Pazartesi Mayıs 20, 2024

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız. Düşman saldırılarının yoğunlaştığı bir süreçte sağdan soldan darbelenmeye çalışılan proletarya partisinin kumanda merkezinde görev alma cesaretiyle tanırız bilge duruşlu önderi!

En zor süreçlerde ve anda proletarya partisine, halka, devrime öncülük yapış tarzından, ateşi ellerine alarak kıvılcımı yangına çeviren cüretinden, sürekliliği sağlanmış gerilla savaş pratiğine önderlik tarzından tanırız. Kitleler içinde partiyi örgütleme ısrarından, başarmaya kilitlenmiş çabasından ve yorulmak bilmez çalışmalarından tanırız önder yoldaşı.

Devrimci hafızamıza yazılan, en zor koşullarda dahi unutulmadan hatırlanan, bizlere cesaret ve umut veren, devrimci gerçekçilikten kopmadan iyimserlik taşıyan “Durum iyidir, çünkü gerçekler devrimcidir” cümlesinden tanırız, önder yoldaşımızı.

Önder yoldaş, hayallerle değil gerçeklerle uğraştı. Kısır çekişmelerle değil gerçek sorunlarla uğraştı ve yoğunlaştı. Bize ışık tutan teorimizden, stratejimizden güç aldı. Yaşadığımız toprakların gerçekliğine uyarlanan halk savaşının geliştirilmesi üzerinde durdu. Çözümsüzlüğe değil çözüme odaklandı. Dağılmanın değil birleşmenin üzerinde durdu. Karamsarlığın değil umudun yolunda yürüdü.

Kadroların nasıl olması neler yapması nasıl bir donanıma sahip olması gerektiğine ilişkin “Devrimin atak, bilgili, fedakar kadroları olalım” tespitinden, güncelliğini ve zorunluluğunu koruyan devrimci değerlendirmelerinden tanırız can yoldaşımızı.

23 Kasım 1997 tarihinde büyük bir kahramanlık ve direniş örneği gösterek şehit düşen Tokat-Ese yaylası şehitlerimiz onurumuzdur. Devrimci irade ve savaş kararlığımız olduklarını, yolumuzu aydınlatan kutup yıldızları olduklarını deklare ederiz. Önder yoldaşımızı ve kendisiyle birlikte direnerek, savaşıp ölümsüzlüğe ulaşan dört kahraman Partizanımız onur abidelerimizdir. İsimleri asılı kalır devrim akademilerimizin salonlarında, silahlarımızın kabzalarında.

Onların mücadele pratiklerinden bahsederken, onları anıp ideallerine bağlılık sözümüzü yinelerken, bütün bunların sorumluluk taşımayan söylenmiş birer söz ne de şehit düştükleri tarihle sınırlı kalan sözler olarak da kabul etmeyiz! Onları anmak demek tarihsel sorumluluklarımıza ve güncel görevlerimize dört elle sıkı sıkıya sarılmak olduğunu biliriz. Onların görüşlerini ve ideallerini doğru anlayıp en ileri devrimci pratik içinde sonuç alıcı tarzda uygulamak gerektiğini unutmayız. Her bir sözlerinin bizler için ne anlam taşıdığını doğru anlamaya çalışırız. Onları uygulanması gereken savaş talimatları olarak kavrarız. Ve bir kez daha yine bir kez daha anlamalıyız ki, proletarya partisinin idealleri gerçekçi, amaçları gökyüzü kadar temizdir. Bundandır ki, gözünü bile kırpmadan en değerli yoldaşlarını, en gelişkin ve en yetkin öncü kadrolarını halk savaşına, demokratik halk devrimine feda etmiştir. Proletarya partisinin yoldaşları ve savaşçıları ise insanlığın en temiz sayfalarına yazılmıştır.

