildi. Cami minareleri dahil hakim yerlere yerleşerek keskin nişancılarla hareket halinde olan herşeye ateş açılarak kitlesel kaliamlar yapmak istediler. Cizre de biri 35 günlük bebek olmak üzere 23 çocuk ve büyük insan katledildi. İnsanlar cenazelerinle günlerce yatıp kalkmak zorunda kaldı. Kuduz köpekler gibi bütün vahşet ve sadistlikleriyle her yere saldırdılar. Katlettikleri bir savaşçı kadının cansız bedenine olmadık hayvani işkence yaptılar ve çırılçıplak edip askeri aracın arkasına bağlanarak kentin sokaklarında dolaştırarak korku ve gözdağı verdiler.

Cumhurbaşkanları ve sonra da avaneleri açık açık 400 milletvekili verseydiniz bütün bunlar olmazdı diyorlardı. Savaşla estirilen faşist devlet terörü sonucu göstermelik bir seçimle, hertürlü baskı, tehdit, santaj ve hilelerle seçimi alacaklarını açık açık söylüyorlardı. Ahmed te, Suruçta, Ankara da kitlesel katliam yaptırılırken, ardında cumhurbaşkanları, başbakanları bakanları vb “oylarımız artıyor” diyorlardı. Oylarını arttırmak için katliamlar yaptıklarını ve yaptırdıklarını bir nevi itiraf ediyorlardı. Ayrıca katliamlar sonrası yüzeysel yapılan soruşturmalarda bile devlet ve AKP bağlantıları ortaya çıkıyordu. Dizginsiz, estirilen faşist devlet terörü altında yapılacak seçimde başka ne sonuç beklenebilirdi ki?

Otokratik Krallık, Sultanlık, Prenslik sistemlerinde, askeri veya sivil faşist diktatörlükler altında hak eşitliğini tanınarak demokratik bir seçimin olmayacağı açıktır. Ortadoğu otokratik diktatörlüklerinde de seçimler yapılıyor, Cunta iktidarları altında da seçimler yapılıyor. 12 Eylül’cülerde seçim ve referandum sandıkları koyuyorlardı. onlar ne kadar demokratikse AKP’nin savaş ve estirdiği terör koşulları altında yaptığı seçim o kadar demokratiktir.

7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını tanımama nedeni ortada; iktidarı paylaşmamak ve tekbaşına iktidar olmak! Bunu da savaş dahil her şeyi ve her hileyi yaparak iktidarını korumak için göstermelik bir “seçim”le işi meşrulaştırmak istedikleri açık değil mi? Böyle bir anlayış ve hesapla yapılan bir “seçim”de farklı bir sonuç beklemek saflık olur…

AKP, silah zoruyla, faşist terör estirerek, kitlesel toplu katliamlar yaparak ve bu yönlü tehditler savurarak bu baskı ve terör’le çoğunluğu aldı. Her katliam sonrası kendileri açıkça “oylarımız arttı” diyorlardı. Ancak naif olanlar iktidarın bu söylemlerinin anlamını anlamaz veya anlamak istemeyen salaklar anlamaz. Baskıyla, zulümle, faşist terör estirerek, 150 cıvarında “özel güvenlik bölgesi” yasak bölgeler ilan edildi. Onlarca Kürt şehiri tanklarla, zırhlı araçlarla, havanlarla, roketlerle bombalandı, makineli tüfeklerle tarandı. Kentler Kobane gibi yakılıp yıkıldı. Her bir yerde onlarca çocuk, bebek, büyük yaşlı insan katledildi. Bu sürede 500 ün üzerinde insan katledildi.

Onlarca yerde halkın seçtiği belediye başkanları ve yöneticileri tutuklandı. HDP’in il, ilçe yöneticileri ve aktif çalışanlarından 2-3 bin’in üzerinde insan tutuklandı. Yüzlerce insan songünlerde gözaltına alındı alıkonuldu veya tutuklandı. Hiç bir yerde seçim faaliyetleri yaptırılmadı. HDP, can güvenliğinin olmamasından dolayı miting bile yapamayacak duruma geldi.

Bir çok yerleşim yerinde sıkıyönetim koşulları uygulandı. Köyler, kasabalar, mahalleler, yerleşim yerleri, halk tehdit edildi. Muhtarlar tehdit edildi.Ayrıca Receb her hafta muhtarları toplayarak tehditleri savurdu.

AKP, bütün devlet olanaklarını, hükümet olmanın olanaklarını sonuna kadar kullandı. TV’leri, boyalı basınını,yazarlarını, Camileri sonuna kadar sınırsız kullandı. Üniversiteleri, ordusunu, polisini, MİT’ini bürokrasisini AKP’nin hizmetinde kullandı.

Seçim hileleri, hırsızlıkları, parayla satın almalar basına bile yansıdı. Adıyaman’da kameraya alınanlar devede tüy sayılır. Açlığa mahkum ettiği halkı, açlıkla terbiye ederek tır tır yiyecek, gıda, kömür vb ile satın alma yollarına başvurdular.

