Salı Mayıs 14, 2024

Erdoğan Kaçak Sarayda Cami Açılışı Yaptı.

Türkiye ve Kürdistan’da  Türk Devleti savaş naraları  atıyor. Kan istiyor, katliam istiyor, zulüm istiyor, istiyor da istiyor... 

İsrail, Amerika, İngiltere, Almanya  başta olmak  üzere  böl - parçala  - yönet  taktiğini  Ortadoğu'da  planlı, programlı  uygulamakta, ezilen halkları kırıma uğratarak  emperyal sermayenin egemenliğini garanti altına almak istemektedirler. Faşist Türk devleti de  bölgede üstüne düşen rolü  en iyi şekilde yerine getirmek istiyor. Bunu  Esad rejiminin  'Sünni kardeşlerine 'zulüm etme'yi gerekçe göstererek  kılıflandırmaya çalışmaktadır. 'Tencere dibin  kara senin ki, benden kara'  misali, halklarımızı ırk, din, mezhep, cinsiyetçilik  ve inançlar üzerinden  ayrıştırarak  Türkiye 'yi felakete götürmektedir.

Yıllardır IŞID   denen eli kanlı İslami faşist örgütün  organizatörlüğünü yapmaktadır. Başta Amerikan ve İngiliz emperyalistleri  olmak üzere, Türk devleti, Katar ve Sudi Arabistan finansörlüğünde  akıl almaz  çirkin oyunlar oynanmaktadır. Emperyalist devletlerin ve uşak yönetimlerin  beklemediği, aklından geçirmediği  Kürdistan gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar.  Kürdistan  devrimci gerçeği  ağzı salyalı  emperyalist sermayenin  bütün plan, proje, taktik  ve stratejik uygulamalarını yerle bir etti. Açık ve net “ya savaşlar  devrime yol açar, ya da  devrimler savaşları önler” Maoist tez  yeniden doğrulanıyordu.  Burada önderlik güçlerin etkisi  belirleyici önem taşımaktadır.

  13 yıldır Türk  faşist devletinin katliam, zulüm, yargısız-sualsiz infazların binlerce, on binlerce   Kürdün, Türkmen’in, Ezidi’nin, Gayri  Müslüm’ün, Alevi’nin, Arap’ın  ve hatta Sünni Türk'ün kanına girmiştir  Erdoğan. Halkları birbirine düşman etmiş, kin  -nefret  ve savaş üzerinden rant yapmış, hâkimiyet sağlayarak  kanlı emellerini  gerçekleştirmek istemiştir. Bugün de aynı oyun değişik kılıflar altında devam etmektedir. Osmanlı oyunları, geleneği devam ettiriliyor.

Erdoğan    Ortadoğu’da yaşanan bu vahşetten  hiç mi hiç sorumluluğu yokmuş gibi  şöyle diyor: “Mısırda ve  Suriye’de  yaşananlar tüm  şiddetiyle devam  ediyor. Orucun  ve  Namazın yasaklandığı  yerlerde  sıkıntı çektiklerini  biliyoruz...” 
Devamla: “Aynı  anda 3  bin kişi  ibadet edebileceği bir cami, Türk  ve  Osmanlı mimarlık  tarihinin bir  sentezi  olarak  nitelendiriliyor ,” diyor.

Bilmeyen, okumayan, cehalet içerisinde yaşayanlar  diyecek ki, Ne büyük  Müslüman, Müslümanlara (siz Sünni  mezhep anlayın)  her yerde zulüm ediliyor. Erdoğan   ne büyük  devlet adamı ki, zulme ve yasağa başkaldırarak  kendi kaçak sarayında  ibadethane açtırıyor  3 bin kişiye   ibadetini yapması için hayır  yapıyor.

Göz göre göre yalan, sahtekârlık ve din sömürüsü yapmak buna denir. Bir ülke  Cumhurbaşkanı düşünün ki, kendi hırs ve çirkin  emellerini gerçekleştirmek için dini  istismar etsin, toplumu mezheplere, dinlere, ırklara  cinsiyetçiliğe bölsün!  Gözlerini kan, savaş ve zulüm örsün, başka bir şey görmez olsun.

Şimdi sormak  lazım eli kanlı Hızır Paşaya nerde  kim namazı  kılmayı, oruç  tutmayı  yasaklamış? Erdoğan burada açıkça yalan söylüyor.   Irak’ta, Suriye’de   namaz  asla ve asla yasaklanmamıştır. Koca bir ülkenin başkanı böylesi bir kuyruklu yalan söyler mi hiç? Ama  TC’nin başı Erdoğan böylesi bir kuyruklu yalanı kendi  menfaattarı ve çıkarları için  söylemektedir.  Bir gerçek Müslüman bu kadar yalanı hem de ramazan ayında, oruçluyken söyler mi hiç? Kuldan korkmuyorsan Allah’tan da mı  korkmuyorsun ey Erdoğan?

Dünya âleme karşı  yalan söylüyorsun, yalan üzerinden din sömürüsü yapıyorsun. Peki, ahirette senin yerin neresi? Burdan açıkça söylüyorum, sen  İslam dinine de  namaza da, niyaza da, oruca da inanmıyorsun. Senin gözünü kâr hırsı, iktidar hırsı, kan akıtma  hırsı bürümüş. Bu zihniyet  Osmanlı’dan sana mirastır.  Sekiz yüz yıl  Alevileri katlettiniz, sen iğrenç bir mezhep ayrımcısısın. Sen Sünni mezhebi dışındaki  var olan tüm inançları yok sayan bir  kelle kesicisin...

Aynı zamanda ırkçı, kafatasçı bir ideolojinin temsilciliğini yapmakta, ırksal katliamların yolunu açmak  istemektesin.  Bilesin ki kimse buna  müsaade etmez ettirmez. Unutma emellerin kursağında kalacak, sen ve efendilerin olan emperyalistler ağır bir yenilgi alacaksınız halklarımızdan.

4- 7 - 2015 -  

48125

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Sayfalar