Tarihin, proletaryanın, ezilen sömürülen halkların omuzlarımıza yüklemiş olduğu devrimci sorumlulukla başarı ve zaferi kucaklamak için devrimci görevlerimize kilitleneceğiz. Bunun en önemli ve en anlamlı yerinde devrim ve parti şehitlerimizden öğrenmek, onlara doğru bakarak neler yapıp neler yapmamız gerektiğini anlayarak, nerede durup nasıl bakmamız, hangi hedefe doğru nasıl yürümemiz gerektiğini görüp iyi kavrayacağız. Onların geride bırakıp tamamlayamadıkları devrimci görevleri layıkıyla yerine getirmek için çalışacağız. Hayallerini savaşın ileri mevzilerinde yaşatmak için elimizden gelen her şeyi en iyi şekilde yapacağız.

Bunun için “Teorimize ve stratejimize, yaşadığımız topraklara ve dünya gerçeğine vakıf, diyalektik materyalist yöntemi içselleştirmiş” kadrolar olmalıyız.

Bunun için “Politik olarak üretken, planlı, disiplinli, hedefli bir çalışma tarzını uygulamalıyız”, “Her an öğrenci her an öğretmen olmayı öğrenmeliyiz. Kitlelerle canlı siyasi bağlar kurmalıyız. Savaşçı fedakar, gözüpek, insiyatifli, ufku geniş olmalıyız. Eleştiri özeleştiride bilimsel hesapsız çıkarsız dürüst olmalıyız. Yaşamın hiçbir anında hiç ir kişisel çıkarı rahatı kolayı gözetmemeliyiz. Partiye devrime halka yoldaşlara kendimizi adamalıyız.” Bunları derken önder yoldaşımız haklıydı. Gerçekçi, dürüst ve samimiydi. Dediklerini yaptı. Şimdi bizler yaptıklarını korkusuzca savunmalı ve geride bıraktığı devrimci görevlerini yerine getirmek için sınıf savaşımına devam etmeliyiz.

Önder yoldaşımız proletaryanın öncü partisi olmadan, sürekliliği sağlanmış gerilla savaş pratiği ve geniş kitleler içinde örgütlenmiş parti komiteleri yaratılmadan başarı ve zaferin mümkün olamayacağını biliyordu. Bunun için sürekliliği sağlanmış önderlik yaratılması için yoğunlaştı, gerçekleşmesi için ciddi kafa yordu. Demokratik halk devriminin somut, anlaşılır, açık, elle tutulur yürünür bir devrim yolu haline getirmek için her türlü çabayı ortaya koyup ciddi planlı ve yoğun çalıştı. Büyük bedeller ödeme pahasına devrimci pratiğe önderlik etmeye çalıştı. Dediklerinde haklı, yaptıklarında samimiydi. Doğru ve haklı bir noktada durdu. Partinin ve önderliğin örgütlenmesine büyük önem verdi ve mükemmel bir kafa ve aklın birliği içinde muazzam bir yaratıcı çaba ortaya koydu. Partiyi gerilla savaşı içinde şekillendirmek ve örgütlemek için büyük düşünüp çalıştı.

Devrimin bize yüklediği görevler

Dünyayı değiştirmek için yorumladı. Her yorumlamanın mutlak değiştirme amacına uygun olması gerektiğini aynı zamanda her değiştirme çabasının da mutlaka devrimci bir açıklamaya hizmet etmesi gerektiğini ifade etti. “Ne yapmalı” sorusu aynı zamanda bir yorumlama faaliyetidir. Ancak her yorumlamanın da mutlak bir değiştirme amacına hizmet etmesi gerekir. MLM, değiştirme amaçlı bir açıklama ve yorumlama bilimidir.

Proletarya partisini ele alırken tarihinden, uluslararası komünist hareketin içinden geçtiği durumdan, ülkedeki sınıf savaşımının gerçekliğinden bağımsız ve kopuk ele alınamayacağı gerekir. Olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte ele almak gerektiğinin doğru olduğunu ifade etti.

Gerçeğin en doğrusu olan MLM bilimi, haklılığını ve bilimselliğini dayandığı devrimci ideolojisinden alır. Proletarya partisi, MLM’nin yaşadığımız topraklardaki yegane temsilcisi olan İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci düşüncelerini rehber almıştır. Kuruluş sürecinden günümüze dek demokratik halk devrimi amacından, halk savaşı stratejisinden, komünizm hedefinden vazgeçmeden yürüyüşünü sürdürmüştür.

Soykırımcı faşist TC devletinin her türlü zulüm ve yok etme saldırıları karşısında sayısız şehitleri pahasına direnerek savaşmıştır. En zor koşullarda bile parti içi demokrasiden, özgürlük ideallerinden ve kurtuluş amacından vazgeçmemiştir.

Proletarya partisinin olumluluklarının yanısıra eksikliklerine ve yetmezliklerine değinen önder yoldaş, gerçeğin gözünün içine bakmaktan korkmadı. Gerilla savaşını yoğunlaştırıp sürekli kılmada, sağlıklı bir örgütlenme modeli ve çalışma tarzını yaratmada, sınıf savaşımında sürekli ve sağlıklı bir ilerlemede, doğru bir rotaya oturtmada ciddi eksikliklerin olduğundan bahseder. Süreci tersine çevirmeyi ciddi bir görev kabul eder ve büyük bir sorumluluk üstlenir.

Proletarya partisini bütünlüklü bir bakış açısıyla ele alıp değerlendirir. Onun içinde bulunduğu durumu objektif bir şekilde tahlil ederken aynı zamandan bütün benliğiyle sınıf savaşımının sorunlarını çözmeye yönelir. Proletarya partisine doğru bir önderlik ve savaş anlayışı kazandırmaya çalışır. Israr ve çabasından en ufak bir ödün vermeden kırsal alanda gerilla savaşının sürekli kılınmasına yoğunlaşır. Partisini bütünlük olarak sınıf savaşımının ileri mevzisinde konumlandırıp, sınıf savaşımının sorunlarına çözüm bulma önderlik çabasına yoğunlaşarak devrimci görevlerine dört elle sarılır. Ve en ileri mevzide, savaş ikliminde partisini, demokratik halk devrimini, halkı örgütlemeye çalışır. Partisinin olumluluklarını büyütürken olumsuzluklarına karşı mücadele eder. İdeolojik hastalıkların başında gelen subjektivizme, dogmatizme, darbeciliğe, bürokrat-burjuva önderlik tarzına ve anlayışına karşı bilinçli iradi ve hedefli mücadele yürütür. Kitlelerden kopuk, sınıf savaşımının sorunlarından uzak, halka yabancılaşmış, tek derdi yönetmek olan burjuva bürokrat kariyerist anlayışlara karşı mücadeleyi elden bırakmaz. Örgütsel görevlerin yerine getirilmesi için mutlak süretle ideolojik sorunlara çözüm bulmak gerektiğinin bilinç ve sorumluluğuyla hareket eder.

Sınıf savaşımının her pratiğinde kendini sınar, sorgular, düzeltir, yeniler. Yeniden sınıf savaşımının sorunlarına doğru müdahale etme, kitleleri örgütleme ve hareket geçirme, partisine ve halka önderlik etme çabasına yoğunlaşır. İlerleme ve gelişmenin en temel bileşenin ideolojik siyasal gelişim olduğu bilinciyle hareket eder. Başarılarını büyütmeye eksik ve yetmezliklerine karşı mücadeleyi esas alır. Özeleştiride cesur, yaratıcılık ve üretkenlikte devrimci bir tutum sergiler.

Genç yaşamına büyük devrim davasını sığdıran “Her şey parti, her şey sürekliliği sağlanmış gerilla savaşı, parti önderliğini savaş alanında inşanın” öncüsü, örgütleyicisi, komünist önder Mehmet Demirdağ ve dört partizan yoldaşımız Dilek Konuk, Ümit Çağlayan San, Ümit Dinler, Duran Salman ölümsüzdür! Şehitlerimiz başka baharda fide vermek için tohum olup toprağa düştü!

936

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Sayfalar