Seçim de AKP’nin kazanması için Sudi Arabistan, Katar vb gibi şeriatçı ülkelerin milyarlarca dolar aktardıklarına adınız gibi emin olun. …. Her yerde şeriatçı, gerici faşist partilerin kazanması için milyarlarca para aktardıkları bilinir. S.Arabistanın geçmişte Şili deki darbeyi finanse etmesi, ABD efendisine, İran’ı bombalayın bütün masrafları biz verelim demeleri, Asya’dan Afrika’ya, orda Latin Amerika’ya kadar, hatta Avrupa’daki şeriatçi örgütlemeleri kuruluşlarından itibaren finanse etmektedirler. AKP ile ilişkileri, AKP zihniyetini desteklemeleri, Müslüman kardeşlerin kardeş örgütü olmalarından dolayı verdikleri destek, IŞİD, El Nüsra, Ahrar Şam, ÖSO vb gibi şeriatçi örgütlere desteğinden sırf bu nedenle bile AKP’nin iktidarı elde tutması için milyarlarca dolar aktaracağı çok açıktır.

AKP’nin El altında bazı tarikatları, bazı aşiretleri, bazı partilerin milletvekili adaylarını milyonlar dökerek satın almaları ve hatta MHP de dahil bazı partileri el altında bir pazarlıkla satın almaları çok büyük ihtimaldir. Çünkü MHP’nin de CHP’nin de yapmak istediklerini yapıyor. Kürt ulusuna düşmanlık ve sol’a düşmanlık konularında öz de bir farkları yoktur…

AKP, Kürdistan ve Batı’da derisi kıymetli olanları ve ticaret’le uğraşan, hali vakti iyi tuzu kuruları şavaş’la ve estireceği terörle korkuttu bir kısmı da öyle HDP’e oy vermedi. Yani yine devlet baskısından dolayı HDP’den caydırılarak AKP’ye kaydırdılar.

Aslında seçimleri boykot etme koşulları dayatılmıştı. Doğru olan da bu olurdu. Ama Kürt hareketi, HDP seçimlere girmeyi uygun gördü. Sonuçta her ne olursa olsun bütün bu saldırılara rağmen HDP’nin barajı aşması bir başarıdır. Bu görülmelidir.

Bu ağır koşullar altında HDP biraz oy kaybetti diye koşullardan kopararak, devlet ve hükümete yüklenme yerine HDP’ye yükleniliyor. Burjuva medyası, sözde aydın ve yazarları ağız birliğiyle hareket ediyor. Açık veya dolaylı yönlendirmelerde bulunarak HDP’e ve yöneticilerine saldırma yarışına gidiyor. Devletin, iktidarın görevlendirmedikleri de, iktidar ve medya patronları kendilerini iş’ten çıkarmasın, onların hışımına uğramasın diye devletin ve AKP hükümetinin faşist terörüne ya hiç değinmiyorlar, ya da dil ucuyla geçiştirerek kabahati kürt hareketine ve HDP’e bağlayarak, “PKK’nin şiddete başvurmasına tavır almadılar, karşısında durmadılar”, bazı yerlerin “özerklik” ilan etmesine tavır almasılar, kürt eksenli hareket ettiler,”Türkiyelileşemediler” vb vb diye saldırı ve yönlendirmelerde bulunuyorlar. Direk ve dolaylı olarak kendilerine benzemelerinin baskı ve yönlendirmelerde bulunuyorlar. Her geçen gün şu veya bu vesileyle bu baskılamayı artıracakları da açıktır.

TC devleti ve AKP hükümeti hem bölge ülkelerine yönelik, hem de Kürt ve devrimci demokratik hareketine yönelik savaş ve saldırı politikası sürdürmeye devam edecektir. “Halk bu politikayı sürdürmeye devam et dedi, bizi bunun için iktidara getirdi” vb gibi demagojilere başvurarak daha da saldırganlaşacaklardır.  Dolayısıyla egemen ulusun meclisinde HDP’e her vesileyle yükleneceklerdir, meclislerinde ve oranın dışında baskı ve saldırılara maruz bırakacaklardır. Hem iş yapamaz duruma getireceklerdir hem de yıpratma, demoralize etme, baskılama, tehdit ve taciz altında bırakmaya çalışacaklardır.

TC devleti ve AKP iktidarı bölgede ve Türkiye ve Türkiye Kürdistanında savaş politikası izleyeceğine ve dizginsiz faşist saldırıları arttıracağına göre HDP ve bileşenleri, destekleyenleri hesabını buna göre yapmalıdır.

Egemen sınıfların her yol ve yöntemlerde açık ve dolaylı saldırılarda bulunacaklardır. Bunları biliyoruz. Bu saldırılar altında veya karşısında demoralize olmamız ve yelkenleri indirmemiz için hiç bir neden yoktur. Bu saldırılara alışığız. Yasal ve yasal olmayan her yolla mücadeleyi geliştirmek. Kitleleri kazanma, kitle mücadelesini ve sokak hareketini geliştirmek dışında bir seçeneğin olmadığı açıktır. Her siyasal akım kendi çizgisine göre ama mümkün oldukça ortak yönler öne çıkararak birlikte ve ittifak halinde mücadeleyi geliştirmek dışında bir kurtuluş yolu yoktur….

2 Kasım 2015


41755

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar